2.2. Azınlıkların Korunmasında Tarihsel Süreç
2.2.2. Milletler Cemiyeti ve Azınlıkların Korunması
19. yüzyılda azınlıkların korunması adına önemli geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Uluslararası geliĢmelere bakıldığı zaman, azınlıklar için sağladığı güvenceler bakımından büyük bir yenilik getiren Milletler Cemiyeti(MC) tarihsel öneme sahiptir.
122
Baskın Oran, Küreselleşme…, s. 123. 123
Birinci Dünya SavaĢı’ndan sonra, savaĢta galip gelen cephede yer alan devletlerin; savaĢ sonunda mağlup olan devletlerin topraklarının paylaĢımı sırasında ve Doğu Avrupa ve Balkanlarda yeni devletlerin kurulmasıyla veya var olan devletlerin topraklarını geniĢletmesiyle birlikte doğabilecek sorunları fark etmeleri sonucunda azınlıklar konusu, önemle durulan bir husus olmuĢtur. Buna rağmen galip taraflar arasında sadece ABD BaĢkanı Wilson, azınlık haklarının evrensel olması için gayret göstermiĢ, azınlıkların sorunlarını incelemek amacıyla bir çalıĢma baĢlatmıĢtır. Wilson özellikle de araĢtırma sonucunun MC misakına koyulmasını istemiĢtir. Ancak özellikle Ġngiltere, Ġrlanda sorunu124
dolayısıyla buna karĢı çıkmıĢtır. Bunun sonucunda tarafların bulduğu çözüm ise, yenilmiĢ olmalarına rağmen Batılı ülkelere karĢı azınlık koruma hükümlerini uygulamamak, ancak kurumsal geliĢmenin zayıflığını gerekçe göstererek Doğu Avrupa ülkelerine azınlık koruma hükümlerini tatbik etmek olmuĢtur.125
Yukarıda bahsi geçen prensip üzerine kurulan MC azınlık sistemi dört birleĢenden oluĢmuĢtur. Ġlk birleĢen; 1919-1920 tarihlerinde müttefik devletlerle126
, savaĢ sonrası kurulan yeni devletler veya savaĢ sonrası toprak kazanımı elde eden devletler arasında imzalanan azınlık koruma antlaĢmalarıdır. Ġkinci birleĢen; 1919- 1923 döneminde savaĢta mağlup olan ülkelerle yapılmıĢ olan antlaĢmalara azınlıkların korunmasına dair eklenen özel bölümlerdir. Üçüncü birleĢen; bazı ülkelerin kendi aralarında yapmıĢ oldukları ikili antlaĢmalardır. Dördüncü birleĢen ise; beĢ ülke tarafından yayınlanan tek taraflı bildirilerdir.127
Bu sistemin hukuksal yapısını oluĢturan antlaĢmalar ile azınlıklar, hem negatif hem de pozitif haklar elde ediyordu. Negatif haklar ile azınlıklar herhangi bir ayrım olmaksızın bütün vatandaĢlarla aynı haklara sahip oluyorlardı. Pozitif haklar
124 1801 yılından itibaren Büyük Britanya Krallığı’nın bir parçası olan Ġrlanda, I. Dünya SavaĢı’ndan
sonra Ġngiliz egemenliğinden ayrılmak istemekteydi. 1921 yılında adanın bir kısmı hariç(Kuzey Ġrlanda) Britanya Uluslar Topluluğu’na bağlı Serbest Ġrlanda kurulmasıyla, Ġrlanda adası fiilen ikiye bölünmüĢ oldu. 1937 yılında ise Serbest Ġrlanda, cumhuriyet ilan ederek 1921 yılında yapılan antlaĢmanın geçersiz olduğunu belirtmiĢ ve Ġrlanda adasının tamamında hak iddiasını devam ettirmiĢtir. 1949 yılında ise Serbest Ġrlanda, Britanya Uluslar topluluğundan tamamen ayrılarak, Ġrlanda Cumhuriyeti adıyla tam bağımsız bir ülke haline gelmiĢtir. Britanya Krallığı içinde kalan Kuzey Ġrlanda ise sorun teĢkil etmeye devam etmiĢtir. Kaynak: Erol KurubaĢ, a.g.e., s. 299-300, 311. 125
Baskın Oran, Küreselleşme…, s. 125-126. 126
ABD, Ġngiltere, Fransa, Ġtalya, Japonya 127
ile de geleneklerini, kültürlerini, dillerini vb. yaĢatmak için bazı özel haklara da sahip oluyorlardı.128
Ancak antlaĢmalar içerisinde kolektif haklar bulunmasına rağmen kolektivite söz konusu değildi. Diğer bir ifadeyle antlaĢmalarda bir grup kavramı yoktu. Buradaki amaç ise, azınlıkları kolektif olarak tanımlamayarak devlet içinde devlet yaratılmasının önüne geçmektir.129
Diğer taraftan MC sisteminin getirmiĢ olduğu yenilikler de söz konusudur. Bunlardan ilki, ilk defa azınlıkların korunmasında uluslararası bir örgüt güvencesi ve denetimi getirilmesidir. Diğer bir yenilik ise, anlaĢmazlık halinde kesin hüküm verebilecek Uluslararası Daimi Adalet Divanı adıyla bir yargı organı kurulmasıydı.130
Böylelikle azınlık haklarının korunması uluslararası olma özelliğini kazanmıĢtır. Bu kazanım MC’den sonra, özellikle de Ġkinci Dünya SavaĢı’nı takiben kurulan uluslararası örgütlerde de kendini göstermiĢtir. Kısacası MC sistemi, günümüzde hala varlığını devam ettiren örgütlere öncülük yapmıĢtır.
Ġkinci Dünya SavaĢı’ndan sonra azınlıkların korunması konusundaki genel görüĢ, azınlıkların da bütün insanlar gibi insan hakları ve insan hakları korumasından faydalanması Ģekilde olmuĢtur. Ġnsan haklarının genel ilkelerinden olan ‘eĢitlik’ ve ‘ayrımcılığın yasaklanması’ ilkeleri azınlıkların korunmasında temel teĢkil etmekteydi. Ancak Soğuk SavaĢ’ın sona ermesiyle birlikte 1990’lı yıllar itibariyle azınlık haklarının bahsi geçen insan hakları ilkelerinden sıyrılıp azınlıklara özel haklar kazandırılması süreci de baĢlamıĢtır.131
Azınlık haklarının korunmasına yönelik olarak biri evrensel –BirleĢmiĢ Milletler- ikisi de Avrupa’da yer alan –Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı ve Avrupa Konseyi- üç örgüt yapmıĢ oldukları ve ortaya koydukları belgelerle Avrupa Birliği’ne referans olma özelliği taĢımaktadır. Özellikle kendi coğrafyasındaki azınlık haklarının korunmasına iliĢkin geliĢmeler karĢısında AB kayıtsız kalamamıĢtır.
128
Baskın Oran, Türk-Yunan…, s. 39-40. 129
Baskın Oran, Küreselleşme…, s.127. 130
Gös. yer. 131
Naz ÇavuĢoğlu, ‘Azınlıkların Korunmasına ĠliĢkin Uluslararası Normlar’, Türkiye’de Çoğunluk ve
Azınlık Politikaları: AB Sürecinde Yurttaşlık Tartışmaları, editör: Ayhan Kaya – Turgut Tarhanlı,
Bahsi geçen bu üç örgüt azınlık haklarının korunması konusunda oldukça önemli belgelere imza atmıĢlardır. Bundan dolayıdır ki AB’nin bu örgütlerin ortaya koydukları belgeler karĢısında kayıtsız kalması söz konusu olamazdı. Bu doğrultu da AB için önemli bir referans kaynağı olan bu örgütlerin ve belgelerin incelenmesi, bu çalıĢmada AB’nin azınlıklara ve azınlık haklarının korunmasına iliĢkin yaklaĢımının anlaĢılması bakımından önemli bir konumdadır.