• Sonuç bulunamadı

Miktarsal (Niceliksel) Genişleme (Quantitative Easing)

3. GELENEKSEL OLMAYAN PARA POLİTİKASININ YÜKSELİŞİ VE

3.2. Geleneksel Olmayan Para Politikası Araçları

3.2.1. Miktarsal (Niceliksel) Genişleme (Quantitative Easing)

Küresel finansal kriz sonrasında bir çok ülkede merkez bankaları politika faiz oranlarını düşürmüş ve likidite sıkıntısı yaşayan iktisadi birimlere kredi elde etme olanağı sağlamıştır. Faiz oranlarının sıfıra yakın düzeylere gerilemiş olmasına karşılık canlanma için ekonomiye yeterli likidite sağlanamamış ve dolayısıyla merkez bankaları çözüm için alternatif önlemlerle duruma müdahale etmeyi hedeflemiştir. Bu sebeple, faiz oranının temel politika aracı olarak görülmekten çıkarılarak parasal miktar büyüklüklerinin onun yerini almaya başladığı gözlenmiştir (Arıcan & Okay, 2014).

Merkez bankasının para basmasıyla birlikte tahvil satın alarak piyasaya para aktarımı yapmasına miktarsal genişleme adı verilmektedir. Küresel finansal kriz zamanında ABD, İngiltere ve Avrupa’da merkez bankaları miktarsal genişleme politikasına başvurmuşlardır. Miktarsal genişleme politikasıyla dolaşımdaki para miktarında artış elde edilerek toplam talebin artırılması amaçlanmaktadır. Fakat bu artışın makro iktisadi reel üretim düzeyindeki bir artışla desteklenememesi durumunda ilerleyen zaman dilimlerinde para miktarı genişlemesi ekonomide enflasyonist baskı oluşturabilecektir (Ay, 2011).

Merkez bankaları bu işlem ile finansal varlıkları satın almakta ve piyasaya para sürmektedir. Örneğin ABD merkez bankası FED'in parasal gevşeme modeli incelendiğinde banka öncelikle bünyesinde yeterli miktarda parayı basmakta, daha sonra ise açık piyasa işlemlerini kullanarak hazine bonosu ve tahvil şekindeki iç borçlanma senetlerini satın almakta ve merkezi hükümete yardım etme amacıyla kullanabileceği nakit akışını gerçekleştirmektedir. Ayrıca banka bilançolarında varolan toksik (toxic) denilen sorunlu varlıklarının (troubled asset)6 yanında bankalara ait hisse senetlerini de satın almaktadır (Taşkın, 2016). Bu şekilde gerek merkezi hükümetin gerekse bankaların likiditeye ulaşma olanakları iyileştirilerek onların yeniden ekonomide kredi kullandırmaya başlamaları, bu şekilde de ekonominin tüketim ve yatırım harcamaları düzeyinin arttırılması amaçlanmaktadır.

6 Sorunlu Varlık:Tam bir tanımı olmamasına karşılık ismi geçen sorunlu varlık genel olarak bankalar için pahalıya mal olan her şeyi ifade etmektedir. Örneğin genellikle kredilerin onları geri ödeyemeyecek insanlara verilmesi ve kredilerle teminatlarının değerlerinin verilen krediden daha az olması gibi durumlar sorunlu varlıkların oluşumu ile sonuçlanmaktadır.

Bunun sağlanabilmesi ekonomi genelinde toplam talep düzeyinin yeniden artışa geçmesine yol açacaktır.

Miktarsal genişleme politikasını kullanan merkez bankaları varlık alımları gibi işlemler ile piyasaya oldukça fazla para sürmektedir. Bu tür alımlar ise daha çok kısa dönemli finansal varlıklar, uzun dönemli devlet tahvilleri ve kredi varlıkları vb. gibi üzerinden yapılmaktadır. Bununla birlikte geleneksel politika ve geleneksel olmayan politika karşılaştırıldığında bunlar benzer işlemler gibi görünseler de miktarsal genişleme politikası sayesinde alım yapılan varlık miktarı çok daha fazla bir şekilde ortaya çıkmaktadır (NRI, 2009).

Küresel krizin meydana gelmesiyle FED uyguladığı miktarsal genişleme politikası ile kredi artışına dayalı istikrar önlemlerinin devamı olarak büyük çaplı varlık alımlarına (Large – Scale Asset Purchase – LSAP) başlamıştır. LSAP programının amacı özellikle ipotek kredisi (mortgage loan) faiz oranlarını düşürmek olarak belirlenmiştir. Programın uygulamaya konulmasıyla varlık alımları aracılığıyla bu varlıkların risk primlerinin düşürülmesi, özel kesimin bankalarda tuttuğu riskli varlıklar ile FED’in bankalara verdiği risksiz varlıkların yer değiştirmesi ve bu şekilde de piyasaların likidite düzeylerinin arttırılması hedeflenmiştir (Duygulu, Afşar, & Özyiğit, 2016). Böylece özel kesimde iflasın eşiğine gelen finansal kurumların portföyündeki sorunlu varlıklar FED’in bilançosuna geçirilmiş olacaktır.

Varlık satın alımıyla yüksek faizden dolayı anapara ile faiz ödemelerinin bozulduğu ipotek kredisi piyasasında faizlerin düşürülerek tekrardan borçların yapılandırılması ve borçların finansmanlarının sağlanması amaçlanmıştır (Stroebel & Taylor, 2012).

Bazı durumlar karşısında ise özel bankalar tahvil karşılığı sağladıkları likiditeyi tampon şeklinde kullanarak rezervlerinde tutma yoluna gidebilmektedir. Buna benzer durumlarda merkez bankası, piyasadaki likiditeyi arttırma amacıyla uyguladığı bu politikanın etkisiz olması sorunuyla karşılaşır ve sonucunda likidite kredi olarak finansal sektörler vasıtasıyla ekonomiye yayılamaz (Vural, 2013). Merkez bankaları bu gibi işlemleri faiz oranı sıfıra yakın oldukça düşük düzeylerde olduğunda veya standart faiz kanalı tamamıyla işlemez durumdayken kullanmaya başlarsa piyasalardaki risk düzeyini daha aşağılara çekme şansı yakalayabilmekte ve bu yolla da uzun dönemli harcama düzeyi ve ekonomik büyüme beklentileri üzerinde olumlu bir etki yaratabilmektedir (Perara, 2010).

Eggertsson ve Woodford (2003) için geleneksel olmayan parasal istikrar girişimleri uzun dönemli borçlanma senetlerine yönelik faizler üzerinde olumlu bir etki yaratarak bu faizlerin düşürülmesinde büyük bir işlev yüklenecektir. Bowdler ve Radia (2012) çalışmalarında, miktarsal genişleme aracı kullanılarak uygulanan varlık alımı politikasıyla ekonomiye para aktarımı yapıldığını ve doğrudan uzun dönem faiz oranlarının düşürülmesinin amaç edinildiğini vurgulanmaktadır. Joyce vd. (2011) çalışması da miktarsal genişlemeyle politika faiz oranının düşürülmesi arasında ortak bir amacın söz konusu olduğunu belirtmektedir. Bu durumda miktarsal genişleme politika aracının uygulanmasıyla kendilerine yönelik artan talep doğrultusunda yükselen varlık fiyatları ekonomide olumlu bir servet etkisi oluşturacak, borçlanma sonucu oluşan maliyetlerin düşürülmesiyle beraber makro iktisadi tüketim harcaması düzeyi arttırılabilecektir. Stein (2012)’ye göre de bu politika uzun vadeli borçlanma senetlerindeki artış yoluyla uzun dönem faiz oranlarını değiştirebilecek, böylece ekonomi genelinde büyüme sürecinin temelinde yatan uzun dönemli beklenti oluşum süreci etkilenebilecektir. Bu görüşleri destekler bir şekilde, Rogers vd. (2014) için miktarsal genişleme gibi bir politika aracı ile ekonomide iyileşme durumu normalden daha hızlı ortaya çıkacaktır. Çağdaş iktisat yazını kullanılarak tezimizde değinilen bu aktarım mekanizması aşağıdaki grafiksel anlatım ile de gösterilebilmektedir:

____________________________________________________________________

Şekil 7:Miktarsal Genişleme Aktarım Mekanizması

____________________________________________________________________

Kaynak: Benford vd. (2009)

Miktarsal genişleme politika aracı aktarım kanalları farklı şekillerde işlerlik bulabilmektedir. Bunları sinyalizasyon yaklaşımı, likidite primi yaklaşımı, portföy yaklaşımı, finansal kurum kredi yaklaşımı ve güven yaklaşımı şeklinde ifade edebiliriz.

3.2.1.1. Sinyalizasyon Kanalı

Sinyalizasyon kanalı geleneksel olmayan politika aracı olan miktarsal genişleme uygulamasından sonra izlenecek ilk yöntemleri tanımlamada kullanılacak para politikası hakkında merkez bankalarına bilgi vermektedir. Örnek vermek gerekirse, uygulanan miktarsal genişlemenin sonucuna bakılarak merkez bankası tarafından politika faizinin uzun zaman için daha düşük oranlarda bırakılacağı düşünülebilir.

Orta vadeli enflasyonun hedef enflasyonun altına düşme olasılığı baş gösterirse merkez bankası miktarsal genişlemeye başvurabilecektir (Tunalı & Yalçınkaya, 2016). Bunun başarılması ise politika yapıcıların enflasyon endişesi olmaksızın politika faizini daha uzun zamanlar için düşük oranlarda tutarak toplam talep ve reel milli gelir yaratma sürecini desteklemelerine olanak sağlayacaktır.

3.2.1.2. Likidite Prim Kanalı

Likidite primi kanalı finansal piyasaların ekonomiye finansal kaynak ya da fon sağlama görevlerini istenildiği gibi yerine getiremediği durumlarda merkez bankasının gerçekleştirdiği varlık alımı sonucu sağladığı likidite artışı yoluyla ekonomide ticaret hacmini destekleyerek toplam talep ve reel milli gelir yaratma sürecini canlandırmaya çalışmasını ifade etmektedir. Piyasaların likiditeye ulaşma olanaklarının artmasıyla gerileyen likidite primleri sonucu varlık fiyatlarında da bir artış beklenebilecektir. Likidite primi kanalı varlık alımları devam ettiği sürece işlevselliğini sürdürecektir (Tunalı & Yalçınkaya, 2016).

3.2.1.3. Portföy Kanalı

Portföy yaklaşımı yoluyla parasal yetkililer miktarsal genişleme politikalarına başvurarak gerçekleştirdikleri alımlar doğrultusunda satın aldıkları varlıkların ve piyasadaki diğer varlıkların fiyatlarında artış oluşturur. Para ile satılan varlıklar arasında tam ikame durumu söz konusu değilse bu varlıkları merkez bankasına satanlar bankanın gerçekleştirdiği parasal genişleme sonucu bozulan portföy dengelerini yeniden oluşturmak için diğer satılan varlıklara yönelme eğilimi

içerisinde olacaklardır. Varlık fiyatlarındaki artış sonucu özellikle sabit getirili varlıkların sağladığı faiz getirisi azalma eğilimine girecektir. Böylece, ekonomide iktisadi birimler daha az maliyetlerle borçlanabilmekte ve yükselen varlık fiyatlarının oluşturduğu servet etkisiyle harcama düzeyini arttırabilmektedir (Tunalı &

Yalçınkaya, 2016).

3.2.1.4. Banka Kanalı

Banka kredi kanalı ile miktarsal genişleme sonucu bankacılık kesimi merkez bankasının sağladığı yeni rezervlerden ve müşteri mevduatlarında oluşan artışlardan kazanç elde edecektir. Varlıklardan likiditesi yüksek olanlar normalde olduğundan daha fazla bankaları kredi vermek için özendirici bir işlev görecektir (Tunalı &

Yalçınkaya, 2016).

3.2.1.5. Güven Kanalı

Miktarsal genişleme aktarım mekanizmalarının bir diğeri güven kanalıdır. Bu kanal varlık alımlarında sürekliliğin ve durağanlaşmış durumdaki yüksek varlık fiyatlarının ortaya çıkardığı etkiden çok daha büyük etki yaratır. Politika uygulanırken duyulan güvenle iyi bir şekilde ilerleyen ekonominin durumu makro iktisadi tüketim ve harcama düzeyinde artışa yol açarak toplam talep düzeyinin artış göstermesi açısından olumlu sonuçlar elde edilmesine neden olacaktır (Tunalı & Yalçınkaya, 2016).

Benzer Belgeler