• Sonuç bulunamadı

2. Eleştirel Söylem Analizine İlişkin Bulgular

2.3 Mikro Boyutta Yapısal Özelliklerin Değerlendirilmes

Eleştirel söylem analizi çerçevesinde haberlerin mikro yapısal özellikleri değerlendirilirken sözcük seçimleri, sözcüğün sentaktik yapısı, cümlele- rin yapısı (aktif/pasif veya cümledeki sözcüklerin dizimi), cümleler arası nedensellik ilişkileri ile retoriğin incelenmesine bakılır. Çalışmanın örnek- lemenin genişliği düşünüldüğünde 110 haberin tamamının mikro yapısal özellikleri üzerinde durmak imkansızdır. Bunun yerine incelenen her bir gazetenin, mikro yapısal özellikleri içinde barındıran örnek haberleri üze- rinde durulacaktır.

Eleştirel söylem analizinin önemli ismi Van Dijk metnin cümle sentaksına otorite olanı, güçlü olan ile zayıf olanı bulmak için bakılması gerektiğini düşünmektedir. Van Dijk yaptığı örnek çalışmalarda suçluların ve gösteri- cilerin eylemlerinin aktif bir cümle sentaksı ile verilmesine karşılık polis gibi hukuki güçlerin göstericilere veya suçlulara karşı yapmış oldukları eylemlerin edilgen bir sentaks ile verildiğini keşfetmiştir (Van Dijk, 1988, s.11). Ona göre ‘polis göstericiyi öldürdü’ cümlesi ile ‘gösterici polis ta- rafından öldürüldü’ cümlesi arasında fark vardır. İkinci cümlede eylemi işleyen özne belirsizleştirilmektedir. Bu durum şüphesiz gerçeği belirsiz- leştirmekte hatta gizlemektedir. Örneğin Hürriyet gazetesi 31 Ocak tarihli nüshasının üçüncü sayfasından verdiği haberde ‘Patatesleri alan Halil’e vurduğum için pişmanım’ başlığını kullanmıştır. Haber konusu şöyle ge- lişmiştir; uluslararası bir fast-food firmasının İstanbul’daki bir şubesinde müşterilerin masada bıraktıkları yemek artıklarını toplayan sığınmacı ço- cuklardan birisine şube müdürü şiddet uygulamıştır. Kamera görüntüleri görsel basına yansıyan olay ulusal gündemi bir süre işgal etmiştir. Mü- dürün bu hareketi bütün basın yayın organlarında yapılan haberlerde kı- nanmıştır. Hürriyet gazetesi yapmış olduğu haberde müdürün pişmanlığını dile getirirken, haber başlığının sentaksından da anlaşılacağı üzere Halil isimli Suriyeli sığınmacı çocuğun yapmış olduğunu daha büyük bir yanlış olduğu iddiasını ileri sürmektedir. Zira haber başlığına bakıldığında söz di- zimsel olarak müdürün duyduğu pişmanlığın ön plana çıkarılması gerekir- ken, çocuğun isminin yaptığı eylemle birlikte ön plana çıkarılarak, gelişen olayda çocuğun da suçlu olduğu vurgulanmak istenmiştir. Haber boyunca suç eylemini işleyen müdürün isminin rumuz ile ‘E.Ö.’ şeklinde verildiği, oysa kanunen korunması daha elzem olan – suçlu bile olsa- çocuğun ismi ‘Halil’ olarak açıkça yazıldığı görülmüştür. Bu da bir başka ‘suçlu öteki’ örneğidir.

Cümlenin sentaksında ortaya konulan tercihlerin gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde özellikle haberin en önemli unsuru olan haber başlıklarında kendini gösterdiğini söylemek gerekir. Daha öncede ele alınan Sözcü gaze-

tesinin 2 Ağustos tarihli ‘Suriyeliler gasp ettikleri taksicinin boğazını kesti’ haber başlığı bu türden bir haber başlığıdır. Cümle sentaksına bakıldığında Suriyeli şüphelilerin uyrukları cümle başına çekilmişken, bir taksicinin öl- dürülmesi eylemi cümlenin sonuna atılmıştır. Yani yapılan eylemden ziya- de, yapanlar ve uyrukları okuyucuya sunulmak istenmiştir. Aynı zamanda öldürme eyleminin yapılış şeklinin açıklanmasının da ‘suçlu ötekilerin’ yaptığı suçun dehşetini arttırmak için özellikle vurgulandığını düşündürt- mektedir. Şüphesiz bu türden örnekleri arttırmak mümkündür. Gazetele- rin haberlerinde cümle yapısında bilinçli bir söz dizimi yapıldıktan sonra, yapılan eylemin ne olduğunu vurgulamak yerine ‘yapanın kim olduğu’ ve ‘uyruğunun ne olduğu’ vurgulanmak istenmiştir. Bu durum Hürriyet, Posta ve Sözcü gazetelerinin birçok haberinin başlığında saptanmıştır. 27 Nisan tarihli Sözcü gazetesinde yer alan ‘Suriyeli kadınlar ile göl manzaralı fu- huş’ haber başlığı ile 26 Temmuz tarihli Posta gazetesinde yer alan ‘Suri- yeli gelin tuzağı’ haber başlığı bu türden başlıklardır. Sabah gazetesinde in- celenen haber örneklerinde bu türden bir cümle sentaksına rastlanmamıştır. Haber Türk gazetesi ise özellikle mağdur tarafın Suriyeli sığınmacı olduğu durumlarda ‘Suriyeli çocuğu tramvay ezdi’ (30 Mart 2015) türünden baş- lıklarla Suriyeli sığınmacının mağduriyetini ön plana çıkarma eğiliminde olmuştur. Örneğin gazete 10 Nisan tarihindeki haberinde Hürriyet gazete- sinin aksine dayak eylemini ve yapanı ön plana çıkararak aynı haber için şu başlığı atmıştır: ‘Fast-food’çu dayağına takipsizlik’.

Kelime tercihlerinde ise gazetelerin Suriyeli sığınmacılara ilişkin yapmış oldukları haberlerin tamamının üzerinde durulmayacaktır. Çalışma içeri- sinde daha öncede değinildiği gibi özellikle Suriyeli sığınmacıların ülke- nin ‘kanayan bir yarası’ olduğu düşüncesini okura aktarmak isteyen Hürri- yet, Sözcü ve Posta gazetelerinin işlenilen suç ile suçu işleyenin uyruğunu birçok haberde bir araya getirme çabası vardır. Olağan bir zamanda bir gazetenin üçüncü sayfasında yer alabilecek basit bir haberde failin ya da mağdurun nereli olduğu ve nereden geldiği üstünde fazla durulmamasına karşın, söz konusu gazetelerin ‘Suriyeli öteki’ ile ‘suç’ kavramını bir araya getirme çabası içinde oldukları saptanmıştır: ‘Suriyeli-gasp eden’, ‘Suri- yeli-sahte gelin’, ‘Suriyeli-kaçak’, ‘Suriyeli-fuhuş yapan’, ‘Suriyeli-kal- pazan’ gibi. Bu türden birliktelikleri bu üç gazetenin haberlerinde bolca görmek mümkündür. Sabah gazetesi ile Haber Türk gazeteleri Suriyeli sığınmacılara ilişkin haberlerinde eğer ortada suç işleyen bir Suriyeli var- sa bunu haber başlığı içinde genelde görmemezlikten gelmiştir. 2 Ağustos tarihli nüshasında Sabah gazetesi taksici cinayetini ‘Taksicinin boğazını kestiler’ haber başlığı ile verirken edilgen bir sentaks kullanmıştır (öldü- renin kim olduğuna dair derin kuşkular besleyerek). Yine haberi üçüncü sayfa içerisinde görece önemsiz bir alana konumlandırarak (haberlerin en altına) ve habere gerekli alanı daha az ayırarak daha az önemli şekilde

sunmuştur. Haber metni içerisinde ise haberin sonlarına doğru şüphelilerin uyruğuna dair ‘Öldürülen taksicinin kardeşi Ertan Bayakı, “Ölmeden önce, kendisini bulanlara ‘Suriyeliler yaptı’ demiş” dedi…’ cümlesi ile önemsiz- leştirme yapılmıştır denilebilir. Gazetelerin hangi sayfada yer alırsa alsın, eğer haber konusu kişinin, konunun kendisi toplumsal bir sorunun tara- fıysa ve hele de politik bir kutuplaşma konusu ile yakından ilgiliyse haber hikayesine ilişkin kelimeleri özellikle seçtiklerini – seçilen kelime ile ya öne çıkarmak ya da gizlemek amacıyla önemsizleştirmek şeklinde olmak- ta- söylemek mümkündür.

SONUÇ

Toplumsal olarak ele alındığında ‘öteki’ olanın her zaman bireysel bazda ötelenmesi, dışlanması söz konusu olmaktadır. Hele ki bu ötekiler ayrı bir millettense hemen hemen tüm toplumlarda görülebildiği gibi ötekileştirme mekanizmaları daha çabuk işlemektedir. Dünya tarihi olağan olandan farklı olduğu için (ırkı, cinsel tercihleri, siyasal inançları, fiziksel görünüşü vb.) ötekileştirilen insanların hikayeleri ile doludur. Toplumsal ötekileştirmeyi hızlandıran en önemli araçlardan birisi olarak belki de en önemlisi olarak kitle iletişim araçları büyük öneme sahiptir. Günümüz dünyasında millet- ler arası ilişkilerde fiziki sınırların gittikçe bulanıklaştığı, toplumların bir yandan hızla bütünleşirken aynı zamanda daha küçük gruplara ayrıştığı bir zaman dilimi yaşanmaktadır. İşte kitle iletişim araçları bir yandan bu bü- tünleşmeyi hızlandırırken, yaşanan ayrışmaları da hızlandırmaktadır (mik- ro milliyetçilik, kimlik siyaseti gibi anlayışlar vs.).

Yapılan bu çalışma bir ayrıştırma biçimi olarak ötekileştirmenin gazeteler aracılığıyla nasıl haber yazımına yansıdığını, bunun da toplumsal ötekileş- tirmeyi nasıl etkilediğine sınırlı da olsa bir açıklama girişimidir. Ele alı- nan gazetelerin üçüncü sayfalarının gazetelerin birinci sayfaları gibi vitrin görevi görmediği ortadadır. Bununla birlikte üçüncü sayfaların haber me- tinlerinin oluşturulmasında kurgusallığın (editoryal müdahaleler ve genel yayın politikası örtüsü altındaki ideolojik ön yargılar) daha az etkili olabi- leceği, haberi yazan muhabirin kendi ideolojik ve toplumsal ön yargılarını habere daha fazla yansıtabileceği varsayımından hareket edilmiştir. Fakat ele alınan beş gazetede de görülmüştür ki, editoryal müdahaleler ile genel yayın politikasının kıstasları daha haberin sayfaya taşınması aşamasında işlemektedir. Yani bir konu, sorun veya olayın haber değerinin olup olma- dığına ilişkin tüm kurgular birinci sayfada olduğu kadar olmasa da üçüncü sayfada da işlemektedir. İncelenen beş gazeteden üçünün makro düzeyde hükümet söylemi ile ters düşen bir söyleme sahip olduğu bilgisinden ha- reketle, Suriyeli sığınmacıları ‘toplumsal sorun’ olarak görme eğiliminde oldukları saptanmıştır. Hürriyet, Posta ve Sözcü gazeteleri Suriyeli sığın-

macıların gerek mağdur gerekse de fail oldukları olayları diğer seçilen iki gazeteye göre üçüncü sayfalarına daha fazla taşıdıkları ulaşılan bir baş- ka sonuçtur. Bunun yanında her üç gazetenin de hikâyeyi haberleştirirken fail ya da mağdurun ‘Suriyeli’ olduğuna dair vurgulayıcı cümle yapıları seçmesi söz konusudur. Yine bu üç gazete haber hikâyelerinde Suriyeli sığınmacı imajını toplumda – yapılan araştırmalardan da saptandığı üze- re – daha olumsuzlaştıracak kelime vurgularını kullanmışlardır. Sıklıkla Suriyeli-savaş, Suriyeli-cinayet, Suriyeli-dilenci vb. kelime birliktelikle- rini bolca tekrarlayarak kullanmışlardır. Ele alına gazetelerin tamamında Suriyeli kişinin fail ya da mağdur olmasına bakılmaksızın ‘Suriyeli’ bilgisi ön plana çıkarılmıştır. Suriyeli kimliğinin bu derecede vurgulanması el- bette Suriyeli sığınmacılara ilişkin ‘gelip düzenimizi bozdular’ şeklinde özetlenebilecek bakış açısını kuvvetlendirmektedir. Zira verilmek istenen mesajın kitle iletişim araçları ile sürekli tekrar edilmesi propagandanın kullandığı önemli tekniklerdendir.

Sabah ve Haber Türk gazeteleri sırasıyla Suriyeli sığınmacılara ilişkin top- lumsal sorunları ve üçüncü sayfa özelinde adli vakaları en az haberleştiren gazeteler olmuşlardır. Bu durumda her iki gazetenin de editoryal haber se- çimlerinin ‘sığınmacılarla ilgili sorun yok’ imajı yaratmaya yönelik olduğu düşünülmektedir. İncelenen diğer üç gazetede büyük puntolarla ve üçüncü sayfanın en tepesinde verilen sığınmacı haberlerini bu iki gazete ya önem- sizleştirerek vermiş ya da hiç vermeyerek görmezden gelmiştir. Diğer üç gazetenin Suriyeli ötekiyi suç ile bir arada hatırlatan haber çerçevelerinin aksine bu iki gazeteden Sabah gazetesi haber çerçevelerinde Suriyeli sı- ğınmacıları ‘mağdur olan kardeşlerimiz’ olarak daha çok haberleştirmiştir. Haber Türk gazetesi ise haber çerçevelerinde sığınmacıların yaşadığı mağ- duriyeti daha fazla ön plana çıkarmıştır. Her iki gazete de Suriyeli sığınma- cıların Türkiye’de karıştıkları adli olayları haberleştiren üçüncü sayfa ha- ber hikâyelerinde özellikle sığınmacının uyruğunu başlıkta kullanmaması ötekileştirmeme adına olumlu olarak değerlendirilebilir.

Özetle gerek haber pratikleri gerekse de haber metnini kurgulayan haber- cilerin pratikleri açısından ele alınan haber metinlerine eleştirel söylem analizi ile bakıldığında incelenen beş gazeteden üçünün (Hürriyet, Posta, Sözcü) Suriyeli sığınmacılara ilişkin geliştirilen resmi söylemin aksine sı- ğınmacıları haber sayısı, haber başlığı, seçilen kelimeler, cümlenin sentak- sı ve yaratılan anlamlar bakımından bilişsel süreçlere hitap edecek tarzda olumsuz anlamda ötekileştirdikleri saptanmıştır. Buna karşın diğer iki ga- zetenin (Sabah ve Haber Türk) sığınmacılara ilişkin haberleri, toplumsal sorunları görmezden gelerek, görüyorsa da metinsel düzeyde ‘Suriyeli ötekiyi’ vurgulamadan ötekileştirmediği-böylece resmi söylemin konuya ilişkin bakış açısının da istediği şekilde- saptanmıştır.

Kaynakça

Benzer Belgeler