• Sonuç bulunamadı

MİNNET: YAPILAN İYİLİĞİ BAŞA KAKMA

Belgede Hucurât Sûresi Tefsiri (sayfa 183-187)

ُ َ ُ ا ِ َ ْ ُכَ َ ْ ِإ َ َ ا ُ َ َ ْ ُ

ۘ

ا ُ َ ْ َأ ْنَأ َכْ َ َ َن ُ َ

١٧

َ ۪ ِدא َ ْ ُ ُכ ْنِإ ِنאَ ۪ ْ ِ ْ ُכ ٰ َ ْنَأ ْ ُכْ َ َ

17 – İslâm’a girmelerini sana minnet ediyorlar. Onlara de ki:

“Müslümanlığınızı bana minnet etmeyin. Asıl size iman yolunu gös-teren Allah size minnet eder, eğer iman iddianızda samimi iseniz!”

ا ُ َ ْ َأ ْنَأ َכْ َ َ َن ُ َ

İslâm’a girmelerini sana minnet ediyorlar.

Yani, Müslüman olduklarını sana bir minnet sayıyorlar, başına kakıyorlar.

Minnet

Yapılan bir iyiliği yüze vurup ondan sözetmek, yani başa kak-mak. Bir diğer mânâsı ise; bir iyilik karşısında duyulan borçluluk duygusu. Kelime ayrıca ihsan, inam, lütuf, kerem, iyilik etme, iyi-lik bilme, bir iyiliğe teşekkür etme gibi anlamlara da gelir. Bunun-la birlikte yapıBunun-lan iyiliği başa kakma anBunun-lamıyBunun-la yaygınlık kazanmış ve genellikle bu kötü huyu belirtmek amacıyla kullanılmıştır.

Dinimizin yasakladığı kötü davranışlardan biri de “minnet, yani başa kakmak”dır. Yapılan yardım ve iyilik hiç bir zaman başa

kakılmamalıdır. Başa kakılarak yapılan iyiliğin yararı yoktur. Hiç şüphe yok ki, başa kakmanın vereceği üzüntü, maddî yardımın sevincinden çok daha fazla olur.

Minnet kelimesinin değişik mânâlarda kullanılışı ve örnek-ler:

1. Yapılan bir iyiliği, verilen bir şeyi başa kakma: Kur’ân ve Sünnet’te amelleri boşa çıkaran, azap gerektiren kötü bir davra-nış biçiminde tanımlanarak yasaklanmıştır:

“Mallarını Allah yolunda harcayıp da infaklarının ardından min-net etmeyenler, rahatsızlık vermeyenler yok mu, işte onların Rab’le-ri katında mükâfatları vardır. Onlara hiç bir endişe yoktur ve onlar üzüntü de duymayacaklardır.” (Bakara, 2/262)

“Bir tatlı söz, bir kusur bağışlama, peşinden incitme gelen maddî yardımdan (sadakadan) çok daha iyidir. Zira Allah ganî ve halîmdir (sizin sadakalarınıza muhtaç değildir, çok müsamahalı olup cezayı ça-buk vermez).” (Bakara, 2/263)

“Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Allah’a da, âhi-rete de inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kimsenin durumuna düşmeyin. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kaygan bir kayaya benzer ki, şiddetli bir yağmur olur olmaz toprağı kayıverir, cascavlak kalır. Öyleleri işledikleri hiçbir şey-den sevap ve mükâfat elde edemezler. Zira Allah inkârcılar gürûhunu hidayet etmez, emellerine kavuşturmaz.” (Bakara, 2/264)

Yukarıdaki âyetlerden de anlaşılacağı üzere, başa kakmadan ve incitmeden yardım etmek Müslümanların özelliğidir. Aksine davranış ise, Allah’a inanmayan kâfirlerin özelliği olarak belir-tilmiştir.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “Üç sınıf insan vardır ki Yüce Allah kıyamet gününde bunlara iltifat buyurmaz, yüzlerine bakmaz, onları tezkiye etmez, korumaz. Onlar için can

yakıcı bir azap vardır. Bunlar: Elbiselerini kibirlenerek yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve satılık eşyasını yalan yemin-le kıymetyemin-lendirmeye çalışan kimseyemin-lerdir.”185 buyurmakta ve böy-lece başa kakmanın ne kadar kötü bir davranış olduğunu, ahirette insanı ne büyük felâketlere sürükleyeceğini anlatmaktadır.186

Başka bir hadiste de: “Düzenbaz, cimri ve yaptığı iyiliği başa kakan kimse Cennete girmeyecektir (Cennete ilk girenlerden olmayacaktır)” buyurulmaktadır.187

Görüldüğü gibi âyetlerde ve hadislerde yaptığı iyiliği başa kakmak hoş karşılanmamakta ve yasaklanmaktadır. İyilik yapan insan, yaptığı iyilikle sevap kazanır. Fakat iyiliği başa kakmakla bu sevap ortadan kalkar. Bu tür insanlar; düzenbazlar ve cimriler sınıfına dahil edilir. Yaptığı iyiliği başa kaktığı için azabı da hak eder.188

Tefsirini yaptığımız bu âyette de minnet aynı mânâdadır.

Yani âyet, Müslüman olmalarını Peygamberimizin başına kakan kimseler için inmiştir.

2. Minnetin bir diğer mânâsı da yapılan iyiliğe karşı teşek-kür etmektir: Şu ifadede görüldüğü gibi: “Yüce Allah’a hamdü senâlar olsun ki, üç seneden beri Müslüman’ım. Mesut bir haya-ta kavuştum. Bana İslâmiyet’i anlatıp Müslüman olmama vesîle olanlara minnet borcum çoktur.”

3. Minnet ayrıca, Yüce Allah’a hamd ve senâ etmek, şük-retmek mânâsına da gelir: “Allah’a hamd ve minnet ederiz ve O’nun Peygamberine sonsuz salât ve selâm ederiz...”, “Elminnetü lillâhi ve Rasûlihi, minnet, şükür Allah’a ve Resûlü’nedir..” şek-linde kullanılır. Bu söz, sahabe Efendilerimize aittir.

185 Müslim, İman, 171.

186 Osman ÇETİN, Şamil İslâm Ansiklopedisi, Başa Kakma md.

187 Tirmizi, Birr: 41.

188 Cemil ÇİFTÇİ, Şamil İslâm Ansiklopedisi, Minnet md.

Minnet: Yapılan İyiliği Başa Kakma

ِنא َ ۪ ْ ِ ْ ُכ ٰ َ ْنَأ ْ ُכْ َ َ ُ َ ُ ا ِ َ ْ ُכَ َ ْ ِإ َ َ ا ُ َ َ ْ ُ

Onlara

de ki: “Müslümanlığınızı bana minnet etmeyin. Asıl size iman yolu-nu gösteren Allah size minnet eder. Yani başa kakmak sizin hak-kınız değil, aksine Allah’ın hakkıdır. Siz Müslüman olduk diye başa kakarsanız doğrusu Allah size minnetinin ağırlığını yükletir, nimetini başınıza kakar. Çünkü sizi imana hidâyet buyurmuştur.

َ ۪ ِدא َ ْ ُ ُכ ْنِإ

eğer iman iddianızda samimi iseniz!” Yani “biz iman ettik” demekte doğru iseniz, dediğiniz gibi gerçekten mü-min, doğru Müslüman iseniz, iman çok büyük bir nimettir, işte buna hidâyet Allah’tan bir minnet olduğu için siz buna şükret-meyip de onu Peygamberin başına kakarsanız, Yüce Allah bu hi-dâyete karşı küfrünüzden dolayı sizin başınıza kakar, azarlayıcı hitabının ağırlığı altında ezer, nimetini keser.

Onların bu davranışını Yüce Allah şöyle reddetmiştir: “Yani Ey Peygamber! De ki: Ey bedevîler, İslâm dinine girmeyi bana yapılmış bir iyilik saymayın. Zira imanın faydası yine size döne-cektir. Dolayısıyla Allah’ın bunu başınıza kakma hakkı vardır.

Zira sizin mümin olduğunuz iddiası doğru ise, sizi imana irşad edip imanın yolunu göstermesi ve İslâm dinini kabule sizi muvaffak kılması sebebiyle asıl size nimet verip minnet eden, noksan sıfat-lardan münezzeh olan Allah’tır.” Burada onların iman iddiasında yalancı olduklarına da işaret edilmiştir.

Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Huneyn günü Ensâr’a söylediği şu sözler de buna benzer: “Ey Ensâr topluluğu! Sizi dalâ-let içinde bulmuştum da Allah benim sayemde sizi hidâyete ulaş-tırmadı mı? Darmadağınık bir haldeydiniz. Benim sayemde Allah sizi bir araya getirmedi mi? Siz aç ve fakir bir halde bulunuyorken benim sayemde Allah sizi zenginleştirmedi mi?” deyince Ensâr:

“Evet ya Resûlullah! Allah ve Resûlü en büyük nimeti verdi ve en büyük ihsanda bulundu.” demişlerdir.189

189 İbn Kesir, a.g.e.

Belgede Hucurât Sûresi Tefsiri (sayfa 183-187)