• Sonuç bulunamadı

MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM VE ÖRGÜT

Örgüt sorunsalı Türk sol düşüncesinde her zaman tartışılan ve çözüme ulaşmasında zorluk yaşanan bir konudur. Bu konuya Milli Demokratik Devrimciler arasında bile farklı bakış açıları ile yaklaşan kesimler bulunmaktadır. Bu anlayış farklılıklarına daha sonra ayrıntılı bir şekilde değinileceği için, burada genel olarak Milli Demokratik Devrim ve örgüt ilişkisi, hareketin örgütlenme konusunda ne kadar başarıya ulaşabildiği konularına açıklık getirilmeye çalışılacaktır.

Öncelikle, örgüt denildiği zaman, proletaryanın siyasi örgütünden bahsedildiğini belirtmek gerekir.

Aslında, 1960 sonrası kurulan TİP her ne kadar sosyalist parti olarak gün yüzüne çıktıysa ve 1965 seçimlerinde 15 milletvekilini meclise sokarak Türkiye’nin sosyalizm tarihinde bir ilke imza attıysa da onun bu öncülüğü Milli Demokratik Devrimciler tarafından farklı değerlendirilmektedir.

26 Mihri Belli, “Devrimci Şiar Meselesi”, Türk Solu, Sayı 5, 15 Aralık 1967 27 E. Tüfekçi, a.g.m

Onlara göre, proleter hareketin başarılı olmasının en önemli koşulu, bu hareketi benimseyecek bir proleter örgütün oluşturulmasıydı. Proleter devrimci ideolojiyi hayata uygulamak, gerçekleştirmek isteyen mücadeleci proleter devrimci örgüt, düzeni, proleter devrimci ideoloji doğrultusunda değiştirecek, yeni ve daha üstün bir üretim ilişkisine geçebilmek için mücadeleyi yürütecek örgüttür. Proleter devrimci örgütün, bu düzeni değiştirecek bir vasfa sahip olması TİP’i devrimci proleter örgüt olmaktan ayıran en somut delildi. Çünkü onlara göre; TİP oportünizmin sosyalist kılığa girmiş bir örgütüydü. Şekilde proleter devrimci bir örgüttü, ancak özünde düzeni korumak isteyen, düzeni değiştirmek için mücadele etmeyen bir örgüttü.

“…herhangi bir işçi örgütünün devrimci niteliğinin garantisi yalnızca Yönetiminin % 51’inde işçilerin olması demek değildir. Proletaryanın siyasi örgütünün devrimci niteliğinin garantisi proleter merkeziyetçi bir örgüt olması ve proletarya ile organik bağlar kurmasıdır.“28

“Türk Solu hiçbir ilerici örgüt karşısında değildir. Hiçbir sosyalist örgüt karşısında olamaz. Gerçek devrimci, örgütün elde bulunan tek silah olduğunu bilir. Ancak, devrimci şunu da bilmelidir. Örgüt soyut bir kavram değildir. Örgüt temsil ettiği sınıfın gerçek ideolojisine ve o ideolojinin öngördüğü eylemi kabul ettiği ölçüde önem kazanır. Örgüt hâkim sınıfların çizdiği alan içinde ve asıl eylemi bu gösteri alanında oynayan bir kuruluş haline getirilmek isteniyorsa, örgüt geriye tepen ve kendi saflarını bölen ve yaralayan bir silah haline getiriliyorsa devrimciye düşen görev bu silahı ileri ateş eden bir silah haline getirmektir.”29

Dolayısıyla, Milli Demokratik Devrimcilere göre, TİP’in kurulması işçilerin kendi öz siyasi örgütlerini kurdukları anlamına gelmiyordu, onlara göre TİP zaten mevcut olan sömürü düzenini korumakla görevli organların desteği ile hazırlanmış, bir icazetli sosyalizm oyunu olmaktan öteye geçemeyen bir partiydi.

Milli Demokratik Devrimcilerin, özellikle Mihri Belli gibi 141. ve 142. maddeden yargılanan eski sosyalistlerin TİP içerisine alınmak istenmemesi veya alınamaması, sosyalizm uğruna hayatının çoğunluğunu hapislerde ve sürgünlerde geçiren eski tüfeklerin 1960 sonrası hızlanan sosyalist gelişmenin dışında tutulmak istenmesi ve

28 Türk Solu, “Mihri Belli Arkadaşımızın Açıklaması: Proletarya Partisi Ancak Gerçek Demokraside Kurulur”, Türk Solu, Yıl 2, Sayı 96, 16 Eylül 1969

Milli Demokratik Devrim düşüncesini savunanların 1970 yılında partiden tamamen ihraç edilmesi onların TİP’e karşı daha sert bir tavır almalarına neden oldu.

Eğer TİP, kapılarını eski tüfek sosyalistlere kapatmamış olsaydı, TİP’in bu denli sert eleştirilere maruz kalmayacağı da şüphesizdi.

Mihri Belli ve çevresi TİP’i ele geçirememişlerdi, fakat kendi siyasi partilerini kurma yolunda herhangi bir adım da atmış değillerdi. Bunu Mihri Belli bir pişmanlığını da dile getirerek şöyle açıklamaktadır:30

“TİP kurulduğu zaman bir sosyalist, bir Marksist olarak bunu sevinçle

karşılamıştım. Ancak, TİP bize, hayatını sosyalizm uğruna feda eden insanlara karşı bir tavır aldı. Geçmişte sosyalizmin çok zor ve çok çetin bir yol olduğu yıllarda bu davaya sahip çıkmış insanlara başta Aybar olmak üzere TİP üst düzey Yöneticileri, sen artık bu işe karışma diyordu. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?

Benim TİP’i ele geçirme yolunda çalıştığım ve partiyi dışarıdan Yönettiğim gibi aslı olmayan görüşler de Aybar’ın daha sert tutumlar içerisine girmesine yol açtı. Hâlbuki bu iddialar asılsızdı.

Yine de, Aybar’a ve diğerlerine göre biz artık eski tüfeklerdir. Eski Tüfek deyimi, Osmanlı Devleti’nde yaşlanıp da artık savaşa gitmeyen ve ocağı bekleyen yeniçeriler için kullanılırmış. Bu lakaptan dolayı hiç kırılmadım. Aksine onur duydum.31

Ama yine de 1960 sonrasında büyük bir gelişmeye sahne olan Türk sosyalist harekette, bu hareketin buralara kadar gelmesinde emeği olan biri olarak bizim de söz söyleme hakkımız vardı. Eğer, TİP bize şans verseydi, tutumumuz şüphesiz çok başka olurdu.

Aslında biz TİP ile boşuna zaman harcadık. Bir an evvel kendi siyasal partimizi kurmalıydık. Tabi, 141. ve 142. maddeleri tanımadığımızı ilan ederek.”

Mihri Belli’nin o dönemde yayınlanan bazı yazıları incelendiğinde ise, neden parti kurma girişiminde bulunmadığı sorusu farklı yanıtlar bulmaktadır.

“Bizim yani, ‘Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye’ sloganı altında birleşen proleter devrimcilerinin, Türkiye emekçilerinin gerçek sosyalist örgütünü kurmamız demek Filipin tipi demokrasicilik sınırlarının aşılması ve Türkiye toplumunda bütün sınıf ve zümrelerin kendi öz örgütleri ile güçleri oranında tarihi gelişmemizi

30 Mihri Belli ile 7 Nisan 2006 tarihinde İstanbul’da yapılan görüşme 31 Mihri Belli’nin 28 Şubat 2006 tarihinde CNN Türk’te yayınlanan röportajı

etkilemeleri yolunda, gerçek demokrasi yolunda önemli bir adım atılması demektir. Bunu başarmak da anti-demokratik engellere karşı çetin bir mücadeleyi gerektirir. Bu mücadelede ilerlemeler kaydetmeden, Türkiye’nin ileri kamuoyu (sosyalistler ve namuslu demokratlar) bu yolda hazırlanmadan, bütün devrimci çevrelerin nabzı yoklanmadan ‘tepeden inme’ yeni bir parti kurulması söz konusu olamaz.”32

Bir yandan devrimin başarıya ulaşması için örgütün varlığını zorunlu kılan, Mihri Belli bir yandan da Türkiye’nin demokratik olmayan koşullarında bunu gerçekleştirmeye çalışmanın sakıncalarını ortaya koymaya çalışırken bir çelişki içerisine düşmektedir. Yine de Milli Demokratik Devrim düşüncesinde, örgütün önemi birçok kez vurgulanmakta, devrimci gençlik kuruluşlarının, devrimci sendikaların, devrimci derneklerin, proleter devrimci hareketin temel örgütleri değil, yan örgütleri olduğu, bunların proleter devrimci örgütün öncülüğünde, bir arada devrimci doğrultuya doğru yönlendirilmezlerse dağınık, kendi başına buyruk örgütler haline gelecekleri söylenmektedir. Bunu yapacak olan tek siyasi örgüt de proleter devrimci örgüt olarak belirtilmiştir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; TİP’in, Türk Ceza Kanununun 141. ve 142. maddelerinden33 hüküm giymiş olanları partiye almaması ve parti içinde kendisine muhalif düşünceleri olan kişileri ihraç etmesi, hem bu çevrelerce partinin yoğun bir biçimde eleştirilip yıpratılmasına hem de bazı bağımsız sol hareketlerin parti dışında gelişmesine ortam yaratmıştır.

Parti dışına itilen devrimciler TİP’in böyle davranmakla sosyalist hareketin bütünlüğünü bozduğunu savunmuşlardır.34

Öncelikle TİP ve TİP’e bağlı il ve ilçe merkezlerinde faaliyet göstermeye çalışan Milli Demokratik Devrimciler 1970 yılında partiden tamamen ihraç edilmeleri ile bu amaçlarında başarısızlığa uğradılar. Daha önce de belirtildiği gibi Türkiye’deki Milli Demokratik Devrim hareketinin baş savunucularından olan Mihri Belli, ancak 1974 affından sonra, 1975 yılında kendi öz siyasi örgütü olan Türkiye Emekçi Partisi’ni

32 “Mihri Belli Arkadaşımızın Açıklaması”, Türk Solu, Yıl 2, Sayı 96, 16 Eylül 1969

33 141. ve 142. maddeler hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz; Suphi Karaman, “Faşizmin Dayanağı 141. ve 142. maddeler”, Türk Solu, Yıl 1, Sayı 22, 16 Nisan 1968

kuracaktır. Daha kurulur kurulmaz da, programında ana dillerinde eğitim ve kültürünü geliştirme hakkını yasalaştırmayı hedeflediği için, ayrıca parti program ve tüzüğünde “Kürt“ sözcüğünün geçmesi gerekçe gösterilerek bölücülük suçlamasıyla devlet güvenlik mahkemesi (DGM) harekete geçirilecek, parti defterlerini teslim etmeyi reddeden Mihri Belli tutuklanacak ve altı ay tutuklu kalacaktır.1980 başlarında ise TEP Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılacaktır.35