• Sonuç bulunamadı

2. CA`FERÎ'NİN HAYATI, ESERİ VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ

2.1 CA`FERÎ’NİN HAYATI

2.1.1 Mezhebi

CA`FERÎ’nin Şiî Olup Olmadığı: Bütün kaynaklar CA`FERÎ’nin Şiî olduğunda

birleşirler. Onu divanıyla da Şia içinde değerlendirmek gerekir.

ERGUN’a göre de; CA`FERÎ’nin Şiî olduğu muhakkaktır. İmam Ali hakkında yazdığı manzumelerde156 görülen Hz. Ali’yi övüş şekli, Ali’yi öven Sünnî şairlerdeki övgülerde görülmez157. Yukarıda da anıldığı gibi CA`FERÎ, Hz. Ali’nin Hz. Peygamber’den sonra insanların en üstünü olduğuna inanır. İmamların büyük ve küçük günahlardan korunmuş, masum olduklarına ve Cefr İlmi, Ledün İlmi ve Sülūnî İlmi adlarıyla anılan özel bilgilerle donatılmış olduklarına inanır.

CA`FERÎ’nin kendisine mezhep seçmesinde Ahzab suresi, ayet 33’te ehlibeyte şöyle seslenilmesinin önemli rolü olduğu düşünülmelidir. Bu ayet Şia’ya göre ehlibeytin masumiyetine işaret etmektedir:

“Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı

kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey ehlibeyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Ayette hitab edilen ehlibeyt, Resulullah’ın ev halkıdır. Ehlibeyt hususunda en uygun görüş şudur: Allah Resulü’nün evlatları, eşleri, torunları olan Hasan ve Hüseyin ve damadı Hz. Ali, ehlibeyti teşkil ederler158.”

Âl-i Aba ile ilgili Hz. Ümmü Seleme’den rivayetle anlatılan, yukarıdaki ayetin tefsiri de sayılabilecek, hadis şöyledir:

Ben Resulullah’ın evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu : (Kur’an, Ahzab suresi, ayet 33.) Evde Resulullah, Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve; “Allah’ım işte bunlar benim ehlibeytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl,” buyurdu.

Ben atılıp: “Ey Allah’ın Resulü! Ben ehlibeytten değil miyim? dedim.

“Sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen Resulullah’ın zevcesisin” diye cevap verdi159”.

156 CA`FERÎ DİVANI, Gazeller 18. 157 ERGUN, Türk Şairleri, C. 2, s. 890 - 891.

158 KUR’AN-I KERİM ve AÇIKLAMALI MEALİ, (hzl. Hayrettin KARAMAN ve diğerleri), Ankara: Türkiye Diyānet

Vakfı Yayınları 86-A, 2000, s. 421.

Âl-i Aba ile ilgili Hz. Ayşe’den rivayetle anlatılan hadis ise şöyledir:

Resulullah üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu hâlde sabahleyin (evden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi, onu da soktu. Sonra Fatma geldi, onu da soktu. Sonra Ali geldi, onu da örtünün altına soktu. Sonra da “Ey ehlibeyt Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor (Kur’an, Ahzab suresi, ayet 33) buyurdu160”.

Şia Ümmü Seleme’nin rivayetinde olduğu gibi, ehlibeyte Hz. Ali, Hz. Fatma ve onlardan bugüne kadar gelen bütün evlat ve torunları dahil etmekte fakat, Ümmü Seleme’nin rivayetine uygun olarak Resulullah’ın eşlerini; ehlibeyt veya Âl-i Abaya dahil etmemektedir.

CA`FERÎ, iki ayrı beytinde kendisinin Şia’ya mensup olduğunu bildirir: Buldı bu cihān senüŋle teşr!f

Oldı saŋa qa^ gürūh-ı şiy`at

Tercî-i bentler I, bent 5, beyit 2.

Gelmişüz işigüŋe yüz sürmege iy reh-nümā Şiy`at-ı Şāhuz ki baş indürmezüz her ma`şere Tā ki sen olduŋ şeh!d iy server-i dünyā vü d!n

Çı^dı uş mü’minlerüŋ efġānı heftüm-a*tere İy Muqammed Mu~|afānuŋ bir güz!de ma]harı Āteş-i derd ü ġamuŋla döndi s!nem micmere

Gazeller 58, beyit 9, 10, 11.

CA`FERÎ, Kur’an’ın ve sünnetin başta Peygamber’den sonra en seçkin Müslüman olduğuna inandığı Hz. Ali ve sırasıyla on iki imamın velîlik ve vasîliğine işaret ettiğine inanır.

Şia çok geniş ve çok farklı gurupları içine alan bir topluluk ismidir. CA`FERÎ Şia mezheblerinin hangisine dahil edilebilir?

CA`FERÎ, Hz. Ebu Bekr’in halifeliğine hoşgörüyle yaklaşır. Hz. Ebu Bekr’e en küçük bir saygısızlıkta bulunmaz. Hz. Ebu Bekr gerçek velî ve vasî değildir demez. Onun halifeliğine şüpheli baktığını sadece hissettirmekle yetinir. II. Halife Hz. Ömer ve Üçüncü Halife Hz. Osman’dan ise hiç bahsetmez. CA`FERÎ, hilafet konusunu Mühür- name isimli VII. mesnevîsinde şöyle anlatır:

Valiye adlı bahtı açık, uzak görüşlü bir kadın vardı. Bir gün Mustafa katına gelerek: “Ey bütün kainatın sultanı, seni candan seven helak olmaz, sana hiçbir zorluk yoktur. Sana bir suâlim var. Sen öldükten sonra, sana kim kaim-i makam, kim vasî olacak,” dedi.

Valiye Hatun böyle deyince; Muhammed Mustafa eline bir taş aldı. Eline aldığı taş bir hamur gibi yumuşadı. Hz. Muhammed Hatem mührünü o taşa basdı. “Ey Allah’ın kulu kim bunu böylece apaçık yapabilirse o bana hem vasî hem de imamdır,” dedi. O taşı Valiye Hatun’un eline verdi. “Eğer bu taşı saklarsan bu sır sana bilinecektir,” dedi.

Bu olayın üzerinden çok aylar ve yıllar geçtikten sonra gün geldi. Ahmed ahirete intikal etti. Hep beraber, ittifak ile, pek güzel şekilde Ebu Bekr’i imam seçtiler. O kadın Ebu Bekr’in imam seçildiğini duyunca o taşı alarak Ebu Bekr’e geldi. “Bana bu taşı Mustafa mühürleyerek verdi. Benden sonra bana vasî olan kişiye ver. Bu taşı avucuna aldığı zaman taş apaçık ve şüphesiz mum gibi yumuşayacaktır, demişti. Eğer sen gerçek vasî isen benim bu müşkilimi çöz,” dedi.

Ebu Bekr: “Ey akılsız, dünyadan habersiz (kadın) taş mum olur mu? Kaybol git,” diyerek (Valiye Hatun’u tersledi. Valiye Hatun üzgün bir şekilde evine dönerken yolda Selman-ı Farisî ile karşılaştı. Durumu ona anlattı. Selman ona: “Gel gidelim. Ben sana Resulullah yerine kimin imam ve kaim-i makam olduğunu göstereyim,” dedi. Gittiler, Hz. Ali evde oturuyordu. Selam verip, taşı önüne koydular. O emir taşı eline alınca taş bir hamur gibi yumuşadı. Taş yumuşayınca Hz. Ali taşa Hatem mührünü bastı ve taşı Valiye Hatun’a geri verdi. “Sakla sana gerekli olacak,” dedi.

Daha sonra Valiye Hatun mühürlettiği bu taşı sırasıyla V. İmam Muhammed Bakır’a kadar bütün imamlara mühürletir. Böylece onların gerçek vasî ve gerçek imam olduklarına tam kanaat getirmiş olur.

CA`FERÎ, yukarıda da anlatıldığı gibi, Hz. Ebu Bekr’i veya başka herhangi bir sahabeyi kötülemekten özenle kaçınır. Bu yönüyle Hz. Ali’nin sağlığında iken ona bi`at eden ve kendilerine Şia-i Ûlâ adı verilen ilk Şia ile aynı yaklaşımı sergilemektedir.

CA`FERÎ’nin olaylara yaklaşımı On İki İmam Şiası âlimlerinden TABATABAİ’den çok daha mutedildir. TABATABAİ; Hz. Ebubekr, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ı her ne kadar kötülemek niyetinde olmadığını ısrarla söylese de çeşitli konularda açıkça tenkit eder161.

Onun inancına göre on iki imam ve on dört masum gerçek liderlerdir. Bunların dışındaki insanların mezhebî anlamda lider olması sözkonusu olamaz. CA`FERÎ DİVANI’nda, bu din önderleri dışında, bir şahsiyete yazılmış şiir yoktur. Bu durum CA`FERÎ’nin Mevalî, Ca`ferî, On İki İmam Şiası gibi isimlerle anılan Şia’ya mensup bir Müslüman olduğunun açık göstergesidir.

CA`FERÎ’nin Mevalî Olup Olmadığı: “Mevalî; köle, kul, anlamına gelir. Şiddetli

ırkçı bir siyaset güden Emevîler, Arap olmayanlara bu adı takmışlardır. Bu suretle İranlılar ile Türkler, Emevîler’in düşman oldukları Hz. Muhammed soyuna taraftar kesilmişler ve Mevalî sözünü Muhammed soyunun kulları anlamına alarak bu sözle iftihar etmişlerdir162.”

Şair şu beyitlerde kendisini Mevalî Mezhep olarak tanımlar:

İmām Weyne’l-`ibāduŋ *āk-i pāyı Mevāl!ler gözine tūtiyādur

Gazeller 19, beyit 15.

Kimdür `Al!den özge `ālemde iy Mevāl! Kān-ı se*ā vü i*sān şāh-ı cihān-`ādil

Gazeller 41, beyit 3.

Mü’min odur kim ola Mevāl! vü mütta^! Olmayan iyle lāyı^-ı va~l u li^ā degül

Gazeller 42, beyit 3.

161 TABATABAİ ve CORBİN, s. 187.

Mevāl!ler bilür şāhuŋ |ar!^ın Ne bilsün Qāric! mel`ūn bu rāhı

Gazeller 61, beyit 9.

Bā^ır imām-ı reh-beri oldı Mevāl!-Mewhebüŋ Oldı Mevāl!-Mewhebüŋ Bā^ır imām-ı reh-beri

Gazeller 62, beyit 13.

CA`FERÎ’nin Ca`ferî Mezhebi’nden Olup Olmadığı: CA`FERÎ için Müstakim-

zade Süleyman Sadettin Efendi’nin verdiği; Ca`ferî Mezhebi’ndendir, hükmü doğrudur. Şair bir beytinde, Ca`ferî Mezhebi’nden olduğu, için kendine CA`FERÎ mahlasını seçtiğini; bu yüzden Haricîler’in gözüne hançer gibi battığını şöylece anlatır:

Ta*allu~ CA`FERI wıldum anuŋ’çün Qar!c!ler gözinüŋ *ançeriyem

Gazeller 44, beyit 10.

Kim ki |ar!^-ı Ca`feri buldıysa oldı d!n eri Buldıysa oldı d!n eri kim ki |ar!^-i Ca`feri

Gazeller 62, beyit 14.

Şu beyitde kendisini hem Mevalî; hem de Ca`ferî Mezhebi’ne mensup olarak tanıtır:

Münezzeh meşrebinden her gürūhuŋ Mevāl! mewhebem qa^ Ca`fer!yem

CA`FERÎ her topluluğun meşrebinden münezzehtir. O Mevalî Mezhep ve gerçek Ca`ferî’dir. Şair bu beytiyle kendisinin Ca`ferî olduğunu bildirmenin yanında, sanki her Ca`ferî’yim diyenin hak yolun yolcusu olmadığını bildirmek ister. Hak yolu sahte yollardan ayırmak için kıstaslarını birer birer sıralar. CA`FERÎ’nin III. kasidede anlattığına göre gerçek Ca`ferî olabilmek için Hz. Ali’nin nasıl yaşadığına bakmak gereklidir:

éılmadı pūta secde çün ol şāh-ı mu*terem Dinildi Kerrema’llāhu vechehu b!-riyā `Ömrinde qamr içmedi vü yimedi qarām Fı~w u fe~ād iylemedi wılmadı zinā Ka`be içinde |oġdı anadan o nūr-ı pāk Ka`bından irdi ka`be yüzine anuŋ ~afā Fetq itdi bāb-ı Qayberi bir qamleyile ol Hem mancınıwla girdi selās!le çün hevā

Kasideler III, beyit 22. - 25.

CA`FERÎ’ye göre gerçek Ca`ferîler Hz. Ali gibi puta secde etmekten, içki içmekten, haram yemekten, zina etmekten, fısk ve fesat işlemekten ve sakınan Ca`ferîler’dir.

Yukarıdaki tanımlamadan görülüyor ki CA`FERÎ; dinin bütün kurallarına uymada, Hz. Ali kadar hassas davranma gayretindedir. O ilmiyle amel eden tam bir zahittir. On iki imam ve on dört masum dışında hiç kimse için şiir yazmaması da sanki şüpheli olanlardan uzak durmak gayretindendir.

Şair, XII. mesnevîde kurtuluş reçetesini şöyle anlatır:

Hem Taw! vü `Asker! ~āqib-zamān Ya`n! Mehd! pādişāh-ı ins ü cān

Oldı anda *atm-i e’imme’y vel! Kimsenüŋ anlara irmez menzili

Mü’min oldur kim bulardan ura dem Sen bularuŋ ġayrını ~ayġıl `adem Çün bularuŋ şānına indi kelām Wübde-i eşyā bulardur ve’s-selām Her kim olmazsa bularuŋ tābi`i Ger Qan!fedür ü ger ol Şāfi`! Yā eger Qanbel eger Mālik ola Ol necāta irmeye hālik ola

Yā İlāh! sen bizi mü’minlerüŋ éılm’ayırma zümresinden anlaruŋ Ol gün anda kim ola Külle ünās Da`vet imāmlu imāmı birle *ā~ Yā İlāh! qaww-ı cümle a~fiyā Āl-i Aqmedden bizi wılma cüdā Ger bulam dirseŋ cehennemden necāt Ehl-i beyte cān u dilden wıl ~alāt CA`FERIdür gerçi bir dermānde wul Cürmini `afv idüben iyle wabūl

Bu ölçüye göre şair; bütün Haricîler’in ve Hz. Ali halife seçildikten sonra ona bi`at etmeyip isyan edenlerin tamamının dinden çıktığına inanır. Hatta şaire göre; bu aşamadan sonra; kişinin Hanefî, Şafiî, Malikî veya Hanbelî olması kurtuluşu için yeterli değildir. Kurtuluş isteyenlerin Haricî – Hz. Ali çatışmasında ve sonrasında safını belirlemesi gereklidir. Haricî safında ise hangi mezhepten olursa olsun helâk olmuştur. Eğer Ali safında ise on dört masuma ve bütün ehlibeyte de uyması gereklidir.

Benzer Belgeler