• Sonuç bulunamadı

2. CA`FERÎ'NİN HAYATI, ESERİ VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ

2.1 CA`FERÎ’NİN HAYATI

2.1.2 Meşrebi

CA`FERÎ hakkında bilgi veren bütün kaynaklar onun bir mutasavvıf olduğunda ittifak ederler. Fakat, onun hangi tasavvuf koluna dahil edilebileceği konusunda hemen her kaynak ayrı bir adres gösterir.

ERGUN ve onun verdiği bilgileri tekrar eden; Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Türk Ansiklopedisi, İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi ve Meydan Larousse Ansiklopedisi gibi araştırmalar; CA`FERÎ için müfrit Alevî; Bektaşî tarikati mensubu ve Batınî şairi gibi tanımlamalarla dile getirmeye çalışmışlardır163.

Hâlbuki yukarıda da anlatıldığı gibi Alevîlik ve Bektaşîlik birbirinden apayrı iki inanç sistemidir. Hâl böyleyken bir şairin hem Bektaşî hem de Alevî olması mümkün değildir. Ancak her iki zümre de Hz. Ali ve ehlibeyt sevgisi etrafında toplandıklarından bazen iki cemaat mensubunu birbirinden ayırmak oldukça zor olabilmektedir. CA`FERÎ ile ilgili bütün iddialar ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

CA`FERÎ’nin Anadolu Alevîsi Olup Olmadığı: CA`FERÎ, bir Anadolu Alevîsi

değildir. Bunun en belirgin delili on dört masumun kimler olduğu konusunda Anadolu Alevîleri gibi değil Ca`ferî Mezhebi mensupları gibi düşünmesidir.

Ayrıca CA`FERÎ Anadolu Alevîleri’ndeki asıl Kur’an’ın Osman tarafından yakıldığı ve eldeki Kur’an’ın uydurma olduğu fikrine de katılmaz. O Ca`ferîler gibi eldeki Kur’an’ın ilâhî olduğuna inanır.

CA`FERÎ’nin Batınî Olup Olmadığı: CA`FERÎ bir Batınî değildir. Çünkü on

dört masumun kimler olduğu konusunda ve asıl Kur’an’ın Osman tarafından yakıldığı

163 ERGUN, Bektaşî Şairleri ve Nefesleri, C. 2, s. 890 - 891. / ERGUN, Türk Şairleri, C. 2, s. 891. / İstanbul Kütüphaneleri, Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, C. I, s. 215. / Türk Ansiklopedisi, C. 9, s. 179 - 180. / Meydan Larousse Ansiklopedisi, C. 2, s. 727. / Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 2, s. 3. / ÖZKIRIMLI, C. 1, s. 257.

ve eldeki Kur’an’ın uydurma olduğu konusunda Batınîler gibi değil Ca`ferî Mezhebi mensupları gibi düşünmesidir.

CA`FERÎ’nin Bektaşî Olup Olmadığı: CA`FERÎ bir Bektaşî değildir. CA`FERÎ,

Bektaşîler’i hayran eden, Hacı Bektaş-ı Velî’nin kerametlerine ya değer vermez164, ya da Hacı Bektaş-ı Velî’nin adını bile duymamıştır. Bunun yanında on dört masumun kimler olduğu konusunda da Bektaşîler gibi değil Ca`ferî Mezhebi mensupları gibi düşünür.

CA`FERÎ’nin Ali - Allahî Olup Olmadığı: SAMANCIGİL, Alevî Şairleri

Antolojisi’nde verilen CA`FERÎ düpedüz Alevî’dir, Ali - Allahîlik’i kabul etmiştir. Hatta CA`FERÎ Allah’ı tanımaz! Onun için Allah Ali’dir165; hükmünü verdikten sonra aşağıdaki beyti de kendi görüşünü destekleyen bir delil olarak verir:

`Al! emriyle gelmişdür vücūda `ālem ü Ādem `Al! qükmiyle olmışdur ne kim pinhān u peydādur

Gazeller 20, beyit 2.

Yukarıda verilen şiirin gerçek anlamı Samancıgil’i destekler durumdadır. Fakat, tarih boyunca tasavvuf ehli tarafından bu ve buna benzer pek çok şathiyat örnekleri ortaya konulmuştur. Bu tür şiirlerin gerçek anlamları İslâm’a aykırıdır.

Mutasavvıfların cezbe hâlinde bu ve benzeri sözleri söyledikleri, cezbe hâli geçince sözlerine tevbe ettikleri bilinmektedir166. Şairin bu vb. şiirlerini şathiyattan saymak daha uygun olacaktır. Aksi takdirde, şairin tevhitlerini görmemezlikten gelerek bir tek şiire takılıp kalmak hatalı olacaktır. Şair, Allah’a ve Hz. Muhammed’e kayıtsız şartsız iman eder. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra peygamberlik bitmiştir. Şair, Nebî olarak değil, velî olarak Hz. Ali’ye aynı sadakatle bi`at eder.

CA`FERÎ, Ali’ye gerçekte Allah’ın velîsi ve Peygamber’in vasîsi olarak iman etmektedir. Onu sevmekteki coşkunluğu yer yer şüphelere sebep olmuş ise de; Ali’ye velîlik ve vasîlik dışında bir makam vermez.

164 SAMANCIGİL, s. 7. 165 SAMANCIGİL, s. 7. 166 YILDIRIM, s. 355.

Şairin şu beyitlerinin gerçek anlamları da ilk bakışta; sanki onun insana secde ettiği kanaâti oluşturabilir. Fakat CA`FERÎ DİVANI’nın tümü göz önünde bulundurulduğunda şairin secde kıl derken; Allah’a ve Resulullah’a kayıtsız şartsız iman ettiğin gibi on dört masumun tamamının emirlerine kayıtsız şartsız teslim ol, kibirinden dolayı onlara karşı gelme, anlamında kullandığı açıkça görülür:

Secde wıl ol şāha ki b!-reyb ü şekk Ma]har-ı Allāh Esedu’llāhdur

Tercî-i bentler IV, bent 6, beyit 2.

Secde wıl ol şāha qall olmaw dilerseŋ müşkilüŋ Çün #alālet ehline d!n içre oldur reh-nümā

Gazeller 4, beyit 5.

İy CA`FERI wıl secde işigine anuŋ k’ol Min ba`de Qasan Mehd!-i ~āqib-i zamāndur

Gazeller 14, beyit 9.

Taw! ki tāc-ı seri oldı ehl-i tawvānuŋ Müdām secde wılur mawdemine müttawiyān

Gazeller 50, beyit 21.

@apuŋ `āriflere ma`būd u maw~ūd éapuŋ `āşıwlaruŋ hem secde-gāhı

Gazeller 61, beyit 4.

İy CA`FERI işigine iyle sücūd kim Oldı mawām-ı secde-i ins āstānesi

Özellikle Ali - Allahîler’in, asıl Kur’an’ın Osman tarafından yakıldığı ve eldeki Kur’an’ın uydurma olduğu fikri de CA`FERÎ’nin görüşleriyle taban tabana ters düşmektedir.

CA`FERÎ’nin Hurufî Olup Olmadığı: Onun nazarında, Allahlık iddiasında

bulunan Fazlullah-ı Hurufî’nin bir değeri yoktur167.

Şairin, “F!-Hāwā Bi-smi’llāhi’r-raqmāni’r-raq!m Tefs!r-i Be-@ar!"-ı Ehli’l-Beyt” isimli V. mesnevîsindeki bazı yaklaşımları Hurufîlik’i andırmakta ise de şairin Hurufî olduğuna işaret edecek bir bilgi yoktur. Hatta belki Fazullah-ı Hurufî’yi bile tanımaz.

CA`FERÎ bir Hurufî değildir. O, on dört masumun kimler olduğu konusunda da Hurufîler gibi değil Ca`ferî Mezhebi mensupları gibi düşünür ve o, Kur’an’ın da tamamına inanır.

Fakat, Ali’yi övüşündeki coşkunluk onun mutedil İran Alevîleri’nden olma ihtimalini tamamen gözardı etmemek gerekir.

CA`FERÎ’nin Nusayrî Olup Olmadığı: CA`FERÎ’nin bazı fikirleri Nusayrîlik ile

uyum göstermektedir. CA`FERÎ DİVANI’nda iki yerde Hz. Ali’nin pek çok kerametleri arasında Nusayr’ı yetmiş defa; bir yerde yetmiş iki defa dirilttiğinden bahsedilmektedir. Nusayrîlik’in kurucusu Hz. Ali’den çok sonraları yaşadığına göre bu Nusayr acaba başka bir Nusayr mıdır? Yoksa Nusayrîlik’in kurucusu Nusayr mıdır? Kesin olarak tespit edilememiştir:

Ger dem-i `Is!den oldıysa ölüler wü’l-qayāt éıldı yitmiş kez Nu~ayrı zinde ol ş!r-i _udā Evvel oldur Ā*ir oldur Bā|ın oldur }āhir ol Mülk anuŋdur Mālik oldur Hālik oldur mu|lawā

Gazeller 4, beyit 7.

`Al!dür ol ki Nu~ayrı `adedde yitmiş kez Helāk iyledi vü zinde wıldı iy vernā

Gazeller 5, beyit 13.

éıldı diri Nu~ayrı yitmiş iki kez ol şāh Anuŋ bigi vel!ye ger Qaw diseŋ revādur

Gazeller 21, beyit 12.

CA`FERÎ’nin XII. mesnevîde Cabir rivayetiyle Peygamber’den naklettiği Nur-ı Muhammedî’nin Hz. Âdem’den Abdulmuttalib’e kadar tek bir nur olarak geldiği Abdulmuttalib’de nurun ikiye ayrıldığı birinin Abdullah’tan Hz. Muhammed’e; diğerinin Ebu Talib’den Hz. Ali’ye geçtiğine dair verdiği bilgiler Nusayrîler’in aynı konudaki inançlarıyla paralellik taşımaktadır. Nusayrîler’in mezhep olarak On İki İmam Şiası’na tabi oldukları düşünülürse bu benzerliklerin çok normal olduğu düşünülebilir.

Menem ki cān u dilden Qaydar!yem Qab!b-i Wü’l-Celālüŋ çākeriyem

Gazeller 44, beyit 1.

Şairin yukarıdaki beyti; “ben Peygamber’in ve Haydar’ın candan ve gönülden bağlısıyım,” anlamına gelmekte ise de bu beyitteki “Haydarîyem” kelimesinin aynı zamanda Nusayrîlik’in Haydarî koluna bağlıyım, anlamına geldiğine dikkat etmelidir.

Şairin “Nur-ı Muhammedî” konusundaki fikirleri ile yukarıdaki beyti bir araya geldiğinde CA`FERÎ’nin “Haydarî” ismi verilen Nusayrîler’den olma ihtimali biraz daha kuvvetlenmektedir.

CA`FERÎ’ye göre şeriat ve tasavvuf; ehlibeyt ve Hz. Ali yoluyla Hz. Peygamber’e ulaşır. Ehlibeytten olmayan birinin tasavvuf liderliğine soyunması sadece iki yüzlülük ve haddini bilmemektir. Hak yolunu bulmak isteyenler ikiyüzlü ve şehvet düşkünü kılavuzlara değil; peygamber soyundan gelen gerçek liderlere uymalıdırlar:

Aŋa kim āl-i Neb! hem-rāh ola _āşā vü kellā kim ol güm-rāh ola Güm-reh anlardur ki Qa^^ı bulmadı

Qakka ma]har kimdür anı bilmedi Virdi bir nākı~ eline elini

Baġladı zünnār birle belini

Beŋzer ol `amāya ol kim yideler éançarı olsa alalar gideler

Mesnevîler V, beyit 29 - 32.

“Her kime āl-i Nebî yoldaş olursa o kesinlikle sapıtmaz. Hakk’ı ve Hakk’a mazhar olanı kim bulamazsa işte o sapıtır. O şaşkın, bir nakıs şeyhe elini verir, beline zünnar bağlar. O şaşkın kişi elinden tutanın her yere götürebildiği amaya benzer.”

Sonuç olarak; şairin yukarıda da anıldığı gibi, “Haydarî” tarikatine bağlı Nusayrîler’den veya Azerî Türkçesi ile şiir yazması Nusayrî olmasına engel değil ise de, ılımlı İran Alevîleri’nden olabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir.

Şair, “Velehu Ey#ān Der-Qa~let-i Eimme-i Ma`~ūm `Aleyhi Vesellem” isimli VI. mesnevîsinde 17 din ve tasavvuf önderini şöyle tanıtır:

“Ey Mevali şimdi gel her bir imamın hasletlerini dinle imamların sayısının 17 olduğunu bil. 1.’nin dediği olur. 2.’nin her yediği nur olur. 3. parmağın emse parmağından süt ve bal akar. 4.’de geçmiş ve gelecek apaçık hâle gelir. Ey cömert insan 5.’ye yüz ve şekil olarak hiç kimse benzemez. Onun kadar güzel başka insan yoktur. 6.’nın ilmine ve hilmine kimse yetişemez. 7. gibi fesahat önderi yoktur. Kahramanlıkta 8. gibisi yoktur. 9. gibi cömertlik yapan bulunmaz. 10. gibi yücesi yoktur. 11.’nin gölgesi hiç yere düşmez. 12.’ye hiçbir zaman sinek konmaz. 13. nereye baksa kapı ve duvar bile o şaha selam verir. 14.’nün geçtiği her yer müşk ve abir kokusuyla dolar. 15. ölüye dua etse diriltir. 16. bütün vücudunun her tarafından aynelyakin görür. 17. gelmiş ve geçmiş her şeyi bilir. Gelmiş, geçmiş ve gelecekteki bütün olaylar ona görülür. İmkân alemindeki hiçbir şey ona gizli değildir. Yaratılan hiçbir şey ondan gizli kalmaz. Ona bu dünyada hiç kimseye verilmeyen şeref verilmiştir. Bu dünya ten gibidir. O da bu tenin canıdır. O bütün yaratılmışların sultanıdır. Eğer dünyada ondan hidayet olmazsa kimse Hakk’ı bilemez. Eğer onun gibi imamı koyup, herhangi bir aşağılığa uyarsan, taâtin Şeytan’ın taâtine benzer, şu yaptığın taât kabul olmaz. imamın dünya ve ahirette

Muhammed evladından olacağını iyi bil. Onlardan başka din işini sonuca ulaştırabilecek kimse yoktur. Din, iman, söz ve yemin ancak onlarla doğru olur. Onlardan başka önder, yolgösterici olmaya değer kimse yoktur. Ey velî, Ahmed’in dediği şu hadisi dinle, gönlünü aydın tut. “Her kime Muhammed evladından başkası yol gösterici olursa o kişinin şeyhi şüphesiz lânetlenmiş Şeytan’dır. Onda imanın kokusu bile olmaz”. Bil ki Ali evladını koyup yalancı ve zevk düşkünü şeyhe uyanlar, insan değil hayvandır, can değil cindir. Yine o alemlere rahmet olarak gönderilen adaletli şah: “Her kim peygamber evladının mezhebinden başkasına uyarsa gök yüzünde kuş gibi uçarken bile görsen vur kanadını kır,” demiştir.

Ey CA`FERÎ Ahmed oğullarından başka dünyada uyulacak kimse bilmiyorum. Candan gönülden ve şüpheden uzak olarak onları kendime rehber edindim. Eğer kendine imam arıyorsan Mustafa evladının elini tut, gerisini düşünme. Onlara uyan kişi kurtuluş bulur, işlerinde hiçbir şekilde sıkıntı kalmaz. Zatın nurunun on dört masum olduğunu idrak et.

Bu şiirde şairin on iki imama ekleyerek tanıttığı, beş önderin -her ne kadar isimleri verilmemiş ise de- bağlı bulunduğu tasavvuf liderini on iki imama bağlayan silsile olması kuvvetle muhtemeldir.

Benzer Belgeler