• Sonuç bulunamadı

MEVKUFUN MERFÛ OLARAK RİVAYETİ

Merfû ve mevkuf rivayet edilen hadislerin büyük bir kısmı, gerçekte mevkuf olduğu halde farklı sebeplerle merfû nakledilmiş rivayetlerden ibarettir. Bunlar râvilerin vehm, galât, ihtilât, şek, sû-i hıfz…vb. hatalarından kaynaklanır. Hz. Peygamber’e ait bir hadisin, sahâbeden birine nispet edilmesi önemli bir problem teşkil etmemektedir.

Ancak sahâbeden veya daha sonrakilerden birine ait bir sözün Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) nispet edilmesi, aynı durumda değildir. Bu nedenle hangi sebeple olursa olsun, merfû nakledilmiş mevkufların tesbiti ve mevkufları ref eden râvilerin belirlenmesi gereklidir.

Hadislerdeki illetlerin bir kısmı mevkuf iken merfû nakledilen hadislerden ibarettir.

Mevkuf rivayetleri merfû nakledenler arasında zaman zaman sika râviler de bulunabilmektedir. Râvi güvenilir de olsa yanılmasının sebepleri arasında ise hâfızası ve dikkatinin mükemmel olmaması, unutması, eksik ezberlemesi veya gördüğü olayları her zaman gerçeğe uygun şekilde tesbit edememesi yer almaktadır. Bundan dolayı güvenilir râvilerin zaman zaman düştüğü hatalar da dikkatle takip edilmiştir. Muhaddisin akıl ve şuurunda geçici veya kalıcı bir zayıflığın ortaya çıkması da ihtilât türündeki çalışmalara konu teşkil etmiştir.275

Sadece sahâbe veya daha sonraki râvilerin sözleri değil, aynı zamanda bazı sahâbe ve tâbiînin fiillerinin de Hz. Peygamber’e ref edildiği görülür. Câbir’den (ö.

78/697) Ebû Bekir’in (ö. 13/634) Resûlullah (s.a.v.) ile beraber et yediği ve abdest almadan namaz kıldığı rivayet edilmektedir. İbn Ebû Hâtim (ö. 327/938), insanların bunu Ebû Bekir’in fiili olarak rivayet ettiklerini ve ref‘inin hata olduğunu söyler.276

275 Tekineş, Ayhan, “‘İlelü’l-Hadîs”, TDV, XXII, 85.

276 İbn Ebû Hâtim, ‘İlelü’l-ĥadîŝ (I-II), Thk.: Muhibbüddîn el-Hatîb, Dâru’l-ma‘rife, Beyrut, 1405, I, 66-67, No: 175. Hadis Ebû Bekir’e mevkuf olarak Câbir’den nakledilmektedir. Bkz. Abdürrezzâk, el-Muśannef, I, 167, 171-172, No: 647, 648, 649, 664; Tahâvî, Şerĥu me‘âni’l-âŝâr, I, 67; Muvaŧŧa’,

“Ŧahâret”, 24; İbn Ebû Şeybe, el-Muśannef, I, 49; Dârekutnî, el-‘İlel, I, 122-124, No: 28.

Aynı şekilde Ebû Zür‘a (ö. 264/877) İbn Abbas’tan (ö. 68/688) merfû nakledilen Resûlullah’ın aile fertlerini Ramazan’ın yirmi üçüncü gecesinde uyandırdığı hakkındaki rivayetin hata olduğunu, İbn Abbas’ın kendisinin aile fertlerini uyandırdığını ve bu rivayetin mevkuf olduğunu söyler.277 İbn Ömer’den (ö. 73/692) Hz. Peygamber’in tuvaletten çıktıktan sonra kendisine selâm veren birinin selâmına cevap vermek için teyemmüm aldığı rivayet edilmektedir. Doğrusu ise bu fiilin İbn Ömer’e ait olduğudur.278 Yine ‘Resûlullah (s.a.v.) oruçlu iken günün sonunda misvak kullanırdı’

rivayeti için el-Makdisî (ö. 507/1113) ‘bunun Resûlullah’tan rivayeti bâtıldır. Bu İbn Ömer’den onun fiili olarak rivayet edilmektedir’ demiştir.279

Bununla beraber bir sözün hem merfû ve hem de mevkuf, her iki rivayeti sahih olabildiği gibi, bazı fiillerin de hem sahâbeden ve hem de Hz. Peygamber’den rivayeti sahih olabilir. Bilhassa ibadetlerle ilgili hususlarda sahâbenin Resûlullah’ı (s.a.v.) taklid etmesi, bunun tabiî sonucu olarak da tâbiînin sahâbeden aynı davranışı gördüğünü nakletmesi mümkündür. Zikredilen örnekler sadece ref edilen sözlerin değil, aynı zamanda ref edilen fiillerin de tesbitine çalışıldığını göstermektedir.

Mevkuf haberlerin merfû rivayetlerinin bir kısmı râvilerin vehm, galât, ihtilât, şek ve tereddüdü gibi sebeplerden olduğu gibi, bir kısmı da bazı râvilerin kasten mevkufları ref etmeleri sonucu merfû rivayet edilmiştir.280

A. Hata Sebebiyle Mevkufun Merfû Rivayeti

Hadisin sıhhati için râvinin adalet ve zabt sahibi olması şarttır. Mevkuf hadisleri merfû nakledenler genellikle zabt yönüyle zayıf olan râvilerdir ve mevkuf olan bir rivayeti vehm, gaflet, fuhş-ı galât, sû-i hıfz, ihtilât gibi sebeplerle ref etmektedirler.

Mevkuf rivayetleri kasten ref edenler de vardır. Bu râviler ise adalet yönüyle güvenilirliğini yitirmiş kişilerdir. Bunların bir kısmı aynı zamanda hadis uyduran

277 İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 257, No: 760.

278 Bkz. el-Ukaylî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Amr b. Mûsâ el-Mekkî, Kitâbü’đ-Đu‘afâ’i’l-kebîr (I-IV), Thk.: Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Dâru’l-kütübi’l-‘ilmiyye, 1. Baskı, Beyrut, 1404/1984, IV, 38, No:

1586.

279 el-Mevsılî, Ebû Hafs Ömer b. Bedr b. Saîd, el-Vuķūf ‘ale’l-mevķūf, Thk.: Ümmü Abdillâh binti Mahrûs el-Aselî, Dâru’l-âsıme, 1. Baskı, Riyad, 1407, s. 125.

280 Suiçmez ise ref sebeplerini rivayetin isnadında hata yapılması, siyasî ya da dinî mezhep mensuplarının kendi görüşlerini destekleme arzusu, rivayetin aslında merfû olduğuna kanaat getirmiş olmak ve rivayetin terğib veya terhib içerikli olması şeklinde dört temel sebebe bağlamaktadır (Bkz. Hadiste Ref Problemi, s. 181).

kimselerdir. Mevkuf haberlerin merfû rivayetinin râvilerden kaynaklanması nedeniyle rivayetlerinde hata yapan râviler belirlenmiş ve hangi rivayetlerinde hata yaptıkları tesbit edilmeye çalışılmıştır.

Hata sebebiyle birçok hadisin ref edildiğinin belirtildiği görülür. Ebû Hüreyre’den (ö. 58/678) merfû olarak rivayet edilen ‘kim cenaze yıkarsa gusletsin. Kim cenaze taşırsa abdest alsın’ rivayeti için İbn Ebû Hâtim (ö. 327/938): ‘bu hatadır.

Gerçekte bu Ebû Hüreyre’ye mevkuftur ve sikalardan kimse bu hadisi ref etmemiştir’

demektedir.281 Ömer b. İbrâhim’in (ö. 155/772) Katâde (ö. 117/793) vasıtasıyla Enes’ten merfû olarak naklettiği ‘Haceru’l-Esved cennet taşlarındandır’ rivayeti için Ebû Hâtim (ö. 277/890), Ömer b. İbrâhim’in bu rivayette hata ettiğini, Şu‘be (ö.

160/776) ve Amr b. el-Hâris’in (ö. 148/765) bunu Enes’ten mevkuf rivayet ettiklerini söylemektedir.282 Câbir’den merfû olarak nakledilen ‘her hafta Cuma günü gusletmek vaciptir’ rivayeti için de Ebû Hâtim, ‘bu hatadır, doğrusu sika râvilerin Ebû Hüreyre’den rivayet ettiklerine göre mevkuftur’ demektedir.283

Mevkuf haberlerin merfû rivayet edilmesinde râvilerin vehm, fuhş-ı galât, sû-i hıfz … gibi bazı za‘fları söz konusudur.

1. Vehm

Şüphe ve tereddüt anlamına gelen vehm, hadis ıstılahı olarak râvinin cerhine sebep teşkil eden hususlardan biridir ve râvinin rivayetinde yanılmasından ibarettir.

Vehm, râvinin zabt vasfıyla ilgilidir ve bu nedenle râvinin zabt yönünden cerh edilmesine sebep olmaktadır.284 Cerh ve ta‘dîl kitaplarında zayıf râvilerle ilgili sıklıkla rastlanan ifadelerden biri de ‘kesîru’l-vehm’ ifadesidir. Râvinin vehmi mevkufun merfû ve mürselin mevsul rivayetine sebep olduğu gibi, isnadların karışması, hadisin râvilerinin değiştirilmesi, metnin eksik veya ziyade rivayeti, iki farklı metnin birleştirilmesi gibi diğer rivayet hatalarına da sebep olmaktadır. Bunun için

281 İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 351, No: 1035.

282 İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 275-276, No: 814. Diğer bir örnek için bkz. İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 17, No: 15.

283 İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 28-29, No: 49. Ebû Hâtim, mevkufların merfû rivayetinde sıklıkla ‘hata’

ifadesini kullanmaktadır. Onun mevkufun merfû rivayetini hata olarak belirttiği bazı rivayetler için bkz. İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 53, 54, 67, 96, 151, 187-188, 208, 242, No: 130, 136, 175, 259, 422, 536, 600, 706; II, 46, 64-65, 103, 183, 214, 221, 230-231, 275, 276, No: 1620, 1681, 1800, 2045, 2131, 2154, 2177, 2324, 2328.

284 Uğur, Mücteba, Hadis Terimleri Sözlüğü, TDV Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 1992, s. 419.

rivayetlerinde vehm bulunan râvilere dikkat çekilmiş, onların sika râvilere muhalif rivayetleri terk edilmiş, vehmle müttehem râvilerin rivayetlerine diğerleri tercih edilmiştir.285

a. Sahâbenin vehmi

Resûlullah (s.a.v.) için hiç bir fedakârlıktan kaçınmayan sahâbe dini öğrenmek için Resûlullah’ı dikkatlice takip etmiş, duyduklarını ve gördüklerini daha sonraki nesillere aktarmaya çalışmıştır. Fakat onlar da beşerdi ve masum değillerdi. Bu nedenle sahâbeden bazıları rivayet ettikleri bir kısım hadislerde vehme düşmüşlerdir. Fakat diğer sahâbîler onların vehmi karşısında susmamışlar, birbirlerinin vehme düştükleri rivayetleri tashih etmişlerdir.286 Özafşar, Hz. Âişe’nin (ö. 58/677) sahâbeye yönelttiği istidrakler çerçevesinde sahâbenin vehmine sebep olabilecek unsurları doğru işitmeme, eksik işitme, iyi hıfz edememe, kastı anlamama, yanlış yorumlama, doğru ifade edememe, eksik nakil, hata-galât ve unutma şeklinde açıklamaktadır.287

İbn Abbas (ö. 68/688) ‘Resûlullah (s.a.v.) Meymûne (ö. 51/671) ile ihramlı iken evlendi’ demektedir.288 Bu hadis, Hz. Osman’dan (ö. 35/655) rivayet edilen ‘Resûlullah (s.a.v.) ihramlı kimse nikahlanamaz, başkası tarafından evlendirilemez, evlilik teklifinde bulunamaz buyurdu’289 rivayetine muhaliftir. Ayrıca Meymûne’den Resûlullah’ın (s.a.v.) onunla ihramlı değilken evlendiği rivayet edilmektedir.290 Yine Ebû Râfi‘den (ö.

40/660) ‘Resûlullah (s.a.v.) Meymûne ile ihramlı değilken evlendi ve ihramlı değilken gerdeğe girdi. Aralarında ben elçi idim’ dediği rivayet edilmektedir.291 Anlaşılıyor ki birinci rivayet bir vehmdir. Zira ikinci rivayet ihramlının nikahlanmasının ve başkası tarafından nikahlanmasının yasak olduğunu sarih bir şekilde ifade etmektedir. Ebû Dâvûd’un (ö. 275/889) kendisinden rivayet ettiği Saîd b. Müseyyeb (ö. 93/712) de

285 Bkz. Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarih Mukaddimesi, s. 297; Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 420.

286 Edlibî, Menhecü naķdi’l-metn, s. 68.

287 Özafşar, Hadisi Yeniden Düşünmek, s. 204.

288 Buhârî, “Śayd”, 12; “Nikâĥ”, 30; “Meġâzî”, 43; Müslim, “Nikâĥ”, 46, 47; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 38;

Tirmizî, “Hac”, 24; Nesâî, “Menâsik”, 90; Ahmed b. Hanbel, I, 245, 266, 270, 275, 283, 285, 286.

289 Muvaŧŧa’, “Hac”, 70, 72, 73; Müslim, “Nikâĥ”, 41-45; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 38; “Śayd”, 12;

Tirmizî, “Hac”, 23; Nesâî, “Menâsik”, 91; İbn Mâce, “Nikâĥ”, 45; Ahmed b. Hanbel, I, 57, 64, 65, 68.

290 Müslim, “Nikâĥ”, 48; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 38; Tirmizî, “Hac”, 23; Dârimî, “Menâsik”, 21; Ahmed b. Hanbel, VI, 332, 333, 335, 393.

291 Tirmizî, “Hac”, 23; Dârimî, “Menâsik”, 21; Ahmed b. Hanbel, VI, 392-393.

birinci rivayetin vehm olduğunu söylemekte ve ‘İbn Abbas, Meymûne’nin Resûlullah (s.a.v.) ile ihramlı iken nikahlandığı rivayetinde vehmetmiştir’ demektedir.292

Sahâbenin vehm ve unutmasına diğer bir örnek de Hz. Ömer (ö. 23/643) ve Ammâr b. Yâsir (ö. 38/658) arasında geçmektedir. Hz. Ömer, yıkanmak için su bulamayan cünüp bir kimsenin teyemmüm ederek temizlenmesini câiz görmüyordu.

Ammâr, Hz. Ömer’le birlikte çıktıkları bir yolculukta cünüp olduklarını fakat su bulamayınca kendisinin vücudunu toprakla ovduğunu, daha sonra bu durumu Resûlullah’a haber verdiklerinde Resûlullah’ın teyemmüm almasının yeterli olacağını söylediğini Hz. Ömer’e nakletmiş, ancak o bu rivayeti ‘Allah’tan kork! yâ Ammâr!’

diyerek kabul etmeyince Hz. Ammâr, ‘dilersen onu rivayet etmem’ demiştir.293 Zikredilen rivayetler sahâbenin âdil kabul edilmesiyle beraber onların rivayetlerindeki hataların da belirlendiğini göstermektedir.

b. Sahâbeden sonraki râvilerde vehm

Sahâbeden sonraki râvilerde vehm çoğalmıştır. Çünkü Resûlullah’ın (s.a.v.) hadisini nakleden râvi sadece O’nun hadisini nakletmiyordu. Merfû rivayetlerle beraber Resûlullah’ın ashabının ve tâbiînin sözlerini de naklediyorlardı. Bu kadar farklı kaynaklardan duyduklarını hatasız nakletmek her zaman mümkün olmayabiliyor, bazen sahâbeden duydukları bir sözü Resûlullah’a (s.a.v.) nispet edebiliyorlardı. Vehm nedeniyle mevkufun merfûlaşması, mu‘dal veya münkatı‘ın vaslı, râvi isminin tedlisi veya râvinin adında ya da künyesinde değişiklik vb. hatalar senedde karışıklığa, dolayısıyla sened ve metin hakkındaki hükmün değişmesine sebep olmaktadır.294 Bunun için râvilerin adaleti ile beraber zabtları da araştırılmıştır.

c. Sika râvilerin vehmi

Abdullah b. Mübârek (ö. 181/797) ‘vehmden kim kurtulmuş ki’ derken, İbn Maîn (ö. 233/849) ‘ben hadis rivayet edip hata edene değil, isabet edene şaşarım’

demektedir.295 Râvilerden hıfzı kuvvetli olanlar bile hata ve galâttan sâlim olamazlar.

292 Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 38; Edlibî, Menhecü naķdi’l-metn, ss. 86-87.

293 Müslim, “Hayż”, 112, 113; Ebû Dâvûd, “Ŧahâret”, 121; Nesâî, “Ŧahâret”, 195, 199, 200; İbn Mâce,

“Ŧahâret”, 91; Ahmed b. Hanbel, IV, 263, 265, 320. Ayrıca bkz. Buhârî, “Teyemmüm”, 4, 5, 8.

294 Edlibî, a.g.e., ss. 75-76. Edlibî, vehme sebep olarak tedvînin azlığı ve mâna ile rivayeti göstermektedir (Bkz. a.g.e., ss. 76-77).

295 İbn Hacer, Lisânü’l-mîzân, I, 17.

Bu nedenle sika râvilerin her rivayeti sahih kabul edilmez ve onların bütün rivayetleri sahih hadis kitaplarında yer almaz. Bunun için sika râvilerin rivayetleri de tenkide tabi tutulur ve onların rivayetlerinin hata ve vehmden uzak olup olmadığı araştırılır. Nice sika râviler vardır ki Buhârî (ö. 256/870) ve Müslim (ö. 261/874) onlarla ihticâcda bulunmuş ve hadislerini eś-Śaĥîĥ’lerine almışlar fakat onların diğer birçok rivayetlerine yer vermemişlerdir. Yine nice zayıf râviler vardır ki onların birçok hadislerini almadıkları halde bazı rivayetleriyle ihticâcda bulunmuşlardır. Çünkü bu rivayetlerde onların hata etmediklerini bilmektedirler.296 Usûlcülerden ez-Zerkeşî (ö.794/1391) bu hususu şöyle dile getirmektedir: “Eğer râvi az galâtı bulunan biri ise galâtta bulunduğunu bildiğimiz rivayetleri dışındakiler kabul edilir. Eğer çok galâtı olan biri ise galâtta bulunmadığını bildiğimiz haberleri kabul edilir, diğerleri reddedilir.”297 İbn Hacer de ‘birisi bir râviyi rivayet ettiği hadisde hata ettiğini veya vehmettiğini ya da teferrüd ettiğini söyleyerek cerh ederse, bu sürekli ve kesin bir cerh olmaz. Bu nedenle onun bütün hadisi reddedilmez. Yine bir râvi bazı şeyhlerinden zayıf hadis naklettiğinde onun bu rivayetlerinde zayıflığı sebebiyle bütün rivayetleri terk edilmez’298 sözüyle bu durumdaki râvilerin bütün rivayetlerinin reddedilemeyeceğini belirtmektedir.

Sika râvilerden birinin vehmle mevkufu ref etmesi hakkında Zehebî’nin (ö.

748/1347) naklettiği şu hâdise dikkat çekicidir. Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî (ö.

279/892) ve İbn Mâce’nin (ö. 273/886) ricâlinden olan ve Buhârî’nin de rivayette bulunduğu Nuaym b. Hammâd el-Huzâî’nin (ö. 228/843) ‘ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacaktır. Ümmetim için en büyük tehlike ise dinde re’yleriyle kıyasta bulunanlardır. Bu şekilde helâli haram, haramı helâl kılarlar’ rivayeti hakkında Yahyâ b. Maîn’e sorulunca, ‘bunun aslı yoktur’ demiş, ‘Nuaym hakkında ne dersin?’ diye sorulunca, ‘sikadır’ demiştir. Sika biri nasıl bâtıl bir rivayette bulunur denilince de ‘ona öyle gelmiştir/sahih zannetmiştir (

! 



 

)’ diye cevap vermiştir.299

Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî (ö. 303/915) ve İbn Mâce’nin kendisinden rivayeti bulunan Saîd b. Abdurrahman el-Cumâhî’yi (ö. 176/792) İbn Maîn tevsik etmiştir. İbn

296 Edlibî, Menhecü naķdi’l-metn, ss. 80-81.

297 Edlibî, a.g.e., s. 81.

298 İbn Hacer, Lisânü’l-mîzân, I, 17-18.

299 Zehebî, Mîzânü’l-i‘tidâl fî naķdi’r-ricâl (I-VIII), Thk.: Ali Muhammed Muavviz-Âdil Ahmed Abdülmevcûd, Dâru’l-kütübi’l-‘ilmiyye, 1. Baskı, Beyrut, 1995, IV, 267-269; Edlibî, a.g.e., s. 81.

Adî (ö. 365/975) de onun için müstakim olduğunu umuyorum demekte ve ‘bazen vehmeder, mevkufu ref eder ve mürseli vasleder. Fakat kasten değil’ demektedir.300

Kütüb-i Sitte ricâlinden olan Affân b. Müslim’in (ö. 220/835) de sika ve mütkin olduğu söylenmiştir. Fakat onu eserinde zikrettiğinden dolayı İbn Adî tenkit edilmiştir.

Zira İbn Adî onun hakkında ‘Affân, hakkında bir şey söylenmeyecek kadar meşhur ve sikadır. Onun hakkında sadece Hammâd b. Seleme (ö. 167/783) ve başkalarından vaslettiği birkaç mürsel ve ref ettiği birkaç mevkuf hadisten başka bir şey bilmiyorum’

demiştir.301 İbn Adî, ‘Ahmed b. Sâlih (ö. 248/862) Mısır’dan sadece onun yanına gelmek için seyahat etmiştir’ diyerek onun güvenilirliğini ifade etmektedir.302 Bu durum, sika râvilerin rivayetlerinin sadece sika olmaları sebebiyle şartsız kabul edilmediğini göstermektedir.

Vehm sebebiyle birçok rivayetin ref edildiği belirtilmiş ve bazı sika râvilerin merfû rivayet ettikleri mevkuf haberlere işaret edilmiştir. Sika olan Şu‘ayb b.

Muhammed ez-Zâri‘ (ö. 308/920), Ebû Zer’den (ö. 32/652) naklettiği ‘bana dünyadan bir kadeh su veya bir kadeh süt yeter, zira iki dirhemi olanın hesabı bir dirhemi olandan daha büyüktür’ rivayetini ref etmekle vehmetmiştir. Gerçekte ise bu hadis mevkuf olup Ebû Zerr’e aittir.303

Dârekutnî (ö. 385/995), Ubeydullah→Nâfi‘→İbn Ömer→Ömer senediyle merfû olarak nakledilen ‘kim malı olan bir köleyi satarsa, onun malı satanındır. Ancak satın alanın şart koşması müstesna...’ hadisini zikretmektedir. Bu hadis Nâfi‘→İbn Ömer→

Ömer senediyle Hz. Ömer’in sözü olarak da nakledilir.304 Hadis iki farklı senedle merfû ve mevkuf nakledildiği halde Dârekutnî, Ebû Muâviye’nin mevkuf senedle merfû rivayeti için ‘Ebû Muaviye bunu ref etmekte vehmetmiştir. Doğru olan, Ubeydullah→

Nâfi‘→İbn Ömer→Ömer senediyle Hz. Ömer’in sözü şeklinde nakledilendir’

300 İbn Adî, el-Kâmil, III, 400, No: 824; Zehebî, Mîzânü’l-i‘tidâl, III, 216, No: 3230; İbn Hacer, Tehźîb, IV, 55-56, No: 94.

301 İbn Adî, el-Kâmil, V, 384-385, No: 1550.

302 Zehebî, Siyer, X, 250-251.

303 Dârekutnî, el-‘İlel, VI, 272, No: 1130; Hatîb, Târîhu Bağdâd, IX, 245-246. Sika olduğu halde Ali b.

Sehl b. Muğîre’nin vehm sebebiyle ref ettiği bir rivayet için bkz. Dârekutnî, el-‘İlel, II, 58, No: 108.

304 Abdürrezzâk, el-Muśannef, VIII, 136, No: 14623; Buhârî, “Müsâķāt”, 17; Muvaŧŧa’, “Büyû‘”, 2. Bu hadis ayrıca Zührî→Sâlim→İbn Ömer senediyle merfû olarak da rivayet edilmektedir. Bkz. Buhârî,

“Müsâķāt”, 17; Müslim, “Büyû‘”, 78; Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 42; Tirmizî, “Büyû‘”, 25; Nesâî,

“Büyû‘”, 95; Abdürrezzâk, el-Muśannef, VIII, 135, No: 14620; Ahmed b. Hanbel, II, 9, 78, 82, 150.

demektedir.305 İbn Ebû Hâtim ve Dârekutnî vehm sebebiyle birçok mevkuf haberin merfû rivayet edildiğini bildirmişlerdir.306

2. Fuhş-ı galât

Kasıtsız hata ve yanılma mânasına gelen galât, hadis ıstılahı olarak bir râvinin hâfıza zayıflığı, bilgisizliği, Arap dilindeki yetersizliği, rivayet konusundaki gevşeklik ve dikkatsizliği, fizikî veya psikolojik kusuru, olumsuz çevre şartları, rivayeti yanlış anlaması gibi sebeplerle farkında olmadan hata yapmasıdır.307 İmam Şâfiî (ö. 204/819) muhaddislerden galâtı çok olup hadislerini sahih asıllı bir kitabından rivayet etmeyen bir kişinin hadislerinin kabul edilemeyeceğini söyler.308

Dârekutnî, Ebû Hüreyre’den (ö. 58/678) merfû nakledilen makâm-ı mahmûd’un şefaat olduğuna dair bir rivayetin galât olduğunu söyler.309 İbn Ebû Hâtim (ö. 327/938) de aldatanların Kıyamet günü bir sancaklarının olacağı (       

   

 

"" " ) şeklinde

Hz. Ali’den merfû ve mevkuf nakledilen rivayet için ‘bu hadisi kim ref ederse galâtta bulunmuştur (

     $      '     

)’ değerlendirmesinde bulunur ve hadisi mevkuf rivayet edenleri zikreder.310 Yine Ebû Hatim, cumaya acele etme ile ilgili Ebû Hüreyre’den merfû bir rivayet için ‘bu bana göre galâttır. Çünkü insanlar bunu Ebû Hüreyre’den mevkuf rivayet ediyorlar’ demektedir.311

Râvinin gafleti de mevkuf bir haberin merfû rivayetine sebep olabilir. Sözlükte unutmak, farkına varmamak, terk ekmek, dalgınlık ve ihmal mânalarına gelen gaflet, hadis terimi olarak râvinin ezberleyerek veya yazarak hocasından aldığı hadisi

305 Dârekutnî, el-‘İlel, II, 52, No: 102. Dârekutnî, Hz. Ömer’in diğer bir sözünün mevkuf olduğunda bütün râvilerin ittifak ettiklerini, ancak müteahhirûndan birinin bunu ref etmekte vehmettiğini, doğrusunun ise mevkuf olduğunu söyler. el-‘İlel, II, 181, No: 203 ( 3 C .  .A 2I  = A A ).

306 İbn Ebû Hâtim’in vehm nedeniyle ref edildiğini bildirdiği bazı rivayetler için bkz. ‘İlel, I, 184, 200, 271, 358, No: 528, 574, 797, 1062; II, 195-196, No: 2079. Dârekutnî’nin vehm nedeniyle ref edildiğini bildirdiği bazı rivayetler için bkz. el-‘İlel, II, 55, 94-95, 170, 244, No: 105, 136, 196, 245;

III, 42, 63, 180, No: 274, 287, 343; IV, 107, No: 457; V, 329, 338, No: 922, 931; VI; 309, No: 1159;

VIII, 177, 208, 214, 322, No: 1493, 1517, 1524, ,1592; X, 37, 38, No: 1838, 1839, ,1840.

307 Polat, Selahaddin, “Galât”, DİA, XIII, 300.

308 Hatîb, Kifâye, s. 174. Hatîb benzer değerlendirmeyi başka kimselerden de nakletmektedir. Bkz. el-Kifâye, ss. 174-175; İbnü’s-Salâh, ‘Ulûmü’l-ĥadîŝ, s. 132; Süyûtî, Tedrîb, s. 225.

309 Dârekutnî, el-‘İlel, VIII, 320, No: 1591.

310 İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 314-315, No: 944.

311 İbn Ebû Hâtim, ‘İlel, I, 201, No: 579. İbn Ebû Hâtim’in galât sebebiyle mevkufun merfû rivayet edildiğini bildirdiği bazı rivayetler için bkz. ‘İlel, I, 450, No: 1351; II, 263, No: 2285.

dikkatsizlik veya dalgınlık sebebiyle hatalı rivayet etmesidir. Gaflet hastalık, cehalet veya fizikî şartların elverişsizliği gibi râvinin elinde olmayan sebeplerden veya ihmalkârlık, gevşeklik ve dikkatsizlik gibi irade dâhilindeki tutumlarından kaynaklanabilir.312 Râvinin sık sık gafleti cerh edilmesine sebep olmaktadır. Gafleti çok olan râvinin hadisleri reddolunur. Fuhş-ı galât ve kesret-i gafletle muttasıf râvilerin rivayet ettikleri hadislere ise münker hadis denilir. Bu mânada münker, başkasının rivayetine muhalif olan hadis demek olmayıp, muhalif olsun veya olmasın, râvisi fuhş-ı galât, gaflet veya fısk ile muttasıf hadis demektir.313

3. Sû-i hıfz

Sû-i hıfz, râvinin galâtının isabetinden az olmasıdır. İsabeti galâtına müsâvî veya ondan az olan râviye seyyiü’l-hıfz denir. Râvinin sû-i hıfzı sürekli olan bir özelliği olduğu gibi sonradan ârız olan bir durum da olabilir. Râvinin yaşlanıp kuvve-i hâfızadan mahrum kalması, kitaptan rivayet eden bir râvinin kitaplarının yanması, çalınması, suya düşmesi veya gözlerini kaybetmesi nedeniyle kitaplarını okuyamamasından dolayı ezberinden rivayet etmesi de sû-i hıfzını ortaya çıkarır.314 Sû-i hıfzı bilinen râvilerin rivayetleri merdûddur. Bu nedenle bazı râvilerin iyi ezberleyememeleri sebebiyle hıfzından yaptıkları rivayetler reddedilirken, kitaplarından yaptıkları rivayetler sâlih kabul edilmiştir. Meselâ Şerîk (ö. 177/793) için ‘onun kitapları sahihtir. Kim onun kitaplarından naklettiği hadisi işitmişse o sahihtir’ denilmiş ve onun kitaplarından sadece İshâk el-Ezrak’ın (ö. 195/811) hadis naklettiği vurgulanmıştır. Aynı şekilde Hemmâm (b. Yahyâ’nın) (ö. 165/781) da kitabından yaptığı rivayetler sâlih kabul edilirken hıfzının hiçbir değerinin olmadığı söylenmiştir.315

Bir râvinin hıfzının kötü olması, onun ihtilâtına ve başkaları tarafından ona yapılan telkinlerin etkisinde kalmasına sebep olabilir. Hadis terimi olarak ihtilât, yaşlılık, bunama, korku, hastalık, aşırı üzüntü gibi sebeplerle râvinin aklının zayıflaması ve rivayet ehliyetini kaybetmesidir.İbnü’s-Salâh ve İbn Hacer’e göre ayrıca hadislerini ezberlememiş birinin kitaplarını kaybetme veya âmâ olması sebebiyle hatalı rivayetleri

312 Polat, “Gaflet”, DİA, XIII, 285.

313 Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarih Mukaddimesi, s. 296. Ayrıca bkz. Hatîb, el-Kifâye, s. 179.

314 Ahmed Naim, a.g.e., s. 333.

315 Hatîb, el-Kifâye, s. 259. Diğer taraftan yazısı iyi olmadığından dolayı hıfzı sağlam olan bazı kişilerin ise kitabından değil, hıfzından yaptığı rivayetler daha sahih kabul edilmiştir. Vüheyb, ‘İsmâil b.

Aliyye’nin hıfzı, Abdulvehhâb’ın kitabı (sahihtir)’ demiştir (Bkz. a.y.)

de ihtilâttır.316 İhtilât da bir kısım râvilerin hadisi bazen ref edip bazen de vakfetmelerine veya mevkuf bir hadisi ref etmelerine sebep olmuştur. Bu nedenle muhtelit râviler ve onlardan ihtilâttan önce veya sonra rivayet etmiş olan kimseler

de ihtilâttır.316 İhtilât da bir kısım râvilerin hadisi bazen ref edip bazen de vakfetmelerine veya mevkuf bir hadisi ref etmelerine sebep olmuştur. Bu nedenle muhtelit râviler ve onlardan ihtilâttan önce veya sonra rivayet etmiş olan kimseler

Benzer Belgeler