• Sonuç bulunamadı

3. METROPOLĠTEN ALAN YÖNETĠMĠNDE SINIR KAVRAMINA DÜNYA

3.1 Metropoliten Yönetim ve Sınır ĠliĢkisi

Büyük kentlerin nasıl yönetilmesi gerektiği uzun bir süredir politika belirleyicilerinin olduğu kadar akademik çevrelerin de üzerinde durduğu üzerinde durduğu konular arasındadır. Büyük kentlerin yönetimine yönelik olarak geliĢtirilen farklı modeller uygulama sürecinde bazı değiĢikliklere de uğramıĢtır. Yeni yönetim modellerinin uygulamaya sokulması bazı durumlarda sınır değiĢikliği ile eĢzamanlı gündeme gelmiĢtir.

Bazı durumlarda ise sınır değiĢikliğinin yeni bir yönetim anlayıĢının ortaya çıkmasını sağlamıĢtır. Bu kapsamda bazı akademisyenler metropoliten alanlarda yeni modeller ve sınır değiĢikliklerinin olası etkileri üstünde durmuĢlardır. Konuyu iĢlevsel açıdan ele alanlardan Meligrana (2004), kentsel hizmetlerin sağlanmasında kent yönetimlerinin sınırlarının yeniden yapılanmasının "yönetsel etkinlik", "halk "çevre", "yaĢam kalitesi" ve "finansman" açısından önemli boyutlarının bulunduğunu ileri sürmektedir. Meligrana'ya göre bu konudaki iĢlevsellik, yerel kamu hizmetlerinin sağlanması açısından "ölçek" ve "biçim" çerçevesinde ortaya konulabilir. Yerel yönetimlerin ne kadarlık alanda yetkili olması gerektiği en uygun "ölçek" seçimi olarak sunulurken, kanalizasyon, su ye itfaiye hizmetlerinin karĢılanmasındaki uygunluk, "biçim" çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu doğrultuda yerel yönetimlerin iĢlevlerinin değiĢmesi ile sınırlarının yeniden biçimlenmesi arasında doğrudan bir iliĢki kurulmaktadır (Meligrana,2004).

Metropoliten alanlarda yeni model uygulamalarının ve sınır değiĢikliklerinin önemli sonuçları olabileceği görüĢünde olan Savitch ve Vogel'e (2004) göre de yerel yönetimlerin sınırları içinde kalan alan, orada yasayan insanlara hem bir kimlik vermekte için de ekonomik, siyasal, kültürel ye sosyal yaĢamlarını doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Etkinlik sağlamak ye eĢitsizlikleri azaltırken saydamlığı artırmak amacıyla yapıldığı ileri sürülen sınır iktidar iliĢkilerinden ye yeniden dağılım politikalarından bağımsız olarak çözümlenemeyeceğini ileri sürmüĢlerdir (Savitch,2004).

Batıda belediye birleĢtirmeleri ya da parçalamalarında belediye ölçeğinin değiĢtirilmesinin önemli boyutlarından birini de mali sorunlar oluĢturmaktadır. Metropoliten alanların

çevresine doğru geniĢletilmesiyle kaçınılmaz olarak yeni kentsel hizmet ortaya çıkmaktadır. Bu hizmet alanları hem kent yönetimleri hem de yeni metropoliten sınırlar içinde yer alanlar açısından yeni mali yükler getirmektedir. Bu yüklerin, neler olabileceği ile boyutu hakkında akademisyenler ve uygulamacılarca tartıĢmalar yürütülmektedir.

Yerel yönetimlerde sınır değiĢiklikleri sadece mali yükler açısından gündeme gelmemektedir. Bunun yanı sıra bazı akademisyenler, yeni hizmet yapısı ile mali yük iliĢkisi dıĢında sınır değiĢiklikleriyle kentsel alanlara yönelik kamu politikalarını iliĢkilendirmeye çalıĢmaktadırlar. Bunlar; metropoliten alanlarda kent yönetimlerinin sorumlu olduğu yönetim alanının ölçeğinin değiĢtirilmesinin bu yerlerde izlenen kamu politikalarını da doğrudan değiĢtireceği görüĢündedir. Ayrıca, büyük kent sınırlarının yeniden belirlenmesiyle, bu alanlarda yetkili yönetimlerin saptanması doğrudan ve/veya dolaylı olarak kamu politikalarını, dolayısıyla özel sektorün yatırım politikalarıni etkileyeceğini ileri sürmektedirler.

Metropoliten alanlarda yönetim ölçeği değiĢikliğine baĢvurulmasının var olan kentsel politikaları değiĢtireceği konusunda hemfikir olan akademisyenler, bu alanlarda hizmetlerin üretimi ye dağıtımını gerçekleĢtirmek için en uygun yönetim ölçeğinin ne olması gerektiği konusunda ise farklı yaklaĢımlar ortaya koymaktadırlar. Metropoliten alanlarda yönetim ölçeğinin ne yönde değiĢtirilmesi gerektiğine yönelik olarak yapılan kuramsal tartıĢmalarda temelde iki farklı görüĢ bulunmaktadır. BütünleĢme arayıĢında olan bu görüĢlerden ilkine göre bazı yerel yönetim reformcuları metropoliten yetki alanının geniĢletilmesiyle kentsel sorunlara daha iyi çözümler bulunabileceği iddiasındadırlar. Literatürde, bu doğrultuda, yakın dönemde, yeni bölgeci (new regionalist) yaklaĢım olarak da bilinen düĢünce okulunun temsilcilerince metropoliten alanlarda uygun politika geliĢtirmek için daha geniĢ mekânsal ölçek arayıĢı ve savunusu yapılmıĢtır (Breux,2007).

Metropoliten alanlarda parçalı bir yerel yönetim sisteminin ortadan kaldırılması gerektiğini savunan bütünleĢmeci görüĢün temsilcilerinin aksine Kamu Tercihi Okulu'nun destekleyicileri, büyük kentlerde yerel demokrasinin sürdürülmesi açısından daha parçalı bir yönetim yapısını önermektedirler. Bu doğrultuda, kentsel hizmetlerin yürütümünde zorunlu kalındığı hallerde belediyeler arasında iĢbirliği ya da birlikler modelini öngören bir kentsel yönetim anlayıĢını savunmaktadırlar. Bu kuramsal yaklaĢıma göre birbirine yakin küçük kentsel yönetimler kamu politikası sorunlarını çözmek için daha uygun bir ölçek oluĢturacaktır (Breux,2007).

Metropoliten Planlamadan Metropoliten Yönetim AnlayıĢına GeçiĢ Dönemi

Ayrı bir yönetim düzenlenmesine gerek duydukları tartıĢılmayan metropoliten alanların uygun ve etkin yönetim yapıları ve iĢleyiĢlerine kavuĢturulması bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması açısından önem taĢımaktadır. Metropollerin hızla geliĢen ve değiĢen yapıları, fiziki dokularındaki değiĢiklikler, onlara yönelik çeĢitli seviyedeki, bireyselden küresele varan yoğun beklentiler ve hizmet talepleri, metropolleri özel yöntemlerle ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

Ġçerdikleri toplumsal dinamizm, uluslar arası iliĢkileri, ülke ekonomisindeki ve milli gelir hasılasındaki payları ve ülke politikasını yönlendirme güçleri ise metropoliten planlama yönetim ve örgütlenmeye özen gösterilmesini kaçınılmaz kılmaktadır.

Metropoliten yönetim genellikle aĢağıdaki amaçları gerçekleĢtirme arayıĢı içinde olmuĢtur:  Mevcut yerel yönetim yapı ve hizmetlerinin, etkinlik, iĢletme ve hakça hizmet

dağılımı açılarından geliĢtirilmesi;

 Yeni ve kapsamlı sorun ve hizmet alanlarına yönelme (“Çevre”, vb.);

 Geleneksel yerel yönetim hizmetlerinin metropoliten ölçeğinde yaygınlaĢtırması (Toplu konut, ulaĢım vb.)

 Metropoliten alan ölçeğinde ekonomik geliĢmeyi planlamak ve denetlemek;

 Yerel yönetimi, yerel topluma açmak, katılımlarını gerçekleĢtirmek ve daha insani, halka dönük, çoğulcu demokratik bir yönetimi oluĢturmaktır (Eke ve diğ., 1998).

Metropol YönetiĢim YaklaĢımı

Bölge ölçeğine yönelik politikalar pek çok OECD ülkesinde 1950 ve 1960‟lı yıllarla birlikte önem kazanmaya baĢlamıĢtır. Bu dönemde özellikle kırdan kente göçün yeniden hızlanmasıyla birlikte kır ve kent arasında kaynakların dağılımı açısından var olan göreli denge bozularak kentsel alanlarla kırsal alanlar arasındaki açık büyümüĢtür. Refah devleti anlayıĢı çerçevesinde, geleneksel olarak dezavantajlı ve azgeliĢmiĢ bölgelere yönelik politikalar uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Ulusal hükümetler çoğu zaman mali transfer araçlarına da baĢvurarak „‟büyük ölçekli kamu yatırımlarını‟‟ gerçekleĢtirmek yoluyla bu geri kalmıĢ bölgelere müdahale etmiĢlerdir.‟‟GeliĢme kutupları‟‟ oluĢturarak yerel ve bölgesel ekonomileri kalkındırmak bu dönemin temel yaklaĢımı olmuĢtur. Ancak 1970 ve

ülkesi yeni mekânsal politikalara yönelmiĢtir. Artık refah devleti kapsamında gündeme gelen dezavantajlı bölgeleri kalkındırmak, temel amaç olmaktan çıkartılmıĢ;‟‟bölgelerarası dengesizliği azaltmak‟‟ tüm bölgelere benzer altyapı yatırımlarını götürme hedefi „‟demode‟‟ gösterilmeye baĢlanmıĢtır. Bunun yerine „‟piyasa dostu etkin devlet‟‟paradigmasıyla birlikte bölgelerin avantajlarını daha „‟rekabetçi‟‟ bir anlayıĢ içinde „‟yer temelli‟‟ ve „‟yerel ortaklı‟‟ bir eksende arttırma hedefi, bölge politikalarının temel amacı haline gelmiĢtir. Küresel bir ekonomide küresel düzeyde rekabet edebilen bölgeleri yaratabilme yönünde politikalar güç kazanmıĢtır. Merkezi yönetimin refah devleti döneminin geleneksel müdahale araçlarıyla bu politikaları yürütmek yerine merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki iliĢkilerin niteliği değiĢtirilerek; „‟metropoliten yönetiĢim‟‟ anlayıĢı, bölgesel geliĢme politikalarının önemli kavramlarından ve uygulama araçlarından biri haline dönüĢtürülmüĢtür.

1990‟ların baĢlarından itibaren Batılı ülkelerde pek çok metropoliten alanda kurumsal dönüĢüm çerçevesinde metropoliten yönetiĢime ilgi artmıĢtır. Bu kapsamda metropoliten alan yönetimine dönük tartıĢmalar merkezileĢme/bütünleĢtirme ile yerelleĢtirme/parçalama eksenleri arasında yapılmıĢtır. Ancak Batıda son dönemde bu tartıĢmalar, yerini „‟yönetiĢimin yeniden ölçeklendirilmesi‟‟ tartıĢmalarına bırakmıĢtır (Metropoliten Alanlar Planlama Sorunları, 1998).