• Sonuç bulunamadı

1.5. Tezin Kuramsal Çerçevesi

1.5.4. Metinlerarasılık

Metinlerarasılık kavramı; yazılan her metnin, ortaya konan her ürünün tüm unsurlarıyla benzersiz ve özgün olamayacağı görüşüne dayanır. Metinlerarasılık, metinlerin birbirlerinden etkilenmelerini ve birbirlerini söz konusu etmelerini yazınsallığın istendik bir sonucu olarak görür. Bu bağlamda metin yazarları için kendilerinden önce yazılmış her metinsel yapı, bir ilham kaynağı olarak algılanmaktadır. Ayrıca bu kavram, metinlerin birbirlerine öykünmelerinin doğallığına ve metinlerarasılığın da yazınsal bir sistematikle var olduğuna vurgu yapmaktadır.

“Julia Kristeva’nın ortaya attığı ve 1960’lı yılların sonlarından başlayarak her yazınsal çözümlemenin artık zorunlu bir aşaması olarak görülen metinlerarası, kabaca iki ya da daha fazla metin arasında bir alışveriş, bir tür konuşma ya da söyleşim biçimi olarak anlaşılmalıdır” (Aktulum, 2014: 16). Aytaç’a göre (2003) Bakhtin’in metinler arasında kurulan türlü söyleşimi ifade etmek için kullandığı ‘diyalogsallaşma’, bir süre sonra, 1970’lerde Julia Kristeva tarafından ‘metinlerarasılık’ kavramıyla ifade edilmiştir. (s.209) Aktulum’un ifadesi bağlamında (2014) metinlerarasılık kavramı, çoğunlukla Kristeva’yla özdeşleştirilmiş olsa da bu kavramın çerçevesinin Rus eleştirmen Bakhtin’e ait olduğu söylenebilir. (s.22) Aktulum’a göre (2014) Bakhtin’le özdeşleşen ‘söyleşimcilik’ kavramı bir sözcenin ya da metinsellik biriminin çeşitli etkilere açık olduğuna dikkat çekmektedir. Bakhtin; sözce kuramı bağlamında birçok eleştirmenle ortak bir paydada buluşurken her söylemin çağdaşı olan söylemlerle mutlak ilişkili olduğunu; tam olarak özgün, ilintisiz bir metin parçasının bulunmadığını yinelemektedir.(s.23) Farklı bir anlatımla, metinlerin sözcelerin ve söylemlerin kesişmemeleri, birbirlerini etkilememeleri ya da birbirlerinden esinlenmemeleri mümkün görünmemektedir. Böyle bir yapılanma da teksesliliğin çokseslilik karşısında önemini kaybetmesi ve söylemlerin birbirlerine karışarak ayrışıklık niteliği kazanması anlamına gelmektedir.

Yine Aktulum’a göre (2014); Kristeva, Bakhtin’in ‘söyleşim’ kavramını odak noktası olarak kabul ederken, ‘metinlerarasılık’ olgusunu kendi göstergebilimsel yazın kuramının merkezine koyar. Kristeva, bir metnin her zaman için öteki metinlerin kesiştiği yerde bulunduğu ilkesini benimserken metin tanımını hep söyleşimciliğe (metinlerarasılığa) bağlı kalarak yapar (s.34).

“Disiplinlerarası bir kavram olan metinlerarasılık, edebiyat biliminde bir metnin bir başka öncel metinle olan ilişkisi bağıntısı, hatta başka metinlerin dönüşüme uğramasıdır” (Ekiz, 2007: 124).

Metinlerarasılık, bir metnin diğer metinlere göndermelerde bulunarak anlam yaratması ve kendisini diğer metinlerle kurduğu ilişkiler bağlamında konumlandırmasıdır (Sim 2006: 337’den akt. Demir, 2012: 117). Metinlerarası ilişkiler, yazınsal metinler arasındaki alışverişler kadar, türler ve söylemler arasındaki alışverişleri de gösterir. Barthes; yazınsal metinlerin, türlerin ve söylemlerin aralarındaki metinlerarası, türlerarası ve söylemlerarası etkileşimleri, içerisinde her türlü sözbilimsel kuralın, her tür konunun, her türden dizgenin karıştığı bir ‘bilgi ayrışıklığı’ olarak adlandırır (Aktulum, 2014).

Gürsel Aytaç metinlerarasılığı şöyle tanımlar: “İster edebi ister teknik hiçbir metnin dışa kapalı olmadığı görüşüyle edebi metin dokusuna hem edebiyat alanından, hem de başka alanlardan metin parçaları katılabileceğinin, böylece de dilin bütüncül bir deney olma niteliğinin ortaya konmasıdır.”(2003: 354). O halde metinlerarasılık, metin kavramını müstakil olarak değil, farklılıklara dayanan, öncel metinlerle ilişkiler kuran bir yapı olarak anlamayı gerektirir. Metinler, diğer metinsel yapıların dönüşümü ve tekrarlanması ile şekillenir (Frow 1990: 45’ten akt. Demir, 2012: 117).

Kristeva (akt. Aktulum, 2014: 35) metni bir alıntılar sistematiği, mozayiği olarak adlandırmış; aslında her söylemin bir dönüşüm ve etkileşim sürecinin sonucu olduğunu yinelemiştir. ‘Metinlerarasılık’ı metnin başat bir ögesi olarak görmüş ve metinsellik ölçütü olarak değerlendirmiştir.

“Metni hep bir metinlerarası görüngüde tanımlayan Kristeva’ya göre metnin‘metinlerarası’ olmasının nedeni, onun alıntılanan ya da taklit edilen başka unsurları kapsaması değil; onu üreten yazının önceki metinleri bozup bir yeniden dağılım işleminden geçirmesindendir. Sonuçta metinlerarası, eski bir yapıta ya da bir yapıttaki göndergeye gönderen bir olgu değildir, önceki ya da çağdaş sözceleri dönüştüren, yazıya özgü bir devinimdir. Metinlerarasılık, aynı zamanda bir ya da birden çok gösterge dizgesinin yeni bir anlamla donatılarak başka bir dizgede dönüştürülmesidir. Metinlerarası bir göndergenin anlamı da ancak yeni bağlamda öteki unsurlarla ilişkilendirilerek çıkarılabilir. Öyleyse Kristeva’nın yaptığı ‘metinlerarası’ tanımını izlersek yalnızca bir ‘anıştıma, parodi (yansıtma), pastiş (öykünme), alıntı’ metinlerarasını devinime geçirmez, her tür anımsama

ve yeniden yazma biçimi bir metinle aynı dönemde yazılmış bir başka metin arasındaki her tür alışveriş biçimi metinlerarasını devinime geçirir. Kısaca tüm ‘yazın’ temel olarak metinlerarasıdır. Çünkü her yazı yalnızca yazılmış metinlerin toplamını göz önünde tutmaz, aynı zamanda etrafındaki tüm söylemlerin içerisine de dalar. Bir başka deyişle metinlerarası sonsuz bir metin alanını kapsar” (Aktulum, 2014: 37).

Dolayısıyla ‘metinlerarasılık’, her metinsel üretimin, öncel metinlerle ilişkiler kurduğu; her metinsel yapının öncel metinlerden, farklı türlerden, söylemlerden izler/ögeler taşıdığı gerçeğine dayanır. Bu bağlamda, bir metnin öncel metinlerle, farklı türlerle, söylemlerle kurduğu ilişkileri açık veya kapalı imleyen ögelerin belirlenmesi anlamlandırılması, metinlerin yapı, içerik, dil ve anlatım ögeleri bakımından değerlendirilmesi ve metinlerarası ilişkilerin hangi boyutta gerçekleştiğinin tespiti yorumlanması gibi eylemler, ‘metinlerarasılık’ çerçevesinde yapılan çalışmaların bir gereğidir (Demir, 2012: 117). Metinlerarasılık kavramı, metin kadar okur ögesini de ön plana almakta, öncelemektedir.