• Sonuç bulunamadı

Tükenmişlik bireyin duygusal tepkilerini doğrudan etkileyen bununla birlikte bireyde duygusal bağlamda düşüş meydana getirerek sonuçlanan bir kavramdır. İnsan ilişkileri sınırlandırdığı ve duygusal manada tükenmişlik yarattığından dolayı psikolojik bakımdan insanlardan uzaklaştırmaktadır. Süreçle birlikte bireyde davranışlarını kıyaslama ve bu kıyaslama sonucunda da önceden olumlu olan yanlarının artık aynı yönde olmadığının farkına varılır. Böylelikle davranışlarının, mesleğini gerçekleştirdiği kuruma ve topluma karşı katkı düzeyinin sınırlandığı görüşüne hâkim olur. Mesleki tükenmişlik birbiri ile ilgili fakat kavramsal olarak farklı niteliklere sahip olan durumlar olarak kavramlaştırılmıştır. Maslach ve Jackson (1986) tükenmişliği duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda düşmeden oluşan, “üç bileşenli bir psikolojik sendrom” şeklinde açıklamışlardır (Polatçı, Ardış, Türkan 2014,s:284). Buna göre tükenmişlik yaşayan bireyde öncelikle duygusal tükenme, daha sonra duyarsızlaşma ve son olarak da kişisel başarıda düşme görülmektedir. Öğretmenlik mesleğine sahip bireylerde; amaçlarının ve isteklerinin karşılanmaması nedeniyle stres ve gerginlik söz konusu olduğunda yukarıda ifade edilen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda düşüş gibi durumlar meydana gelir (Çatak, 2013,s: 50 ).

3.7.1 Duygusal Yorgunluk ve Tükenme Boyutu

Duygusal yorgunluk tükenmişliğin belirleyici ve önemli boyutudur. Bireylerde meydana gelen yorgunluk, düşük enerji ve duygusal çöküntü en belirgin semptomlarıdır. Bu bağlamda duygusal tükenmenin tükenmişliğin içsel bir boyutu olduğu söylenebilir. Duygusal tükenmişlik yaşayan bireylerin hizmet verdiği kişilere geçmişte olduğu kadar sorumlu ve verici davranmadığını görüşü hakimdir, gerginlik ve beraberinde engellenmişlik duygularıyla yüklü olan birey için yeniden işe gitme zorunluluğu büyük bir endişe kaynağı haline dönüşür. (Arı, Bal, 2008,s:133). Bu manada duygusal mesleki tükenmişlik kavramı öğretmenlik mesleği bakımından ele alındığında; öğretmenlerin yaptığı iş sebebiyle kendilerini yorgun ve duygusal yönden aşırı yıpranmış hissetmeleri bu süreçte karşımıza çıkmaktadır. Stresli ortamlarda çalışma ve yüklenen iş yükünün fazlalığı gibi nedenlerle zamanla duygusal bir yorgunluk hisseden öğretmenler zaman içinde sorumlu olduğu çevreye karşı mesafeli ve soğuk davranmaya başlar ve suçluluk duygusu da beraberinde gelişir. Bununla beraber iş motivasyonu düşer. Bu durumun getirdiği sonuç olarak da çalıştığı işin gereklerini yerine getiremez hale gelirler. (Çiper, 2006: 8).

Çalıştığı kurumda kendisinden istenilen hizmet dâhilinde hareket etmeyi amaçlayan öğretmenler için kişilerin tüm isteklerine cevap vermek için çaba sarf etmesi ve bu durumun üzerlerinde baskı oluşturması kişilerde yorgunluk, yıpranma ve belirgin hale gelen bir duygusal tükenmişlik durumu yaratır. Duygusal anlamda yorgun olan öğretmenlerin en sık ifade ettikleri; tükendikleri ilgilerinin en son noktasında oldukları ve fiziksel olarak yorgun hissettikleridir. 3.7.2 Duyarsızlaşma Boyutu

Hizmet vermek doğası gereği insanlarla bire bir iletişim kurma gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada tükenmişliğin ikinci boyutu olan duyarsızlaşma devreye girmektedir. Tükenmişlik yaşayan bireyler, çevrelerindeki diğer insanlara karşı bakış açısını değiştirerek çevrelerinde bulunan bu insanları bir nesne gibi görmeye başlarlar. Böylece birey, hizmet verdiği insanların ihtiyaçlarına yeterli önemi vermeyen, onlara kaba ve saygısız davranış sergileyecek şekilde hizmetini devam ettirir (Ardıç, Polatçı,2008;75).

Tükenmişliğin bu boyutuna ulaşmış kişilerin hareketleri iş ortamlarında gözle görülür bir hal almaktadır. Duyarsızlaşma boyutunu yaşayan kişiler genellikle, hizmet ettiği kişilerle birlikte beraber çalıştığı iş arkadaşlarına karşı da isteksiz bir hal takınmaktadır. Kişilerin işleri gereği kendilerine olağan üstü hedefler koyarak sonrasında istediklerini elde edemeyip hayal kırıklığı yaşayarak enerjilerinin bittiğini hissetmeleri ve işi gereği insanlarla yoğun bir ilişki içinde olanlarda, duyarsızlaşma meydana getirmektedir (Cemaloğlu, Şahin, 2007, 467). Buradan hareketle duyarsızlaşma boyutu; mesleki tükenmişlik kavramının kişiler arasındaki boyutunu temsil eden ve hizmet verilen kişilere karşı yönelik olumsuz, esnek olmayan iş yapmaya karşı tepkisizleşmeyi belirtmektedir. Duyarsızlaşma boyutundaki kişiler bazen aşırı tepkiler vermekte ve bu tepkileri davranışlarına da yansımaktadır. Bu süreci yaşayan kişilerin empati yapma özelliğini kaybetmiş olduğunu söylemek mümkündür (Budak ve Sürgevil, 2005: 96). Empati yapma özelliklerinden yoksun olmaları nedeniyle hizmet ettikleri kişilere yönelik tavırlarındaki olumsuzluklar onları; katı kurallara hapsetmekte ve hizmet verdikleri alana yönelik bakış açısı geliştirmekten alıkoyacak tutumlarsergiletmektedir.

3.7.3 Kişisel Başarı Boyutu

Tükenmişlik durumu aniden ortaya çıkan bir durum değil aksine yavaş yavaş ilerleyen bir süreç özelliği taşımaktadır. Mesleki tükenmişliğin bir başka boyutu kişisel başarı boyutu da bu süreç dâhilinde meydana gelmektedir. Kişisel başarı bireyin çalıştığı yerde kendini yeterli olarak görme yeteri kadar başarı gösterme, kendini o konuda yetkin görüp işin üstesinden gelecek kapasiteye sahip olduğunu düşünme durumudur. Bu noktada tükenmişlik durumu yaşayan bireyler ele alındığında kişisel başarıyı ifade eden tüm olguların aksi yönde geliştiği gözlemlenmektedir. Bireyler mesleki tükenmişliğin bu boyutunda kendisiyle ilgili suçlayıcı yaklaşımlar sergilemektedir. Öğretmenlik mesleği yapan bireyler ele alındığında tükenmişliğin bu boyutunda olan öğretmenlerin olumsuz duygulara hâkim olarak hareket ermesi onların diğer bireylerle kurdukları ilişkilerde başarı sağlayamaması ve yetersiz hissetmelerine neden olur. Azalan kişisel başarı (azalan kişisel yeterlik olarak da bilinir) iş hakkındaki yok olan yetenek algıları ifade eder. (Otacıoğlu, 2008: 105 ).

Nitekim öğretmenlik mesleğini gerçekleştiren bireylerin olumsuz bakış açıları iletişim becerilerinin yanı sıra hizmet yaptıkları kurumda duyarsızlık, asabiyet ve çatışmayı beraberinde getirmektedir