• Sonuç bulunamadı

Bu konuda birçok görüş öne sürülmüştür. Farklı görüşler bu iki tür eğitimin değişik şekilde tanımlanmasından ileri gelmektedir.

Bir çok eğitimciye göre genel eğitim herhangi bir mesleki alana bağlı olmadan başarılı bir yaşam sağlamak için bireyin genel olarak geliştirilmesi sürecidir. Mesleki ve teknik eğitimde ise belirli bir meslek alanı ile ilgili bilgi, beceri

ve alışkanlıkların kazandırılması esastır. Başka bir deyişle, mesleki ve teknik eğitim üretimi amaç edinir. Genel eğitim ise tüketimci niteliktedir.

Tanımlamadan doğan bu ayrımların dışında felsefi düzeyde de farklı görüşler vardır. Örneğin, bazı eğitimcilere göre genel nitelikte teknik dersler ev ekonomisi, tarım ve ticaret alanlarıyla ilgili konular hem genel eğitim hem de mesleki ve teknik eğitim gereksinimini karşılamak için uygundur.

Teknik eğitimcilere göre ise, bu tür genel amaçlı teknik konular sadece genel kültür yönünden yararlıdır. Öğrenciyi, bir meslek alanında o mesleğin koşullarına hazırlayamamaktadır. Bu görüşe göre, belirli bir alandaki meslek eğitiminde genel nitelikteki mesleki konular yanında özel mesleki konuların da yer alması gerekir.

Eğitim genel ve mesleki-teknik olarak iki kategoride düşünülünce mesleki ve teknik eğitimin daha çok belirli bir meslek alanıyla, genel eğitimin de kültürle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir.

Genel ve mesleki-teknik eğitim programları bireyin eğitiminde denge sağlayacak şekilde birleştirilmelidir. Bu denge belirli bir meslek alanındaki uygulamalarla ilgili konularla, kültürel nitelikli konuların bireyin gereksinimine uygun olarak seçilmesiyle sağlanabilir.

Eğer öğrenci mesleki etkinliğini arttırmak maksadıyla bir eğitim etkinliğinde bulunuyorsa bu eğitim meslekidir. Aynı şekilde, bir eğitim programı öğrencinin mesleki etkinliğini arttırmak maksadıyla hazırlanmış ise, bu program mesleki olarak sınıflandırılabilir. Bu anlamda belirli bir ders maksada bağlı olarak bir öğrenciye göre mesleki bir diğerine göre genel eğitim anlamı taşıyabilir. Bu görüşte mesleki ve teknik eğitim kültürel ve pratik değeri olan sosyal yönden yararlı bir mesleğe ilişkin bilgi, beceri ve alışkanlık kazandırma süreci olarak kabul edilmektedir(Alkan, 1998, s.14).

İkinci görüş ise, çağdaş toplumda her düzeydeki iş ve meslek mensuplarının teknik eğitime gereksinimi olduğu; bireylere eşit eğitim olanakları sağlamanın demokrasinin bir gereği olduğu iddiasındadır.

Tüm bu görüş farklılıklarına karşın bir eğitim sürecinde bireyin belirli bir bütünlük içinde eğitilmesi zorunludur. Bu eğitim bütünlüğü içinde de bireylerin ekonomik bağımsızlığa kavuşturulması gereklidir(Alkan, 1998, s.15).

7- MESLEK YÜKSEK OKULLARININ TARİHÇESİ

Ülkemizde özellikle 1970’li yıllardan sonra yüksek öğretime olan aşırı talep nedeniyle ortaya çıkan büyük çaptaki yığılmayı hafifletebilmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1974–1975 yıllarında başlatılan ‘Mektupla Öğretim’’ sistemi 1975-1976 yıllarında ‘’Yay kur’’ adı altında yeniden düzenlenmiştir. Üniversiteler akademiler ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Yüksek Okullar türünden Örgün Yüksek Öğretim Kurumları’na giremeyen birçok lise mezunlarına böylelikle yaygın öğrenimden yararlanma imkanı sağlamaya çalışılmıştı. O tarihlerde Örgün Yüksek Öğretim Kurumları’nın kapasitesi 60.000 civarında olduğundan, 200.000 civarındaki lise mezunlarından yaklaşık 140.000 kadarı bu kurumlara giremiyordu.

Aslında eğitim teknolojisinden eğitimin her kademesinde öncelikle eğitimin niteliğini yükseltmeye, eğitim kapasitesini artırmaya yönelik olarak yararlanılmasını sağlamak üzere araştırmalar yapılarak, ülke gerçeklerine uygun bulunan sonuçlar uygulamaya konulacaktır(Bayrak, 2001, s.2).

Yay kur’un genel amacı esasen bugünkü açık öğretime benzer şekilde, daha çok mektup ve televizyon ile öğretime ağırlık vermekti. Ancak bunun yanında gençlerimizin ‘Milli Eğitim Temel Kanunu’na uygun olarak milli kültür değerlerini benimsemiş milli birlik ve bütünlük içinde olmalarının sağlanması gerekiyordu. Yaygın-öğretimden beklenen başarı sağlanamadı. Milli Eğitim Bakanlığı Yay kur Genel Müdürlüğü’ne bağlı bugünkü anlamdaki Meslek Yüksek Okulları fikri ve bu okulların kuruluşlarını bu ve benzeri nedenlerle gündeme girmiş oldu. Meslek Yüksek Okulu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Yasasında ‘’Belirli Mesleklere yönelik ana insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan dört yıllık eğitim-öğretim sürdüren bir yüksek öğretim kurumudur’’ şeklinde tanımlanmaktadır (Bayrak, 2001, s.3).

1. Meslek Yüksek Okulları Amaçları (YÖK Tarafından Belirlenen)

a- Öğrencilere, ortaöğretimdeki yetişmeleri yönünden aralarında mevcut seviye farklarını yükseköğrenim sırasında telafi etme fırsatını vermek,

b- Öğrencilere, Lisans ve Önlisans öğreniminin çeşitli dallarından kabiliyetlerine gerçek anlamda hangisi uyuyorsa o dala büyük bir isabetle yönelebilme imkanı sağlamak,

c- Yükseköğrenime girme şansı elde ettikleri halde ilk yıllardaki başarı durumları Lisans öğrenimi için yeterli bulunmayan veya daha kısa yoldan hayata atılmak isteyen gençlere ara diploma kazandırmak,

d- Yükseköğretimde daha üst düzeyde eğitim-öğretim yolunun belli bir başarı gösteren öğrencilere açılmasını sağlamak suretiyle ilk yılları çok daha kitlesel olan yükseköğretimin ileri yıllarına daha fazla bireysel imkanı yaratmak ve böylelikle de çalışmayı ve bilimsel rekabeti teşvik ederek yüksek öğretimin kalitesini yükseltmektedir(Bayrak, 2001, s.5).

2. Meslek Yüksek Okulları Kuruluşu ve İşleyişi ile İlgili Görüşler

Ülkemizde lise ve dengi okullardan mezun olan öğrenci sayısındaki artış, son yıllarda üniversitelerin öğrenci kapasitelerindeki artışa kıyasla çok daha ileri düzeylere ulaşmıştır. Dolayısıyla, ülkemizde yükseköğrenim imkânı elde edemeyen gençlerin sayısında yıllar geçtikçe gözle görülür bir artma olmaktadır. Bu nedenle yetkililer üniversite çağındaki bu gençlere öğrenim imkânı sağlayabilmek amacıyla düşüncelerini, imkânlarını ve icraatlarını bir takım Meslek Yüksek Okullarının açılması ve hayata geçirilmesi üzerine yoğunlaştırmışlardır. Açılan bu Meslek Yüksek Okullarının bir kısmı yakın geçmişte ‘’Dünya Bankası Destekleme Programı’’ kapsamında uygulamaya yönelik öğrenci laboratuar ve atölyelerini tamamlamaya çalışmışlar ve öğretim planlarını, müfredatlarını batı modellerine uydurmak için gayret sarf etmişlerdir(Bayrak, 2001, s.85).

Üst düzeyde yetişmiş elemanlara yardımcı olacak ve onların iş verimini artıracak ara insan gücüne yetiştirmek gayesi güderler. Ülkemizde düz memur veya işçi-usta ile lisans ve lisansüstü mezunları arasında istihdam edilebilecek bu ara insan gücü en çok ihtiyacımız olan elemanlardır.

8- 2547 SAYILI YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU’NUN ANA İLKELERİ