• Sonuç bulunamadı

Meslek hastalığı, yapılan işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları nedeniyle çalışanın uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık halleridir (Lale, 2007: 35). Sinsi ilerleyen ve erken tanıları güç olan hastalıklardır. Gürültü nedenli işitme kayıpları, meslek hastalıkları arasında en çok görülenlerdendir (Karabulut, 2005: 18). Enfeksiyon hastalıkları da meslek hastalıkları kapsamına girmektedir. Hastalığın azami kuluçka süresi işveren için yükümlülük süresi olarak kabul edilmektedir meslek hastalıklarında kabul edilen yükümlülük süreleri ‘Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’ nün ‘meslek hastalıkları listeleri’ nde yer almaktadır (Erol, 1991: 53).

Meslek hastalıkları kavramı bütün dünyada son derece tartışmalı bir konudur ve hangi hastalıklar meslek hastalıkları arasında sayılmalıdır, hangileri sayılmamalıdır konusu hiçbir ülkede kesin olarak çözümlenmemiştir. Geçerli olan

kurallara göre bir hastalığın meslek hastalığı sayılabilmesi için o hastalığın doğrudan doğruya yapacak etkenin o işletmede bulunduğunun kanıtlanması gerekmektedir (Şahnaz, 2001: 18). Yani hastalık ile yapılan iş arasında neden - sonuç ilişkisi olması gerekmektedir (İncesesli, 2005: 13).

Genellikle çalışma ile sağlık arasında birbirini etkileyen ilişki vardır. Bu ilişki;

1. Çalışma koşulları, çalışanın fizik ve zihinsel yeteneklerine uygun ve sağlıkla ilgili riskleri barındırmaz ise, fiziksel çalışma sağlığı destekleyici ve arttırıcı bir husus olarak çalışanın sağlıkla ilgili pozitif yönünü gösterir. 2. Çalışma koşullarında oluşan riskler belirli bir düzeyi aşarsa, meslek hastalıkları oluşur. Bu ise; çalışanı etkileyen sağlıkla ilgili negatif yönünü gösterir (Dizdar ve Kurt, 2001: 55).

Çalışma ortamında oluşan meslek hastalıklarının önemi de önlenebilir olmalarından kaynaklanmaktadır. İşletmelerde yeni ve daha güvenli teknolojilerin kullanılması, eğitim aktiviteleri, yasal yaptırımların artması, iş sağlığı ve iş güvenliği politikalarının oluşturulmaya başlanması gibi gelişmelerle kesin olarak korunması mümkün olan hastalıklardır (Özdemir ve Topçuoğlu, 2009: 65).

1.5.1. Meslek Hastalıklarının Türleri

İş yeri ortamında bulunan olumsuz fiziksel ve kimyasal etkenler hem çalışma koşullarını bozacak, hem de iş görenlerin meslek hastalıklarına ve iş kazalarına yakalanma riskini arttıracaktır. Bu faktörler işe de etki ederek verimliliği düşürecektir (Akman ve Ofluoğlu, 2003: 188).

Sosyal Sigortalar Sağlık İşleri Tüzüğü’nün 65. Maddesine göre meslek hastalıkları beş grupta toplanmıştır (Ekşioğlu vd., 2005: 123). Bunlar;

A grubu: Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları B grubu: Mesleki cilt hastalıkları

C grubu: Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları D grubu: Mesleki bulaşıcı hastalıklar

E grubu: Fizik etkenlerle olan kas iskelet sistemi meslek hastalıkları biçiminde sınıflanmıştır (ÇSGB, 1993: 19).

(A grubu ) Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları; 25 ana gruba ayrılmıştır (İncesesli, 2005: 14). Alt gruplarıyla birlikte elliden fazla kimyasal maddeye bağlı olarak meydana gelen hastalıklara işaret eder.

Çalışma ortamında kullanılan kimyasal maddeler, cilt, solunum sistemi, ağız, göz gibi çeşitli yollarla vücuda alınmaktadır. Kullanılan bu maddeler çalışanlar üzerinde zehirlenmelere, akut veya kronik etkilere sebep olmaktadır (Parlar, 2008: 548).

(B grubu) Mesleki cilt hastalıkları; insan vücudunun dış ortamla doğrudan temas halinde bulunması nedeniyle cilt hastalıkları sık görülmektedir (Alpay, 2010: 1). Deri kanserleri ve prekanseröz deri hastalıkları ve kanserleşmeyen cilt hastalıklarına sebep olmaktadır (Canpolat, 2008: 43). Sanayileşmiş ülkelerde mesleki cilt hastalıkları % 60 oranında görülmektedir (Uyan, 2008: 1).

(C grubu) Pnömokonyozlar ve diğer solunum sistemi hastalıkları; çalışma ortamında bulunan tozlar, kimyasal maddeler solunum yollarında irriten (tahriş) etki yapabilir veya akciğerlere kadar ulaşıp birikerek çeşitli hastalıklara yol açabilir (Alpay, 2010: 1). Silikozis, asbestozis, mesleksel satım, bisinozis gibi 6 tür solunum sistemi hastalığı içine almaktadır (CDDK, 2008: 307).

(D grubu) Mesleki bulaşıcı meslek hastalıkları; canlı mikroorganizmaların meydana getirdiği hastalıklardan oluşur. Parazit hastalıkları, tropikal hastalıklar, hayvanlardan insana bulaşan hastalıklar; sağlık hizmetlerinde, dericilik, yün işleri, hayvancılıkla uğraşan çalışanlarda görülen viral hepatit ve tüberküloza bağlı meslek hastalıkları bu iş kollarında görülmektedir (Alpay, 2010: 1).

(E grubu) Fiziksel nedenli oluşan kas iskelet sistemi meslek hastalıkları; tüm meslek hastalıkları içerisinde ilk sırada yer alır ve tüm meslek hastalıklarının % 50 den fazlasını oluşturmaktadır (Esin ve Öztürk, 2007: 31). Kas-iskelet sistemi hastalıkları risk faktörleri, ergonomik, psikososyal ve bireysel faktörlerdir. Ergonomik risk faktörleri önlenebilir olmaları nedeniyle korunma açısından ön plana çıkmaktadır (Türkkan, 2009: 103). Kas iskelet sistemi hastalıkları oluşma esnasında öncelikle ağrı, sızı gibi belirtilerle başlar, olumsuz koşulların devam etmesiyle hastalığa dönüşür (Esin ve Öztürk, 2007: 31).

1.5.2. Meslek Hastalıklarından Korunma

Meslek hastalıklarını iş kazalarından ayıran özelliği, hastalık etkeninin devamlı olması, hastalığın ilerleyici oluşu ve başlangıç tarihinin kesin olarak saptanamamasıdır (Sağlam, 2009: 16). Meslek hastalıklarına karşı işletmelerde genel korunma tedbirlerinin alınmasıyla hastalığın görülme sıklığı azaltılabilir (Bilir, 2009: 207). Bu sebeple meslek hastalıklarının erken tespiti hastalığın ortaya çıkmasını engelleyeceği gibi çalışanın daha fazla zarar görmesini engelleyecektir. Böylelikle tedavi maliyetleri düşecek, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kişilerin eğitilmesi ve yasal yaptırımların uygulanmasını sağlayacaktır (Çoban, 2006: 53). Bu bağlamda meslek hastalıklarına yönelik koruyucu yaklaşımlar 3 başlıkta ele alınabilir:

1.5.2.1. Kaynağın Kontrol Edilmesi Yaklaşımı

İşverenler, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçlerin noksansız bulundurmakla yükümlüdür. İşverenin koruyucu önlemlerini alması bir gerekliliktir ve yapılan işin niteliğine göre çalışma ortamındaki riskler tespit edilir (Çakıroğlu, 2007: 20). Risk etkenlerinin yok edilebilmesi iş sağlığı ve güvenliğinin temelini oluşturur.

İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanabilmesi için, işletmelerde oluşan tehlikelerden korunmak için en etkili yaklaşım riskin kaynakta kontrolüdür (Bilir, 2009: 207). Bu şekilde çalışanın hastalık nedeni olan faktörlerle karşılaşmasının önüne geçilir (CDDK, 2008: 311). Örneğin, aşırı gürültü yapan bir makinenin gürültü ayarlarının normal sınırlara çekilmesi, tozlara karsı çalışma ortamının ıslak tutulması, aydınlatma, nem veya havalandırma unsurlarının kaynağından çözümlenmesi iş kazaları ve meslek hastalıklarını önemli oranda azaltarak maddi kayıpları engelleyecektir. Böylece tehlike kaynağından engellenmiş olacaktır (Çoban, 2009: 54).

1.5.2.2. Kişisel Koruyucuların Kullanılması Yaklaşımı Risklerin kaynaktan kontrolünün mümkün olmadığı veya kullanıcı ile kaynak arasında çözüm bulunamadığında uygulanan bir yöntemdir (Tezcan, 2007: 30). Bazen kullanma zahmetinden dolayı çalışanlar kişisel korunma araçlarını kullanmayı ihmal ederler ya da kendilerine uygun olmayan koruyucuları kullanırlar (Dizdar ve Kurt, 2001: 68). Bu durumda, korunmak için kullanılan kişisel koruyucular

çalışanları tehlikeye atabilir ya da uygun olmayan kişisel koruyucular çalışmayı da aksatabilir (Bilir, 2009: 207). Kullanılacak olan koruyucular mutlaka uzman desteği ile kullanılmalıdır (Yaman, 2004: 139). Kişisel koruyucuların kullanılması her zaman istenen verimi sağlamasa diğer uygulamalara ek olarak kullanılması gerekebilir (Bilir, 2009: 207).

1.5.2.3. Tıbbi Yaklaşımlar

İşe giriş muayenelerinin yapılarak çalışanların uygun işe yerleştirilebilmesi için işe giriş tıbbi kontrollerin gerçekleştirilmesi gerekir (Çoban, 2009: 55). İşin durumuna göre çalışanların belirli aralıklarla tıbbi muayenelerden geçirilmesi ve altı ayı geçirmeden uygulanan periyodik tıbbi kontrolleri içerir. Ayrıca işletme içerisindeki tehlikelerinden, hangi çalışma şartlarının zararlı olduğu ve nasıl korunulması konusunda seminerler verilmesi çalışanlar için çok yararlı olmaktadır. (Dizdar ve Kurt, 2001: 66).