2. Mekke’nin Kuruluşu ve Sosyal Yapısı
2.1. Mekke’nin Yönetimi ve Dâru’n-Nedve
Bir şehir-devlet olarak Mekke, oligarşik bir temel üzeri
ne kurulu mükemmel bir teşkilata sahipti. Hükümet fonk
siyonları, tevarüs yoluyla geçmekte, on kadar ailenin elinde bulunmakta ve idari işler çok sayıda fert tarafından yürü
tülmekteydi. Bu “bakanlar kurulu”, yetişkin bütün vatan
daşların iştirak ettiği bir “parlamento”nun kontrolü altında çalışmaktaydı.52 Kusay’ın hâkimiyeti döneminde Mekke çok zenginleşmiş hatta idare yeni baştan kurulmuş ve "demok
ratik" hale getirilmişti. Kusay, yönetim merkezi olan
Dâru’n-49 Hamldullah, İslam Peygamberi, I. 279-283; Ehâbişler ile ilgili genişi bilgi için bkz. Cevad Ali, el-Mufassal, IV, 30-37.
50 İbn Hişam. es-Strel, l, 373.
51 İbn Hişam, es-Slrel, II, 312.
52 Hamldullah, Muhammed, İslam Peygamberi, I, 25,
Nedve'yi tesis ederek kırk yaşma varan her vatandaşın bura
ya gelip şehirle ilgili işlerin münakaşalarına katılabilmesini sağlamıştı. Aynca asıl gayesi Hac veya Mekke panayırlarına gelen kimselere yardım etmek olan ve şehrin sakinlerinden yıllık olarak alınan Rifâde vergisini uygulamaya koymuştu.93
Dağınık halde yaşayan Kureyş kabilesini bir araya getiren, Mekke’nin hâkimiyetini ele geçirip Mekke’yi tam bir şehir şek
linde düzenleyen ve tüm yetkileri, imtiyazları elinde toplayan Kusay b. Kilab, sahip olduğu bu yetkilerini zenginleşmesi için kardeşleri arasında en fakir olan Abduddâr’a devretmişti.
Arap toplumunda geleneklere saygı, bağlılık çok önemli ol
duğu için Kusay’ın ölümünden sonra bu uygulama herhangi bir itirazla karşılaşmadan bir müddet devam etti. Mekke’de yeni mahalleler kuruldu. Ancak daha sonraki dönemlerde Benî Abdumenaf b. Kusay’ı oluşturan Abduşşems, Hâşim, Muttalib ve Nevfel oğullan toplumda güç, kuvvet, şeref ve fa
zilet sahibi olduklan için bu yetkilere Abduddâr’dan daha ehil olduklannı ileri sürerek Ebu Talha b. Abduluzza b. Osman’ı Abduddâr’a göndererek Kâbe’nin anahtarlarını kendilerine vermesini istediler. Ancak Abduddâr bunu reddetti ve bu şe
kilde Kureyş’in birliği ilk defa dağılmış oldu. Abdumenaf ve destekleyenleri Abduddâr’dan güçlü olduklan için bu yetkile
ri kullanmaya kendilerini daha yetkili görürken, Abduddâr ve destekleyenleri ise Kusay tarafından kendilerine verilen imti
yazların ellerinden çıkmasını istemiyorlardı.
Bu tartışma ve çekişme olduğu esnada Abdulmuttalib’in kızı Atike, güzel koku dolu bir kap getirdi. Abdumenafı des
tekleyenler ellerini buna batırarak kendi aralarında ittifak oluşturarak ellerini Kâbe’ye sürdüler. Bundan dolayı da ken
dilerine Mutayyebûn (güzel kokulular) denildi. Abdumenaf ın idaresini en yaşlısı olduğu için Abduşşems b. Abdumenaf ele aldı. Mutayyebûn grubu Benî Abdumenaf b. Kusay’ı oluştu
ran Abduşşems, Hâşim, Muttalib ve Nevfel oğullarının yanı sıra şu kabilelerden oluşmaktaydı: 53
53 Hamldullah, İslam Peygamberi, 1, 32.
"mmrnmmmm i
28 ... Mümin Kimliğinin Oluşumu ve Gayrimüslimlerle İlişkileri
1. Benî Esed b. Abduluzza b. Kusay
2. Benî Zühre b. Kilab (Halîfleri “müttefikleri” Ahnes b.
Şerik es-Sekafi İslam düşmanlarının başında gelmek
teydi.)
3. Benî Teym b. Mürre b. Ka’b
4. Benî Haris b. Fihr b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne
Mutayyebûn grubunun karşısında yer alan boylar ise bir deve keserek ellerini kanma batırdılar, hatta Benî Adiy’den Esved b. Haris ve kabilesi bu kanı yaladılar ve beraber ha
reket etme konusunda ittifak anlaşması yaptılar. Bu gruba da “ahlâf ve “kan yalayıcı” denildi. Abduddâr’m idaresini ise Âmir b. Haşini b. Abdumenaf b. Abduddâr aldı. Ahlâf grubu Abduddâr’m yanı sıra şu kabilelerden oluşmaktaydı:
1. Benî Mahzum b. Yakaza b. Mürre b. Ka’b b. Luey 2. Benî Sehm b. Anır b. Husays b. Ka’b
3. Benî Cumah b. Amr b. Husays b. Ka’b (Sehm ve Cu- mah kabileleri Amr b. Husays b. Ka’b b. Luey’in iki oğludur.)
4. Benî Adiy b. Ka’b İbn Lüey b. Galib
Bu iki grup kendi taraftarlarım asla terk etmemek, birbir
lerini ebediyen düşmana teslim etmemek üzere yemin ettiler ve bundan sonra da tek bir el gibi hareket ettiler.
Bu tartışma ve gruplaşma ortamında Kureyş’ten Âmir b.
Luey ve Muhârib b. Fihr oğullan tarafsız kaldılar.
Kureyş bu şekilde iki düşman gruba aynlınca, kabileler savaşmak için birbirleriyle eşleştiler. Buna göre Abdumenaf ile Sehm, Abduddâr ile Esed, Mahzum ile Teym ve Cumah ile Zühre kabileleri birbirleriyle savaşacaklardı. Ancak diğer ka
bilelerin araya girmesi sonucunda Abduddâr oğullanmn sa
hip olduklan bazı yetkileri Abdumenafa devretmesi şartıyla savaştan vazgeçilerek anlaşma yaptılar. Bu anlaşmaya göre
sikâye ve rifâde görevleri Abdumenaf a verildi.54 Dâru’n-Nedve, livâ ve hicâbe ise Abduddâr’da kaldı. Darun’n-Nedve’nin so
rumluluğunu Ebu Talha b. Abduluzza b. Osman b. Abduddâr üstlendi ve livâ ve hicâbe görevleri Mekke’nin fethinden sonra da Hz. Peygamber’in onaylamasıyla bu ailede kaldı.55
Abdumenafın Nevfel, Abduşşems, Hâşim ve Muttalib ol
mak üzere dört oğlu vardı ve zamanla bunlar dört ayn kabi
le oldular. Hz. Peygamber ile Ebû Süfyan dördüncü nesilde birleşmektedirler. Diğer ifadeyle Hz. Peygamber'in kabilesi Benî Hâşim ile Ebü Süfyan’ın kabilesi olan ve daha sonraları Ümeyye oğullan, Emevîler ismiyle meşhur olan Beni Abduş
şems birbirlerinin amcaoğullanydılar ve Mutayyebün gru
bunda yer almaktaydılar.
Anlattığımız şekilde gerçekleştirilen görev dağılımında za
man içerisindeki değişen güç dengelerine bağlı olarak bazı değişiklikler olmuştu. İslam'ın doğduğu günlerde bu temel görevler bu on boy içerisinde öne çıkan bir şâhıs tarafından aşağıdaki şekilde yürütülmekteydi.
Hâşimiler arasında Abbas b. Abdulmuttalib öne çıkan ki
şiydi. O, hacılara su temin etme görevi olan sikâyeyi yerine getiriyordu. Hz. Peygamber Mekke’yi fethettiğinde bu vazife
nin amcasında kalmasını onaylamıştı.
Abduşşems (Ümeyye oğullan) arasında Ebu Sufyan b.
Harb öne çıkan kişiydi. O, kartal anlamındaki “el-ukâb” va
zifesine, Kureyş’in sancağına sahipti. Savaş zamanında bu sancağı görevli kişi çıkanrdı. Eğer başka bir komutan üzerin
de anlaşma sağlanırsa sancak ona verilir, yoksa normalde de komutanlık görevi öncelikle kendisine ait olduğu için sancak muhafızı komutan olarak kalırdı.56
54 İbn Habîb el-Münemmak'ta sadece sikâye'nin Abdumenaf a, rlfâde’nin ise Esed’e verildiğini kaydetmektedir. Bkz. İbn Habîb, el-Münemmak, s. 190.
55 Bkz. İbn Hişam. es-Siret, I, 130-133; İbn Habîb, el-Muhabber, 166, 167;
175-181; a. mlf., el-Münemmak, 30-35; 50-52; Belâzurî. Ensabu'l-Eşrâf, 52-56; Âlüsî, Bulîığu'l-Ereb, II, 276.
56 İslam davetinin başladığı dönemde Ebû Süfyan Mekke’nin komutanlığı (Kıyâde) görevini sürdürmekteydi. Bedir savaşı olduğu sırada kendisi ker
vanla Mekke’ye dönmekte olduğu için müşriklerin ordusuna aynı
kabile-30 ... Mü min Kimliğinin Oluşumu ve Gayrimüslimlerle ilişkileri
Beni Nevfel arasında Haris b. Âmir önde gelendi. Bunun vazifesi Rifâde idi. Bu kişi özellikle fakir hacıların yemek ihti
yacı için Kureyşlilerden toplanan paralarla onların bu ihtiyaç
larını karşılamaktaydı.
Benî Abduddâr arasında öne çıkan kişi Osman b. Talha idi. Kabe’nin ve kapısının korunması göreviyle birlikte livâ (bayrak) vazifesi de verilmişti. Dâru’n-Nedve’ye başkanlık etme görevinin de Abduddâr’a ait olduğu bildirilmektedir.
Benî Esed arasında Yezid b. Zem’a b. Esved önde gelendi.
Şura başkanlığı “meşûra” görevini yürütüyordu. Kureyşli li
derler onunla istişare etmeden karar almazlardı. Eğer istişa
rede anlaşılırsa başkan onları istişare sonucunu uygulamada serbest bırakırdı. Şayet ittifak sağlanamaz ise oylamaya gidil
mekteydi.
Benî Teym arasında Ebu Bekr önde gelendi. Kendisi kan diyetini, farklı olaylarda meydana gelen zarar-ziyanı belirleme görevi olan “eşnak” vazifesini yerine getiriyordu. Bu konuda diğer liderlerle istişarelerde bulunmakla birlikte asıl söz sahi
bi olan kendisiydi.
Benî Mahzum arasında önde gelen Halid b. Velid’di. Ken
disi savaşlarda kullanılmak üzere toplanan paraların idare
sinden (tahü revan) ve süvarilere komutanlık etme (e’inne) ile yetkilendirilmişti.
Benî Adiy içinde önde gelen Ömer b. Hattab idi. Elçilik (sifâre) günümüzdeki tabiriyle dışişleri bakanlığı görevini ye
rine getiriyordu. Kureyş ile diğer kabileler arasındaki sorun
larda Kureyş adına tek yetkili olan şahıstı.
Benî Cumah arasında önde gelen Safvan b. Ümeyye idi.
Geleceği, mukadderatı öğrenmek için yapılan fal oklan (ezlâm) onun kontrolündeydi. Genel anlamda toplumu ilgilendiren iş
ler ezlâm çekilmeden yapılmazdı.
den Utbe b. Rebla komutanlık yapmış, Uhud ve Hendek savaşlannda ise bu savaşlara katılan Ebû Süfyan kıyâde görevinden dolayı doğal olarak komutanlık yapmıştı. Bkz. Ezrakî, Ahhûru Mekke, I. 86.
Benî Sehm arasında önde gelen Haris b. Kays'dı. O ha
kemlik (tahkim) ve ilahlara sunulan malların “emvâlu'l muhâcerenin" sorumlusuydu.57
Mekke Şehir Devletinde Görevler Çizelgesi58
Görev Niteliği Görevli Boylar Görevliler
M Riyâset Yönetim İşleri Beni Clmeyye Ebü Sûiyan
11
£Mele, Dâru’n- Nedve
Nedve Mecli9i Benî Abduddâr Osman b. Talha
“ § Mcşvere Meclis Başkanlığı Beni Esed Yezid b. Zem’a
Slfâre Dış İlişkiler ve Elçilik Benî Adiy Ömer b. Hattab
kİ0) lu
Rifâde özellikle fakir hacılann yemek ihtiyaçlarının karşı
lanması için toplanan vergi
Beni Nevfel Haris b. Âmir
3
9
s
Slkâye Su Dağıtım Hizmetleri Beni Hâşim Abbas
M
Kubbe ve El'nne Süvari Ordusu ve Putlann TaşınmasıBeni Matızüm Hâlid b. Velld
Uvâ Sancak Çekimi Benî Abduddâr Osman b. Talha
Sldâne Hlcâbe Kâbe muhafızlığı Beni Abduddâr Osman b. Talha
IsO
Ezlâm Eysar Fal Oklan Benî Cumah Safvan b. Ûmeyye
Dinî Srevl
Nesi Takvim Görevi Beni Klnâne Cûnâde b. Avf
O İcâze
Hac İbadetleri
Temim öavs b. Mürre
İfâze Advan Ebû Seyyare
İMV Eşnak Adlî ve Yargı Davaları Beni Teym Ebû Bekr
Adli Görev!
El-Hukûme Beni Sehm el-Hârls b. Kays
Bu çizelgeye göre haccın uygulanmasını içeren icâze Te
mim, ifâze Advan kabilesine, haccın zamanının
belirlenme-57 Ahmed b. Muhammed b. Abdu Rabbih, el-Ikdu'l-Ferid. Beyrut, 1983. 111, 267, 268; Bulûğu’l-Ereb, II, 249, 250. Ayrıca bkz. Apak, Adem, “İslâm Öncesi Dönemde Mekke İdare Sistemi ve Siyasetinin Oluşumu," Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: , 10, Sayı: 1, s. 177-194.
58 Çizelge için bkz. Çelikkol, Yaşar, İslam öncesi Mekke, Ankara, 2003. s.
32 ... Mü'min Kimliğinin Oluşumu ve Gayrimüslimlerle İlişkileri sinde asıl görev olan nesi ise Kiııâne kabilesine aitti. Bu ka
bileler Mudar soyuna bağlıydılar. Diğer ifadeyle Kureyşten değillerdi ve Mekke'nin yönetiminde doğrudan bir yetkileri, etkileri olmadığı için Mekke dönemindeki mü’min-müşrik iliş
kilerinde bunların etkili olduklarına dair herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Bu bilgiden hareketle Mekke döneminde genel olarak mu minler ve müşriklerin Kureyşin boylarından oldu
ğunu. muhalefetin de buna göre şekillendiğini ifade edebiliriz.
Mele, dâru’n-nedve, sifâre, emvâlu’l-muhâcere, kubbe ve einne, liva, sidâne hicâbe, ezlâm ve el-hukûme gibi çok önem
li on görevde imtiyaz ve yetki Ahlâf grubuna aitti.
Meşvere, sikâye, eşnak, riyaset, kıyâde, ukab ve rifâde gibi yedi görev, yetki Mutayyebûn grubuna aitti. Ancak bunlardan siyasi ve askeri alandaki riyaset, kıyâde ve ukab Abduşşems diğer ifadeyle Ümeyye oğullarına aitti.
Bu görev dağılımı ve o dönemle ilgili diğer bilgileri bir arada değerlendirdiğimizde, Kureyş boylarını siyasî, ticari ve askeri etkinlikleri itibariyle iki gruba ayırmamız mümkündür: Buna göre Mekke’nin en güçlü kabilelerini Mahzum, Abduşşems (Ümeyye) ve Sehm oğullan oluşturmaktaydı. Haşim, Cumah, Zühre, Adiy, Nevfel, Teym, Muttalib ve Abduddâr kabileleri ise onlardan sonra gelmekteydiler.
Bu dağılım Mekke’de Ahlâf grubunun Mutayyebûn gru
bundan daha güçlü ve etkin olduklannı göstermektedir. Ab
duşşems oğullan her ne kadar Mutayyebûn’dan olsalar da Hâşim oğullanyla aralannda eskiden gelen bir rekabet, çeke- memezlik olduğu için59 İslam daveti başladığında Ahlâf gru
bundakiler kadar şiddetli olmasalar da sonuçta muhalif ka
natta yer almışlardı. Bu durum, hem Mutayyebûn grubunun gücünün zayıflamasına hem de Ahlâf grubunun gücünün artmasına dolayısıyla İslam davetine karşı gösterilen muhale
fetin, baskılann şiddetlenmesine sebep olmuştur.
59 İbn Habîb, el-Münemmak, s. 90, 97: Belâzuri, Erısâbu'l-Eşrâf 60, 61; 72- 75; konuyla İlgili geniş bilgi İçin bkz. Sarıçam, İbrahim, Emevi-Hâştmî İlişkileri (İslam Öncesinden Ahhasüere Kadar), s. 88-104.
İnsanlar yalnız kalmamak, sevinç ve üzüntülerini paylaş
mak, yardımlaşmak, hayaü güzelleştirmek ve kolaylaştırmak için dostlar edinmekte ve insanların inanç, düşünce ve ta
vırlarında dostlarının ciddi etkisi bulunmaktadır. Mekke’de İslam öncesinde ve İslam'ın doğduğu dönemde Mekke’nin ileri gelenleri arasında kurulmuş olan sıkı dostluklar bulunmak
taydı. Bu tür dostlara çoğulu nudemâ olan “nedim” denilmek
teydi. O dönemdeki dostluklar içinde en yaygın bilinenlerden bazıları şunlardır:
Hamza b. Abdulmuttalib ile Abdullah b. es-Saib el- Mahzumî dosttu ve bu ikisi birlikte Müslüman oldular.
Ukbe b. Ebî Muayt ile Ubey b. Halef dostu. Ukbe Bedir’de, Ubey ise Uhud’da öldürüldü.60
Esved b. Muttalib b. Esed ile Esved b. Abduyağus ez-Zührî dosttular ve daima birlikteydiler, Kâbe’yi kılıçlarını birbirileri- ne bağlayarak tavaf ettikleri için bunlara Esvedân (iki esved) denilmekteydi.
Utbe b. Rebia b. Abduşşems ile Mut’im b. Adiy dosttu.
Utbe Bedir’de öldürüldü.
Ebû Süiyan ile Abbas b. Abdulmuttalib dosttu.
Ebu Leheb ile Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdumenaf dost
tu. Haris Bedir’de öldürüldü.
Velid b. Utbe b. Rebia ile As İbn Münebbih b. Haccac es- Sehmî dosttu. Bu ikisini Ali Bedir’de öldürdü.
Hâris b. Hişam b. Muğira el-Mahzûmî ile Hakim b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abduluzza dosttular. Mekke’nin fethin
den sonra birlikte Müslüman oldular. Bunlar ve Ebû Süfyan müellefe-i kulûbtan oldukları için Hz. Peygamber bunlara yü
zer tane deve vermişti.61
60 Bedir savaşında esir düşen Ukbe b. Ebı Muayt boynu vurularak öldürül
dü. Ubey b. Halef İse Uhud savaşında Hz. Peygamberin attığı mızrak ile öldürüldü. Bkz. Abdurrezzak, el-Musannef, V, 205: 356. 357: Belâzuri.
Ensâbu'l-Eşrâf, I, 138.
61 İbn Habîb, ei-Mürıammak, s. 422. 423.
34 ... MtVmfn Kimliğinin Oluşumu ve Gayrimüslimlerle İlişkileri
As b. Vâil, Hişam b. Muğtra b. Abdullah b. Anır b. Mahzum ve Ebu Cehil dosttular.
Nebih b. Haeeac es-Sehmi ile Nadr b. Haris dosttular ve Bedirde öldürüldüler. Nebih zındık ve Hz. Peygamber’e eziyet edenlerdendi.
Münebbih b. Haccac es-Sehmî ile Tuayme b. Adiy b. Nev- fel b. Abdumenaf dosttular. Hz. Hamza Tuayme’yi Bedir’de öldürdü.62
Bu isimleri, iman edip etmemeleri, nerede ve nasıl öldükle
ri, İslam davetine, Hz. Peygamber ve mü’minlere karşı göster
dikleri tepkiler açısından değerlendirdiğimizde İslam öncesin
de başlayan bu dostlukların tüm hayatlarında ciddi anlamda belirleyici olduğu ve İslam düşmanlarının da belli bir ekip ol
duğu görülmektedir.
2.2. Kabilecilik
İslam öncesinde Arabistan’da hayat kabile merkezli ola
rak yaşanmaktaydı. Bu sosyal yapı yukarıdan aşağıya doğru genel olarak şa’b, kabile, imâre, batn, fahz, fasile şeklinde sıralanmaktaydı.63 Yerleşik, güçlü bir merkezi yönetimin ol
maması her kabilenin kendi ayaklan üstünde durmasını zo
runlu hale getirdiği için yaşamın ana unsuru kabileydi. Aile ataerkil yapıya göre kurulduğu için kabileler de bu mantık üzere şekillenmekteydi. Bu toplulukta neseb (aynı soydan ol
mak) çok büyük bir öneme sahipti. Birbirine sıkı sıkıya bağlı olan, yardımlaşan topluluk anlamma gelen usbe64 kelimesin
den türeyen asabiyet (kabilecilik) çok yaygındı ve zaman za
man bir kabile içindeki boylar dahi birbirlerine karşı ittifaklar oluşturabilmekteydi. Bu durumu “ben ve kardeşim amcaza
demin; ben ve amcazadem yabancı aleyhine birleşiriz” darb-ı meseli çok net bir şekilde açıklamaktadır.65 Kişinin kabilesi
62 tbn Habîb, el-Muhabber, 172-177: a. mlf., el-Münammak, s. 364-368;
Tuayme’nln Hz. Peygamberin emriyle boynunun vurulduğu da nakledil
mektedir. Belâzuri, Ensûbu'l-Eşrâf, I, 154.
63 Cevad AH. el-MuJassal 1. 508-514; rv. 316-319, 64 İsfahanı, el-Mğfredûl, s. 339.
65 Cevad Ali, el Mufassal, IV, 313.
olmadan kendini koruyabilmesi mümkün olmadığı için ken
disine düşmanlık yapanlara karşı kabilesini yardıma çağır
ması, akrabalarının zalim mi yoksa mazlum mu olduğunu sorgulamadan onlara yardım etmesi zaruri bir durum olarak kabul edilmekteydi.66
Baba tarafından olan akrabalık (übüvvet) temel olmak
la birlikte, akrabaların çokluğu ve dayanışması kabilenin gücünü arttıracağı için anne tarafından olan akrabalık da (huûlet) toplumsal ilişkilerde önemli bir yer tutmaktaydı. Hz.
Peygamber'in dedesi Abdulmuttalib’in annesi Selma, Medine- li Hazrec kabilesinin Neccar oğullan boyuna mensup olduğu için Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiğinde ilk olarak Nec
car oğullarının misafiri olmuştu.67 Onların Hz. Peygamber’e inanıp, onu korumalarında bu akrabalığın ciddi bir etkisi bulunmaktadır.68
Bu katı kabilecilik ortamında eğer bir fert üzerine düşen görevleri yapmaz, kendisi ve kabilesinin şerefine leke sürecek davranışlarda bulunan ve kendisine yapılan uyanları dikkate almazsa cezalandınlarak, aile ve kabilesiyle bağlan kopanlır- dı. Böylece o kabile mensubu olmaktan kaynaklanan tüm hak ve görevleri sona erer, bu durumlan da hac ve panayır mev
simlerinde açıkça ilan edilirdi. Bazen de bu kişiler belirli yer
lere sürülürdü. “Hâl” denilen bu büyük ceza kişinin başka bir kabile, aile veya şahıs tarafından himaye altına alınmasına, onlarla hılf (ittifak) veya câr (sığınma) anlaşması yapmasına kadar devam etmekteydi. Bu duruma düşen kişi “Hâli (sahip
siz, boş), tarid (dışlanmış), dâl (başıboş, yolunu kaybetmiş)69 laîn (lanetlenmiş)” gibi isimlerle anılmaktaydı. Ayrıca bu, bir kişinin başına gelecek en kötü dönem olarak kabul edilmekte olduğu için bu kişiler kendilerini emniyette hissedemezler ve
t 66 Cevad Ali, el-Mufassal, IV, 392.
67 İbn Hişam, es-Siret, I, 168; 495.
68 Corel Zeydan, et-Târîhu't- Temeddünü'l-İslamî, IV, 21, 22. Corel Zeydan eserinde Hz. Peygamber'in büyük babaannesi yerine annesinin Kahlan kabilesinden Hazrec’ln Neccar oğullarından olduğunu kaydetmektedir.
Ancak Hz. Peygamber'in annesi Kureyş’ln Zühre oğullanndandı. Bkz. İbn Hişam, es-Siret, 1, 156.
69 Cevad Ali, el-MuJassal IV, 563.
36 ... Mümin Kimliğinin Oluşumu ve Gayrimüslimlerle İlişkileri
çok zor durumlarda kalırlardı. Eğer kendilerini koruyacak bir şahıs, kabile bulamazlarsa bir araya gelerek yol kesip, kervan soydukları da olmaktaydı.70
2.3. İttifaklar
Kabileler her ne kadar baba ve anne tarafından akrabala
rıyla güçlerini artırma yoluna gitseler de çöl ortamında müm
kün olan en büyük güce sahip olmak kendi güvenlikleri için çok önemli olduğundan şahıslar ve kabileler arasında hılf (it
tifak) anlaşmaları yapılmaktaydı.71
Toplum arasında ittifak yapmaya, ayrılmamaya, beraber kalmaya “muhâlefe;” ittifak yapan kişiye de çoğulu ahlâf olan halıf (müttefik) denilmekteydi.72
Şahıslar, kabileler ve toplumlar arasında yapılan fiililerin cahiliye döneminde çok büyük bir önemi vardı. Hılften dön
mek çok büyük bir suç ve aşağılık bir davranış olarak kabul edilmekteydi. Ancak bu anlaşmalar ortak menfaatler devam ettikçe devam etmekte, bu menfaatler sona erdiğinde veya ta
raflardan biri başka bir kabile ile ittifak anlaşması yapmak istediğinde anlaşma feshedilmekteydi.73
İbn Hişam Habeşistan’dan geri dönen mü’minlerin isim
lerini sayarken Abduşşems’in “halîrierinden, Mahzum’un
“halîrierinden, Benî Âmir’in “halîrierinden şeklinde mü’min
lerin isimlerini zikretmektedir. Bu durum hem halîfliğin yay
gınlığını, hem de mü’minlerle müşrik şahıs ve kabilelerle -ki bu ismi geçen kabileler İslam davetinin en şiddetli muhalifle
riydi- arasmda hılfin yapıldığını göstermektedir.74 Aynı şekil
de İslam’ı ilk olarak kabul eden Medineli bazı kabile mensup
ları da Hazrec’e karşı Kureyşlilerle hılf yapmak amacıyla hac döneminde Mekke’ye gelmişlerdi.75 O dönemin şartlarında her kabilenin kendi varlığını güvenceye almak ve güvenlik içinde i
70 Cevad Ali, el-Mufassal, IV, 410-413.
71 Cevad Ali, el-Mufassal, I, 467.
72 İsfahan'ı, el-Müfredat, s. 136.
73 Cevad Ali, el-Mufassal, IV. 369-376.
74 İbn Hişam, es-Siret, I, 365-368.
75 İbn Hişam, es-Siret, 1, 427.
kalabilmek için diğer kabilelerle hılf yapması kaçınılmaz bir durumdu.
Mekke tarihindeki en önemli hılflerin başında yukarıda anlattığımız Kureyş’i oluşturan boyların iki muhalif gruba ay
rılmasına sebep olan Hılfu’l-Ahlâf ve Hılfu’l-Mutayyebûn itti
fakları gelmektedir. İslam öncesinde yapılan bu ittifaklar, İs
lam sonrasındaki olaylar da dâhil olmak üzere kendilerinden sonra meydana gelen pek çok olayı ciddi oranda etkilemiştir.
Toplumda sadece siyasi amaçlara, menfaatlare dayanma
Toplumda sadece siyasi amaçlara, menfaatlare dayanma