• Sonuç bulunamadı

Mehmed Âkif ve Türkçülük, Batıcılık ve İslâmcılık

2. MEHMED ÂKİF’İN DÜŞÜNCE DÜNYASI

2.2. ÂKİF’İN DÜŞÜNCESİNDE SOSYAL ve SİYASAL HEDEFLER

2.2.1. Mehmed Âkif ve Türkçülük, Batıcılık ve İslâmcılık

324 Cemil Sena Ongun, a.g.e., s. 48. 325 Ertuğrul Düzdağ, a.g.e., s. 96.

XIX-XX. yüzyılda Türk toprakları içinde Türkçülük, Batıcılık ve İslâmcılık adı altında üç siyasi fikir cereyanı kendini hissettirmiştir. Metin Önal Mengüşoğlu bu üç ağırlıklı fikir cereyanın kendi içinde illetli bir yanı olduğunu, hiçbirinin zeminin sağlam olmadığını, bu üç fikrin de Batılılar tarafından İslam âlemi üzerinde kurulan bir oyun olduğunu belirtmiştir.326 Dönemin bu üç siyasi fikir akımı içerisinde Âkif’i değerlendiren Sezai Karakoç da onun İslâmcı cereyanın tam ortasında bulduğunu söylemiştir.327 Bu nedenle birtakım yazarlar Âkif’i dönemin siyasi akımı “İslâmcılık”328 altında değerlendirmişlerdir. Bu hareketin ilk önemli isimleri Cemâleddin Afganî, Muhammed Abduh ve Abdürresşid İbrahim329 olmuştur.330

Mehmed Doğan’a göre İslamcılık, “XIX. asrın ikinci yarısında dünyada cereyan eden olaylar karşısında hem kendiliğinden oluşan bir halk şuuru ve hem de İslâm ülkelerinde daha çok entellektüel planda bir hareket olarak” ortaya çıkmış, “Âkif’in şahsında kuvvetli popüler temsilcilerden birini bulmuştur.”331 Ayrıca Doğan, “Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı” mısralarının Mehmed Âkif’in “İslâmcılık anlayışını en veciz biçimde ortaya” koyduğuna dikkat çekmiştir.332 Çünkü bu mısralar onun İslamcılık görüşünü nasıl algıladığını göstermektedir.

Ahmet Kabaklı’ya göre de Mehmed Âkif, İslâmcılık akımının başlıca ünlü şairidir. Kabaklı bu akımın fikir ve yayın organının Sırâtımüstakim dergisi olduğunu söylemiştir.333 Aynı şekilde Ahmed Cerahoğlu da Mehmed Âkif’in Panislamizmin,

326 Metin Önal Mengüşoğlu, a.g.e., s. 177. 327 Sezai Karakoç, a.g.e., s. 20.

328 İslâmcılık, “XIX-XX. yüzyılda, İslâm’ı bir bütün olarak (inanç, ibadet, ahlâk, felsefe, siyaset,

hukuk, eğitim..) “yeniden” hayata hakim kılmak ve akılcı bir metodla müslümanları, İslâm dünyasını batı sömürüsünden, zalim ve müstebit yöneticilerden esaretten, taklitten, hurafelerden… kurtarmak; medenîleştirmek, birleştirmek ve kalkındırmak uğruna yapılan aktivist, modernist ve eklektir yönleri baskın siyasî, fikrî ve ilmî çalışmaların, arayışların, teklif ve çözümerin bütününü ihtva eden bir hareket olarak tarif edilebilir.” İslâm dünyasında İslâmcılık kavramına karşılık “tecdid, ıslah, ittihad-ı İslâm, ihya” iken batı da “panislamizm” kullanıldığı görülmektedir. Günümüzde ise “modern İslâmi(iyet), çağdaş İslâm düşüncesi, İslâm’ da reformist düşünce” gibi karşılık bulmaktadır. İsmail Kara, Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi, İstanbul, Kitabevi Yayınları, 1997, s. 16.

329 Abdürreşid İbrahim aynı zamanda Safahat’ın ikinci kitabı olan “Süleymaniye Kürsüsünde”nin de

kahramanıdır.

330 Ahmet Kabaklı, a.g.e., s. 23. 331 Mehmed Doğan, a.g.e., s. 23. 332 Mehmed Doğan, a.e., s. 24. 333 Ahmet Kabaklı, a.g.e., s. 87.

yani hilafete bağlı, siyaseten birleşmiş bir İslâm dünyasının savunucu olduğunu belirtmiştir.334

Yazarların bu görüşerine karşın Önal Mengüşoğlu bu üç düşünce ve siyaset tarzının sonuna konulan “-çılık” ekini Âkif’in yakın dostu, Babanzade Ahmet Naim Efendi’nin ciddi bir şekilde eleştirdiğini söylemiş, bunun üzerine şu ifadeleri kullanmıştır: “İslâmcılık yaftasını Akif’in de benimsediğini sanmıyoruz. Ne var ki gazeteler ve ahali arasındaki değerlendirmeler, bu istikamette gelişmiş, memleket münevverleri bu üç bloğa bölünerek hatırlanmışlardır. Prens Said Halim Paşa’nın İslâmcılık yerine “İslâmlaşmak” yahut “İttihad-ı İslâm” ifadesini tercih edip etmediğini bilmiyoruz. Zira külliyatı henüz tam olarak tercüme edilip neşredilmedi. Fakat, onun Fransızca olarak kalema aldığı bir risalesini Akif’in “İslâmlaşmak” başlığı ile tercüme ettiğini dikkate aldığımızda onun seçiminin yerli yerinde olduğunu düşünüyorum.”335 Mengüşoğlu’nun bu ifadelerden hareketle Âkif’in “İslamcılık” adı altında anılmasının doğru bulunmadığı ve onun yerine kendisinin de ifadesiyle “İslamlaşmak” kullanımının daha yerinde olacağı ileri sürülmüştür.

Ahmed Cerrahoğlu ve Metin Önal Mengüşoğlu, Mehmed Âkif’in düşünce ve ideal bakımından başta Cemâleddin Afganî olmak üzere, Musa Carullah, Muhammed Abduh, Reşit Rıza, Ferit Vecdi, Abdürreşit İbrahim, Muhammed İkbal ve Abdülaziz Çaviş’den etkilendiğini söylemişlerdir.336 Cerrahoğlu özellikle Seyyid Cemâleddin’in onun ilham perisi olduğunu ifade etmiştir.337 Mengüşoğlu da şairin şiirlerinde bu zatların isimlerini andığını ve onları gelecek nesillere tanıttığını dile getirmiştir.338 Böylelikle iki yazarın şairin bu İslam âlimlerininden etkilediği konusunda hemfikir oldukları görülmüştür.

Mehmed Doğan’a göre bu İslâm düşünürleri, Müslümanların İslâmiyetten uzaklaşma sebepleri üzerinde durmaktadırlar. Özellikle “Cemâleddin Afganî’ye göre, Müslümanlar İslâmiyeti kaybetmişlerdir. Din yerine hurafeleri koymuş ve bunu

334 Ahmed Cerrahoğlu, a.g.e., s. 97. 335 Metin Önal Mengüşoğlu, a.g.e., s 35. 336 Ahmed Cerrahoğlu, a.g.e., s. 4. 337 Cerrahoğlu, a.e., s. 12.

İslâmiyet olarak adlandırmışlardır. Muhammed Abduh, Müslümanların bu durumdan kurtulabilmeleri için dinin asıl kaynağına, Kur’an ve sünnete dönmekten başka çare olmadığını belirtir.” 339 Bunun neticesinde İslamcılar, Müslümanların siyasî planda bir İslam birliği oluşturmaları gerektiğini düşünmüşlerdir. Mehmed Âkif ise bu İslamcıların görüş ve fikirlerini mensur ve manzum eserlerinde işlemiş, onların eserlerinden tercümeler yapmıştır. Mengüşoğlu , “Eğer Âkif olmasaydı belki başka hiç kimse, o tarihlerde İslam âleminde neler olup bittiğini, mütefekkirlerin neleri münakaşa ettiklerini hakkıyla kavrayarak Türk diline aktarmış olmayacaktı” diyerek bir iddiada bulunmuştur.340 Bu bağlamda referans konusu yazarlar, Âkif’in bu İslam âlimlerinin etkisinde kaldığını ve onların düşüncelerini kendi diline çevirerek toplumu haberdar ettiğini ileri sürmüşlerdir.

Yukarıdaki yazarların bu görüşlerine karşın Sezai Karakoç, Âkif’in, bu İslam düşünürlerinin etkisinde kaldığını düşünenlerin mübalağa ettiğini, ayrıca onun bu düşünürlerin Türkiye’deki bir temsilcisi veya bir şairi olarak gösterilmesinin de doğru olmadığını belirtmiştir. Çünkü Karakoç, Türkiye’deki İslâm düşüncesinin zemini ile diğer ülkelerdeki zeminin farklı şartlarda oluştuğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca onlardan tercümeler yapmasını, çağdaş İslâm düşüncesiyle yerli İslâm düşüncesi arasında bir köprü kurmak istemesine bağlamıştır. Yoksa Karakoç bu İslâm düşünürlerine ait tezlerin, Âkif’in şiir ve düşüncelerinde izini bulmanın mümkün olmayacağını, aynı düşüncelere sahip olması bakımından Âkif’in bu İslâm düşünürleriyle sadece parelel olduğunu söylemiştir.341 Böylelikle Âkif’in bu İslam düşünürlerinden etkilenip etkilenmediği, onların Türkiye’deki bir temsilcisi olup olmadığı yazarlar arasında bir tartışma konusu olmuş, bunun sonucunda da ortak bir kanaate varılamadığı tespit edilmiştir.

Birçok yazarın Âkif’i bu üç fikir cereyanından İslamcılık adı altında konumlandırdıkları tespit edilmiştir. Kimileri bu değerlendirmeyi doğru bulmuş, kimileri bu durumu eleştirmiş, kimileri de İslamcılık değil “İslamlaşmak” kelimesinin kullanılmasının daha doğru olduğunu savunmuştur. Diğer yandan

339 Mehmed Doğan, a.g.e., s. 24. 340 Metin Önal Mengüşoğlu, a.g.e., s. 12. 341 Sezai Karakoç, a.g.e., s. 23.

Âkif’in İslamcılık hareketinin en önemli isimleri Cemâleddin Afganî, Muhammed Abduh ve Abdürreşid İbrahim’den etkilendiğini düşünenler olmuştur. Fakat birileri de bu durumun mübalağa edildiğini, böyle düşünülmesinin yanlış olduğunu iddia etmişlerdir. Bu nedenle yazarların bu konuda kendi aralarında bir ihtilafa düştükleri ve ortak bir fikirde uzlaşamadıkları görülmüştür.