• Sonuç bulunamadı

Meclisi Mebusan’ın Dağıtılması Üzerine Ankara’da Türkiye Büyük Millet

A. MONDROS MÜTAKERESİ’NİN İMZALANMASI ÜZERİNE YAŞANAN

I. BÖLÜM

1.1.8. Meclisi Mebusan’ın Dağıtılması Üzerine Ankara’da Türkiye Büyük Millet

1.1.8. Meclisi Mebusan’ın Dağıtılması Üzerine Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması

15 Mart’ta İstanbul’daki İtilaf kuvvetleri 150 Türk aydını yakalatmış ve ertesi günde şehir fiilen ve resmen işgale maruz kalmıştır. İstanbul’un işgalini, Mustafa Kemal

Paşa’nın Anadolu’da kuvvetlenmesi sonucunda bir baskı ve müeyyide şeklinde de görmek mümkündür49. Bu işgal hareketi üzerine 16 Mart 1920’de Mustafa Kemal bütün vilayetlere ve kumandanlıklara ve Müdafaayı Hukuk Cemiyetine çektiği telgrafla: “İngilizler İstanbul’daki hükümet müesseselerini zorla işgal etmiş ve telgrafhaneleri ele geçirerek Anadolu ile payitahtın haberleşmesini kesmişlerdir. Bu

48

Sakin, a.g.e., s. 110,115-116.

vaziyet karşısında milletle müştereken Heyeti Temsiliye tarafından yapılacak bilumum mesaide şimdiye kadar her vesile ile ispatı hamiyet eylemiş bulunan büyük ve küçük tekmil telgraf memurlarının yardımları” bekler demiştir. Yine Mustafa Kemal, İstanbul’un işgali şekli ve mahiyeti itibarıyla Osmanlı Devleti’nin varlığını yok saymak ve millete esaret altında yaşamayı emri vakti olarak kabul ettirmek amacını taşımıştır. Çünkü İstanbul’da doğrudan doğruya devlet kuvvetlerine el konulmuştur. Şöyle ki: “Öncelikle Meclisi Mebusan zorla basılarak milletvekilleri ele geçirilmiş ve sürgüne gönderilmiştir. Şu halde yasal bir uygulama yoktur”. Sözleriyle bunun kabul edilemez olduğunu vurgulamak istemiştir50

.

İstanbul’un işgal meselesi 16 Mart sabahı Ankara bildirilmiştir. Bunun üzerine Heyeti Temsiliye tarafından büyük devletler nezdinde protesto edildikten başka, Mustafa Kemal Heyeti Temsiliye adına vilayetlere müstakil livalara ve Kolordu kumandanlarına bir tebliğ göndermiştir. Mebusan Meclisi görevine devama imkan göremediğinden 18 Mart’ta durumu hükümete de resmen bildirerek dağıtılmıştır. Bu durumda devlet merkezinin korunmasını, milletin istiklalini, devletin kurtuluşunu sağlayacak tedbirleri düşünüp, görüşüp, uygulamak üzere millet tarafından “salahiyet-i fevkaladey“salahiyet-i ha“salahiyet-iz” b“salahiyet-ir mecl“salahiyet-is“salahiyet-in Ankara’da toplanması zorunlu olmuştur. Bu mecl“salahiyet-is Ankara’ya kaçıp gelebilen üyeler dışında, yeni seçimler sonucunda üye sıfatını kazananlardan oluşacaktır. İstanbul’un işgali ve meclisin dağıtılması aslında Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına bir sebep teşkil etmiştir. Zira ülkede meşru bir meclis varken, yeni bir meclisin açılması düşünülemezdi. Mustafa Kemal bu harekete meşruluk aramaktaydı. Bu sebepten O, İstanbul’da meclis varken yeni bir meclis açma düşüncesini hiçbir zaman açığa vurmamıştır. Ayrıca Mustafa Kemal bütün Milli Mücadele boyunca vatandaşlarının o zamanki duygularına, değer hükümlerine kutsal bildiği, benimsediği şeylere sadakat göstermesi ve bunlara karşı bir davranış içerisinde bulunmaması başarısının en büyük etkenlerinden biri olmuştur51

.

Yeni seçilen ve İstanbul’dan gelebilen mebusların katılımıyla, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da ilk toplantısını yapmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kalıcılığı ve devrimci niteliği, Mustafa Kemal Paşa’nın vermiş olduğu önergenin kabul edilmesiyle ilk andan itibaren belirmiştir. Meclis Başkanı seçilen Mustafa Kemal Paşa’nın kabul gören önergesi şu şekildedir:

50

Sakin, a.g.e., s. 169.

Hükümet Kurmak zorunludur.

Geçici olduğu bildirilerek bir hükümet başkanı tanımak, ya da bir padişah vekili ortaya çıkarmak uygun değildir.

Mecliste beliren ulusal iradenin yurdun yazgısına doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.

Padişah ve Halife baskı ve zordan kurtarıldığı zaman, Meclis’in koyacağı yasal kurallar uyarınca durumunu alır52

.

Önergeye bakıldığında; birinci madde hükümet kurulmasının zorunlu olduğunun belirtilmesi, İstanbul Hükümeti’nin yok sayıldığını ve yeni bir devletin kurulduğunu göstermesi açısından önemlidir. İkinci maddede Meclis’in kalıcılığına işaret edilirken, üçüncü maddede ülkenin kaderini sadece Meclis’in belirleyeceği ortaya konulmuştur. Ayrıca Saltanat ve Hilafete de halk üzerindeki etkisini Mustafa Kemal Paşa, çok iyi bildiğinden açıkça tavır almayarak yeni meclis içerisinde belirlenecek esaslar doğrultusunda Saltanat ve Halifenin de yerini alabileceğini göstermiştir. En önemlisi de Meclis’in kendisinin üstünde her hangi bir gücün varlığını kabul etmemesidir. Mustafa Kemal Paşa’nın Saltanat ve Hilafet ile ilgili böyle bir tutum içerisine bulunmasının nedeni de o dönemde ülkenin içerisinde bulunduğu durum olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında sunduğu önergeye bir bütün olarak yaklaştığımızda Ankara’da yeni bir Türk Devletinin temellerinin atıldığını söyleyebiliriz.

Birinci TBMM, daha ilk günden itibaren kendisini kurucu bir Meclis olarak görmüş, yeni bir devlet kurmanın bütün gereklerini adım adım gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda 25 Nisan’da altı kişilik Geçici İcra Heyeti, 3 Mayıs 1920’de 11 kişilik “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” kurulmuştur. Bu arada 30 Nisan’da Avrupalı devletlere Meclis’in açılışı duyurulurken, İstanbul Hükümeti’nin yaptığı ve yapacağı anlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tanınmayacağını bildirmiştir53

.

52

Atatürk, a.g.e., C. II, s. 438-439. 53 Atatürk, a.g.e., C. II, s. 439-442.

Mustafa Kemal’in “milli hakimiyet” konusundaki görüşlerini, Meclis’in açılışı ile ilgili konuşmasında bir kere daha net olarak görebiliriz. 23 Nisan 1920’de meclisin açılış konuşmasında: “Hakimiyeti Milliye’nin her şeyden evvel tecellisi maksadıyla meclisi aliniz toplanmıştır. Artık meclisi aliniz üstünde bir güç yoktur. ” Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilatı Esasiye Kanunu adıyla kabul edilen 1921 Anayasası ile artık cumhuriyete doğru gidişin açık delilleri dile getirilmiştir. 1921 Anayasası dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğu yerine, yeni bir devletin kuruluşunu hukuki yönden belirtmiş ve ortaya koymuştur. Milli hakimiyeti hakim kılan ve vatanın kaderine milli hakimiyetin temsilcisi Büyük Millet Meclisi’nin el koymasını mümkün kılan ve onun meşruluğunu da tanıtan bir işlem olmuştur54

.

1.2. FRANSIZLARIN ÇUKUROVA YÖRESİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN