• Sonuç bulunamadı

HASTALAR

Bu çalışmaya, Aralık 2006- Aralık 2007 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji kliniği yoğun bakım ünitesine akut ST elevasyonlu MI tanısı nedeni ile yatırılan toplam 108 hasta alındı. Akut miyokard infarktüsü tanısı biyokimyasal belirteçlerle doğrulandı. Hastaların 76 tanesine trombolitik tedavi, 32 tanesine de PTCA uygulandı. Reperfüzyon yöntemi, hasta tercihi, girişimsel müdahaleler için gerekli şartların mevcudiyeti gibi durumlar değerlendirilerek tespit edildi.

Çalışmaya alınma kriterleri

İlk kez ST segment elevasyonu miyokard infarktüsü nedeni ile kliniğimize yatırılan tüm hastalar

Miyokar İnfarktüsü tanısı aşağıdaki üç kriterden en az ikisini kapsayan hastalara konmuştur: 1) 30 dakikadan uzun süren göğüs ağrısı,

2) CKMB düzeylerindeki yükseliş ve düşüş 3) Karekteristik EKG bulguları olanlardır.

Çalışmaya alınmama kriterleri - Daha önce MI geçirenler

- Kardiyojenik şok tablosu gelişen hastalar - Kronik böbrek yetmezliği olan hastalar - Kronik karaciğer yetersizliği olanlar

- Anlamlı derecede kapak darlığı veya yetersizliğine sahip olanlar

- Kararsız anjina pektoris ve Non-ST segment elevasyonlu miyokard infarktüsü nedeni ile yatırılan hastalar

Kan alınma Tekniği

Kan örnekleri, akut ST elevasyonlu Mİ tanısıyla koroner yoğun bakım ünitesine yatırılan tüm hastalardan işlem öncesi alındı. Genetik analiz için, alınan kan örnekleri tam kan tübünde genetik laboratuarına gönderildi. Kreatin-kinaz (miyokardiyal fraksiyonu) 24 saat içinde 6’ar saat ara ile toplam 4 kez bakıldı. Ayrıca Total Kolesterol, TG, LDL-kolesterol, HDL- kolesterol, troponin, Hb, ve Htc ölçümleri için kan örnekleri alındı.

Elekrokardiyografi

Çalışmaya alınan tüm hastalardan, işlem öncesi (trombolitik veya Primer PTKA), işlemden hemen sonra, 1.saat ve 5.saatte standart 12 derivasyonlu yüzey EKG örnekleri alınıp saklandı. Bazal EKG’de en yüksek derivasyondaki ST segment yükselmesi temel alınıp takipler bu derivasyona göre yapıldı. ST segment ölçümü J noktasından 20 milisaniye sonraki kısım temel alınarak ölçüldü. ST segment elevasyonu rezolusyonu, reperfüzyon tedavi öncesine göre işlem sonrası ST segmentindeki çökme miktarı (yüzde oranı ile) komplet ( > %70), parsiyel (%30 ile %70 arası) veya rezolusyon olmayan ( <%30) şeklinde sınıflandırıldı.

Trombolitik

Hastanın mevcut klinik durumuna göre trombolitik tedavi kararı verilen hastalara aşağıdaki t-PA protokolu uygunlandı. İlk önce 15 mg iv bolusu takiben 0.75 mg/kg (maksimum 50 mg) 30 dakikada i.v. kalan kısmı da 60 dakikada gidecek şekilde 0.50 mg/kg (maksimum 35 mg) uygulandı. Aynı anda 5000 Ü Heparin bolus takiben saatte 1000 Ü gidecek şekilde İV heparin infüzyonu 48 saat uygulandı.

Ekokardiyografi

Tüm hastalar ilk 24-72 saat içinde ayrıntılı ekokardiyografi tetkiki ile değerlendirildi. Hewlet-Packard Cardiac Imagıng System ( Agilent Sonos 4500, Androver, MA ) ekokardiyografi cihazı ile 3.5 MHz’lik transduser kullanıldı. Tüm ölçümler Amerikan Ekokardiyografi Cemiyetinin önerdiği kriterler gözönünde bulundurularak, parasternal uzun eksen, parasternal kısa eksen ve apikal 4 boşluk pencereden alındı

Sineanjiyografi

Hastalar standart pozlarda Philips marka anjiografi cihazıyla koroner anjiografi yapıldı. Hastalara sağ veya sol femoral yaklaşımla, Judkins tekniği ile 6F kateterler kullanılarak selektif koroner anjiografi yapıldı. Opak madde olarak lopromide (Ultravist-370) veya Iohexol (Omnipaque 350 mg/ml) kullanıldı. Koroner arterler sağ oblik ,sol oblik ve anterior-posterior pozisyonlarda kranyal ve kaudal açılarla görüntülendi.

Tüm hastalara işlem sonrası kontrast maddenin infarktüsle ilgili arterde görünümü tanımlamak için de TIMI sınıflaması kullanıldı. TIMI 0; akım infarktüsle ilgili arterin total oklüzyonu, TIMI 1; akım kontrast maddenin tıkanıklığın distaline belli belirsiz geçmesini, TIMI 2; akım kontrast maddenin bütün distal yatağı doldurmasına rağmen perfüzyonun normal artere göre geç olmasını, TIMI 3; akım ise bütün distal yatağın normal doluşu ve perfüzyonu olarak değerlendirildi.

GENOTİP BELİRLENMESİ

Çalışmamıza D.Ü.Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniğine Akut ST Elevasyonlu Mİ ile başvuran ve numuneler Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı Genetik Tanı laboratuvarına gönderilmiş bulunan 108 hasta alındı. Genomik DNA ekstraksiyonu standart DNA ekstraksiyon metodu ile yapıldı (Miller ve ark,1988). Faktör XIII Val34Leu polimorfizmi genotiplendirmesi polimeraz zincir reaksiyonu (PCR:Polymerase chain reaction) analiz yöntemi ile yapıldı. PCR ile amplifiye edilen genomik DNA, RFLP (restriksiyon fragment length polymorphism:parça uzunluk polimorfizmi) analizine tabii tutulmuştur.

PCR analizi için kullandığımız primerler (Hançer ve ark,2006) ; F:5’-ACT TTC AGG ACC GCC TTT GGA GGC -3’ ve R’ 5’-GTT GAC GCC CCG GGG CAC CG 3’ şeklindedir. DNA örneklerinden Faktör XIII gen bölgesinin çoğaltılması için 50 ml’lik hacimde PCR karışımı hazırlandı.Karışım her bir örnek için 5 ml 10*taq polimeraz tamponu, 5 ml 2mM’lık dNTP karışımı, 3 ml 25 mM’lık MgCl2, 0,5 ml 5gmol’luk her bir primer , 0,5 ml taq polimeraz enzimi ve 33,5 ml bidistile H2O içerecek şekilde hazırlandı. Karışıma daha sonra yaklaşık olarak 2 ml (100-150ng) DNA eklendi. Buharlaşmanın önlenmesi için her bir PCR karışımının üzerine 50 ml mineral yağ damlatılarak Techne Cyclogene Thermal Cycler’da amplifikasyonları yapıldı. PCR amplifikasyon koşulları, 95 santigrad derecede 5 dakika denatürasyon 1 döngü için , bunu takiben 95 santgrad derecede 1 dakika denatürasyon, 55 santigrad derecede bir dakika bağlanma, 72 santigrad derecede 1 dakika uzama olacak şekilde 40 döngü için ve 72 santigrad derecede 5 dakikalık final uzama şeklinde gerçekleştirildi. PCR sonrası amplifikasyonun incelenmesi için örnekler %3’lük agaroz jel elektroforezinde yürütülüp ethidium bromide boyası ile boyandıktan sonra polaroid kamera ile ultra viyole ışık altında fotoğrafları çekildi. Elektroforez sonucu elde edilen PCR ürünü 114 bazçifti (bp) olarak tespit edildi.RFLP için her bir PCR örneği HinGI restriksiyon enzimi ile inkübasyona tabii tutuldu. İnkübasyon sonucu örneklerin ethidium bromide ile boyanmış %3’lük agaroz jelde yürütülmelerinden sonra normal:yabancıl (wild) tip için 94 bp’lik fragment , heterozigot tip için 114 ve 94 bp’lik fragmentler ve homozigot mutant tip için 114 bp’lik fragment gözlendi.

İSTATİSTİKSEL ANALİZ

Veriler, ortalama

±

standart sapma, toplam ve yüzde olarak belirtildi. Faktör XIII gen polimorfizmi ile koroner arter hastalığı risk faktörleri ve uygulanan tedavinin klinik anjiyografik sonuçlarını değerlendirmek için kalitatif veriler nonparametrik testlerden chi-

square testi ve kantitatif veriler parametrik testlerden tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile değerlendirildi. İstatistiksel analiz için SPSS 10.0 istatistik programı kullanıldı. 0,05’ten küçük p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

SONUÇLAR

Çalışmaya alınan 108 hastanın 87’si (%80) erkek ve 21’i (%20) bayan idi. Bu hastaların toplam 13’ünde (%12) DM, 27’sinde (%25) HT, 56’ında (%52) sigara içme öyküsü ve 11’inde (%11) aile anamnezi mevcuttu. Ancak faktör XIII gen polimorfizm analiz sonuçlarına göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Enfarkt lokalizasyonu açısından hastaların 49’ı (%45) Anterior Mİ ve 59’u (%55) inferior Mİ idi. Ayrıca hastaların 76’sı (%70) trombolitik tedavi ve 32’sine (%30) primer PTKA uygulandı. Primer PTKA uygulanan hastaların tümüne koroner stent yerleştirildi. Faktör XIII genotipine göre hastaların genel özellikleri tablolarda gösterilmektedir (şekil 4,5 ve tablo 1).

Çalışmaya alınan tüm hastalara faktörXIII gen polimorfizmi yapıldı. Akut Mİ’li hastaların faktör XIII gen polimorfizm analiz sonuçlarına göre 67 hasta (%62) Val/Val genotipe (normal) , 37 hasta (%34) Val/Leu genotipe (heterozigot) ve 4 hasta (%4) Leu/Leu genotipe ( homozigot) sahip idi (şekil 6). Ayrıca 45 yaşından önce Mİ geçiren toplam 16 hastanın 11’i (%68,7) Val/Val genotip, 5’i (%31,3) Val/Leu genotipe sahip olup Leu/Leu genotipine sahip hasta yoktu.

Şekil 4:Faktör XIII genotipine göre risk faktör dağılımı ( % )

0 10 20 30 40 50 60 HT DM Sigara Aile anamnezi Val/Val Val/Leu Leu/Leu

Şekil 5:Faktör XIII genotipine göre tedavi dağılımı ( % ) 0 10 20 30 40 50 60 70 80

Val/Val Val/Leu Leu/Leu

Trombolitik Primer PTKA

Tablo 1: Faktör XIII genotipine göre hastaların genel özellikleri

Val/Val

Val/Leu

Leu/leu

p

Yaş (yıl) 57,9±10 57,3±10 53±5,4 AD Cinsiyet(K/E) 9/58 10/27 2/2 AD DM 7 (%10) 5 (%13) 1 (%25) AD HT 13 (%19) 12 (%32) 2 (%50) AD Sigara 38 (%56) 16 (%43) 2 (%50) AD Aile Anamnezi 7 (%10) 4 (%10) 0 AD Glukoz (mg/dL) 167,6±8,3 165,7±67 218,5±98 AD Hb (g/dL) 13,9±1,3 14,1±1,2 13,8±1 AD LDL (mg/dL) 115,4±32 118±30 126,5±21 AD Peak CKMB (U/L) 367,9±173 383,3±172 259,5±158 AD EF (%) 46,9±9,5 47,1±7,2 54,7±6,0 AD Mİ Lokalizasyonu Anterior İnferior 27 (%40) 40 (%60) 21 (%57) 16 (%43) 1 (%25) 3 (%75) AD Reperfüzyon tdv Trombolitik Primer PTKA 50 (%75) 17 (%17) 24 (%65) 13 (%35) 2 (%50) 2 (%50) AD

(K;kadın E;erkek HT;hipertansiyon DM;diyabetus mellitus EF;ejeksiyon fraksiyonu)

Şekil 6:Faktör XIII genotipn göre dağılım Hasta sayısı (%) 0 10 20 30 40 50 60 70

Val/Val Val/Leu Leu/Leu

Hasta sayısı (%)

Takipler sırasında 2 hastada ölüm, 3 hastada VT ve 1 hastada da reinfarktüs gelişti. . Kaybedilen iki hastada da Val/Leu genotipine, reinfarktüs gelişen hastada Val/Val genotipine ve VT gelişen 3 hastada da Val/Leu genotipine sahip olduğu görüldü.

Anterior Mİ’li hastaların 27’si (%40) Val/Val genotipi, 21’i (%57) Val/Leu genotipi ve 1 hasta (%25) Leu/Leu genotipine sahip idi. İnferior Mİ’li hastaların 40’ı (%60) Val/Val genotipi , 16’sı (%43) Val/Leu genotip ve 3 hasta (%75) Leu/Leu genotipine sahip idi. Mİ lokalizasyonu açısından Val/Val genotipe sahip hasta oranı fazla olmasına rağmen gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.

Faktör XIII genotipin analizine göre hastaların bazal, birinci ve beşinci saat STR ve işlem sonrası TIMI akımları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Ancak Leu/Leu genotipine sahip hastaların işlem sonu TIMI akım, ejeksiyon fraksiyonu (EF) ve STR oranları daha iyi olmasına rağmen gruplar arasında fark istatistiksel anlamlığa ulaşmadı. Bunun tersine Val/Leu genotipindeki hastaların TIMI akımı ve STR oranları istatistiksel olarak anlamlı olmasa da daha kötü olduğu görüldü (Tablo2).

Tablo 2: Faktör XIII genotipine göre tüm hastaların anjiyografik ve elektrokardiyografik özellikleri

Val/Val Val/Leu Leu/Leu P

Lezyon sayısı 1,7±0,8 1,5±0,8 2,0±0,8 AD STR bazal 52,2±23,8 48,2±22 54,7±29 AD STR 1.saat 59,9±24 53,3±23 65,2±18 AD STR 5.saat 68,6±22 59,3±22 69,0±19 AD İşlem Sonrası TIMI Akımı 2,5±0,7 2,3±0,7 3,0±0 AD

Trombolitik tedavi uygulanan hastalarda Faktör XIII genotipine göre analiz edildiğinde, EF, TIMI akımı, bazal, birinci ve beşinci saat STR açısından gruplar arasında istatistiksel bir fark yoktu. Ancak Val/Val genotipine sahip hastalarda bazal, birinci ve beşinci saat STR oranları daha iyi olduğu görüldü. Bununla birlikte Leu/Leu genotipine sahip hastalarda bazal ve birinci saat STR oranı daha kötüydü (Tablo3).

Tablo 3: Trombolitik tedavi alan hastaların Faktör XIII genotipine göre özellikleri

Primer PTKA uygulanan hastalarda, Faktör XIII genotipine göre EF, TIMI akımı, bazal, birinci ve beşinci saat STR oranları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir

Val/Val Val/Leu Leu/Leu p

STR bazal 49,0±24 44,0±21 31,0±12 AD STR 1.saat 57,0±25 52,3±22 50,5±0,7 AD STR 5.saat 66,7±23 58,2±22 65,5±21 AD İşlem Sonrası TIMI Akımı 2,4±0,7 2,1±0,7 3,0±0 AD EF 45,9±10 45,1±6 55,0±7 AD

fark yoktu. Ancak Leu/Leu genotipine sahip hastalarda EF, TIMI akımı, bazal ve birinci saat STR oranları daha iyiydi. Val/Leu genotipine sahip hastaların TIMI akımı ve STR oranları daha kötüydü (Tablo4).

Tablo 4: Primer PTKA yapılan hastaların Faktör XIII genotipine göre özellikleri

Trombolitik alan hastalardan 26’sı ve Primer PTKA alan hastalardan ise 15’i olmak üzere toplam 41 hasta Lösin aleli taşıyordu. Lösin aleli taşıyanlarda TIMI akımı, bazal, birinci ve beşinci saat STR oranları daha kötü olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (Tablo 5,6,7).

Tablo 5: Lösin aleli taşıyan taşımayanların göre Faktör XIII genotipine göre karşılaştırılması

Val/Val (n:67) Val/Leu, Leu/leu (n:41)

p

İşlem sonrası TIMI akımı 2,55±0,7 2,39±0,7 AD STR bazal 52,2±23 48,8±22 AD STR 1.saat 59,9±24 54,9±22 AD STR 5.saat 68,6±22 60,2±22 AD EF 46,9±9 47,9±7 AD

Val/Val Val/Leu Leu/Leu p

STR bazal 61,7±19 55,8±23 78,5±12 AD STR 1.saat 68,4±19 56,5±24 80,0±14 AD STR 5.saat 74,4±20 61,3±23 71,5±24 AD İşlem Sonrası TIMI Akımı 2,8±0,3 2,6±0,6 3,0±0 AD EF 49,7±7 51,0±6 54,5±7 AD

Tablo 6:Lösin alleli taşıyıp taşımamasına göre Trombolitik tedavi verilen hastaların özellikleri

Val/Val (n:50) Val/Leu, Leu/Leu (n:26)

p

İşlem sonrası TIMI akımı 2,4±0,7 2,1±0,7 AD STR bazal 49,0±24 43,0±20 AD STR 1.saat 57,0±25 52,1±21 AD STR 5.saat 66,7±23 58,8±21 AD EF 45,9±10 45,9±7 AD

Tablo 7:Lösin alleli taşıyıp taşımamasına göre Primer PTKA yapılan hastaların özellikleri

Val/Val (n:17) Val/Leu, Leu/Leu (n:15)

p

İşlem sonrası TIMI akımı 2,8±0 2,7±0 AD STR bazal 61,7±19 58,8±23 AD STR 1.saat 68,4±19 59,6±24 AD STR 5.saat 74,4±20 62,8±23 AD EF 49,7±7 51,5±6 AD

TARTIŞMA

Bu çalışma da 67 hasta (%62) Val/Val genotipe, 37 hasta (%34) Val/Leu genotipe ve 4 hasta (%4) Leu/Leu genotipe sahip idi. Faktör XIII genotipin analizine göre hastaların bazal, birinci ve beşinci saat STR ve işlem sonrası TIMI akımları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Ancak Leu/Leu genotipine sahip hastaların işlem sonu TIMI akımı, ejeksiyon fraksiyonu (EF) ve STR oranları daha iyi olmasına rağmen Val/Leu genotipindeki hastaların TIMI akımı ve STR oranları daha kötü olduğu görüldü.Çalışmamızda Lösin allel oranını %38 idi. Lösin aleli taşıyanlarda TIMI akımı, bazal, birinci ve beşinci saat STR oranları daha kötü olmasına rağmen istatistiksel anlamlığa ulaşmadı.

Aterojenik ve trombojenik risk faktörleri örneğin hiperkolesterolemi, HT, DM, infeksiyonlar ve sigara koroner arter hastalığın gelişmesinde önemli rol oynarlar. Genetik faktörlerin koroner arter hastalığın gelişimindeki rolü belirsizdir ve daha çok genç hastalarda oluşan Mİ ile ilişkilendirilir. Miyokardial hasar ve iskemide koroner arterin tıkanmasının nedeni plağın rüptüründen sonra oluşan trombüs sebebiyledir. Trombüsün sağlamlaşmasında ve trombolitiklere cevabında fibrin önemli bir rol oynar. Faktör XIII aterosklerotik plağın rüptüründen sonraki aşamasında koagülasyonda rol oynayan hemostatik bir faktördür. Kalsiyum ve trombin tarafından aktive edilir. Aktive olmuş Faktör XIII fibrin monomerleri arasına bağlanır ve plazmine karşı fibrin rezistansını artırır. Faktör XIII Val34Leu polimorfizmi önemli bir etnik heterojeniteye sahiptir. Lösin allel insidansı batılı ülkelerde oldukça yüksektir fakat Asya populasyonunda nadirdir. Bizim çalışmamızda ise lösin allel sıklığı %38 civarındadır. Faktör XIII gen polimorfizmi ile koroner arter hastalığı arasında ilişkili olabileceği ve bu polimorfizm etnik ve bölgesel heterojeniteye sahip olduğu çalışmalarda gösterilmiştir.

Francisco ve arkadaşları Mİ’li hastalarda yaptıkları çalışmada faktör XIII gen polimorfizmin tüm populasyondaki sıklığı Val/Val genotipinde %68, Val/Leu genotipinde %32,8 ve Leu/Leu genotipinde ise %13 olduğu gösterilmiş. Akdeniz populasyondaki oranlar ise %65’i Val/Val genotip, %30,9’ı Val/Leu genotip ve %4,1’i Leu/Leu genotipindeydi(173).Bizim çalışmada ise %62’si Val/Val genotip, %34’ü Val/Leu genotip ve %4’ü Leu/Leu genotipindedir. Ayrıca aynı çalışmada Akdeniz populasyonunda Lösin alleli oranını % 35 bulmuştur. Çalışmamızda ise Lösin allel oranını %38 idi. Bizim çalışmamızdaki oranlar kıyaslandığında, Akdeniz populasyondaki oranlar ile benzerlik göstermektedir.

Faktör XIII Val34Leu gen polimorfizmin fibrinolitik ilaçların etkilerini sınırlayabilir. Özellikle Leu alleli taşıyıcılarında trombin ile faktör XIII aktivasyonunda artış olmaktadır. Bu durum fibrin pıhtısının çapraz bağ direnci ve yapısını etkilemektedir(174). Francisco ve arkadaşlarının çalışmalarında Val/Val genotipine sahip hastalarda trombolitik tedavinin etkinliği iyi, Lösin alleli taşıyanlarda ise trombolitik tedavinin etkinliğinin kötü olduğu yönündeydi. Bizim çalışmamızda da Val/Val genotipine sahip hastaların TIMI akımı ve STR oranları iyi, Lösin alleli taşıyanlarda ise TIMI akımı ve STR oranları kötü idi.Bu yönüyle de çalışmamıza benzerlik göstermektedir.

Akdeniz popülasyonunda yapılmış bir çalışmada Faktör XIII Lösin polimorfizmin kardiyoprotektif rolünün olmadığı yönündeydi. Leu/Leu genotipine sahip olanlarda 45 yaşından önce Mİ geçirme oranı fazla bulunmuştur. Çalışmamızda 45 yaşından önce Mİ geçiren Leu/Leu genotipine sahip hasta olmadığından kıyaslama yapılamamaktadır.

Başka bir çalışmada Faktör XIII polimorfizmine sahip olanların Mİ’ye karşı koruyucu olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Lösin alleli taşıyanlarda kardiyovasküler risk oranı daha düşük bulmuştur(165). Bu sonucu çalışmamız ile karşılaştırdığımızda benzerlik göstermemektedir. Çalışmamızda Lösin aleli taşıyanların sonuçları daha kötü idi. Benzer bir çalışmada ise Undas ve arkadaşları, Aspirin ile Faktör XIII inhibisyon oranı Lösin alleli taşıyıcılarında daha fazla bulmuşlar. Bizim çalışmamızdaki hastaların çoğu Aspirin ve Klopidogrel almasına rağmen Lösin alleli taşıyan hastaların TIMI akımı ve STR oranları daha kötü idi. Bu yönüyle çalışmamızla çelişmektedir.

Köhler ve arkadaşları Lösin alleli insidansı akut koroner sendrom hastalarında %32 idi. Bu genotipi taşıyanların akut koroner sendromuna karşı koruyucu bir etki olduğu yönündedir. Bizim çalışmamızda Lösin allel oranı %38 idi. Kontrol hastamızın olmayışı ve gerçek populasyona göre oranı bilinmediğinden gerçekten Lösin allelinin koruyucu etkisinin olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca çalışmamızda hasta sayısının yüksek tutulamaması sebebiyle gruplar arasında fark olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı olmayışına bağlı olabilir.

Çalışmaların sonuçları Mİ’nin gelişmesinde faktör XIII Val34Leu polimorfizmin rolü tartışmalı olduğu yönündedir. Faktör XIII Val34Leu nin koagülasyon proçesinin patofizyolojisi ve trombotik bozukluk üzerine rolünü tanımlamak için biçok çalışmaya ihtiyaç vardır.

ÖZET

Akut miyokard infarktüslü hastalarda faktör XIII Valine34Leucin gen polimorfizmin elektrokardiyografik ve anjiyografik parametreler üzerine etkilerini araştırmak için planlandı.

Çalışma kriterine uyan koroner yoğun bakım ünitesinde takip edilen 21 bayan ve 87 erkek olmak üzere toplam 108 hastadan oluşmaktadır. Hastalar fibrinolitik ve primer PTKA ile tedavi edildiler. Tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi anjiyografik olarak TIMI akımı ve elektrokardiyografik olarak seri EKG çekimi (STR) ile yapıldı.

Hastaların 67’si (% 62) Val/Val genotip, 37’si (% 34) Val/Leu genotip ve 4’ü (% 4) Leu/Leu genotipine sahip idi. Valin ve Lösin allel sıklığı sırasıyla % 62 ve % 38 idi. Bütün gruptaki hastalar karşılaştırıldığında Val/Leu genotipindeki hastaların TIMI akımı ve STR oranları daha düşüktü. Bununla beraber fibrinolitik tedavi alan grupta Leu/Leu genotipindeki hastaların bazal ve birinci saat STR oranları daha düşüktü. Ayrıca gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı olmamasına rağmen, Val/Val genotipi ile karşılaştırıldğında Lösin allel taşıyıcılarında fibrinolizin etkinliği daha düşük idi.

Sonuç olarak Akut Mİ’li hastalarda Lösin allel taşıyanların anjiyografik ve elektrokardiyografik parametreler üzerinde tedavinin etkinliğinin daha düşük olduğu bulundu.

SUMMARY

The aim of this study was to evaluate affects of factor XIII valine 34 Leucine gen polymorphism on the electrocardiyographic and angiographic parameters in the acute myocardial ınfarction.

We genotyped this polymorphism in 108 consecutive patients ( 21 females, 87 males). They were treated with fibrinolytic drug ( t-PA) and primary PTCA. The efficacy of the therapy was evaluated by serial electrocardiyograms, STR, and thrombolysis in myocardial infarction (TIMI) flow.

In the study group, 67 (62 %) patients had Val/Val genotypes, 37 (34 %) patients had Val/Leu genotypes and 4 (4 %) patients had Leu/Leu genotypes. Allele rates of Valine and Leucine were 62 % and 38 %, respectively. Val/Leu genotypes was lower rates of TIMI flow and STR in all patients. Moreover, İn the fibrinolytic group, Leu/Leu genotype was lower rates of baseline and first hour STR. Although there were no statistically significant differences between groups, the Leucine allel carriers displayed less efficient fibrinolysis then carriers Val/Val genotype.

As a result, in the acute myocardial infarction, it is indicated that the leucine carriers had lower efficacy of therapy on the electrocardiographic and angiographic parameters.

KAYNAKLAR

1. Falk E, Fuster V. Atherogenesis and its Determinants. In: Fuster V, Alexander RW, O’Rourke RA, editors. Hurst’s The Heart. 10th ed. USA. International Edition McGraw-Hill Medical Publishing Division; 2001. Ch35, p. 1065-1093.

2. Hansson G, Nilsson J. Pathogenesis of atherosclerosis. In: Crawford MH, DiMarco JP, Paulus WJ, editors. Cardiology 1st ed. USA. Elsevier Science Limited;2001. p. 1.1. 1-12 3.Tamminen M, Mottino G, Qiao JH, et al. Ultrastructure of early lipid accumulation in apoE-deficient mice. Arterior Thromb Vasc Biol 1999; 19:847-853

4.Fuster V,Badimon L,Badimon JJ,Chesebro JH.The pathophysiology of coronary artery disease and the acute coronary syndromes.N Engl Med 1992;326:242-250 and 310-318. 5.Libby P.Molecular bases of the acute coronary syndromes.Circulation 1995;91:2844-2850 6.Ambrose JA,Winters SL,Arora RR,et al.Angiographic evolution of coronary artery morphology in unstable angina. J Am Coll Cardiol 1986;7:472-478

7.Little WC,Constantinescu M,Applegate RJ,et al.Can coronary angiography predict the site of a subsequent myocardial infarction in patients with mild to moderate coronary artery disease ? Circulation 1988;1157-1166

8.Chester MR,Chen L,Kaski JC.Angiographic evidence for frequent “silent” plaque disruption in patients with stable angina.J Am Coll Cardiol 1995;428A

9.Webster MWI,Chesebro JH,Smith HC,et al.Myocardial infarction and coronary artery occlusion :A prospective 5-year angiographic study.J Am Coll Cardiol 1990;15:218A

10.Mann JM,Davies MJ.Vulnerable plaque:Relation of characteristics to degree of stenosis in human coronary arteries.Circulation 1996;94:928-931

11.Stary HC,Chandler A,Dinsmore R et al.A definition of advanved types of atherosclerotic lesions and histological classification of atherosclerosis.A report from the Committee on Vasculer Lesions of the Council on Arteriosclerosis,American Heart Association.Circulation 1995;92:1355-13.

12.Napoli C, Glass CK, Witztum JL, et al. İnfluence of maternal hyperchollesteroleamia during pregnancy on progression of early atherosclerotic lesions in childhood: Fate of early Lesions in children(FELIC) study. Lancet 1999; 354:1234-1241.

13.Witztum JL, Palinski W. Are immunological mechanisms relevant for the development of the atherosclerosis(editorial). Clin İmmunopathol 1999; 90:153-156.

15.Ross R. Atherosclerosis:An inflammatory disease.N Engl J Med1999;340:115126 16.Lee RT,Libby P.The unstable atheroma.Arterioscler Thromb Vasc Biol 1997;17:1859- 1867

17.Moreno PR,Bernardi VH, Lopez-Cuellar J,et al.Macrophages,smooth muscle cells and

Benzer Belgeler