• Sonuç bulunamadı

2. MATERYAL VE YÖNTEM

2.1. MATERYAL

Çalışmanın ana materyalini, Düzce ili, Merkez Konuralp beldesi ve onunla yakın etkileşim içinde olan, arkeolojik sit alanları içinde yer alan, Aynalı Köyü ve Düzce Üniversitesi yerleşkesinin bir bölümünün yer aldığı, Nisan 2015 tarihinde Belediye mücavir alan sınırları içine alınan Yörükler köyü oluşturmaktadır (Şekil 2.1). Araştırma alanı 21,27 km2 büyüklüğündedir.

Şekil 2.1.Çalışma alanı (Anonim 2014a).

Konuralp kasabasının antik dönemlerdeki ismi, Melen kenarındaki Prusias anlamında olan Prusias Ad Hypium’dur. Batı Karadeniz' in ayakta kalan tek antik kentidir ve beldenin bilinen tarihi Helenistik döneme kadar uzanmaktadır. Antik Bithynia bölgesinde yer alan, dört yanı sıradağlarla çevrili bir ovanın kuzeyinde, antik adı Hypios olan sıra dağlardan oluşan, küçük bir tepenin güney yamacında kurulmuştur (Zeyrek ve Çelik 2005). Tarihte ilk olarak Hypios olarak adlandırılan kent, doğudan batıya uzanan Melen ve Tabak çaylarının yanında yer almaktadır (Zeyrek ve Çelik 2005, Özlü 2009). Ovanın kuzey sınırlarını oluşturan Kaplandede ve Orhan dağları, Beldeyi sınırlandırmaktadır. Araştırma alanını, Konuralp beldesine ait 7 mahalle; Çiftepınarlar, Murat Demir, Terzialiler, Bayram Gökmen, Kemal Işıldak, Orhangazi, Hüseyin Kıl mahalleleri, Yörükler köyü mücavir alanı ve Aynalı köyü oluşturmaktadır. Yörükler köyü, Çevre ve

36

Şehircilik Bakanlığı’nın onayıyla 13.04.2015 tarihinde, Düzce Belediyesi mücavir alan sınırları içine alınmıştır. Araştırma alanının nüfusu, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), 2014 yılı adrese dayalı kayıt sistemi (ADKNS) verilerine göre 5903 kişidir.

Konuralp; Düzce Merkez İlçeye bağlı bir Beldeyken, tüzel kişiliği 5393 sayılı Belediye Kanunun 11. Maddesine istinaden 2014 mahalli seçimlerinde sona ermiş, 7 mahallesi Düzce Belediyesinin tüzel kişiliğine katılmıştır. Tez çalışmasında, araştırmayı gerçekleştirmek için tablo 2.1 de özellikleri verilen dokümanlar araştırma materyali olarak kullanılmıştır.

Tablo 2.1. Araştırma materyali.

Ölçek Yılı Materyal Niteliği Pafta

1/25 000 1982 Fotogrametrik Harita, Harita Genel Komutanlığı G26a1-2, 1/25 000 1997 Fotogrametrik Harita, Harita genel Komutanlığı G26a1-2

2003.01.15 Quickbird Orthoready. Çözünürlük 60 cm 3 bantlı, 16 bit 2013.04.05 GE1: Orthoready. Çözünürlük 50 cm, 3 bantlı, 16 bit arşiv görüntü. 2014.05.27 PL –PNP: Pleiades. Çözünürlük 50 cm, 3 bantlı, 16 bit arşiv görüntü. 1/1000 2000 2010

2014

Konuralp Belediyesi Hali hazır harita ve imar planları 1/25 000 2008 MTA Jeoloji Haritası

2008 Toprak Haritası UTABİM (Uzaktan Algılama ve Tarım Arazi Bilgi Merkezi) Kocaeli Koruma Kurulu Kararları

Lütfü Şimşek Fotoğraf Arşivi Konuralp Belediyesi Fotoğraf Arşivi Y.Mimar Çoşkun Günal Fotoğraf Arşivi

Araştırma materyali olarak kullanılan fotoğrametrik haritalar, arşiv uydu görüntüleri, imar planları farklı datum ve projeksiyondaki verilerden oluşmaktadır. Çalışmaya başlarken öncelikle bu farklı veriler, WGS84_UTM36N -6’ projeksiyonunda toplanmıştır. Uydu görüntüleri orthorektifiye edilmiştir ve RFC + yer kontrol noktaları ile 1/25 000 ölçekli sayısal yükseklik modeli ile orthorektifikasyonu gerçekleştirilmiştir.

2.1.1.Coğrafi Konum

Düzce, “400 37” ile “410 07” kuzey enlemleri ve “300 49” ile “310 50” doğu boylamları arasında yer alan, 2.593 km2 genişliğinde bir Batı Karadeniz Bölgesi İl’idir. Büyüklüğü Türkiye yüzölçümünün (783.577 km2 ) binde 33’ü kadardır (Anonim 2011b). Doğusunda Zonguldak ve Bolu, güneyinde yine Bolu, batısında ise Sakarya illeri ile komşudur. Kuzeyinde Karadeniz vardır ve kıyı uzunluğu 30 km’dir. Konuralp beldesi, Düzce ovası

37

kuzeydoğu kenarında, ortalama 200 mt rakımlı, kısmen engebeli bir arazi üzerinde kurulmuştur. Düzce-Zonguldak karayolunun üzerinde, ovanın kuzeyinde yer almaktadır.

Şekil 2.2. Düzce-Konuralp haritası (Esri 2015). 2.1.2.Araştırma Alanının Tarihi

Prusias ad Hypium (Kieros, Üsküpü, Kasaba, Konuralp) , Batı Karadeniz Bölgesi’nde Düzce İl’inin 8 km kuzeyinde, Konuralp beldesi sınırları içerisinde, günümüze kadar kalıntıları gelmiş antik kenttir. Antik kentin bilinen tarihi Milattan önce (M.Ö) 3. yüzyıla kadar dayanmakta; kurulmasında ve gelişmesinde, tarıma elverişli Hypios Irmağı’nın etkili olduğu ve ismini buradan aldığı düşünülmektedir. Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada son bulan bir tepenin üzerinde kurulan yerleşim önceleri Hypios daha sonra Kieros olarak anılmaya başlanmıştır (Zeyrek ve Çelik 2005). Kentin topoğrafı özellikleri ve benzer antik kentlerin plan özelliklerine göre bir yamaç (akropol), birde aşağı şehirden oluştuğu düşünülmektedir (Özlü 2009). Kentin Nekropol (ölüler kenti) alanı da Tepecik mevkiindedir (Anonim 2014b).

Herakleia Cumhuriyeti tarihi yazarı Memnon’a (2007) göre, Kral 1. Prusias, Anadolu’nun kuzeybatısında yer alan Bithynia’daki Kieros kentini aldıktan sonra bu kentin adını Prusias olarak değiştirmiştir. Kentin tarihinin ilk kuruluşundan, Roma dönemine kadar uzanan bölümüne ilişkin bilgiler bugün için çok sınırlıdır. Bazı araştırmacılar kentin

38

mitolojik kurucusunun Herakles olabileceğinden söz etmiştir. Domitianus döneminde basılmış, Prusias kent sikkelerinden birinin üzerinde, Grekçe Prusias’ın kurucusu yazısı okunmakta ve ayakta duran bir Herakles betimi görülmektedir. Tarihçi Memnon (2007), Prusias’ın Herakleia’ya bağlı bir koloni kenti olduğunu belgelemiştir. Prusias civarındaki kaçak kazılarda ele geçen çok sayıda eser, Dörner (1952) tarafından, İstanbul’da eski eser ticareti yapan kişilerin elinde görülmüş, bunlar Greko-Pers M.Ö 5-4. Yüzyıl dönemine tarihlenmiştir. Bu buluntular, Kieros’un (Prusias) Herakleia Pontike kolonisi olarak kuruluşundan önce yerleşim yeri olduğunu belgelemektedir (Zeyrek ve Çelik 2005). 2013 yılına kadar bilimsel arkeolojik kazı çalışması yapılmadığından kentin tarihi hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla beldenin faklı mahallelerine yayılmış olan ve toprak üstünde bulunan yazıtlar; Prusias kentinin, sosyal, idari ve dini yapısını anlamak açısından en önemli belge olmaktadır. Epiğrafik belge olarak günümüze ulaşan yaklaşık 200 yazıt bulunmaktadır (Adak 2013).

M.Ö. 74 yılında Romalılar egemenliğine geçen kent, imparatorluk çağında büyük bir gelişme göstermiş ve yapısal zenginliğe kavuşmuştur. Bu dönemde imar faaliyetleri başlamış, büyük yapılar inşa edilmiştir. Tarihi dönemlerde bölgede meydana gelen depremlerden etkilenen Prusias’a ait kalıntılar, bugün Konuralp ismi ile anılan yerleşimin altında kalmıştır. Prusias, Roma döneminde, M.Ö. 72 yılında Cotta tarafından işgal edilen Pompeıus’un kurduğu 12 Kent Birliği içinde yer almıştır. Ele geçen bazı yazıtlarda kentin iç idaresinin özerk, dış siyasetinde Roma’ya bağlı bir kent devleti olarak kaldığı görülmektedir. Prusias halkının en önemli geçim kaynağının sulanabilir, bereketli ova nedeniyle tarım olduğu düşünülmektedir. Hypios ırmağı da (Arriani 2005) taşımacılıkta kullanılarak, ırmağın denize açıldığı yer olan Dia’nın (Akçakoca), antik kentin limanı olduğu düşünülmektedir. Roma imparatorlarının doğuya düzenledikleri seferlerde Prusias’ı da ziyaret ettikleri bilinmektedir (Zeyrek ve Çelik 2005).

M.S. 3. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Roma İmparatorluğunda yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı kent küçülmeye ve fakirleşmeye başlamıştır. Geç Roma döneminde, M.S. 4. yüzyıldan itibaren kent hıristiyanlaşmaya başlamış ve Prusias’da bir piskopos bulunmuştur. Gücünü ve zenginliğini yitiren Bizans İmparatorluğu, Anadolu yakasındaki egemenliğini Türk’lere bırakmış, bölgede Osmanlı hâkimiyeti başlamıştır. Prusias, Orhan Gazi’nin komutanlarından olan Konur Alp beyi tarafından 1323 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Düzce Ovası ise Konur Alp’in gösterdiği kahramanlıklardan

39

dolayı “Konrapa” ve “Konur Alp” İl’i olarak adlandırılmış ve vefatından sonra Konuralp’te yapılan türbesine gömülmüştür. Fetih sırasında şehit olan arkadaşlarından Ali Hamza’nın türbesi de burada yer almaktadır. Konuralp halkı zamanla ovaya doğru genişleyerek, çevreyi bağlarla donatmıştır. Bu nedenle “eski bağ” anlamında olan “Üskübü” adıyla da anılmaya başlamıştır. Sultan IV. Murad zamanında bütün Osmanlı toprakları üzerinde yapılan tahrir sırasında, Düzce ve çevresi- Gümüşabad (Gümüşova) kazası, Konrapa ve Üsküpü nahiyeleri adıyla Defterhaney-i hakani’de bulunan kayıtlara geçirilmiştir. 1310 tarihli Kastamonu Salnamesinde; Düzce’nin kuzeyinde ve Mîlân (Melen) Nehri’nin öte tarafında 1 saatlik mesafede bulunan Üskübü Kasabası; yüksek, havası güzel ve suları da son derece tatlı bir yerleşim yeri olarak tanımlanmıştır. 1314 tarihli Vilâyet Salnamesine göre Üskübü, çarşısında 58 mağaza, dükkân ve kahvehane bulunan önemli bir yerleşim yeridir (Özlü 2009).

Konrapa, Bolu’nun fethinden sonra Bolu’ya bağlanmıştır. Böylece kent XIV. yüzyıl sonlarında Bolu ve Kocaeli Sancakları arasında önemli bir merkez haline gelmiştir. Konuralp’in önemi Osmanlı döneminde giderek daha da artmıştır. Tanzimat reformları 19. yüzyılın ikinci yarısında kentlerin yapısında önemli dönüşümlere neden olmuş ve yönetsel alanda meydana gelen değişiklik ve özellikle mali gereksinimler nedeniyle köylerin bir kısmı ‘dîvân’ adı verilen birliklere bağlanmıştır. Söz konusu dîvânlarda muhtar dîvân temsilcisi olarak görev yapmaktadır. Birbirine yakın köyler için geliştirilen bu uygulama Konuralp’in hem kent merkezinde hem de kırsal alanında uygulanmıştır. Nitekim Üskübü’de 12 adet divan tespit edilmiştir. Bu yerleşim yerlerinden bir kısmı bugün Düzce’ye bağlı Çilimli, Gümüşova, Gölyaka ve Cumayeri gibi ilçelerin sınırları içinde bulunmaktadır. 19. yüzyıl ortalarında Çilimli, Cumayeri, Gölyaka gibi ilçelerin bulunmaması hatta buraların Üskübü Kazası’na bağlı bulunması Üskübü’nün günümüze gelinceye kadar yönetsel alanda ne kadar kapsamlı bir dönüşüm geçirdiğini göstermesi açısından önemlidir (Özlü 2009).

Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyıla kadar resmi haberleşme, ulak menzilhâne sistemine dayanmaktadır. Halkın haberleşmesini sağlayan posta teşkilatının kurulması ise ancak Tanzimat’ın ilanından sonra gerçekleşmiştir. Genellikle ülkeyi baştanbaşa kat ederek kent ve kasabalardan geçen uzun mesafeli güzergâhlara kol adı verilmiştir. Anadolu’daki kollar, sağ kol, sol kol ve orta koldur. Orta kol Üsküdar’dan başlayıp, buradan Gebze ve İzmit’e, oradan Sapanca-Geyve ve Göynük, buradan da Bolu-Gerede–Tosya-Hacı Hamza

40

ve oradan Amasya-Tokat-Sivas-Malatya-Harput- Diyarbakır ve Musul üzerinden Bağdat’ a ulaşmaktadır. Üskübü Kazasında bulunan halkın bir kısmı menzil hizmetine destek vermesi konusunda sorumlu tutulmuştur. Bu nedenle zamanında Üskübü’de 22 aded menzilkeş hâne bulunmuştur. Menzilkeş menzili çeken, menzilin her türlü masrafını üstlenen hâneler anlamında kullanılmaktadır (Özlü 2009).