• Sonuç bulunamadı

E. Sezai Karakoç’un Etkilendiği Şairler

I.II. ĐNSANLIK TARĐHĐNĐ ETKĐLEYEN FĐKĐRLER

1.2.1. Marksizm-Komünizm

Marksizm, ideolojik alanda, esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarak proletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır.137

Karakoç’a göre, Marksizm özgür düşünce, inanç ve duyguların doğmasını engelleyen ayrı bir dogmatik doktrindir. Batı’ya karşı çıkar görünmesine rağmen batılı bir doktrindir. Özgür düşünce, inanç ve duyuş getiren bir atılım ve akım değildir. Ancak Marksist’çe düşünme, inanma ve duymayı önermektedir.138 Bundan dolayı Karakoç’a göre, bir Müslüman, bir Afrikalı, bir Asyalı için Marksizm’le öbür batı doktrinleri arasında özgür düşünceyi geliştirmek, hatta söndürme ve boğma bakımından bir fark yoktur.

Marksist kuramda son aşama olan Komünizm batı materyalizmin en koyusu, adeta bir din haline getirilmiş bir oluşumdur. Karakoç, Komünizmin bu dünyayı baş ve son bilen, Tanrı’yı yitirmiş, güçlü insanlara tapmayı ilkeleştirilmiş, tek insanı birim

135 Günlük Yazılar II Sütun, 267. 136 Ruhun Dirilişi, 75.

137 http://tr.wikipedia.org/wiki/Marksizm, 19.08.2009. 138 Çağ ve Đlham I Metafizik Gerilim Şartı, 102–103.

olmaktan çıkarmış, kitleyi bir sürü olarak idrak eden adeta yeni bir din olarak görür. Bir nevi modern Mazdeizm’dir.139

Çin’de de eski çağlarda iptidai komünizm dinleri görüldüğüne dikkat çeken Karakoç, bugün Rusya ve Çin’in bu doktrini batıdan öç almak için bir alet olarak kullandığını söyler. Đnanç bakımından oldukça zayıflamış bulunan, inançsızlığın ilk merhalesini daha önce geçirerek, adeta ahir zamanı hatırlatan yeni ve kesin dinsizlik ve inançsızlık akımına hazır hale gelmiş bulunan Đslam dünyasının da, batının ezmesine karşı, kolaylıkla, fırsat kollayan komünizmi imdada çağırdığını söyler. Karakoç, baştan aşağı Arap dünyası ve daha geniş anlamda Đslam dünyasının bu inançsızlık, inanç yıkıcılığı akımıyla çalkalandığını ifade eder.140

Karakoç’a göre, insanları devletin ve planların kölesi haline getiren Komünizm,141 aşırı bir akımdır, anarşiden beslenir, terörü doğurur. Đnsan yaradılışına

aykırı, insan ruhunu özgürlüğünü yok eden bir kölelik ve zulüm rejimidir:142 “Đnsanlığı

kurtarmayı iddia eden bu doktrin, kinden doğmuştur. Hiçbir medeniyet kinden doğmamıştır. Đnsanı bir bitkiye indirmek ister. Đdeolojisi bitkiciliktir. Đnsanları, bir bitki gibi yaşayan, çalışan, çiftleşen, çoğalıp yeniden çalışan ve devlet denen o kalpsiz makineye bir şeyler yetiştirmeye çalışan kümes hayvanlarından farksızdır. Bu doktrin, bir şeylere inanmak hakkını tanımaz insanlara. Bu doktrinin lügatinde “acımak” kelimesinin yeri yoktur. Bu doktrine göre tarih kendileriyle başlar ve insan devlet önünde, topluluk önünde bir hiçtir. Bu uydurma dinde, Tanrı maddi başarıdır. Ay’a çıkışları insanların faydasına değildir. Bütün iş, Ay’a çıkmak ve oradan öbür insanlara, komünist olmayanlara bir Firavun edasıyla, “Tanrı Benim” demek, “Ben ezerim”.”

Karakoç’a göre, komünizmin en çok korktuğu şey mahvetmeye giriştiği yerli kültürün dirilmeye başlamasıdır. Bu yüzden komünistler, en çok, kültürün dirilişine kendini adamış olanlara düşmandırlar. Diyalektik düşünce tarzını kullanarak Đslam ülkelerini kendi kültüründen kopararak tutsak etmek istemektedir: “Komünizm, Batıya

dönen yeni doğmuş kritiği bozup, yıkmaktadır. Batıya olan umudu uzatıp, ertelemektedir; ona göre, adeta, suç Batıda ve Batılıda değil, sistemi olan

139 Đranlı Zerdüşt tarafından kurulan tek tanrılı inanç sistemi. Đnanılan tek tanrıya verdikleri Ahura Mazda

adıyla bağlantılı olarak Mazdeizm de denir. Sonraki dönemlerde ise daha çok Mecusilik adıyla anılmıştır. http://www.dinlertarihi.net/mazdeizm/default.asp), 05.08.2009.

140 Ruhun Dirilişi, 136. 141 Dirilişin Çevresinde, 59.

kapitalizmdedir. Mr. Adam Smith kötü, ama Herr Marks iyi bir efendidir, iyi bir derebeyidir. Yaratıcının, büyük günahından ötürü (ona ortak koşmak suçundan ötürü) tek ayak üzerinde durma cezasına çarptırdığı Batı’nın yorulup, ayak değiştirmesinden, şimdiye kadar sağ ayağı üzerinde dururken, şimdi de sol ayak üzerinde durmak istemesinden başka bir şey değildir komünizm. “Diyalektik” adını verdiği örümcek ağını Asya ve Đslam ülkelerine yerleştirmiştir. Doğuluları ve Müslümanları kendi düşüncelerinden, düşünme ve yaşama tarzlarından koparıyor, sonra da, “diyalektik”ini tek ve mutlak düşünce tarzı olarak benimsetmek, bunu tartışılması bile mümkün olmayan bir doğma yapmak istemektedir.”143

Marksizm, Batı için bir özeleştiri durumundadır. Ancak Batı’yla çağdaşlaşma aracı olarak kullanılan Marksist düş ve gerçekleşim, Batı tekniğinin daha uç bir plana gidip makine ve fabrika insanı tipinden başkasını ortada kaldırması isteğiydi.144

Komünizmin neden Batı’dan çıktığının sorusu olarak da Karakoç, yanlış yolda olanların yanlış bir ideolojiye meydan verebileceği cevabıyla açıklamaktadır: “Kültürde ve

tarihte temel din olunca, onun gerçeğinden her uzaklaşma, insanı uçuruma başka bir deyişle sağdan sola her sapma insanlığı felaket götürür. Nitekim gerçeğinden uzaklaşan Hıristiyanlık; solun, komünizmin doğmasına yol vermiştir. Çok daha fakir ülkeler oldukları halde, komünizmin, Đslam ülkelerinden değil de, Batı’dan çıkmasının sebebi budur.”145

Karakoç’a göre Marksizm batıya yetişmeye çalışan ülkeler sürüldü. Onlar da onu Batılılaşma aracının daha çağdaşlaşmış gibi alıp işlediler.146 Marksizm, inancın zayıfladığı alanlarda biten bir düşünce mantarıdır. Nerede inanç yoksa, orada Marksizm’in gözükmeye başladığını söyleyen. Karakoç’a göre asıl afyon din değil, Marksizm’dir:147 “Görünüşte Batıya karşı çıkan komünizm, gerçekte Đslam’ın yayılışını durdurmak için sokulmuş ve batılıların da el altında desteklediği bir bölücülük akımıdır.148Komünizm, üzerine doğu cilası vurulmak istenmiş bir batı kalbinden başka bir şey değildir.”149

143 Diriliş Çevresinde, 126. 144 Đnsanlığın Dirilişi, 69 145 Diriliş Çevresinde, 87. 146 Đnsanlığın Dirilişi, 70. 147 Günlük Yazılar II Sütun, 168. 148 Günlük Yazılar II Sütun, 534. 149 Günlük Yazılar II Sütun, 467.

“Komünizm dine cephe almış olduğunu açıkça ilan etmektedir. Siyasetle de, Müslümanların bölünmüş ve parçalanmış durumunu sömürmekte, kapitalizmle kah çatışarak, kah uzlaşarak, Đslam bölgelerine yerleşmeye çalışmaktadır.”150

Karakoç, Marksizm’in, gerçekte, emeğin ve alın terinin hakkını arama ülküsü değil, onun, insanlığın bir bölümüne karşı, kitleleri iten bir yıkım ve çöküş aracı olarak aldatıcı bir totem gibi kullanma pratiği olduğunu düşünür. Materyalist gerçekleşme denemelerinde emeğin, ilkin maddiliğe irca edilmekte, sonra insanın onun bir mekaniği olduğunu, akabinde de insanlığın, kendini tanrı sanan bir teknokratlar azınlığının kölesi yapıldığını söyler.151

Karakoç’a göre, eski Ortodoks, yeni Marksist Rusya aslında sürekli Panslavizm’i işlemektedir. Hıristiyanlık ve Leninizm evrensel maskelerdir. Rus Marksizmi insanı değiştirmek için değil, çabuk eskiyen ve etkinsizleşen devlet çarkını yenilemek ve ayakta tutabilmek için kullanılmıştır.152 Rus devrimini Batı Avrupa’ya ayak uydurmuş Ortodoksluk Rusya’sının bir nevi yenilenişi olarak gören Karakoç, Rus halkının önce toprak sahiplerinin kölesi iken Lenin’le beraber devletin ve partinin kölesi olduğunu savunur:153 “Rusya’nın Marksizm ya da komünizm adı altında hedeflediği insan tipi, kişiliği büyük rakamlar ve total global, masif güçler içinde yok olmuş, sınırlandırılmış, ezilmiş, tıraş edilmiş bir insan tipidir. Dünya diktasında bir kitle malzemesidir insan. Eşitlik, hak iddialarının tam aksine, onun dünyasında, insan, sus pus, bir fabrikada bir vida bir makinede bir dişlidir, o kadar. Özgür düşünme hakkını daha doğrusu insana insan olma hakkını tanımamaktadır.”154

Karakoç, Komünizmin Rus insanından çok, dışarıdaki tutkunlarına etkide bulunduğunu, hayalleriyle onları değişmeye zorladıklarını oldukça garip bulmuştur. Dostoyevski’nin Ecciniler adlı eserine atıfta bulunan Karakoç, roman kahramanının sonunda ortaya çıkan ideali gibi, komünizm maskesinden sıyrılınca çırılçıplak bir yeni çarcılık, çağdaşlaşmış çarcılığın ortaya çıkacağını söyler. Ancak korkunç diplomasi ile Rusya’nın bu kukla oyununu canlı hayat gibi göstermesini bildiğini söyler.155

150 Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I, 162. 151 Diriliş Muştusu, 50.

152 Đnsanlığın Dirilişi, 68. 153 Đnsanlığın Dirilişi, 67.

154 Günlük Yazılar IV Gün Saati, 74. 155 Đnsanlığın Dirilişi, 68.

Nietzsche’nin Dianizos156 yorumuyla beraber Avrupa’da ortaya çıkan “faşizm ve

komünizm” ırk ve toplum maskeleri altında şahıs kültünü yaygın hale getirdiler. Birinin tuzağı tarih ve ümit öbürününki ekmek ve öçtü. Marx, Lenin vb. hep insan çehreli putlar olarak sunulmuştur. Sözleri dua ve kutsal kitap gibi öğretilmiştir. Devrim mistikliği doğrulmuştur. Yavaş yavaş dinin yerine devrim, din önderleri konulmuştur.157

Karakoç, Rusya ve Çin’in Marksizm’i sahiplenme nedeni olarak, eziklik ve öç alma psikolojisi olarak görür. Bu Batıya karşı ezilmişliğin bir psikolojisidir: “Marksizm,

farkında olarak, olmayarak, batının başarı yanına bir tepkiydi. O “eziş”e tepki olduğunu iddia ediyordu. Çünkü Batı’nın başarısı, ezişi demekti. Rusya ve Çin’de sahiplenilmesinin nedeni, bu ülkelerin batıdan öç alabilecekleri bir sistem arayışından başka bir şey değildir. Ayrıca I. Dünya Savaşı da gösterdi ki batının yeni bir saldırısının bu ülkeler için hiç de uzak olmadığı da anlaşılmıştır. Bugün Rusya ve Çin’de hâkim olan psikoloji şudur: Rusya ”Batı’nın bende gözü var, o halde ben ona göz koyayım.”; Çin “Batı beni ezdi; o halde ben de onu ezeyim.”158

Ayrıca Rusya’nın tarihten bu yana Đslam ülkeleri üzerindeki saldırgan tutumunu da tesadüfî bulmaz ve bunun Batı’nın oyunun bir parçası olduğuna inanır: “Rusya’yı,

Batı Medeniyeti, bizim başımıza, yani Hıristiyanlık dünyası, Đslam Medeniyeti’nin başına demoklesin kılıcı gibi asmıştır. Ta ki Müslümanlar kımıldamasın, tepesinde daima Rus’un kılıcı bulunsun.”159

Karakoç, Marksizm’in de tıpkı diğer insanlığa zararlı fikir akımları gibi ömrünü tamamlamakta olduğunu söyler: “Đlkçağlarda Epikürcülük, ortaçağda mutezile,

yeniçağlarda, günümüzde pozitivizm, Marksizm, hatta egzistansiyalizm böyle kritik anlarda doğmuş ve geçmişi unutmak için hayat dokusuna katılmak istenmiş doktrinler ve dünya görüşleridir. Fakat tarihin ağır şartları geçince ve değişince, bunların etkileri de ya büsbütün kaybolmakta veya hafiflemektedir. Marksizm’in, Birinci Dünya Savaşında pratiğe geçişi hayata sokuluşu ve Đkinci Dünya Savaşı’nda da güçlenişi herhalde bir tesadüf değildir. Tarihi tecrübe bize göstermektedir ki, uzun süren köklü barış geldiği gün, Marksizm de hayatını tamamlamış olacaktır.”160

156 Dianizos, kendini yitirerek kurtuluşa ermek. 157 Đnsanlığın Dirilişi, 91.

158 Günlük Yazılar I Farklar, 112–113. 159 Çıkış Yolu I, 39