• Sonuç bulunamadı

E. Sezai Karakoç’un Etkilendiği Şairler

I.I. DÜNYADA YAŞANAN KRĐZLER

1.1. Đslam Milleti Açısından

1.1.6. Aydın Problemi

“Elinde mum tutan adamları olan toplum, ne güzeldir.”91 sözüyle aydınlara büyük önem atfeden Karakoç, Đslam ülkelerindeki zayıf aydınlar kadrosu sebebiyle bütün kültür kalelerinin Batı’nın eline geçmekte olduğunu, Đslam ülkeleri arasında bulunması gereken kültürel, ekonomik ve siyasi bağın bir türlü kurulamadığını ve hepsinin birbirinden kopuk olduğunu dile getirmektedir.92

89 Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I, 119. 90 Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III, 83. 91 Günlük Yazılar IV Gün Saati, 117.

“Zihni faaliyetlerdeki düşü ve gerileyiş, başlangıçta, medeniyetimizin bunalıma girmesinden doğmuş olsa bile, sonradan başlı başına bir sebep olmuş ve krizi kökleştirmiş, derinleştirmiş, devamlılaştırmıştır. Düşünce hayatının giderek sönmesi, Đslam dünyasını bugünkü acı duruma getirdi. Artık Gazaliler, Muhyiddin-i Arabîler, Mevlanalar yetişmiyor. Đslam Medeniyetinin parlak dönemlerindeki düşünce, bilim ve sanat için duyulan o büyük ve eşsiz tutkudan bugün eser yok.”93

Ortadoğu aydınlarına seslenen Karakoç, onları kendi asli kişiliklerini yeniden kazanmaya çağırmaktadır. Kendisinin bu görevi ömrü olduğu müddetçe yapacağından kimsenin kuşku duymamasını ister. Maddi-manevi anlamda diriliş havarileri yetişip aydınlarımızı uyandırdıkları ve onların yeni bir medeniyet hamlesini devreye soktukları gün görevini başarıyla tamamlamış kabul edeceğini belirtir.94

Karakoç, Ortadoğu’da aydın denilen tabaka ile halk tabakası arasında bir kesikliğin olduğunu düşünür. Adeta halk kendi dünyasında yaşamakta iken, aydınlar da kendi dünyalarında ömür tüketmektedir. Đki ayrı dil, iki ayrı medeniyet, iki ayrı mantığın var oluşuna vurgu yapar. Đşte böyle bir ortamda, halkın içinden çıkmış düşünürün ödevini büyük bulur. Aydınla halk arasındaki bu keskin kopukluğun doldurulması, yumuşatılması, ani patlamalarla veya karşılıklı amansız öç alışlarla toplumun sarsılmamasının sağlanması, aydına düşmektedir. Fakat Karakoç, en büyük dramın aydının dramı olduğunu söyler. Aydın tabaka, bu istisnai aydına düşmandır. Halk da, kendi dünyasında yaşadığı için, onun fonksiyonunu belli belirsiz sezse bile yardım yapmaktan uzaktır. Bu aydının bıçak sırtında yaşamakta olduğunu söyler.95

“Halkla aydın arasındaki problem ciddi bir problemdir. Halkın değerlerine yabancılaşan aydın, halktan koparak; beslenme, evlenme, düğün, dini inançlar konularında ülkesine tam bir yabancıdır. Yerli düşünceler yasaklanıp, genç nesiller nereden gelip nereye gittiklerinin bile farkında olamayacakları son derece sathi bir hayata şartlandırılmışlardır. Kritik bile dıştan gelmekte, dıştan telkin edilmektedir.”96

Karakoç, yeni yetişen kadronun tam anlamıyla Batıya adapte olmuş bir kadro olduğunu belirtir. Đslam dünyasının her tarafında böyle bir nesil köşe başlarını tuttuğunu, yetişen, yetiştirilen bu nesillerin Batılılardan çok kendi kültürümüze karşı

93 Günlük Yazılar IV Gün Saati, 23–24. 94 Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II, 213. 95 Günlük Yazılar II Sütun, 263–264.

koyan, direnen ve savaş açan bir nesil olduğunu söyler.97 Asya, Afrika, Ortadoğu ve

Đslam ülkelerinde birkaç yüzyıldır ülkeleri yüreğinden çürüten taklit hastalığının sona ermediğini, bir Avrupa’ya bir Amerika’ya, bir Rusya’ya özenen, hiçbirinin gerçeğini ve ruhunu kavrayamayan bir aydınlar sınıfı, yetersiz ve temelsiz devrimler, ihtilallarle ülkelerini kavurup durmakta olduğunu söyler.98

“Đslam ülkelerindeki batıcılar ve Marksistler düşünce köleleridir. Asıl kölelik düşünce köleliğidir, bilinen kölelikten çok. Savaşta esir düşmekten doğan kölelik bir gün biter, ama kendi ruhun ve kafasını köleleştirmiş insanın işi çok daha zordur. Esaretten doğma kölelikte, insan ruhu, büyük bir direniş göstermekte ve içinde kendi ülküsünü yaşatabilmektedir. Ama kültürce köleleşmiş insan, asıl direnecek olan gücünü satmış demektir. 20. yüzyılda, biz doğu çocukları, kendimizi bu son varoluş savaşına adamak zorundayız. Düşünce köleliğine savaş açmak zorundayız. Đnsan olmanın tek onuru buradadır. Gerisi kölece bir yaşayıştır.”99

Karakoç’a göre çoğu zaman aydınlar, halkın basiretinden mahrumdur ve halkın aydınların önünde yer aldığı zamanlar hiç de az değildir: “Bugün hala Đslam Dünyası

yer yer ve kesim kesim Batı’ya direniyorsa, bu, aydınlarından çok, halktaki, Đslam kültür ve medeniyetinin ruhlara işlemiş etkisinin sürmesiyle açıklanabilir. Aydınlar, birkaç yüzyıldır, ruh açısından toplumun gerisindedir. Đslam dünyasında esas problem, aydınlarda bu sezginin yeniden canlandırılmasında toplanıyor.”100

Türk siyasi yaşamındaki Demokrat Parti ve Adalet Partisi deneyimlerine de dikkat çeken Karakoç, bu partilerin Türk siyasi yaşamında önemli bir iz bırakamamalarının altında iyi yetişmiş aydın eksikliğine bağlar.101

Dünyanın bütün aydınlarını, bütüncül olmaya, medeniyet olgusuna yeniden eğilmeye, tarihe ön koşulsuz, saplantısız, önyargısız yeniden bakmaya ve Đslam’ı yeniden incelemeye, bu, imanla medeniyeti kaynaştırmış, bir özde birleştirmiş, insan ruhuyla bağdaştırmış Tanrı vergi ve armağanına dönmeye, yani dirilişe çağırmaya gerek olduğunu söyleyen Karakoç, bu aydınlık hareketinin dirilişle gerçekleşeceğine inanır.102

97 Đslamın Dirilişi, 9.

98 Çağ ve Đlham I Metafizik Gerilim Şartı, 21. 99 Günlük Yazılar II Sütun, 366–367. 100 Günlük Yazılar IV Gün Saati, 115.

101 Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, Đstanbul, 1999, 163. 102 Günlük Yazılar IV Gün Saati, 67.

“Đnsanlığın ihtiyacı olan büyük değişim ve ona denk düşen din kavrayışı, geniş ve taze, derin ve kapsamlı bir Đslam’ın dirilişi değişimidir. Radikalizm ve devrim, sözde değil, ancak ruhta olan bir yenilenme, derinleşme ve kökleşme ile mümkündür. Aynı şekilde, tüm manevi yolları ve oluşumları inkâr eden bir zahir kuralcılığı ya da sözde sırf maneviyatçılık iddialı tarikatçılık, bir çıkar yolu olamaz. Đslam’ın yeniden dirilişi, geçmişten bugüne tüm olumlu değerleri koruyan ve günümüzün imkânlarını bütünüyle kullanan, bütün insanlığı hedef almış, ruha öncelik tanımakla birlikte maddeyi ihmal etmeyen, özcü, fakat şekil ve kuralları da küçümsemeyen, yeni bir aydın ve aydınlık hareketidir.”103