• Sonuç bulunamadı

Malik İbn Nebi’ye Göre İktisat Dünyasında Medeni Esaslar

olmayıp, aynı zamanda insanı geliştirmek ve ona karşılaşacağı problemlerde izleyeceği yolları göstermektir. Bu noktada İbn Nebi, John Nef218 (ö. 1988) isimli bir batılı yazarın

“Cultural Foundations of Industrial Civilization” (Sanayi Medeniyetinin Kültürel Esasları) adlı eserden bahsetmektedir. Nef eserinde iktisadi problemleri kültürel, medeniyet vs. her yönüyle ele almaktadır. İbn Nebi’ye göre Nef’in eşyayı olduğu gibi vasfi ve nitelik açısından ele alması ve analiz etmesi, günümüzdeki Müslümanların içinde bulunduğu iktisadi buhranlardan kurtulma yollarını göstermesi açısından önemlidir.219

İbn Nebi’ye göre iktisadi bağlamda medeniyetin iki türlü etkisi söz konusudur. Birincisi, medeniyetin manevi şartlarını ihtiva eder. Burada sosyal görevleri belirleyen ve bunları uygulamaya yönelten bir irade bulunmaktadır. İkincisi, medeniyetin maddi şartlarıdır. Bu şartlar da toplumun medeni görevlerini yapabilmesi için bulunması gereken araçlardır. Böylece medeniyet, irade ve imkândan ibarettir. Düşünüre göre iktisadın tarifi şu şekilde yapılabilir: “İktisat, bu irade ve imkânı, mali anlamda

uygulamaya sokan bir bilimdir.”220 Kur’an’da “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret

yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik

217 Veli Sırım, “Arz Yönlü Bir Ekonomi Olan İslâm Ekonomisinde Zekât’in Yeri”, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırmaları Dergisi 4/1 (31 Mart 2018), 116.

218 John Neff, Amerikalı ekonomi tarihçisidir. Chicago Üniversitesi Sosyal Düşünce Komitesi’nin kurucu

ortaklığını yapmıştır. Aynı üniversitede 1929 yılında asistan ve 1936 yılında profesör olmuştur. Çok sayıda kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Bilgi için bk. The New York Times, “John U. Nef, Economic Historian At Chicago University, Dies At 89” (Erişim 15 Kasım 2020).

219 İbn Nebi, el-Müslim fî âlemi’l-iktisad, 59, 60. 220 İbn Nebi, el-Müslim fî âlemi’l-iktisad, 62.

69

yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.”221 şeklinde

buyrularak Müslümanların maddi imkânlardan da yararlanması gerektiğine işaret edilmektedir. Ayrıca burada İbn Nebi’nin bahsettiği manevi şartları da görmekteyiz. Ayette sosyolojik anlamda iyilik yapılması ve toplumsal fayda prensibi söz konusu edilmektedir. Zira İbn Nebi, iktisadi faaliyetlerin salt maddi koşullara uymakla başarıya ulaşamayacağını düşünmektedir. Bu doğrultuda rakamlar ve miktarlar ikinci plandadır. Ancak ona göre, iktisadi kalkınmasını gerçekleştirmek isteyen bir toplumda başlangıç aşamasında rakamlar ve miktarlar birbirleriyle iç içe olmaktadır. Bu başlangıcın başarıyla sonuçlandırılabilmesi için ise yapılan çalışmaların belli denetim ve gözetim altında yapılmasına bağlıdır. Ancak bu aşamada ruhi etkenlerden yoksun kalınması halinde başarıya ulaşılamaz. Mezkûr etken, medeni iradenin somutlaştırılması anlamına gelmektedir. Düşünüre göre; konunun uzmanları, modern çağda iktisadi kalkınmanın ancak ruhi ve terbiyevi alandaki ilerlemede ve bunun iktisadi kalkınmanın yegâne faktörü olduğunu düşünmektedirler. İbn Nebi’ye göre bu alandaki ilerleme, ruhun ilahi destek görmemesi durumunda imkânsız hale gelmektedir. Ancak insanın özgür iradesi de aldığı bu ilahi destekle birlikte sanat, ahlak ve din vb. alanlarındaki gelişimini daha da güçlendirmelidir. Düşünüre göre 16. ve 17. Yüzyıllardaki fen ve ilmi alandaki yeniliklerle (Rönesans) yapılan keşif ve çalışmalar, sadece dünyevi ve uhrevi bilgilenmek amaçlı değildir. Ayrıca insanoğlu bunlarla olgunluğa ulaşmaya çalışılmıştır. Ona göre bu yüzyıllardaki irade, medeni iradenin bizzat kendisidir. Ayrıca ‘bolluk

ekonomisi’ adı verilen iktisat anlayışı, maddi olanaklara dayanan iktisadı ifade

etmektedir. İbn Nebi’ye göre bu iktisatla birlikte Avrupa medeniyeti geçmiş asırlarda gelişim araçlarını edinip geliştirerek kendini olgunlaştırmış ve tekâmülünü tamamlayabilmiştir. Bu sayede iktisadi gelişimini gerçekleştirmiştir. İktisadi gelişim,

“medeni/insan irade(si)”ne faktörüne sıkı sıkıya bağlıdır. Uygulamada “insan”

unsurunu göz ardı eden ve bunu ilk iktisadi değerler arasına koymayan bir iktisadi plan, ne kadar istatistik, rakam ve maddi araçlarla donatılmış olsa da yine de başarıya ulaşamaz. Bu plan, aynı zamanda “medeni irade”den de iktibas etmek zorundadır. İbn Nebi’ye göre, bu şartlar sağlanmadan iktisadi kalkınma planı gerçekleştirilemez.222

Düşünür iktisadi kalkınma hususunda birçok Klasik ve İslam iktisatçıları tarafından kabul edilen insan (emek) unsurunun yanında medeni iradeye de vurgu yapmaktadır.

221 el-Kasas 28/77.

70

Düşünürün sözlerinden anlaşıldığına göre bu irade, fiiliyata geçen gerçek bir iradeyi temsil etmektedir. İnsan, bu iradesi sayesinde iktisadi atılımları gerçekleştirebilecektir. Emeği, insan unsuru223 olarak değerlendirirsek İbn Nebi’nin farklı isimle aynı manayı

ifade ettiğini, doğal olarak bu konuda İslam iktisadıyla benzer görüşte olduğunu söyleyebiliriz.

71

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: İKTİSADİ KALKINMANIN ANA

UNSURLARI

Adam Smith, Ricardo ve Malthus gibi klasik iktisatçılara göre üretim unsurları

“toprak (tabiat), sermaye (anamal) ve işgücü/ insan gücü (emek)” olmak üzere üç

tanedir. Ancak bazı klasik iktisatçılar “organizasyon”u üretim unsurlarına dahil ederek dörtlü taksime gitmişlerdir. Bu kavram kabiliyet, güç ve düşünceyi kullanarak yönetim ve denetim yapmayı ifade etmektedir. Üretim unsurları konusunda üçüncü bir görüş de bedeni ve zihni faaliyetleri ihtiva eden “iş gücü” ile sermaye ve toprağı ihtiva eden

“sermaye”dir. Üretim unsurları konusunda İslam İktisatçıları da tıpkı batılı iktisatçılar

gibi görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Tahavi gibi bazıları “servet” ve “iş/emek” olmak üzere iki unsur olarak ifade ederken; Ebu Suud gibi bazıları ise bunlara “organize”yi de ekleyerek üç ile sınırlandırmışlardır. Karadaği’ye göre ise üretim unsurları “Bütün

kâinât (varlık aleminde kullanılabilecek her şey), sermaye, salih amel ve organizasyon (yönetme ve planlama)”224 Mevdudi (ö. 1979) ise üretim faktörlerini “toprak, emek,

sermaye ve organizasyon” olarak nitelendirmektedir.225 Mâlik İbn Nebi’ye göre ise geri

kalmış ülkeler ekonomik kalkınma için başlangıç aşamasında “insan, toprak ve zaman” unsurlarından oluşan “sosyal güç”ten yararlanmalıdırlar. Zira bu unsurlar her toplumda bulunmaktadır. 226 İbn Nebi’ye göre her türlü medeniyet probleminin özünde insan

yatmaktadır. Bu açıdan insanı konu alan her türlü problem (iktisat da dahil), aslında medeniyet problemiyle ilişkilidir.227 İbn Nebi’ye göre medeniyet (doğal olarak iktisat)

oluşumunda “insan, toprak ve zaman”228 üçlüsü söz konusudur. Bunlar her zaman

geçerli olan denklemdir. Binalar, kütüphaneler, üniversiteler vs. gibi diğer unsurlar ise

“sonradan kazanılmış” lar sınıfına girmektedir. Ancak İbn Nebi söz konusu üçlüyü

224 Karadaği, İslam İktisadına Giriş: Modern Ekonomiyle Mukayeseli Olarak Temellendirilmiş Bir Çalışma, 195, 199.

225 Ömer Faruk Habergetiren, İslam Hukuku’nda Sermaye ve Sermaye Hareketleri (Sermayenin Oluşumu, Birleşmesi ve Bütünleşmesi) (İstanbul: Kitabi Yayınları, 2015), 88.

226 İbn Nebi, el-Müslim fî âlemi’l-iktisad, 39, 40.

227 Malik İbn Nebi, Müşkiletü’s-sakafe (Şam: Darü’l-fikr, 1984), 100.

228 İbn Nebi, bu üçlü taksimi her ne kadar kitabında medeniyet için kullanmış olsa da, aynı zamanda iktisat

için de kullandığı anlamına gelmektedir. Çünkü İbn Nebi’ye göre her türlü medeniyet probleminin özünde insan yatmaktadır. Bu açıdan insanı konu alan her türlü problem (iktisat da dahil), aslında medeniyet problemiyle ilişkilidir. Bunun yanında iktisadi kalkınma için kullandığı “sosyal güç” kavramını da bu

“insan, toprak, zaman” üçlüsü olarak açıklamaktadır. Dolayısıyla iktisadi kalkınmanın ana

72

“insanlığın bitmeyen zenginlikleri” olarak nitelendirmektedir. Düşünüre göre insanı üç

alana yöneltmek gerekmektedir. Bunlar sırasıyla; kültür, çalışma ve sermayedir. Yöneltme sayesinde çalışma ve vakit israfı önlenecektir. Ancak düşünüre göre insan da dini-sosyal düşünceyle harekete geçen ve cemaat ruhu ve hareketini benimseyen insan olmalıdır.229 İbn Nebi’nin iktisadi açıdan üç ana unsuru olan “toprak, insan ve zaman”

üçlüsü diğer iktisatçılardan farklılaşmaktadır. Zaten klasik ve İslam iktisatçılarının da bu konuda fikrî ittifakları yoktur. Ancak daha çok klasiklerce “toprak, insan ve sermaye” kabul edilirken; Karadaği Ebu Suud ve Mevdudi gibi İslam iktisatçı ve fikir adamları ise ek olarak organizasyonu kabul etmişlerdir. Bu bilgiler ışığında, İbn Nebi’nin görüşleri “toprak, insan ve zaman” üçlüsü olarak sadece “zaman” faktörü farklıdır. Her bir iktisatçının bakış açısı, yorumunun farklı olması konunun dinamikliğini göstermektedir. Düşünürün görüşleri ise diğer iktisatçılardan “insan (emek) ve toprak” unsuru gibi aynı, hem de “zaman” gibi ayrı olduğundan hem benzer hem de özgün bir düşünceyi yansıtmaktadır.