• Sonuç bulunamadı

Makāsıdüşşeria İçin Delil Olarak Değerlendirilen Naslar Kur’ân’ın nüzûlünden asırlar sonra ortaya çıkmış bir kavram için

MAKĀSID DÜŞÜNCESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK KAYNAKLARI 1

1. Makāsıdüşşeria İçin Delil Olarak Değerlendirilen Naslar Kur’ân’ın nüzûlünden asırlar sonra ortaya çıkmış bir kavram için

Kur’ân’dan ve sünnetten deliller getirmek anakronizm olarak değerlen-dirilebilir. Ancak makāsıdüşşeria, şer’î hükümlerin hikmetleri, mak-sadları ve gayeleri olduğu şeklinde anlaşılırsa Kur’ân’dan ve sünnetten bu mana ile aynı doğrultuda deliller bulmak mümkündür. Bu çerçevede

Allah’ın yaptıklarının hikmetli olduğunu, O’nun abesle iştigal etmeyece-ğini ifade eden şu âyetler makāsıd düşüncesinin dayanaklarını teşkil et-mektedir: “İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alış-veriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar. (O öyle lütufkâr) Allah’tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanma-nız) için akıttı. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; gece-yi ve gündüzü de istifadenize verdi. O, İstediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız.

Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.”(İbrahim 14/31-34). Gerek bu âyetler gerekse Allah’ın nimetlerinin sayıldığı diğer âyetler, Allah’ın fiillerinin hikmetli olduğunu göstermektedir. “Bugün dinininizi tamam-ladım ve size din olarak İslâm’ı seçtim” (Mâide 5/3) meâlindeki âyette İslâm, Allah’ın insanlara nimeti kapsamında sayılmaktadır. Kulların gü-nahlarından arındırılması da Allah’ın kullara nimeti kapsamındadır. Bu husus, şu âyette ortaya konmaktadır: “Allah sizi zora sokmak istemez.

Sizi tertemiz yapmak ve size olan nimetini tamamlamak ister ki şükre-desiniz.”(Mâide 5/6). Peygamberimizin âlemlere rahmet olarak gönde-rildiğini belirten âyet ve Kur’ân’ın hikmetli bir kitap olduğunu belirten âyet de bu çerçevede değerlendirilebilecek niteliktedir (Enbiyâ 21/107;

Yunus 10/1).

Dinin emrettiklerinin iyi olduğu için emredildiğini yasakladıkları-nın da kötü olduğu için yasaklandığını belirten âyetler makāsıd düşün-cesi için dayanak teşkil eden âyetler arasında önemli bir yerde durur.

Çünkü bu âyetler dinin emir ve yasaklarının iyiliğin gerçekleştirilmesi ve kötülüğün uzaklaştırılması maksadına dayalı olduğunu ortaya koy-maktadır: “Şüphesiz bu Kur’an en doğru yola iletir.”(İsrâ 17/9); “İşte o Peygamber onlara iyiliği emreder kötülükten men eder.”(A’râf 17/157);

“Allah adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; fuhşiyyâttan, mün-kerden ve azgınlıktan men eder.”(Nahl 16/90); “Müjdeleyiciler ve uyarı-cılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insan-ların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Nisâ 4/165); “Ey iman edenler oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı.”(Bakara 2/183); “Namaz fuhşiyyâttan ve kötülükten alıkoyar.”(Ankebut 29/45); “Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insan-lar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insaninsan-lar için

birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansın-lar). Allah da kendisine ve Resüllerine gayba inanarak yardım edecekle-ri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.”(Hadid 57/25).

Vaz edilen hükmü ve bunun illetini birlikte ihtiva eden âyetler de bu çerçevede değerlendirilmelidir: “Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışla-ra aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler akalmışla-rasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.”(Haşr 59/7);

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz. ”(Bakara 2/179).

Dînî yükümlülüklerin meşakkate değil kulların maslahatına dayalı olduğunu belirten âyetler de bu çerçevededir: “Allah sizin için kolaylık ister zorluk istemez.”(Bakara 2/185); “Allah her şahsı ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar.”(Bakara 2/286); “Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Allah sizden yükünüzü hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”(Nisâ 4/28).

Makāsıdüşşeria lafız olarak hadislerde geçmese de dînî hükümlerin maksadlarının olduğunu gösteren deliller hadisler içerisinde yok değil-dir. Bu çerçevede dinin kolaylık olduğunu; zarar vermenin ve zarara za-rarla karşılık vermenin olmadığını belirten; salâhı, salih ameli öven ve fesadı yeren Allahın kulları için zorluk değil kolaylık istediğini belirten;

insanlara yararlı davranışları ve kolaylaştırmayı özendiren buna karşılık güçlük çıkarmayı yasaklayan hadisler makāsıd düşüncesi ile ilişkilen-dirilmektedir. Şu hadisler buna örnek teşkil etmektedir: “Din kolaylık-tır.”(Buhârî, “İman”, 29); “Zarar vermek ve zarara zararla karşılık ver-mek yoktur.”(İbn Mâce, “Ahkâm”, 17). Abdest alınan kaptan kedinin su içmesini peygamberimiz “Onlar pis değildir. Çünkü etrafımızda çokça gezip dolaşmaktadırlar.” hadisiyle ifade etmiştir (Muvatta’, “Salât, 54).

Kedinin insanların bulundukları yerden ayrılmayan bir hayvan oluşu onun temiz olarak değerlendirilmesini gerekli kılmıştır. Aksi takdirde insanlar için zorluk ve güçlük olacağı kesindir. Peygamberimiz “Üm-metime ağır geleceğini bilmesem, her abdestte misvak kullanmayı em-rederdim.” demiştir (Muvatta’, “Salât, 453). Yine Peygamberimiz, üm-metinde meşakkate sebep olmasa Allah yolunda savaşmak için çıkmış hiçbir seriyyeden geri kalmayacağını ifade etmiştir (Muvatta’, “Cihâd”, 911). Muaz hadisi olarak bilinen rivayette de Hz. Peygamber, Muaz b.

Cebel’in Kur’ân’da ve sünnette hükmü bulunmayan meselelerde reyiyle ictihad edip karara varmasını tasvip etmiştir (Ebû Dâvûd, “Akdiyye”, 11). Bu rivayetlerin ortaya koydukları mana, makāsıdüşşeria ile aynı doğrultudadır.