• Sonuç bulunamadı

B- Muktedir Demokrasinin Demokratik Toplum Düzeni ve Demokratikleş(tir)me Alanları

II- İki Mahkeme Tek toplum

Anayasa yargısı, hukuk devletinin gelişiminde son ve en önemli aşama olarak tanımlanmıştır328. Ancak, anayasa yargısının demokratik meşruluğu sorunu, anayasa hukukçuları arasında ciddi bir tartışma konusu olmuştur329.

Anayasa yargısının yayılması ise demokratikleşme dalgaları devam ederken 1974-1989 ve sonrasında olmuştur330. Demokratik meşruiyeti tartışma konusu olan anayasa yargısının demokratikleşme dalgası içinde birlikte yaygınlaşması bir paradoksa işaret eder.

Bu durum doktrinde şöyle izah edilmiştir331:

“Anayasa yargısı, ne oldu da çağımızda bu kadar yaygınlaştı? Niçin bu iş 1950’lerden sonra, özellikle 1970’lerden sonra bu ölçüde yaygınlık kazandı? Bunun üzerinde özellikle anayasa yargısının sosyolojik kökenleri ve sosyolojik izahı konusunda çok çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Burada zamanınızı bunlarla harcamak istemiyorum; fakat bu görüşlerin neticesinde bir şey ortaya çıkmaktadır, o da Batı ülkelerinin kamuoylarında bireyin temel hak ve hürriyetlerini en iyi koruyacak kurumun yargı kurumu olduğu konusunda yerleşmiş olan kanaattir. Başka bir deyişle, Batılı kamuoyları anayasa mahkemelerinin ve genel olarak yargı organlarının birey haklarını yasama organından daha iyi koruyacağına inanmaktadırlar.”

328 ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, s.393. 329 ATAR, Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, Mimoza Yayıncılık, Konya 2015, s.301.

330 BARIN, Taylan, Anayasa Yargısının Demokratik Meşruiyeti, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul

2016, s.163.

331 ÖZBUDUN, Ergun, Türki Cumhuriyetler, Komşular ve Anayasal Sorunlar, Anayasa yargısı

Oysa çalışmadan elde edilen veriler şunu söylemektedir: Muktedir demokrasi kendi mantıksal tutarlılığı içinde hem anayasaları hem de anayasaların nasıl denetleneceğini belirlemektedir. Anayasa yargısının, Huntington’un tabiriyle demokrasi dalgaları içinde yayılması aslında ‘demokratikleştirilme’ nin bir unsurudur.

Anayasa yargısı kararları ile hem topluma hem de devlete yön vermektedir. Bireysel başvuru yolu bunun özel bir çeşididir. Gerek Sözleşmenin gerek AİHM’nin topluma ve devlete yön verme durumu ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanının verdiği örneklere332 bakılabilir:

“- Sözleşme, her şeyden önce, Avrupa devletleri arasında bir “siyasi ideal ve geleneklerin, hürriyete saygının ve hukukun üstünlüğünün ortak mirası” etrafında bir birlik enstrümanı görevini yapmaktadır. Bununla birlikte, Sözleşme, tolerans kavramına atıfta bulunmamakta, fakat birçok kereler, "demokratik toplum" dan bahsetmektedir.

- Size bir kaç örnek sunmayı arzu ediyorum. Bu örnekler, terörizmle mücadele, sosyal barışın araştırılması, ifade hürriyeti, nefret ve reddiyecilik nutuklarına karşı koyma, çoğulculuk ve laikliğe dair olacaklardır. Bütün bu hedeflere, çok farklı ülkeler için varılmış kararlar vasıtasıyla, bazen benzer, bazen tamamen farklı durumlarda erişilmiştir.

- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gıyabında birçok eleştiriler almaktadır. Bazıları, Mahkemenin Sözleşmeyi yaratıcı bir şekilde yorumlamasından üzüntü duymaktalar. Diğerleri ise, yeterince gayretli olmadığını ifade etmektedirler. Gayet tabii ki, Mahkememiz her şeyi yapamaz. Avrupa ne hiç bir zaman bir savaş riskinden uzak olmuş, ne de bir hoşgörüsüzlükten uzak kalmıştır.”

332 COSTA, Jean Paul, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargı Yetkisi: Bir Barış ve Hoşgörü

Anayasa mahkemesinin topluma, devlete yön verebilmesi hususunda da değerlendirme yapmak gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun kabul edilmesinden sonra bireysel başvurunun olgusal olarak etkileri şöyle değerlendirilmiştir333:

“-Bireysel başvuru bireyler ile Anayasa’nın doğrudan ve somut temasını sağlamıştır.

- Bireysel başvuru, iptal ve itiraz davalarından farklı olarak, bir hükmün yorumunun anayasal denetimine imkân vermiştir. (Bunun en bariz örneği azami tutukluluk süresi. Derece mahkemeleri 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinde düzenlenen ağır cezalık işlerdeki azami 5 yıllık tutukluluk süresinin sanığa isnat edilen her bir suç için ayrı ayrı geçerli olduğu şeklinde yorum yapmışlardı. Aslında kuralın kendisi Anayasa’ya bizatihi aykırı görünmeyebilirdi ama yorumun kendisi Anayasa’da düzenlenen temel hak ve hürriyetlere bariz bir şekilde aykırıydı. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruda bu yorumu Anayasa’ya aykırı bularak ihlal kararı vermiştir. Bireysel başvuru sonucu verilen bu kararın etkileri de süratle görülmüş ve derece mahkemeleri Anayasa Mahkemesinin benimsemiş olduğu yorumu benimsemiş ve uygulamasını bu çerçevede derhal düzeltmiştir. Bu ciddi bir etki olarak karşımıza çıkmaktadır.)

- Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkının tanınması ile birlikte uluslararası bir mahkemeden önce ulusal bir mahkemeye bireysel başvuru yapılması imkânı tanınmıştır.”

Yapılan değerlendirmelerin bize gösterdiği Anayasa mahkemesinin kararları ile topluma ve devlete bir yön verebildiğidir. Bireysel başvuru kararlarında yapılan- ikinci bölümde değinildi- AİHM vurgusu bu yönünün nereye doğru olduğunu ortaya

333 ÇELİK, Abdullah, Bireysel Başvurunun Kazandırdıkları, Anayasa Yargısı Dergisi, Cilt 32, 2015,

koymaktadır. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da bir konuşmasında bu yönü, şu ifadelerle ortaya koymuştur334:

“ Demokrasi, insan onuru, temel hak ve özgürlükler, Mahkememizin korumak zorunda olduğu evrensel değerlerdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere çağdaş dünya milletlerinin kabul ettiği insan hakları belgelerinde, temel hak ve özgürlükler; din, ırk, mezhep, siyasi düşünce ve ideolojilerden arındırılarak sadece “insan olma” ortak paydasında birleştirilmiş ve evrensel bir değer olarak tanımlanmıştır. Bu evrensel değerler bütün insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahiptir… Türkiye ise bu evrensel değerlere bağlılığını çeşitli antlaşma ve sözleşmelerle dünyaya ilan etmiştir. Bu bağlamda, 1990 yılında Avrupa insan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisinin kabul edilmesi ve 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan temel haklarla ilgili “evrensel ölçütlere” atıf yapan değişiklikler, devrim niteliğinde sayılabilecek evrensel düzenlemelerdir… Bu değişiklikleri yeniden hatırlatma gereğinin altını şu nedenle çizmek istiyorum. Milletimizin iradesini temsil eden Yasama organı bu değişikliklerle başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yargı organlarına “evrensel standartları uygulayın!” talimatı vermiştir. Bu nedenledir ki, yerel gerçeklerle evrensel standartları örtüştürmek zorundayız…”

334 KILIÇ, HAŞİM, Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş Yıldönümü Töreni, Haşim Kılıç’a

Armağan, Anayasa Mahkemesi Yayınları, Editörler: Ali Rıza ÇOBAN, Serdar GÜLENER, Musa SAĞLAM, Hüseyin EKİNCİ, Ankara 2015, Cilt I, s. 143.