• Sonuç bulunamadı

PSİKOLOJİK İYİ OLMA

3.3 Çalışanların Karşılaştığı Bazı Psikolojik Sorunlar

3.3.6 Madde Kullanım Bozuklukları

Dünya Sağlık Örgütü (WHO, 2001, s. 30) tarafından bağımlılık yapan ve kişinin ruh ve fizik sağlığı üzerinde oldukça olumsuz etkileri bulunan maddeler; alkolü, afyon veya eroin gibi opioidleri, esrar gibi kanabinoidleri, sedatifleri ve hipnotikleri, kokaini, diğer uyarıcıları, halusinojenleri, tütün ve uçucu rahatlatıcıları içermektedir. Bağımlılık yapıcı maddelerin ortak özelliği; merkezi sinir sistemini, bu sistemin içinde ise özellikle “beynin ödüllendirme düzeneğini” içeren yemek yeme ve cinsellik gibi doğal hazların oluşumu ile türün yaşamasına hizmet eden özel bir bölgeyi uyarıyor olmaları ve yineleyen kullanımı ile her seferinde bir öncekinden daha farklı düzeyde bir uyumu zorlayarak en sonunda organizmanın fizyolojik sayılan dengesinin yerine içinde bağımlılık maddesinin başrol oynadığı “hastalıklı yeni bir denge”nin oluşumuna yol açmasıdır (Özgür-İlhan, 2009,s. 65). Bağımlılık sendromu; ilgili maddeyi almak için kuvvetli bir arzuyu, kullanım kontrolündeki güçlüğü, bir fizyolojik yoksunluk durumunu, alternatif zevk ve ilgilere yönelik reddetmeyi ve kişinin kendisine ve başkalarına zarar vermesine rağmen ilgili maddeyi kullanmaya devam etmesini ifade etmektedir (WHO, 2001, s. 30).

Ruhsal bozukluğu olanlarca ve olmayanlarca en yaygın olarak kullanılan maddelerden birisi olan alkol (WHO, 2001, s. 30-31); merkezi sinir sistemini bastırıcı, toksik, az alındığında keyif verici ama kullanım miktarı arttıkça sarhoşluktan komaya ve hatta ölüme kadar varan ağır bedensel ve ruhsal bozukluklara yol açan psikoaktif (ruhsal yönden etkileyici) bir maddedir (Çelikkol, 2001,s. 223). Alkolizm“alkollü içkinin aşırı kullanımı” (Çelikkol, 2001, s. 224) şeklinde ifade edilse bile kime alkolik dendiği oldukça önemli bir

113 noktadır. Bu konuya ilişkin kriterleri şu şekilde özetlemek mümkündür (Cüceloğlu, 2012, s. 464-465):

İşlevsel Bozukluk: Alkol; bireyin ailesel, sosyal ve mesleksel faaliyetlerini önemli ölçüde aksatır.

Alkolün Etkisinin Gittikçe Azalması: Aynı sarhoşluk, “kafayı bulmuşluk” derecesini elde etmek için birey gittikçe daha çok alkole gereksinme gösterir. Böyle bir kişi büyük miktarlarda alkol aldığı halde, diğer kimselerden daha farklıdır ve pek sarhoşluk belirtisi göstermez. Bu kimseler “alkol beni etkilemez!” diye övünürler ve “kafayı bulmak” için başkalarının içtiğinden iki veya üç misli daha fazla içerler.

Alkolü Bırakınca Görülen Kesilme Belirtileri: Alkolik kişi alkol bulamadığı zaman ya da kendi isteğiyle alkollü içki içmeyi bıraktığı zaman genellikle titreme, terleme, mide bulantısı, kaygı nöbetleri, ateşlenme nöbetleri, düşünce karışıklığı, sanrılar ve varsanılar belirtileri gösterir.

Bedensel Hastalıklar: Alkoliklerin bedensel hastlıklarının kaynağının çoğu karaciğerle ilgilidir. Bu hastalıklar; sarılık, siroz ve safra kesesinin iltihaplanması olarak kendini gösterir. Ayrıca bu hastalıklara ilaveten sinir sisteminin işlevinde de birçok bozukluklar ortaya çıkar. Alkolikler, doktorun kendilerine alkolü bırakmaları gerektiğini ve hastalıklarının temelinde alkolün yattığını söylemesine rağmen alkolü bırakmazlar. Alkolü bırakamama, alkolik olmanın en belirgin özelliklerinden biridir.

Bellek Kayıpları: Bazı kimseler, geçici bellek kayıpları gösterirler. Alkoliklerde görülen geçici bellek kayıplarına “alkolün neden olduğu bellek kayıpları” denir. Bu kişiler, günlük hayatlarını normal olarak sürdürebilirler. Ne var ki bellek kaybını içeren devre geçtikten sonra bu kişiler yaptıklarıyla ilgili bir şey hatırlayamazlar.

Miktar/Sıklık Göstergesi: Sık sık ve büyük miktarlarda içen kişinin alkolik olma ihtimali, seyrek ve az içen birinden daha yüksektir. Bazı kişiler ancak belirli sosyal toplantılarda içerler, bazı kişiler ise içmek için bahane ararlar. Alkole tutkusu olan kişi, her fırsatı değerlendirerek alkollü içki almayı amaçlar.

Alkolün Kullanıldığı Zaman Dilimi: Alkolikliğin ölçütlerinden biri de gündüz alkol alınmasıdır. Gündüz alkol alan kimselerin büyük çoğunluğu alkoliktir. Bu kişiler belirli bir düzeyde alkol alarak gündelik hayatlarını bir süre daha ve bir ölçüde aksamadan sürdürebilirler.

Alkolün kalp ve damar hastalıkları, mide ve barsak bozuklukları, kanser, cinsel bozukluklar, sinir sistemini olumsuz olarak etkilemesi ve teratojenik etkileri(alkolik bir

114 annenin zeka geriliği dahil engelli çocuk doğurma oranı %30’dur) gibi fiziksel sağlıkla ilişkili ciddi rahatsızlıklara neden olabilen alkole (Çelikkol, 2001, s. 223) bağlı kullanım bozukluğunun dünya genelinde %1,7 (erkeklerde % 2,8 ve kadınlarda %0,5 civarındadır) olduğu bilinmektedir (WHO, 2001, s. 31-31). Alkole bağlı kullanım bozukluğu ülkemizde (18-65 yaş arası) ise Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasına göre %0,8 (erkeklerde %1,7 ve kadınlarda %0,1) olarak saptanmıştır (Akvardar, 2009, s. 66).

Oldukça yaygın bir diğer bağımlılık türü olan tütün kullanımına bağlı bozukluk ise en çok sigara içme şeklinde kendisini göstermektedir (WHO, 2001, s. 31). Sigara; hızla gelişen, çevresel koşullardan çok etkilenen, alkol ve esrar gibi diğer uyuşturucu maddelere eşlik etme özelliğini taşımaktadır (Çelikkol, 2001, s. 222). Günümüzde her 3 yetişkinden birisi (yaklaşık 1,2 milyar insan) sigara içmektedir ve bu oranın 2025 yılına kadar 1,6 milyar insana ulaşacağı tahim edilmektedir (WHO, 2001, s. 31). Oysa son zamanlarda sigara içme üzerinde yapılan araştırmalar, sigara içme ile akciğer kanseri ve diğer önemli bedensel hastalıklar arasındaki ilişkiyi hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde göstermektedir (Cüceloğlu, 2012, s. 462).

Alkol ve tütüne bağlı kullanım bozukluklarının yanı sıra bir diğer kullanım bozukluğu olan uyuşturucu madde bağımlılığı; eroin, kokain ve esrar gibi birçok yasadışı uyuşturucuyu içermektedir (WHO, 2001, s. 32). Uyuşturucuya bağlı kullanımın bozukluğu bölgeden gölgeye değişiklik gösterse de dünya genelinde yaklaşık 5 milyon kişinin yasadışı uyuşturucu madde enjekte ettiği bilinmektedir (WHO, 2001, s. 32).

Madde bağımlılığında, insanla ilgili olan her konuda olduğu gibi, doğrusal bir nedensellik ilişkisi söz konusu değildir, yani bir ya da birkaç nedenden söz edilemediği gibi, neden dediğimiz şeyin gerçekten neden olup olmadığı kesin olarak söylenemez (Özgür-İlhan, 2009,s. 65). Bağımlılık düzelebilen bir hastalık olmasına rağmen bu konuda asıl önemli olan nokta; bağımlı olan kişinin bu davranışını değiştirmeye istekli olması ve hazır olduğunu hissetmesidir (Gürol, 2009,s. 67).