• Sonuç bulunamadı

Tıbbi ücretleri ödeyememesinden dolayı hamile bir kadına acil müdahalede bulunmanın reddedilmesi: ihlal

Mehmet Şentürk ve Bekir Şentürk / Türkiye – 13423/09 Karar 9 Nisan 2013 [2. Daire]

Olaylar ve Olgular – Hamileliğinin otuz dördüncü haftasında olan ilk baĢvuranın eĢi ve ikinci baĢvuranın annesi, eĢiyle birlikte sürekli ağrı Ģikâyetiyle bir üniversite hastanesine gitmiĢtir. Acil servis doktoru tarafından muayene edildikten sonra kadın hastalıkları ve doğum anabilim dalı doktorlarından oluĢan bir ekip tarafından hastaya müdahalede bulunulmuĢ ve ultrason çekilmesinin ardından hastanın taĢıdığı bebeğin ölü olduğu saptanarak hastanın acilen ameliyata alınması gerektiği kararına varılmıĢtır. Ardından, iddiaya göre, hastaneye yatıĢ ve ameliyat için ücret alınacağı ve depozito olarak yaklaĢık 1,000 Avro (EUR) ödenmesi gerektiği hastaya söylenmiĢtir. Ġlk baĢvuranın kendisinde gerekli miktardaki paranın bulunmadığını belirtmesinden ötürü eĢi hastaneye yatırılamamıĢtır. Bunun üzerine acil servis doktoru, hastanın sağlık personeli bulunmayan bir araçla baĢka bir hastaneye nakledilmesini ayarlamıĢtır. Hasta yolculuk sırasında ölmüĢtür.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalıĢan bir soruĢturma komisyonu tarafından, hastanın ölümünden hastane doktorlarının sorumlu olduğunu ortaya koyan bir soruĢturma açılmıĢtır. SoruĢturmada hastanın tedavi edilmeden nakledilmesine yönelik karar ve tıbbi ücretlerin ödenmesine verilen önem eleĢtirilmiĢtir. Ġsnat edilen suçun kovuĢturulması zaman aĢımına uğramıĢ olduğundan, nöbetçi doktor hakkında herhangi bir ceza yargılaması yapılmamıĢtır.

Ġlk davada suçlu bulunmuĢ olan diğer doktorlar, Yargıtay’ın yargılamaları 2010 yılının Ekim ayında sonlandırmıĢ olması ve ayrıca zaman aĢımı nedeniyle herhangi bir cezaya çarptırılmamıĢlardır.

Hukuksal Değerlendirme – 2. Madde

(a) Esas Bakımından – Mahkeme, Devlet’in SözleĢme’nin 2. maddesi kapsamındaki pozitif yükümlülüklerine dayanarak, hem özel hem de devlet hastanelerinin, hastaların hayatlarını korumaya yönelik uygun tedbirler almalarını zorunlu kılacak düzenlemelerin Devlet tarafından yapılması gerektiğini vurgulamıĢtır.

Mevcut davada Ģikâyet konusu olayların meydana geldiği tarihte, tedavi hizmetlerine eriĢime iliĢkin Devlet’in kamu sağlığı politikası hakkında in abstracto hüküm vermek Mahkeme’nin görevi olmamasına rağmen, Mahkeme’nin söz konusu hastanede tedavi olmanın ön ödemeye tabi olduğunu kaydetmesi için ulusal makamların bulgularını dikkate alması yeterli olmuĢtur.

Bu gereklilik hasta için caydırıcı olmuĢ ve hastanede tedavi görmeyi reddetmesine sebep olmuĢtur. Bu tür bir kararın bilgiye dayalı olduğunu veya ulusal makamları merhumun alması gereken tedaviye iliĢkin yükümlülükten muaf tuttuğunu tasavvur etmek mümkün değildir. Hastaneye ulaĢtığında hastanın durumunun ağır olduğu ve acil ameliyata alınması gerektiği;

alınmadığı takdirde ağır sonuçların ortaya çıkabileceği hususlarında ihtilaf bulunmamıĢtır. Sağlık çalıĢanları hastayı baĢka bir hastaneye nakletmenin, hastanın hayatını riske sokacağının tamamen farkında olmuĢtur. Ayrıca ilgili personel hakkında kovuĢturma yapılmasına izin vermeyi reddetmiĢ olan heyete, zorunlu ücretlerin ödenmediği acil tıbbi durumlarda, nasıl bir yol izleyeceklerini belirten herhangi bir materyal sağlanmamıĢtır. Bu bakımdan iç hukukun, merhuma sağlık durumu nedeniyle verilmesi gereken tedavinin verilmesini engelleyecek nitelikte olduğu görülmemiĢtir.

Bununla birlikte, hastane yetkililerinin bariz hataları sonucunda, merhumun uygun ve acil tedaviye eriĢimi engellenmiĢtir. Bu bulgu Mahkeme’nin, Devlet’in hastanın fiziksel

9 bütünlüğünü koruma yükümlülüğünü yerine

getirmediği kararına varması için yeterli olmuĢtur.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle)

(b) Usul Bakımından – Devlet’in pozitif yükümlülükleri arasında, ister kamu sektöründe ister özel sektörde, tıbbi bakım altındaki hastaların ölüm sebeplerini tespit edebilmek ve ilgililerin sorumlu tutulmasını sağlamak için etkili ve bağımsız bir yargı sistemi oluĢturmak da bulunmaktadır. Fakat Mahkeme, ilk baĢvuranın eĢinin ölümünden sorumlu olduklarından Ģüphelenilen kiĢilere zaman aĢımından ötürü nihai bir ceza verilmemiĢ olduğunu gözlemlemiĢtir.

Ġlaveten, davaya iliĢkin yargılamaların uzun sürmüĢ olması, derhal inceleme yapılması gerekliliğini karĢılamamıĢtır. Nöbetçi doktoru yargılamaya yönelik herhangi bir adım atmak konusunda, ceza yargılamalarının baĢından itibaren belirgin bir ihmal söz konusu olmuĢtur. Dolayısıyla Devlet mevcut davada etkili bir ceza soruĢturması gerçekleĢtirmemiĢtir.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle)

(c) Ceninin Yaşam Hakkına İlişkin İddia – BaĢvuranlar ceninin ölüm zamanının tespit edilmesi için herhangi bir soruĢturma gerçekleĢtirilmemiĢ olduğunu iddia etmiĢlerdir. Mahkeme, yaĢamın baĢladığı noktaya iliĢkin Avrupa’da bir görüĢ birliği bulunmamasından ötürü bu konuyu belirlemenin Devlet’in görevi olduğunu kaydederek, önceki davalarda benimsediği yaklaĢımı yinelemiĢtir. Mevcut davada ceninin yaĢamı merhumunkiyle yakından bağlantılı olduğundan, bu Ģikâyetin ayrıca incelenmesine gerek kalmamıĢtır.

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık müĢterek olarak 65,000 Avro (EUR) ödenmesine karar verilmiĢtir; maddi tazminat talebi reddedilmiĢtir.

(Ayrıca bk: Vo / Fransa [BD] no. 53924/00, 8 Temmuz 2004, Bilgi Notu sayı 66; A, B ve

C / İrlanda [BD], no. 25579/05, 16 Aralık 2010, Bilgi Notu sayı 136; Tysiąc / Polonya, no. 5410/03, 20 Mart 2007, Bilgi Notu sayı 95).

3. MADDE

İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele Sınır Dışı Etme

Somalili mültecinin, Dublin II Tüzüğü uyarınca, İtalya’ya ihraç edilmesi önerisi:

kabul edilemez

Mohammed Hussein ve Diğerleri / Hollanda ve İtalya 27725/10 Karar 2 Nisan 2013 [3. Daire]

Olaylar ve Olgular – Ġlk baĢvuran Somali vatandaĢıdır ve iki küçük çocuğun (ikinci ve üçüncü baĢvuranın) annesidir. Ġlk baĢvuran 2008 yılının Ağustos ayında Ġtalya’ya gelmiĢ ve sığınma baĢvurusunda bulunmuĢtur. Bir karĢılama merkezine nakledilmiĢ ve iki ay sonra, Ġtalya’da çalıĢmasına imkân veren geçici bir oturma izni almıĢtır. 2009 yılının Ocak ayında kendisine üç yıllık oturma ve seyahat izni belgesi verilmiĢtir. Ġlk baĢvuran 2009 yılının Nisan ayında karĢılama merkezinden ayrılmıĢ ve Hollanda’ya giderek, hamileliğinin ilerleyen evrelerinde tekrar sığınma baĢvurusunda bulunmuĢtur.

Ġlk baĢvuranın sığınma talebine iliĢkin sorumluluğun Dublin II Tüzüğü uyarınca Ġtalyan yetkililere ait olduğu gerekçesiyle, baĢvurusu reddedilmiĢtir. BaĢvuran, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne sunduğu baĢvuruda, Hollanda’dan Ġtalya’ya nakledilmesi durumunda SözleĢme’nin 3.

maddesi kapsamındaki haklarının ihlal edileceğinden Ģikâyet etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 3. Madde: M.S.S. / Belçika ve Yunanistan [BD] (no. 30696/09, 21 Ocak 2011, Bilgi Notu sayı 137) davasındaki durumdan farklı olarak, mevcut davada baĢvuran Ġtalya’ya varmasından itibaren üç gün içerisinde, Ġtalyan yetkililerinin sığınmacılar için devreye sokmuĢ olduğu karĢılama merkezinden faydalanmıĢtır ve üç ay içerisinde kendisine iĢ arama izni

10 verilmiĢtir. BaĢvuranın uluslararası koruma

talebi kabul edilmiĢtir ve kendisine ek olarak üç yıl geçerli oturma izni verilmiĢtir. Böylece baĢvuran, yabancılar için seyahat izni belgesini almaya, çalıĢmaya ve toplumun geneliyle aynı Ģekilde sosyal yardım planlarından, sağlık hizmetlerinden, sosyal konutlandırma ve eğitim hizmetlerinden yararlanmaya hak kazanmıĢtır. Yeni gelen sığınmacılara yer açmak için baĢvuranın yerleĢme merkezinden ayrılmaya zorlandığı varsayılsa bile, hamile bir kadın olarak baĢvuranın, kabul edilen mültecilere açık bir tesise öncelikli olarak yerleĢtirilme hakkı bulunmuĢtur. Fakat baĢvuranın, iĢ bulma konusunda ya da yoksul veya evsiz kalma riski bulunan savunmasız kiĢiler için Ġtalya’da oluĢturulmuĢ olan özel kamu veya özel sosyal yardım planları kapsamında barınma alternatifi için yardım istemiĢ olduğuna yönelik bir emare bulunmamıĢtır. Bu Ģartlar altında, baĢvuranın Ġtalya’da gördüğü muamelenin 3. madde kapsamına girmesi için gereken asgari önem seviyesini kazanmıĢ sayılabileceği kanaatine varılmamıĢtır.

Ancak baĢvuranın oturma izni bitmiĢ olduğundan, Mahkeme, Ġtalya’ya geri gönderilmesi halinde baĢvuranın durumunun nasıl olacağını değerlendirme yoluna gitmiĢtir. Mahkeme bu konuda, Hollanda yetkililerinin nakil hakkında Ġtalyan makamlarını önceden bilgilendireceklerini ve böylece gerekli hazırlıkların yapılması için yeterli süre tanıyacaklarını kaydetmiĢtir.

BaĢvuranın oturma iznini yenilemesi gerekmesine rağmen, iki küçük çocuğun bekar annesi olarak baĢvuranın, uygulanan mevzuat uyarınca savunmasız bir kiĢi olarak özel değerlendirilmeye tabi tutulma hakkı saklı kalmıĢtır.

Ġtalya’da sığınmacılar için hazırlanan karĢılama planları raporlarında, sığınmacılar ile mültecilerin genel durumları ve yaĢam koĢulları açısından bazı eksiklikler olduğu açıklanmıĢ olsa da, destek veya kolaylık sağlama konusunda herhangi bir sistemsel yetersizlik görülmemiĢtir. BirleĢmiĢ Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) ve Ġnsan Hakları Komiseri’nin düzenlediği raporlarda, bazı eksiklikleri tamamlamayı amaçlayan son iyileĢtirmelere

atıfta bulunulmuĢtur ve tüm raporlar sığınmacıların ihtiyaçlarını karĢılamaya yönelik hizmetlerin ve kolaylıkların niteliklerini detaylı olarak tarif etme konusunda hemfikir olmuĢtur. BaĢvuranın 2008 yılının Ağustos ayında geliĢinin ardından yaptığı korunma talebi birkaç ay içerisinde iĢleme konmuĢ olup, kendisine barınma imkânı sağlanmıĢ ve sağlık hizmetleri ile diğer kolaylıklara eriĢim hakkı verilmiĢtir. Bu Ģartlar altında Mahkeme, baĢvuranın Ġtalya’ya geri gönderilmesi halinde gelecekte maddi, fiziksel veya psikolojik açıdan haiz olacağı imkânlar değerlendirildiğinde, baĢvuranın 3. maddenin kapsamı alanına girecek kadar ciddi, yeterince gerçek ve yakın bir sıkıntı riski bulunduğunu ispat etmediğine karar vermiĢtir.

Sonuç: kabul edilemez (açıkça temelden yoksun).

Aşağılayıcı Muamele

Başvuranların mahkeme duruşmaları sırasında metal kafese konulması: dava Büyük Daire’ye gönderilmiştir

Svinarenko ve Slyadnev / Rusya – 32541/08 ve 43441/08 Karar 11 Aralık 2012 [1. Daire]

ġiddet suçlarından yargılanan baĢvuranlar, mahkeme huzuruna bir metal kafes içerisinde çıkarılmıĢlardır. Yargılamayı yapan mahkeme tarafından, baĢvuranların bu tür bir muameleye tabi tutulması hakkında herhangi bir gerekçe sunulmamıĢtır.

11 Aralık 2012 tarihli bir kararı ile Mahkeme dairelerinden biri 6§1 maddesinin (ceza yargılamalarının aĢırı uzun olması) ve 3.

maddenin ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermiĢtir. BaĢvuranların sürekli olarak silahlı polis memurları tarafından korunmuĢ olduklarını ve mahkeme salonunda diğer güvenlik tedbirlerinin alınması gerektiğini kaydederek ve baĢvuranların duruĢma salonunun düzenine veya güvenliğine karĢı bir tehlike teĢkil etmesinden, Ģiddete baĢvuracaklarından, firar edeceklerinden veya baĢvuranların kendi güvenliğinin risk altında olacağından endiĢe etmek için ciddi

11 gerekçeler sunar nitelikte herhangi bir delilin

ileri sürülmemiĢ olduğunu da dikkate alarak Mahkeme, baĢvuranların duruĢma salonunda halka açık bir Ģekilde metal bir kafese konulmalarının haksız olduğu kanaatine varmıĢtır. ġikayet konusu muamele, baĢvuranları kendi gözlerinde ve toplumun gözünde küçük düĢürmüĢ ve baĢvuranlarda keder ve aĢağılanma duygusu yaratmıĢ olduğundan, aĢağılayıcı bir muamele teĢkil etmiĢtir. Mahkeme, baĢvuranların maddi tazminat talebini reddetmiĢ ve her baĢvurana manevi tazminata karĢılık olarak 7,500 Avro (EUR) ödenmesine karar vermiĢtir.

Hükümet’in talebi üzerine dava 29 Nisan 2013 tarihinde, Büyük Daire’ye gönderilmiĢtir.

Etkili Soruşturma

Yerel makamlara şikâyette bulunmak için on bir sene bekleyen başvuranın eylemsizliği: dava Büyük Daire’ye gönderilmiştir

Mocanu ve Diğerleri / Romanya – 10865/09, 45886/07 ve 32431/08 Karar 13 Kasım 2012 [3. Daire]

1990 yılının Haziran ayında Romanya Hükümeti, anılan zamandaki yönetim Ģeklini protesto eden göstericilerin birkaç hafta süren Üniversite Meydanı iĢgalini sonlandırmaya yönelik tedbirler almıĢtır. 13 Haziran 1990 tarihinde güvenlik güçleri müdahalede bulunmuĢ ve pek çok göstericiyi tutuklamıĢtır. Bu durum gösterilerin artmasına neden olmuĢtur. Ordu en hassas bölgelere gönderilmiĢtir ve (göstericiler tarafından kuĢatılmıĢ olan) ĠçiĢleri Bakanlığı’nın içinden ateĢ edilmiĢ ve ilk baĢvuranın eĢinin ölümüne sebep olmuĢtur.

Aynı zamanda, 13 Haziran 1990 sabahı iĢ yerine doğru yürümekte olan ikinci baĢvuran Bay Stoica, devlet televizyon istasyonunun yakınlarında yakalanmıĢ, götürülmüĢ, ardından bağlanmıĢ ve darp edilmiĢtir. Bu olayların sonucunda gece bilincini kaybetmiĢ ve ertesi gün hastanede uyanmıĢtır. 1990 yılında uygulanan baskı hakkında ceza soruĢturması açılmıĢtır.

Bay Stoica’nın 2001 yılına kadar, olayların ardından on bir yıl geçmesine rağmen ilgili

makamlara Ģikâyette bulunmamıĢ olmasından ötürü Mahkeme, dairelerinden birinin 13 Kasım 2012 tarihli kararı ile (bk.

Bilgi Notu sayı. 157), oybirliğiyle, inter alia (diğerlerinin yanı sıra), 3. maddenin usul bakımından ihlal edilmemiĢ olduğuna karar vermiĢtir.

Ġkinci baĢvuranın talebi üzerine dava 29 Nisan 2013 tarihinde Büyük Daire’ye gönderilmiĢtir.

Sınır Dışı Etme

Uluslararası toplum için Afganistan’da çalışmış olan şoför ve tercümanın Kabil’e ihraç edilmeleri önerisi: tehcir bir ihlal teşkil etmez

H. ve B. / Birleşik Krallık –70073/10 ve

Benzer Belgeler