• Sonuç bulunamadı

Keman müziğinin tarihsel süreçte gelişimi incelendiğinde, kemanın önceleri diğer çalgılar için yazılan eserler ve dans müziklerinde eşlik çalgısı olarak kullanıldığı, Rönesans ve Barok dönemde önem kazanan çalgı müziği ile belli bir literatür kazandığı görülmektedir. Müzik tarihi dönemlerinde öne çıkan eserlerin formları, keman için yazılan eserlerin formlarını da etkilemişi, keman için yazılan eserlerin çeşitliliğini artırmıştır. Genel olarak keman müziği kapsamındaki bu eserleri Bachmann (1937), solo keman için yazılmış ve oda müziği için yazılmış eserler olarak iki ayrı grupta aşağıdaki biçimde incelemiştir.

Bachmann (1937) solo keman için yazılmış eserleri, keman metotları, keman etütleri, eşliksiz solo keman eserleri, piyano eşlikli solo keman eserleri, org eşlikli solo keman eserleri, viyola keman için yazılan eserler, iki keman ve viyola için yazılan eserler, keman çello için yazılan eserler, keman düetleri, piyano eşlikli keman düetleri, çello ile keman düetleri, keman trioları, piyano eşlikli keman trioları, keman kuartetleri ve piyano eşlikli keman kuartetleri olarak sınıflandırılmıştır (s. 1381-1382).

17. yüzyıl öncesinde keman müziğine yönelik sınırlı sayıda basılı eserin bulunduğu bilinmektedir. Buna sebep olarak henüz çalgı müziğinin yeterli düzeyde gelişmemesi, çalgıların vokal müziğe eşlik etmesi ve genel olarak ezberden çalınan dans müziklerinin seslendirilmesi gösterilmektedir. Bu dönemde vokal müziğe kemanla

yapılan eşliğin genelde ünison olarak yazıldığı, keman için ayrıca bir partinin yazılmadığı görülmektedir (Ketenci, 2005: 3).

Rönesans ve sonrasında Barok dönemden itibaren gelişen çalgı müziği, kemanın bir eşlik çalgısı olmaktan çok; solo çalgı haline dönüşmesine sebep olmuştur. Bununla beraber keman müziğindeki yeni formlarda yazılan eserler, yeni arayışların bir sonucu olarak, kemanda özgün bir seslendirme biçiminin oluşmasına yol açmıştır. Klasik dönemde ise bu yenilikler hız kazanarak devam etmiş, dönemin toplumsal özellikleri müziğin ve kemanın bu gelişmelerden etkilenmesine sebep olmuştur. Ivanovic (2006)‘e göre 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında, müziğin sadece soylu sınıfa ait olmadığı düşüncesi ortaya çıktığından ve müziğe olan ilgi arttığından, daha geniş konser salonları inşa edilmiştir. Buna bağlı olarak daha yüksek şiddette ses elde etme amacıyla kemanın yapısal olarak geliştirilmesi gerekmiştir (s. 28). Yapısı bu dönemde de geliştirilen keman, yeni çalma tekniklerinin üretilmesine imkan sağlayarak keman müziğinin önem kazanmasına yol açmıştır. Romantik dönem ve sonrasında gelişimini sürdüren keman müziği, solo konçerto başta olmak üzere farklı türlerde yazılan eserler ve çeşitli çalma tekniklerini kullanan virtüözler ile müzik alanında kemanın popüler ve saygın bir yer edinmesini sağlamıştır.

17. yüzyıl ortalarına kadar keman sanatçıları, basılı bir kaynak kullanmaksızın öğrencilerine keman dersleri vermiş, keman eğitimi sürecinde uyguladıkları öğretim biçimlerini meslek sırrı olarak görmüş ve diğer eğitimcilerle paylaşmaktan kaçınmışlardır. Keman öğrenmek isteyenlerin yaşadığı zorluklardan dolayı keman öğretimine yönelik yazılı kaynakların üretildiği ve bu zorlukların keman dersi alabilmek için uzun yolculuklar yapılması gerektiği, maddi olanakları yetersiz olanların eğitim alamamaları veya devam edemedikleri bilinmektedir. 1640’a kadar keman eğitiminin, sınırlı sayıdaki kısa eserler ile yürütüldüğünü belirten Pulver (1923), kullanılan yazılı kaynakların, keman öğretmenleri tarafından öğrencilerin düzeylerine göre yazılmış dans müzikleri, madrigaller ve ilahi türünde olduğundan bahsetmiştir (s. 695).

Rönesans ve Barok dönemin, müzik ve keman eğitiminde önemli bir merkezi olan İtalya’nın müzikteki başarısına, müzik eğitiminin sadece soylulara değil, orta tabaka halkın da eğitim almalarına imkan sağlaması sebep olarak gösterilebilir. Koro ve oda müziği orkestralarının oluşturulduğu kiliseler ve yetimhaneler, müzik eğitiminin ciddiyetle yapıldığı kurumlar, konservatuarların temellerinin atılmasını sağlamıştır.

Birçok bestecinin konçerto ve sonat formunda yazmış oldukları eserler, bu kurumlarda müzik eğitimi alan öğrencilerin düzeylerine göre bestelenmiştir. Bu eserlerin dışında keman çalışmalarını içerisinde barındıran metot türündeki eserler de üretilmeye başlanmış ve keman için bölümlerin ayrıldığı müzik kitapları da basılmıştır. Örnek olarak Stolba (1968), Philibert Jambe de Fer’e ait 1556 yılında basılan Epitome Musicale adlı kitabın, kemana yönelik yazılan bilgilerin bulunduğu ilk kitap olduğunu belirtmiştir (s.46).

1600lü yıllarda basılmış ve bu dönemde keman öğretiminde kullanıldığı bilinen kaynakların ilki Marin Mersenne (1588-1648)’ye ait, 1636 yılında yazılan Harmonie Universelle adlı kitaptır. Kitabın dördüncü bölümünde keman çalma pratiğine yönelik bilgiler bulunmaktadır. Keman çalmadaki temel prensipleri anlatan ilk kitap olması yönünden keman literatüründeki önemli kaynaklardan biri olarak sayılan eserde, kemanın tutulması, çalınması ve yapısına yönelik bilgiler bulunmaktadır.

17. yüzyıl keman müziğinin önemli müzisyenlerinden biri olan İngiliz müzisyen ve besteci John Playford (1623-1686), eserleri ve kendi döneminde keman metodu olarak kullanılan kitapları ile keman literatürüne birçok eser kazandırmıştır. An Introduction to the Skill of Musick adlı kitabı ile amatör müzisyenlerin kemana ilgilerinin artmasını sağlayan Playford (Stowell, 2004: 20), dört yıl sonra ikinci basımı yapılan kitabında, kemana yönelik bilgilerin bulunduğu Instructions for the Treble Violin adlı bir bölüme yer vermiştir. Bu kitapla ilgili olarak Stowell (2004), 1665 yılında basılan Dancing Master kitabının 1669’daki basımında, kemana yönelik bir kitabın hazırlandığı bilgisi verilmiş ve dönemin çalgı müziği türünde popüler olan dans müzikleri, kemana yönelik yazılmış bir bölüm ile Dancing Master kitabında yer almıştır.

Playford, 1672 yılında farklı tonlarda yazılmış, genellikle dans müziği melodilerinin kemanda çalınmasına yönelik oluşturulmuş, Apollo’s Banquet adlı kitabını yayımlamıştır. Kitabın yeni başlayanlar için yazıldığı bilgisi sunulmuş ve Playford kitabında kemanın hangi teknikler kullanılarak çalınacağına yönelik kısıtlı bilgiye yer vermiştir. Playford’un 1685 yılında basılan kemana yönelik yazılmış bir diğer kitabı, önceki kitapları gibi dans müziği türündeki melodilerin çeşitlendirilerek oluşturulduğu The Division-Violin isimli kitabıdır (Pulver, 1923: 696).

17. yüzyılda yazılmış keman metotlardan diğeri John Lenton (1657-1719)’a ait, 1693 yılında yayımlanan The Gentleman's Diversion, or the Violin Explained adlı kitabıdır. Kemanda birinci konumda çalınabilir ezgilerden oluşan kitap, yeni başlayanlara yönelik çalışmaları içermektedir. Kemanın nasıl tutulması gerektiğine dair bilgiler de içeren kitabın 1702 yılında ikinci baskısı yayımlanmış, içeriğinde değişiklikler yapılmış olsa da kemanın solda, göğsün üzerinde tutulması gerektiği görüşü ikinci basım olan kitapta da bulunmaktadır (Pulver, 1923: 696; Pulver, 1924: 108-109).

Barok dönem ve öncesinde İtalyan keman stilinin genel olarak baskın olduğu bilinmektedir. İtalyan kemancıların belli bir zamana kadar metot üretmedikleri ve keman öğretimini basılı bir kaynağa dayalı olarak yapmadıkları görülmektedir. İlk keman metotları 17. yüzyılda basılmaya başlanmış, zamanla kemanın coğrafyalara özgü seslendirme biçimleri ortaya çıkmış ve eğitim süreçlerinde kullanılan farklı yöntem ve metotlar, keman ekollerinin oluşmasına neden olmuştur. Keman ekollerini birbirinden ayıran özellikler ise kemanda duruş-tutuş, sağ ve sol el tekniklerinin uygulanışı, tekniklerin öğretilme biçimleri, seslendirme stilleri ve öğretim sürecinde kullanılan keman eğitimi materyalleridir.

Günümüze kadar ulaşan basılı keman eğitim metotlarının iki farklı türde olduğu görülmektedir. Bu metot türlerinden ilki, metotlarda bulunan çalışmaların sadece nota üzerinde müziksel ifadelerle belirtilmiş teknikler kullanılarak seslendirilmesini gerektiren ve çalışmalardaki bu tekniklerin nasıl uygulanacağı hakkında herhangi bir yazılı açıklama bulunmaksızın yazılmış olanlardır. Diğer türde ise keman öğrencisinin kemana başladığı andan belli bir seviyeye kadar uygulaması gereken duruş-tutuş, tekniklerin uygulanma biçimleri, yazılan çalışmaların nasıl seslendirileceği gibi sıralanmış bilgilerin ve resimlerin bulunduğu metotlardır. Metotların içeriği ise belli ekollerin gerektirdiği şekilde kurulmuş ve yazıldığı dönemin kültürel özelliklerine göre biçimlenmiştir.

Keman eğitimi süreçlerinde genel olarak İtalya, Fransa, Almanya ve Rusya keman ekollerinden söz edilmektedir. İtalya ile başlayan ve son olarak Rusya’da oluşturulan keman ekolleri, birbirinden etkilenen eğitim sistemlerinin ulusal niteliklerine göre biçimlenmiş ve eğitim süreçlerindeki farklılıklar, ülkelere özgü keman ekollerinin doğmasına neden olmuştur. Keman ekollerinin 20. yüzyıl ortalarına kadar farklılık gösterdiğini belirten Öztürk (2012), günümüzde keman ekollerinin arasında keskin çizgiler olmadığından bahsetmektedir (s. 2).