• Sonuç bulunamadı

ÇİRMENDE TAŞRA TEŞKİLATLANMASI 1. MÜLKİ İDAREDEN SORUMLU YÖNETİCİLER

4.5. YAYA-MÜSELLEM TEŞKİLATI

Yaya-müsellemler savaş zamanı kendi atları ve teçhizatları ile savaşa katılan ve savaş süresince ulufe alan savaş bittikten sonra ise köylerine dönüp tarımla

303 Orholu, a.g.e., s. 54.

304 “ ...hükm-ü şerîfim vardıkda karye-i mezbûrda otuz nefer kimesneler derbendci olub mâdâmki,

derbendcilik hıdmetindedir eğer kürekçi ve avârızdan ve tekâlif-i örfiyeden mu’af olub kimesne rencide olmaya...” ÇŞS, s. 120.

305 Orhonlu, a.g.e., s. 120-125.

uğraşan genç gönüllülerden oluşan atlı ve piyade birliklerdi. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren bu birliklere rastlanmaktadır.307

Yaya-müsellem teşkilatının oluşumu ise Orhan Bey zamanına kadar gider. Orhan Bey zamanın da Alaaddin Paşa’nın teklifi ile askeri alanda bir takım düzenlemeler yapıldı. Ulufeli hassa ordusu ile timarlı sipahiler belirli komuta kademelerine ayrıldılar. Eğitim ve idarî kadrolar ile kıyafetleri belirlendi. Timarlı sipahiler kırmızı börk hassa ordusu ise ak börk giyecekti. Bu çerçevede sadece savaş zamanlarında orduya katılan yaya-müsellemlerde sürekli askerlik hizmetine dahil edilip hassa ordusu askerleri arasında sayılıp bazı imkanlar sağlandı. Ancak yaya-müsellemlerin asıl teşkilatlanması ise Çandarlı Kara Hayreddin Paşa tarafından yapılmıştır.308

Çandarlı çalışmalarını tamamlayarak teşkilatlanmanın esaslarını belirledi. Buna göre; Türklerin genç ve kuvvetli olanlarından seçilmek üzere savaş zamanında yevmî iki akçe309 görevleri sürekli hale gelmesi karşılığında da kendilerine birer çiftlik tahsis edilecek ve başlarına da ak börk giyeceklerdi. 310 Ancak yaya-müsellemler bu çitliklerin tasarruf hakkına sahiptiler yoksa satamaz veya devredemezlerdi.311 Bu yeni durum karşısında yaya-müsellem yazılmak isteyen Türk gençleri beklenilenin çok üzerinde talepte bulundular. Çünkü hem toprak sahibi olacaklar hem de devletin hassa ordusunda yer alma şerefine ermiş olacaklardı. Nitekim bu yaya-müsellemler Rumeli fetihlerinde büyük katkıları oldu.312

Osmanlılar artan fetihler nedeniyle merkezi orduda bir takım yenilikler yapma gerekliliği duydular. Bu bağlamda müsellemlerin yerini alacak sipahi zümresi ve yayaların yerine geçmek üzere azablar denen piyade birlikleri kuruldu. Çünkü taşrada yer alan yaya-müsellemler harekete geçene kadar bu yeni birlikler merkezde hazır bulunacaklardı. Ayrıca bu yeni birlikler (sipahi zümresi ve azablar) savaş haricinde de askerlik vazifelerini devam ettiriyorlardı. Oysa yaya-müsellemler savaş haricinde tarımla uğraşmaktaydılar yani askerlik meslekleri değildi. Bu da

307 Halime Doğru, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yay-Müsellem-Taycı Teşkilatı ( XV. Ve XVI Yüzyılda

Sultanönü Sancağı), İstanbul: Eren Yayınları, 1991, s. 4.

308 Doğru, a.g.e., s. 5-6.

309 Pakalın, a.g.e., c. III, s. 608.

310 Doğru, a.g.e., s. 6.

311 Pakalın, a.g.e., c. III, s. 609.

müsellemlerin bu yeni birlikler karşısında itibarının azalmasına neden oldu. Bu dönemde sipahi zümresi ve azablar müsellemlerin yerini almış yaya-müsellemler ise ulufe alıp çiftlik tasarruf eden geri hizmet birlikleri haline gelmişlerdi.313

Osmanlı özellikle Rumeli’de artan fetih dalgasının gerektirdiği askerî ihtiyacı karşılamak için en büyük adımı attı. Molla Kara Rüstem savaş esirlerinden belli oranda hazineye vergi olarak alınması314 teklif etmesi ve Çandarlı Kara Halil’in de bu esirlerden yeni bir askerî birlik oluşturmasını teklif etmesiyle nihayet adına

yeniçeri denilen askeri birlikler oluşturuldu.315 Bu esir gençler Türk ailelerinin yanlarına verilerek hem Türkçe öğrenecekler hem de Türk-İslam kültür ve ahlakını öğreneceklerdi. İşte bu pençik oğlanları beyaz börk giyerek hassa ordusuna dahil olarak yeniçeri birliklerini oluşturuyorlardı.316

Yeniçeri ordusunun teşekkülünden sonra yaya-müsellemler bir süre daha varlıklarını göstermişler ancak II Murat’tan itibaren yaya-müsellemler geri hizmet birlikleri olarak görev yaptılar.317 Yaya ve müsellemler bu tarihten sonra yayalar; yol açmak, yol tamir etmek, yük taşımak gibi işlerde çalışıyorlardı. Müsellemler ise yayalara göre daha çeşitli hizmetler ifa etmekteydiler. Yol, köprü, kale, suyolu gibi inşaat işleri, madenlerde çalışmanın yanı sıra hayvancılıkla ilgilenen müsellemlerde vardı. Hayvancılıkla ilgilene bu müsellemler özel hizmet ve padişah için iyi cins hayvan yetiştirirlerdi.318

Yaya ve müsellem olmanın ilk şartı Orhan Bey zamanında Türk çiftçisi olmaktı. I. Murat zamanında yaya ve müsellem yazılmak zorlaştırıldı. Askeri hizmet ve vergi muafiyeti ırsî hale getirildi. Yaya ve müsellem öldükten sonra oğlu yoksa torunu torunu yoksa akrabalarından biri yerine geçerdi.319 Yaya ve müsellemler sefere gitmemek ya da kaçmak gibi bir fiil işlerlerse kadı’nın hükmü doğrultusunda

313 Doğru, a.g.e., s. 7-8.

314 Pençik kanununa göre her esir 125 akçe değerindeydi. Buna göre her beş esirden biri alınır ya da her esirde 25 akçe alınırdı. Örneğin dokuz esirden bir tanesi alınıyor diğer dört tanesinden de 100 akçe alınıyordu.

315J.A.B. Palmer, “ Yeniçerilerin Kökeni” Söğütten İstanbul’a der. Oktay Özel-Mehmet Öz, Ankara: İmge Kitabevi, 2005, s. 475-516.

316 Doğru, a.g.e, s. 9.

317 Doğru, a.g.e., s. 10.

318 Doğru, a.g.e., s. 12-13.

şiddetle cezalandırılırlardı.320 Yaya-müsellemler ocak halinde defterlere kaydedilirdi.321 Ocak nüfusu 15. yüzyılda 2-4 Yavuz ve Kanuni dönemlerinde 6-7 daha sonraları ise 4-15 olarak kaydedilmekteydi.322 Yayalar müsellemliğe geçemezlerdi Ancak zaruret halinde yayaların müsellemliğe geçmelerine izin verilirdi.

Yaya ve müsellemler geri hizmete alınmalarına teşkilatın temelini vergi muafiyeti oluşturmaktaydı. Yaya ve müsellemler muaf oldukları vergiler; raiyyet rüsumu, öşür, avarız-ı divaniye, resm-i ağnam, resm-i kışlak, resm-i otlak gibi vergilerden muaftılar. Ancak bazı vergilerden ise muaf değillerdi. Bunlar; resm-i niyabet ( cürm-ü cinayet), resm-i arus, yave akçesi, resm-i galle ve bedel akçesi yaya ve müsellemlerin verdikleri vergilerdir.

Yaya ve müsellemler Çirmen Sancağı’nın kuruluşunda ve idari yapılanmasında büyük rol oynamışlardır. Öyle ki Çirmen’den önce Gelibolu ve Vize’de bu teşkilat uygulanmış ancak Çirmen’de daha geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Çirmen’in ilk sancakbeyi olan Saruca Paşa’da Rumeli yayabaşısı unvanıyla yaya ve müsellemlerin komutanı olarak fetihlerde bulunmuştur.323 Çirmen müssellemleri 16. yüzyıl sonlarına gelindiğinde de hala önemli bir askeri birlik olarak görülmektedir. Zira 987 yılında Karadeniz taraflarındaki donanma-yı hümâyûnun askeri birlikleri arasında 3705 adet müsellemden bahsediyor ve askeri birliklerin nevruzdan evvel İstanbul’a gelip donanma-yı hümayuna dahil olmaları için Çirmen Sancakbeyi Mustafa Paşa’ya ferman gönderiliyor.324

320 Pakalın, a.g.e., c. III, s. 610.

321Çalık’a göre; Rumeli’de (Çirmen’de) yaya-müsellemin aynı anlamda kullanıldığı bu teşkilatlanmanın çoğunu müsellemler oluşturduğunu ve Çirmen’de de bu askeri sınıf müsellem ocakları olarak tahrir defterlerinde yer almaktaydı. Çirmen müsellemlerine ait TD 172 ve TD 518 nolu Müsellem Defterleri’ne de Çirmen Sancağı’na ait çalışmasında yer vermiştir.

322 Doğru, a.g.e., s. 40.

323 Çalık, a.g.e., s. 29-30.

324 “ ... Karadeniz tarafından fermân olınan sefer-i teferrümde teveccüh ve azimet Eyleyesin husûs-ı mezbûr muhimmâtından ihmâl-i musahaladen Götürmekden ihtiyât eyleyesin Çirmen müsellemleri ki 3705 Neferdir cümlesin azâdları yayalar ve çeribâşları ve mukaddemâlarıyla ma‘an olup İstanbul’a bile gelesinki nevrûzda İstanbul’da hâzır bulunub donânma-yı hümâyûnum gemilerine dahil olasın…”