• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: İBN ÂŞÛR’ÛN SARF VE NAHİVE DAİR TERCİHLERİ

99) kâffe (ِةفاك ) Kelimesinin Hâl Olarak Gelmesi

2.2.3.6. Münada ve İşlevleri

Bu alt başlıkta Tahir b. Âşûr’un Münada ve ona taalluk eden farlı meselelerdeki görüşlerinden bahsedilecektir.

106) Hemzeyle Nida

Tahir b. Âşûr hemzeyle nida yapılacağı görüşündedir.780 Bu konuda Cafer b. Ulbe el-Harisinin şu beytini delil gösterir:

ُلِساَبُمْلا ُّوُدَعْلا َو اَي َلا َوْلا اَنْيَلَع ... ْتَبَلْجَأ َني ِح لَبْحَس ى َّرُقِب ىَفْهَلُأ

Kahraman düşmanlar ve komutanlar bizi ele geçirdiklerinde, vah vah sahbil köylerine...

İstişhâd noktası beytin birinci mısrasında geçen ىَفْهَلُأ kelime hem münada müfred hem de münada muzaf olması caizdir. Kelimenin başına gelen hemze ise nida edatı olduğu söylenmiştir.

Bu konunun bir başka örneği de ًامِئاَق َو ًاد ِجاَس ِلْيَّللا ءاَنآ ٌتِناَق َوُه ْنَّمَأ “ Yoksa gece vakitlerinde

secde halinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi?” (Zümer, 39/9) âyetidir. Ferrâ ve Taberî âyette geçen hemzeyi nida için kabul

etmiştir. 781 Âyette itaat etmekle kastedilen Resûlüllah efendimizdir. Allah ona dört büyük nitelikle seslenmiştir. Çünkü bu vasıflar ona aittir ve nida bu vasıflara sahip olan kimseye mahsustur. Yani Müslümanlara mahsustur. Bu sebeple kul kelimesi men kelimesinin lafzına itibarla müfred olarak kullanılmıştır.782

107) Nidada Asıl

Tahir b. Âşûr nida’da asıl olanın, nida konuşan nazarında bilindiğinde nida’nın alem münada isimle olması olduğunu söyler. Münada’nın hükmü zamme üzerine mebni olmasıdır. Mesela: ًةَهِلآ ًاماَنْصَأ ُذ ِخَّتَتَأ َر َزآ ِهيِبَلْ ُميِها َرْبِإ َلاَق ْذِإ َو “Vaktaki İbrahim babası Azer’e

putları ilahlar mı ediniyorsunuz demişti?” (En’âm, 6/74) İbn Âşûr Azer isminin münada

olmasını tercih etmiş ve şöyle demiştir: “En zahir olanı َر َزآ isminin münada ve fetha

780 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXIII, s. 8; Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’an, XII, s. 265.

781 Ferrâ, Meâni’l-Kur’an, II, s. 416.

152

üzerine mebni olmasıdır. Bunu Yakup’un fetha üzerine kıraati desteklemektedir."783

108) Lâm-ı Tarifle Marife Olan İsmin Nidasında Nekre Münada

Nahivciler eyyü nida harfinin mesela لبقأ لجرلا اهيأ اي cümlesinde لجرلا gibi lâm-ı tarifle marife olmuş isme bitişeceğini söylemiştir. Araplar bunun tek başına söylenmesini çirkin görmüş ve لجرلا kelimesinde olduğu gibi bir lafza bitiştirmişler ve ism-i münada yapmışlar, mesela لجرلا kelimesini onun sıfatı yapmışlar ve ha harfiyle birlikte kullanmışlardır.784 Mesela misaldeki لجرلا nidadan maksattır. Kendisine seslenmek için هيأ ile bitişik şekilde getirilmiştir. Ahfeş el harfi bulunan nida ile bitişmeyeceği, onun sılanın başlangıcı hazfedilmiş mevsul olduğu görüşündedir. Bu hazfedilen, mahzûf mübtedâ’nın haberidir. Cümle هيأ harfinin sılasıdır. 785Mâzinî, lafzı değil de mahallinin dikkate alarak لجرلا kelimesinin mansup olmasını caiz görmüştür. Cumhurun görüşü sadece merfû olmasıdır.786 İbnü’l-Hâcib Mâzinî’nin görüşünü hoş görmemiştir ve şöyle demiştir: “ ينعأ takdiri ile münada’nın mansup olmasını kastederse, bu doğrudur. Eğer tabi yapmak suretiyle mansup olmasını kastederse, bu doğru değildir.”787

Tahir b. Âşûr ُمُكَّب َر ْاوُدُبْعا ُساَّنلا اَهُّيَأ ا َي “Ey insanlar rabbinize kulluk ediniz.” (Bakara, 2/21) âyetinin izahında هيأ de asıl olanın لجرلا de olduğu gibi izafet yoluyla veya لجرلا اهيأ اي cümlesinde olduğu gibi ibdâl yoluyla bitiştiği cins isimden bir ferde işaret eden nekre olmasıdır. Araplar münada’ya cins isimle veya vasfıyla nida ederler. Çünkü bu onun ma’rife olma yöntemidir veya zihne getirilmesine daha kuşatıcıdır. Nitekim burada münada kastedilerek veya kastedilmeyerek nekre olarak getirilir. Yine ism-i cinsi veya vasfı tanıma yöntemine işaretle cins lâm-ı ile marife olarak getirirler. Onların kullanımları, ma’rifelikte daha kapsayıcı olması için vasıf ism-i işaretle marife olarak getirilir. Onlar harfi nidayla ism-i münada arasını هيأ kelimesiyle ayırırlar. Bu kıyasa uygun gerçekleşmeyen bir terkiptir. Belki de eski kullanımdan kalmadır. Araplar ism-i işareti ihtisar etmiş, tenbih hâ’sını bırakmış ve ism-i işareti hazfetmişlerdir. سانلا اهيأ اي

783 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, VII, s. 312.

784 Şentemerî, En-nüketü fi tefsiri kitâbi Sîbeveyh, thk. Raşit, Vizaretü’l-evkâf ve’ş-şuûni’l-islamiyye, Fas, 1. baskı, 1999, I, s. 542; İbn Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, I, s. 130; Sabbân, Haşiyetü Sabbân, III, s. 153.

785 Ebû Hayyân, İrtişafu’d-darb, III, s. 129; İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, I, s. 109; Sabbân, Haşiyetü Sabbân, III, s. 155.

786 Sîbeveyh, el-Kitâb, II, s. 188; Müberrid, el-Muktadab, IV, s. 216; İbn Akîl, Şerhu ibni Akil, III, s. 269.

153

ifadesinin aslı ءلاؤه يأ اي dir.788

109) Münadada Amil Nida Harfidir

Nahivcilerin cumhuru münada’da nasb eden amilin zorunlu olarak muzmar olan fiil olduğu görüşündedir. Dolayısıyla münada mef’ul olarak mansuptur.789 Bazıları ise, munada’yı mansup yapan amilin manevi amil olduğu, bunun da kasıt kelimesi olduğu görüşündedir. Ebû Ali el-Fârisî münada’da amilin fiil yerine kaim olan harfi nida olduğu görüşüne sahiptir. O münadayı mef’ulün bih’e benzetmiş, ama mef’ulün bih olarak kabul etmemiştir. Nitekim cumhura göre de böyledir.790 Bazıları münada’da amilin, mahzûf fiil yerine kaim olduğu için değil de, nida edatı olduğu görüşündedir. Ebû Ali el-Fârisî bu görüştedir. Çünkü birincisi وعدأ anlamında muzari isim fiildir.791 Tahir b. Âşûr’ûn kabul ettiği görüş Ebû Ali el-Fârisî’nin görüşüdür. Nida’nın hakikati yönelmesi için birini davetle sesi yükseltmektir demiş. Bu sebeple nida harfi وعدأ yerine kaimdir ve kendisinden sonra gelen ism-i mansup yapar.792

110) Mütekellim yâs’ına Muzaf Olan بأ Nidası

Tahir b. Âşûr, ِتبَأ اَي ِهيِبَ ِلْ ُفُسوُي َلاَق ْذِإ “Hani Yûsuf, babasına “Babacığım!” (Yûsuf, 12/4) âyetinde şunları söyler: “تبأ kelimesindeki tâ harfinin, mütekellime muzaf yapılması nida durumunda بلْا ve ملْا kelimelerine mahsustur. Anlamı يبأ اي “ey baba”dır. Araplar hemen hemen hiç يبأ اي demezler. Nahiv bilginleri nida halinde bu kelimenin sonundaki ta harfinin bulunma sebebini açıklama hususunda şaşırmışlar. Onlar bu tâ harfinin aslı tâ-i te’nis olduğunu tercih etmişlerdir; çünkü vakıf halinde ha olarak yapılır. Bununla birlikte geçersiz bir illetle mütekellim yâ’sından bedel yapmışlardır. Bana göre bu kelimenin aslı بلْا kelimesinin sonunda vakıf halinde kullandıkları sekte ha’sıdır. Çünkü kelimenin son harfi bulunmamaktadır. Bu, çokça kullanımı sebebiyle müenneslik tâ’sına benzediğinde, kelimenin son harfi olarak muamele yapmışlardır. Münada’ya muzaf yaptıklarında onlar, يتبأ اي derler. Çok kullanım sebebiyle kesre olarak yâ’nın muzaf yapılmasına ihtiyaç

788 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, s. 325.

789 İbn Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, I, s. 324; İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, IV, s. 3; İbn Atıyye, el-Muharrerü’l-vecîz, I, s. 133.

790 Süyûtî, Hem’ü’l-hevâmi, I, s. 171; İbn Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, I, s. 127; İbn Akîl, el-Müsâid, IV, s. 295.

791 Sabbân, Hâşiyetü Sabban, II, s. 141.

154

duymamışlardır. Buna bilmediğimiz bir şairin şu beytinde olduğu gibi yâ’nın devam etmesi işaret etmektedir:

اًشِئاَع َتْمُد اَم ِشْيَعْلا يِف ٌلَمَأ اَنَل ... اَمَّنِإَف اَنيِف َتْل ِز َلا يِتَبَأ اي َأ

Ey babacığım, sen bizim aramızda olduğun sürece, sen yaşadığın müddetçe bizim yaşamda isteğimiz olur.

İstişhâd noktası beytin birinci mısrada olduğu gibi يِتَبَأ kelimesi hem mütekellim yâ harfi ile de gelebilir.

Bu tâ’nın fetha olması da kesre olması da caizdir. Cumhur kesre olarak okumuştur. İbn Amir ve Ebû Cafer fetha olarak okumuştur.793 Başka bir yerde o şöyle demiştir: "تبأ kelimesinin aslı, يبأ’dir. Mütekellim yâ’sını hazfetmişler, onun yerine kıyasa aykırı olarak te’nis tâ’sı getirmişlerdir. Bu, sadece nida konusunda بلْا ve ملْا kelimelerine mahsustur. Belki de bu eski Araplardan kalma bir kullanımdır. Sîbeveyh’e göre tâ vakıf halinde ha olur. Ferrâ ona muhalefet etmiş ve şöyle demiştir: Vakıf halinde de aynen kalır. tâ çoğunlukla meksurdur. Çünkü o yanın yerinedir. Yâ ise kesre olarak kullanılır. Araplar onu kesre yaptıklarında, yâ’yı da fetha yapmışladır. Cumhur bu şekilde okumuştur."794

111) Münadaya Atıf

Tahir b. Âşûr münada’ya atıf yapılan ma’rife isimde nasbın ve ref’in caiz olduğu görüşündedir. Mesela َديِدَحْلا ُهَل اَّنَلَأ َو َرْيَّطلا َو ُهَعَم يِبِهوَأ ُلاَب ِج اَي ًلاْضَف اَّنِم َدو ُواَد اَنْيَتآ ْدَقَل َو “Andolsun

Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. Ey dağlar, kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin dedik.” (Sebe, 34/10) âyetinde ريطلاو kelimesi münada’ya atıfla mansuptur. Çünkü

münada ’ya ma’rife kelimenin atfının mansup ve merfû olması caizdir.795 Yûnus b. Habîb, Ebû Amr b. el-‘Alâ, İsa b. Ömer es-Sekâfî ve Sâlih b. İshak el-Cermî’ye göre mansup olması daha tercihe şayandır.796

Âyette ريطلاو kelimesinin يبوأ fiilinin mef’ulü maah’ı olması da caizdir.797 Bu durumda cümlenin takdiri, ريطلا عمو هعم يبوأ “Onunla birlikte ve kuşlarla birlikte tespih edin”

793 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XII, s. 207; XXIII, s. 151.

794 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XVI, s. 115; XX, s. 205; XXIII, s. 151.

795 Ebû Hayyân, el-Bahrü’l-muhît, VII, s. 263.

796 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’an, III, s. 334; Mekkî, Müşkilü i’râbi’l-Kur’an, II, s. 583; Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kuran, I, s. 266.

155

şeklinde olacaktır. Bu kuşların da onunla birlikte tespih edeceği anlamına gelir. 798Ebû Hayyân bunu zayıf görmüştür. Çünkü bunun öncesi هعم’dur. Fiil mef’ulü maah türünden iki şeyi ancak bedel veya atıf olarak alır. Nitekim بنيز عم ورمع عم ديز ءاج cümlesi ancak atıfla caizdir. Bu âyette de durum aynıdır.799

112) Münada Üzerine Atıfta Nida Atfının Tekrarı

Tahir b. Âşûr nidanın atfında asıl olanın münada’dan farklı olması olduğunu söylemiştir. Mesela: el-Maarrî’nin şu beyti böyledir.

اَي رهاس ِرَهَّسلا ىَلَع اًنا َوْعَأ ِع ْز ِجْلاِب َّلَعَل ... ِرُمَّسلا َدِقا َر نظقيأ ق ْرَبْلا

رَظَّنلا ِنَع اَيْعَأ ْنَمِب ِهيِلُحْلا َلْمَح ... اًهَفَس ى َرَأ اَهْيَلْج ِح َة َريِسَأ اَي َو

Ey yıldırımı gözeten, gece uyuyan uyanık mıydın, Belki kaygıyla sehere yardımcılar olarak...

Ey esir, iki halhalını, arsızlık olarak görürüm,, Bakışı yorması sebebiyle takıyı taşıyan olarak...

İstişhad noktası bu iki beyitte olduğu gibi iki münada olan رهاس ve َة َريِسَأ kelimeleri farklı olduklarından dolayı birbirine atıf yapılmıştır.

Münada bir olduğunda, atıf yapılmaması gerekir. Mesela ًلااَم ِهْيَلَع ْمُكُلَأْسَأ لا ِم ْوَق اَي َو “Ey kavmim

buna karşılık bin sizden herhangi bir mal da istemiyorum.” (Hud, 11/29) âyetinde o şunu

söylemektedir: "Burada, muhatap bir olmakla birlikte vâv’la münada öncesine atıf yapılmıştır. Nidanın durumu, münada farklı olduğunda atıf yapılması gerekir. Bunun bir benzeri ُر ِصْبُي َلا َو ُعَمْسَي َلا اَم ُدُبْعَت َمِل ِتَبَأ اَي ِهيِبَ ِلْ َلاَق ْذإ “Hani o babasına, duymayan ve görmeyen

şeye niçin kulluk yapıyorsun, demişti.” (Meryem, 19/42-45) âyetinde nida dört kez tekrar

etmiştir. 800 Münada’nın vasfının farklı olmasına gelince, atıfla kullanılır. Bu, farklı olmaya benzediği için münada’nın vasfının farklı olmasında da en zahir olandır. Kays b. Asım veya Hatim et-Tâi’nin şu sözünde olduğu gibi:

ِد ْر َوْلا ِس َرَفْلا َو ِنْيَد ْرُبْلا يِذ َةَنْبا اَي َو ... كِلاَم َةَنْبا َو َِّلِلا ِدْبَع َةَنْبا اَيَأ

Ey Abdullah’ın kızı, ey Malikin kızı, Ey iki soğuk sahibinin ve gül gibi atın sahibi ’nın kızı

798 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXII, s. 156.

799 Ebû Hayyân, el-Bahrü’l-muhît, VIII, s.525.

156

İstişhâd noktası bu beyitte نيدربلا يذ ةنبا ايو “İki soğuk sahibinin kızı”, birinci nidaya atıf yapılmıştır, münada her ikisinde de aynıdır.801

113) Emir Fiiline Nida yâsı’nın Girmesi

Münadanın esasen hazfedilmemelidir; çünkü âmili zorunlu olarak hazfedilmiştir. Dolaysıyla âmil ve mamul aynı anda hazfedilemez. Bununla birlikte nida edatı bırakılıp münadanın hazfedildiğini kanıtlayan birçok örnek bulunmaktadır. Bunlardan biri ise emir fiilinden önce münadanın hazfedilmesidir. Dil âlimleri bu mesele konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Nahivcilerin çoğu Anbârî (ö. 328/940), İbn Hâleveyh, İbn Fâris, Zemahşerî, İbnü’ş-Şecerî, ed-Demâminî (ö. 827/1424) ve bazı Kufeliler emir fiilinden sonra nida edatı kanıtlayan münada’nın hazfedilmesinin caiz olduğunu söylerler.802 Onlar bu konuda َّلاَأ ِض ْرَ ْلْا َو ِتا َواَمَّسلا يِف َء ْبَخْلا ُج ِرْخُي يِذَّلا َِّ ِلِل اوُدُجْسَي “Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran

Allah’a secde etmesinler diye.” (Neml, 27/ 25) âyetini delil göstermişler. Buradaki ( َّلاَأ)

harfi şeddesiz okunursa istiftah (başlangıç) ve Tenbih (uyarma) edatı olup, hem kendisi hem de sonrası harf-i sakin olduğundan yâ’nın elifi hazfedilmiştir. اوُدُجْسَي fiilindeki ya muzari fiilin başına dâhil olan istikbal harfi نيس gibi olmuştur.

Ahfeşu’l-Evsat, Ebû Ali el-Fârisî, er-Rummânî (ö.384/994), İbn Cinnî ve el-Malakî (ö. 702/1302)gibi bazı nahivciler ise emir fiiline giren yâ harfinin nida edatı değil; tenbih

(uyarma) harfi olduğunu söylemişlerdir.803 Dolaysıyla âyette bir mahzûf

bulunmamaktadır. Bu görüş Basralılara atfedilmiştir.804 Bazı çağdaş nahivciler de bunu tercih etmişler.805 Sibeveyh’in sözünün zahiride budur.806 İbn Âşûr ise bu meseleyi ele aldığında caiz diyenlerin görüşüne katılmasıyla beraber şu ifadelerle beyan eder: "لاأ edatı tek bir kelime olup (لاه) anlamında olması caizdir. Zira (لاه) harfindeki (ــه) hemze’ye dönüşebilir. اوُدُجْسَي kelimesi de emir fiili ve tenbih ifade eden nida yâ’sıdır."807 Bu ifadeler

801 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XII, s. 54.

802 Ukberi, et-Tibyân fi garîbi i’râbi’l-Kur’an, II, s. 221; Ebû Ali el-Hüccetü fi’l-kıraati’ s-seb’a, s. 271; İbn Zencele, Hüccetu’l-kıraat, nşr. Sait el-Efgânî, Dârü’r-risâle, s. 526; İbn Fâris, es-Sâhibî fî fıkhi’l-lügati’l-‘arabiyye, s. 386; Zemahşerî, el-Keşşâf, II, s. 145.

803 Ferrâ, Meâni’l-Kuran, II, s. 429; Ebû Ali, el-Mesâilu’adadiye, s. 221; İbn Cinnî, Şerhu’l-ebyâti’l-müşkileti’l-i’râb, s. 79; el-Hasâis, II, s. 196; er-Rummânî, Meâni’l-huruf, s. 93; el-Mâlekî, Rasfu’l-mebânî, s. 514.

804 Taberi, Câmiü’l-beyân, XIX, s. 93.

805 Abbas Hasan, en-Nahvu’l-vâfî, IV, s. 6.

806 İbn Cinnî, el-Hasâis, II, s. 279; İbn Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, II, s. 24; İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, II, s. 374.

157

ardından görüşünü destekleyen şu beyti zikretmiştir

ُرْطَقْلا ِكِئاَع ْرَجِب َّلاَهْنُم َلا َز َلاو ***ىَلِبْلا ىَلَع َّيَم َراَد اَي يملسا اي َلاَأ

Ey Eslemî, ey Meyye’nin çürümek üzere olan evi Damlaya hasretinle hala kaynaksın...

Bu beytin birinci mısra ile başlayan َلاَأ edatı tenbih ve istiftah harfidir.

114) allahûmme "مهللا " İfadesinde Şeddeli mîm Hakkında ِ

Başta Basralılar olmak üzere nahivcilerin çoğu,808"مهللا " ifadesinde şeddeli mîm harfinin dikkatleri çekmek, için nida’da kullanılan اي edatına ‘ivaz olduğunu söylerken, Kufeliler ise ‘ivaz olmadığını ileri sürmüşlerdir.809 Halil b. Ahmed Basralıların görüşünü paylaşırken, 810 Ferrâ ve Kufelilere göre bu lafzın aslı مآ الله اي yani “ريخب انيلع لبقأ “bize hayırla yönel, ihsan et” olduğunu dile getirdiler. 811 İbn Âşûr ise konuyla ilgili cumhurun düşüncesine katılmayıp zikrettikleri tekellüf olmasıyla beraber onun hiçbir kanıtı olmadığını fikrindedir. İbn Âşûr’a göre Arapça’da, "مهللا " ifadesi duada Allah’a anmak için has bir ibaredir. Anlamı ise الله اي. Kullanışı sıkça olduğu için nida edatı hazfedilmiştir. "مهللا " lafzı hakkında söylenen en zahir olan görüş bu kelimeden geçen mîm harfinin İbranice812 veya Kahtânî dilinden tenvin alameti olduğu görüşüdür, kelimenin aslı " لا مهşeklindedir."813

Benzer Belgeler