• Sonuç bulunamadı

Tahir b. Âşûr sarf ve nahve dair tercihlerinde kanaatini birtakım temellere dayanmıştır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

- Siyak ve Anlam - Nahiv kuralları - İ’rap vecihleri - Kelimenin iştikakı

- Yaygın ve meşhur Arap sözleri

Siyaka göre tercih İbn Âşûr’un tefsirinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu konuda tercihini yaparken قايسلا هيضتقي يذلا وهو ،ماقملا هيضتقي قايسلا هيلع لدي، vb. gibi terimler kullanmıştır. Siyaka dayalı örnek ise Enbiya sûresinin ًةَّمُأ ْمُكُتَّمُأ ِهِذَه َّنِإ “Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet

(din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir.” (Enbiyâ, 21/92) âyetidir. Burada iki farklı vecih

bulunmaktadır. Birincisi cümle-i ibtidâiyye olması diğeri de cümle-i mahkiye (anlatılmış olan) konumunda olmasıdır. İbn Âşûr cümlenin siyak bakımından ikinci vechini tercih edip şöyle demiştir: “Zahir olan, bu cümlede hazfedilmiş bir söz içermesidir ve buna âyetin siyakı delalet eder. Âyetin açılımı şu şekildedir: مكتمأ هذه نإ مهل نيلئاق”48

Nahiv kurallarına göre yaptığı tercihe Mâide sûresinin 19. âyetinde geçen انءاج ام اولوقت نأ ريذن لاو ريشب نم ifadesi örnek olarak gösterilebilir. Ayetteki en harfinden sonra hazfedilen kelime konusunda nahivciler ihtilaf etmişlerdir. Sîbeveyh (ö. 180/796), Basralılar, Zemahşerî (ö. 538/1144) ve onlara tabi olan tefsircilerin çoğu49 mef’ul lieclih olarak اولوقت نأ ةيهارك şeklinde takdir ederken50 Kufeliler ise siyaka dayanarak نأ harfinden sonra

48 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XVII, s.139; benzer örnekleri için bkz. XVIII, s. 230; XXIII, s. 204; XXVI, s. 49; XXIX, s. 361.

49 Ahfeş, Meâni’l-Kur’ân, thk. Huda Mahmut, Mektebetü’l-Hanci, Kahire, 1. baskı, 1990, I, s. 317; II, s. 521; İbn Atıyye, el-Muharrerü’l-vecîz fi tefsiri’l kitabi’l-azîz, thk. Abdu’s-Selam Abdu’ş-şafi, Dârü’l-kütübi’l’ l-ilmiyye, Beyrut, 1. baskı, 1422, II, s. 142, 279, 365, 385.

50 Zemahşerî, eKeşşâf an hakâikı gavâmizi’t-tenzîl ve uyuni'ekâvil fî vücuhi't-te’vîl, Dârü’kütübi’ l-arabi, Beyrut, 3. baskı, 1407, IV, s. 249.

24

lâm-ı nefyin hazfedildiğini ifade etmişlerdir. 51 Çoğu tefsirci de bu vechi tercih etmiştir. 52 Tahir b. Âşûr bu konuda nahiv kurallarına istinaden kendi tercihini şöyle ifade etmiştir: “ Bana göre nahivci ve tefsircilerin başvurdukları tevil نأ harfinin muzariyi naspederek ona gelecek zaman anlamı kazandırmasına dayanmaktadır. Fakat açıktır ki bu istikbal yaygın bir durum olup muttarit sabit değildir.”53

İ’rab kurallarına göre tercih ise Tahir b. Âşûr tefsirinde birçok yerde bulunmaktadır. Bakara sûresinin 27. âyeti olan ِهِقاَثيِم ِدْعَب نِم ِ َّلِلا َدْهَع َنوُضُقنَي َنيِذَّلا “Onlar ki, söz verip

antlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar” cümlesinin i’râbında iki vecih var.

Birincisi cümlenin sıfat olması, diğer vecih ise isti’nâf konumunda olmasıdır. Ancak burada Tahir b. Âşûr “Her iki itibar (düşünce) arasında yalnızca i’râb farkı vardır. Anlam ise aynıdır. Cümlenin sıfat olarak i’râb edilmesi tercihe daha şayan veya elverişlidir, zira isti’nâf’a yani öncesinden kesip yeni bir başlangıç yapmaya lüzum yoktur”54 şeklinde kendi tercihini yapmıştır.

Kelimenin iştikakına göre tercihte örnek ise Bakara sûresinin 3. âyetinde geçen ةلاصلا kelimesidir. Dil bilginleri bu kelimenin iştikakı hususunda ihtilaf etmişler. Bazıları sırtın ortasındaki damar anlamına gelen لاصلا lafzından türediğini söyler. Şöyle ki namazı kılan kimse rükûa veya secdeye eğildiği zaman o damar hareket ettiği için, ondan ةلاصلا kelimesi türemiştir. Tahir b. Âşûr bunu uzak bir görüş görmeyip, bilakis bu görüşü destekleyen başka örnekler verir ve şöyle der: “Bu, ُلَمَجْلا َق َوْنَتْسا “erkek deve dışı deveye benzedi” ve ٌن َلاُف َرَّمَنَت “falanca kaplan kesildi” sözleri gibi ism-i camidden türemiştir. Burada bu türeyişin göstergesi başkasının geçerliliğinin olmamasıdır. Zira bu görüş, camidlerden iştikakın az olması nedeniyle zayıf sayılamaz.”55

Yine Fetih sûresinin 29. âyetinde geçen هرزآف lafzının iştikakına dair هرزآف kelimesinin kuvvetlendirme anlamında olduğunu belirtir. Destek manasına gelen ةرزاؤملا lafzından geldiğini رازلإا isminden türemiş olduğunu söylemiştir. Çünkü izar, kişinin sırtını sıkılaştırır ve çalışmasını ve taşımasını sağlar. Böyle demişlerdir, Fakat Tahir b. Âşûr’a

51 Alâeddin Ali el-Hâzin, Tefsirü’l-hâzin, thk. Abdüsselam Muhammed, Dârü'l-kütübi'l-ilmiyye, Beyrut, 2014, II, s. 174;

52 es-Seâlebi, el-Cevahirü'l-hisân fi tefsiri’l-Kur’an, thk, Muhammed Ali, Dârü ihyai’t-türasi’l-Arabi, Beyrut, 1. baskı, 1418, I, s. 535.

53 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, VI, s. 159-160.

54 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, s. 367; başka örnek: II, s. 486; V, s. 138; VII, s. 403; VIII a, s. 181;

25

göre zahir olan aksidir; yani رازلإا kelimesi رزآ fiilinden türemiştir. Çünkü camid isimlerden iştikak nadirdir.56

Yaygın ve meşhur Arap sözlerine göre tercih örneği ise ِنْيَت َّرَّم مُهُبِهذَعُنَس (Tevbe, 9/101) âyetinde geçen نيترم kelimesidir. İbn Âşûr, bu kelimenin işlevi hakkında kendi görüşünü beyan etmiştir. Tefsircilerin [istisnalar haricinde] bu kelimenin anlamını tespitte bocalamış olduklarını ve bu kelimenin anlamı hususunda pek çok vecih zikrettiklerini söylemiştir. Netice olarak İbn Âşûr’ a göre bu sayı ِنْيَت َّرَك َرَصَبْلا ِع ِج ْرا َّمُث “sonra iki kere

gözünü çevir.” (Mülk, 67/4) âyetinde olduğu gibi tekit ifade eden tekrar konumunda

kullanılmıştır. Arapların كيدعسو كيبل “lebbeyke ve sa’deyke” sözüne benzer. Böylece tesniye lafzın yeniden yazılmaması için kullanılmıştır.57 Burada İbn Âşûr’un kendi tercihini desteklemek için Arap sözlerinden yaygın olana başvurduğunu net bir şekilde görmekteyiz.58

1.8.Benimsediği Nahiv Ekolü ve Nahivcilere Yönelik İtirazları 1.8.1. Benimsediği Nahiv Ekolü

Tahir b. Âşûr ağırlıklı olarak Basralı nahiv ekolünün görüşlerini savunur, onların terimlerini kullanır ve onların prensiplerine dayanır. Şu halde aşağıdaki görüşler vasıtasıyla onun nahiv ilmindeki mezhebini tanımlayabiliriz.

1.8.1.1.Araştırmada Dayandığı İlkeler

Bilindiği gibi Basra nahiv ekolü fasih dil konuşan kabilelere dayanır ve Kufe nahiv ekolünün aksine nadir olana kıyas yapmaz. Kufeliler ise, nadir olana kıyas yaparlar ve tek şâhide hüküm bina ederler.59 Tahir b. Âşûr Basralı nahiv bilginlerinin ilkelerine dayanır. Bu durum onun tefsirinde pek çok yerde öne çıkmaktadır. Mesela: يِتَّلا َراَّنلا ْاوُقَّتاَف ُة َراَج ِحْلا َو ُساَّنلا اَهُدوُق َو “Yakacağı taşlar ve insanlar olan Cehennemden sakının” (Bakara, 2/24) âyetinde geçen ةراجح kelimesinin vezin olan fiâle Arapların kelâmında nadir bir vezin olduğunu, onlar رجح kelimesini ahcâr olarak çoğul yaparlar ve sonuna te’nis tâ’sı

56 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XVI, s. 208; Konudaki diğer örnekleri: XXX, s. 228; XIX, s. 396.

57 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XI, s. 20; XXX, s. 416.

58 Bu konudaki diğer örnekleri ise bkz. et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XIV, s. 326; XVIII, s. 59.

59 İbnü’s-Serrâc, el-Usûl fi’n-nahiv, thk, Abdul-Huseyn el-Fetelî, müessesetü’r- risâle, Beyrut, 3. baskı, 1988, I, s. 20.

26

eklerler dedikten sonra Sîbeveyh’in el-Kitâb adlı eserinden benzer örnekler ile sözünü desteklemiştir.”60

1.8.1.2.İhtilaflı Konular

Tahir b. Âşûr, eserinde Basra ve Kûfe dil ekolleri arasındaki bazı ihtilaflı meseleleri ele aldığında genellikle önce Basralıların görüşleri ve delillerini aktarır, ardından Kûfelilerin görüşleri ve gerekçelerine yer verir. Tahir b. Âşûr çoğu zaman Basra dil ekolünün görüşlerini benimser. Örneğin iştikâkın aslı, 61معن ve سئب (ni’me ve bi’se) fiil olup olmadığı,62 hâlin nekre olması şart olup olmadığı gibi konularda Basra ekolün görüşlerine katılır. 63

Bunun yanında diğer ekollerden alıntılar yapmıştır. Zaman zaman Kufe ekolünün bazı görüşlerini de benimsemiştir. Aynı zamanda kabul ettiği ya da muhalefet ettiği durumları da açıkça belirtmiştir. İki farklı âmilin iki mamûlüne atıf, 64 hâl cümlesinin müspet veya menfi durumda istikbal alametiyle birlikte olup olmadığı gibi konuları işlerken Kufelilerin görüşlerini benimsemiştir.65

1.8.2. Tahir b. Âşûr’un Nahivcilere İtirazları

et-Tahrir tefsirinin en önemli özelliklerinden birisi yazarına ait şahsi fikirlerin ve ilmî

tartışmada cesaretin, kendinden önceki âlimlere cevap verirken kuvvetli olmasıdır. İbn Âşûr’un cevapları çoğunlukla serttir. Bunun yanında makbul nahiv ve sarf izahlarından uzak değildir. Bu bölümde İbn Âşûr’un Müberrid, İbn Hâleveyh (ö. 370/980), Ebû Ali el-Farisî (ö. 377/987), İbn Cinnî, Zemahşerî, İbnü’l-Hacib (ö. 646/1249), İbn Mâlik ve İbn Hişâm (ö. 761/1380) gibi önde gelen nahivcilere yaptığı bazı itirazlara örnekler vereceğiz. İbn Âşûr’un itirazlarını ifade eden farklı lafızlar şu şekildedir:

Türkçe Arapça Türkçe Arapça

Doğru olan باوصلا Vehim مهولا

60 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, s. 344, Sîbeveyh ةراجح kelimesindeki te’nis tâ’sı “ةلوعب (koca, efendi) ve “ةلوحف (erkeklik)” kelimelerinin sonuna ekledikleri gibi olduğunu belirtmiştir. Bkz. el-Kitâb, III, s. 571.

61 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, s. 409; III, s. 115.

62 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, s. 603.

63 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, V, s. 63.

64 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXV, s. 329.

27

Ona dair bir delil yoktur هيف ليلد لا Sehiv (yanılma) وهسلا

Hiçbir şeydir ءيشب سيل Doğruluğu tartışılır رظن هيف

Zahirde olması imkânsız رهاظلا يف عنتمم Hata أطخلا

Memnu’ عونمم Galat طلغلا

Zorlama bir görüş فلكت هيف Aksine افلاخ

Uzak bir görüş دعب هيف İddia معزلا

Zayıf فيعض Merdud (reddedilen) دودرملا

İçerisinde zayıflık olan bir

görüş فعض هيف red هدر

Anlamın bozulması ىنعملا داسف Şâz ذوذشلا

Bu, icma ile caiz değildir عامجلااب كلذ زوجي لا Nadir ردانلا

Daha uygun ىلولْا İcma’ya muhalif عامجلإل فلاخم

Zorlama فسعت Butlan نلاطبلا

Yaygın olan روهشملا Duyula gelenin aksi عامسلا ةفلاخم

Sahih olan حيحصلا

İtiraz ettiği bazı nahiv meseleleri şunlardır:

Benzer Belgeler