• Sonuç bulunamadı

Mal ve mülkün dokunulmazlığı ilkesi - Birinci Paragrafın Birinci Cümlesi 1. Kural )

1 Genel olarak

4. Mal ve mülkün dokunulmazlığı ilkesi - Birinci Paragrafın Birinci Cümlesi 1. Kural )

AİHS’e ek 1 No’lu Protokolün 1. maddesi ile malvarlığı haklarının sözleşme sisteminin güvence alanına dahil edilmesi, maddenin ilk cümlesinde belirtilen;

Fransızca metnindeki ifadeyle “ herksin mülkiyetine saygı gösterilmesi hakkı” İngilizce metinde “ herkesin mallarından barışçıl şekilde yararlanma hakkı” prensibiyle kabul

197 ÇOBAN, A. Rıza, a.g.e. s. 186.

This document was created with the trial version of Print2PDF!

edilmiştir.198 1 No’lu Protokolün 1. Maddesinin birinci kuralı diğer kuralların uygulanamadığı bütün diğer durumlarda uygulanabilecek “genel” bir kural olarak kabul edilmiştir. Bir önlemin mülkün kullanımına veya dokunulmazlığına müdahale etkisi taşıdığı, ancak tam bir kazanca dönüşmediği ve mülkün kullanımının kontrolü amacını taşımadığı durumlarda geçerlidir.199 Birinci cümle ikincil bir rol üstlenir ve mal ve mülkten yoksun bırakmanın veya mülkün kullanımının düzenlenmesinin kesin olarak bulunmadığı durumlarda devletin herhangi bir müdahalesinin bulunup bulunmadığını belirler.200

Taşınmaz malların maliki tarafından dilediği gibi kullanmasına engel oluşturan bazı müdahale tipleri sınırlayıcı sonuç doğuran işlemlerin amacının 3. kural anlamında malın kullanımın düzenlenmesi olmadığı için 1. kuraldaki genel prensip açısından değerlendirilmelidir.201 Birinci kuralın, Sporrong ve Lönnroth - İsveç davasında202 başvurucuların mülkleri üzerinde uygulanan kamulaştırma izinleri konusunda geçerli olduğu kararına varılmıştır. Mahkemenin kararı şöyledir; “Başvurucuların şikayetleri ilk olarak Stokholm Belediyesine kamulaştırma izni hususunda verilen sürenin uzunluğu ile ilgilidir. 1917 tarihli yasa kamulaştırma yapacak olan makamın kamulaştırma tazminatının belirlenmesi amacıyla dava açma süresi ve izinlerin süresinin uzatılması ile ilgili hüküm içermemektedir. Başvuruculara göre iç hukuk uygulamasında bu süre 1 yıl olarak uygulanmaktadır. Davaya konu olayda 5 ve 10 yıllık süreler söz konusu olmadığından kamulaştırma izinlerinin hukuki temeli olmadığını iddia etmişlerdir. Davalı devlet ise, ilk kamulaştırma izni vermeye yetkili olan hükümetin yasaklayıcı bir düzenleme olmaması nedeniyle bu iznin süresini uzatmaya da yetkili olduğundan kamulaştırma izinlerinin verilmesi ve uzatılmasının İsveç iç hukukuna uygun olduğunu savunmuştur.

Mahkeme bu izinlerin iç hukuka uygun olup olmadığı tartışması üzerinde durmamıştır. Çünkü izinler İsveç iç hukukuna uygun olsa bile 1 No’lu Protokolün 1.

Maddesi altında güvence altına alınan hakka uygun olduğu anlamına gelmeyecektir.

198 SARI, H. Gürbüz a.g.e. s.113.

199 CARSS-FRİSK Monica. a.g.e. s. 23.

200 DUTERTRE, Gilles, a.g.e s. 453.

201 SARI, H. Gürbüz a.g.e. s.119.

202Sporrong Lönnroth – İsveç Davası, Başvuru No: 7151/75; 7152/75 Seri A 52.

This document was created with the trial version of Print2PDF!

Kamulaştırma izinlerinin 1. fıkranın 2. cümlesine ve 2 fıkraya uygun olması 1.

fıkrayı ihlal ettiği anlamına gelmez. Bu son hüküm bakımından Mahkeme toplumun genel yararının gerekleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında denge kurulup kurulamayacağını belirlemek zorundadır. Mahkeme Sözleşmeci devletlerin büyük şehirlerin gelişmeleri gibi karmaşık ve zor bir alanda kendi takdir haklarını kullanmaları gerektiğinin farkındadır ve bunu doğal olarak karşılamaktadır. Bununla birlikte Mahkeme kendi denetim yetkisini kullanmamazlık da edemez. Mahkeme, kurulması gereken dengenin başvurucunun 1 No’lu Protokolün 1. Maddesi anlamında mülkiyetten barışçıl bir biçimde yararlanma hakkına uygun bir biçimde kurulup kurulmadığına karar vermek zorundadır. Ancak Mahkeme görünmese de mülkiyet hakkının özünü ortadan kaldırdığına karar vermiştir.

Mahkemeye göre Stockholm Belediyesinin imar planını uygulamak amacıyla mülkleri kamulaştırma seçeneğine sahip olmasındaki yarar kabul edilebilir bir durumdur. Ne var ki Mahkeme İsveç Yasama Organını kamulaştırma izinlerinin verilip yürürlükte kaldığı uzun dönemlerde belediyenin ve mülk sahiplerinin menfaatlerinin makul aralıklarla yeniden taktir edilmesi imkanını verilmemesi makul değildir. Sadece bir kamulaştırma izni verilmesi doğal olarak mülk sahibini belirsiz bir duruma sokmaktadır. Pratikte, mülkünü satarak, kullanımını devrederek veya üzerine bina yapmak sureti ile tasarrufta bulunması büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Aynı zamanda mülk sahipleri mülkü üzerinde yapılması gereken tadilat masraflarını üstlenmeleri de onlar açısından karar verilmesi güç bir durumdur. Başvurucuların mülkiyet haklarını tam olarak kullanmaları Sporrong miras şirketi olayında toplam 25 yıl, Bayan Lönnroth olayında 12 yıl engellenmiştir. Bu bağlamda Mahkeme uzatılmış yasakların mülk sahipleri üzerinde yarattığı olumsuz sonuçları, hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir devlette olması gereken durum ile bağdaşabilir görmemiştir. Bu tedbirlerin yarattığı durum mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararının gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozmaktadır. Sporrong miras şirketi ile Bayan Lönnroth ancak sürelerin kısaltılması veya tazminat talep etme haklarının kendilerine tanıması hallerinde bu yükü taşıyabileceklerdir. Ancak bu koşullar hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Sonuçları inşaat yasakları ile ağırlaştırılmış olan kamulaştırma izinleri bu nedenlerle her iki başvurucu bakımından da 1 No’lu Protokolün 1. maddesini

This document was created with the trial version of Print2PDF!

ihlal etmiştir”.203 Bu davada, kamulaştırma izinlerinin amacı mal ve mülkün kullanımını kısıtlamak veya düzenlemek değildi. Bunlar mal ve mülkten yoksun bırakmaya yönelik bir usulün ilk adımı olduğu için, ikinci fıkranın kapsamına girememekteydiler. Bunlar, birinci fıkranın birinci cümlesi çerçevesinde genel kural kapsamında değerlendirilmelidir.

AİHM diğer iki ilenin uygulanamadığı durumlarda birinci ilkeyi uyguladığı davalara örnek olarak Poiss–Avusturya davası gösterilebilir Bu davada, AİHM geçici arazi devri ile bağlantılı olarak aşağıdakileri ortaya koymuştur: “Başvurucuların, Protokol’ün 1. Maddesi tarafından teminat altına alınan mülkiyet hakkına tartışmasız olarak bir müdahale gerçekleşmiştir. 22 Nisan 1963’te arazileri konsolidasyon programının tarafları olan diğer mülk sahiplerine tahsis edilmiş veya topluma yönelik önlemler veya tesisler için kullanılmış; şu ana kadar, yerel yasaların öngördüğü ayni tazminat nihai bir kararla kendilerine ödenmemiştir. Mahkeme öncelikle, Avusturya yetkililerinin ne resmi bir kamulaştırma, ne de fiili kamulaştırmayı hayata geçirmediğinin altını çizer. Nisan 1963’te gerçekleşen devir geçici bir devirdir; ancak konsolidasyon planının yürürlüğe girmesi bunu geriye dönülmez kılacaktır Yani başvurucular, nihai plan işlemlerin daha önceki aşamasında yapılan dağıtımı teyit etmediği takdirde arazilerini geri alabilirler. Buna göre, başvurucuların 1. Madde’nin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde vurgulandığı şekilde kesin olarak mal ve mülklerinden yoksun bırakıldıkları söylenemez. Geçici devir, arazinin “kullanımını”

kısıtlamak veya düzenlemek amacı ile de tasarlanmamıştır. Geçici mülk sahipleri tarafından, daha ileri ve ölçekli tarım yapılması amacıyla konsolidasyon alanının yeniden yapılandırılması amaçlanmıştır. Bu nedenle devir 1. Madde’nin birinci fıkrasının birinci cümlesi yani genel kural kapsamında ele alınmalıdır.204

AİHM aynı ilkeyi Stran Greek Refineries ve Stratis Andreadis–Yunanistan davası205 kararında da vurgulamıştır. Bu davada AİHM şöyle demektedir.

“Başvurucuların, nihai etkiye sahip bir tahkim kararının uygulanmasını sağlamaları ve buna göre Devletin onlara, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışırken yaptıkları harcamalara istinaden belirlenen miktarları ödemesi ve

203 DOĞRU, Osman, a.g.e. s. 495-496.

204 DUTERTRE, Gilles, a.g.e. s. 454.

205 Stran Greek Refineries ve Stratis Andreadis-Yunanistan Davası, Başvuru No. 13427/87 Seri A301-B.

This document was created with the trial version of Print2PDF!

hatta söz konusu miktarları tahsil edebilmek için mahkemeye başvurmaları imkânsızdı.

Sonuç olarak, başvurucuların mülkiyet hakkına müdahale gerçekleşmiştir. Söz konusu müdahale ne kamulaştırma ne de mülkün kullanımını düzenlemeye yönelik bir önlemdir. Bu, 1. Madde’nin birinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında ele alınmalıdır.”206

Özetleyecek olursak, AİHM bir hususta mülkiyetin varlığını kabul ettikten sonra, bu mülkiyete müdahale edilip edilmediğini belirlerken üç kuralı uyguladığını yukarıda bahsetmiştik. Mahkeme ilk önce mülkiyetten mahrumiyet ve kullanımın kontrol edilmesi durumları olup olmadığına bakar. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse ve de kişilerin mülklerini kullanmaları kısıtlanmışsa birinci ilkeyi devreye sokmaktadır. Bu ilke torba bir ilkedir. Diğer iki durumun söz konusu olmadığı durumlarda geçerli olan genel bir ilkedir. Yukarıdaki karar örneklerinde de açıkça görüldüğü gibi AİHM ilk önce iki kuralın tartışmasını yapmış ve bu kuralları uygulayamadığı için birinci kuralı uygulamıştır.