• Sonuç bulunamadı

Mükemmel ve Üstün Varlık Olması

İnsan, Allah’ın yarattığı mahlûkat içerisinde müstesna bir yere sahiptir. Bunun pek çok sebebi olabilir. Allah (cc), Kur’ân’da bize insanın mükemmel ve yüce bir yere sahip olduğunu bizzat bildirmektedir:

َﻦﱢﻣ ﻢُھﺎَﻨْﻗَزَرَو ِﺮْﺤَﺒْﻟاَو ﱢﺮَﺒْﻟا ﻲِﻓ ْﻢُھﺎَﻨْﻠَﻤَﺣَو َمَدآ ﻲِﻨَﺑ ﺎَﻨْﻣﱠﺮَﻛ ْﺪَﻘَﻟَو

ﻼﯿِﻀْﻔَﺗ ﺎَﻨْﻘَﻠَﺧ ْﻦﱠﻤﱢﻣ ٍﺮﯿِﺜَﻛ ﻰَﻠَﻋ ْﻢُھﺎَﻨْﻠﱠﻀَﻓَو ِتﺎَﺒﱢﯿﱠﻄﻟا

“Ant olsun ki biz Âdemoğullarını

değerli/üstün kıldık. Onların, karada ve denizlerde ulaşımlarını sağladık. Tertemiz besinlerle onları rızıklandırdık. Onları, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.” 99

Müfessirler bu ayet üzerinde çokça yorumda bulunmuşlardır. İnsanın hangi yönlerden üstün olduklarını tartışmışlardır. Taberî, İbn Abbas’a dayandırdığı bir rivayete göre, şerefli ve üstün oluşu, insanın eliyle yemesine bağlamıştır. Diğer canlılar ise ağızlarıyla yerler.100

Tefsirlerde insanın üstün olduğu hususlar şu şekilde sıralanmıştır: Diğer mahlûklar direk ağızlarıyla yer iken insan elini kullanır. İnsana konuşma, akıl ve eşyayı 98 Bakara 2/30-37; A’raf 7/11-13, 19-25; İsrâ 17/61-65. 99 İsrâ 17/70. 100

birbirinden ayırt etme özelliği verilmiştir. Diğer varlıklara nazaran insan dimdik yürüyebilmektedir. Peygamber (sav) insanlar arasından seçilmiştir. Mahlûkat içerisinde en güzel suret insana verilmiştir. Allah insana yazma kabiliyeti vermiştir. Dünyadaki çeşitli yiyecek ve lezzetlerden tadabilmektedir. Diğer yaratılanlar insanın hizmetine sunulmuştur. Emre ve nehye muhatap olmuştur. Erkeklerin sakal, kadınların ise zülüf sahibi olmasıdır. İnsan mürekkeb bir varlıktır, basit olan hava, su, ateş ve toprak gibi elementleri bünyesinde çeşitli oranlarda barındırmaktadır. İnsana ruh verilmiştir.101

Ayet-i kerimenin sonundaki “onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık” ibaresinden dolayı insan mı melekten üstündür melek mi insandan üstündür gibi tartışmalar tefsirlerde yer almaktadır. Meleklerin üstün olduğunu söyleyenler Nisa Suresi 172. ayette yer alan “mukarreb melekler” ifadesine dayandırmaktadırlar. Bazı müfessirler de meleklerin insanoğlunun atası olan Âdem’e secde etmesi, Allah’ın Âdem’e isimlerin tamamını öğretmesi ve göklerin, yerin ve dağların yüklenmekten çekindikleri emaneti yüklenmesinden dolayı insanın meleklerden üstün olduğunu dile getirmişlerdir.102 Burada genel olarak insan ya da melek üstündür demek kanaatimizce pek doğru görünmemektedir. Çünkü Allah nasıl insanlardan bazılarını seçip onları üstün kıldı ise meleklerden de bazılarını seçerek üstün kılmıştır. Mesela insanların avamının dört büyük melekten üstün olduklarını söylemek mümkün değildir. Bununla beraber Allah’ın seçmiş olduğu peygamberler arasında bile derece farklılıkları vardır. Dolayısıyla Allah bildirmedikçe ya da işaret etmedikçe şu şundan üstündür demek doğru olmaz. Ancak insanın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğinde Allah katındaki derecesinin üstün olacağı şüphesizdir.

Allah, ayetin başında, “Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık”, sonunda da, “Yarattığımız birçok şeye üstün kıldık” buyurmuştur. Burada tekrim ile tafdil arasında bir farkın olması gerekir yoksa lüzumsuz bir tekrar yapılmış olur. Bu hususta doğruya en yakın olmak üzere şöyle denilebilir: Allah Teâlâ, insanı diğer canlılardan akıl, konuşma, yazı yazma, güzel bir suret ve dik yürüme gibi bizzat tabiatında olan birtakım meziyetlerle üstün kılmış. Daha sonra ona, bu akıl ve anlayışı

101

İbnu’l-Cevzi, Zâdu’l-Mesîr, 823; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, XXI, 14-16.

102

Tartışmalar için bkz.: İbn Kesîr, İmadü’d-Dîn Ebu’l-Fida İsmâil, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm (thk.: Mustafâ es-Seyyid Muhammed), I-XV, Mektebetü Evladi’ş-Şeyh li’t-Türas, Kahire, 2000, IX, 45-46; Bursevî, İsmâîl Hakkî, I-XX, Tefsîru Rûhu’l-Beyân, el-Matbaatü’l-Osmaniyye, İstanbul, 1911, V, 186.

sebebiyle, gerçek inançları ve üstün ahlakı kazanıp elde etmesini teklif etmiştir. O halde, birincisi tekrim; ikincisi de tafdil’dir.103

Draz, İslam’ın insana verdiği üstünlük hakkında şunları söylemiştir: “İslam, insana yalnız bir yönlü değil, tam üç yönlü bir üstünlük tanımıştır: İsmet ve himayede üstünlük, izzet ve efendilikte üstünlük, istihkak ve kazançta üstünlük. Birincisine göre insan, insan olması hasebiyle üstündür ve insanın en önemli üstünlüğü budur. Bu üstünlük kazanılmış bir şey değil fıtrîdir. İnsanın dokunulmazlığını ve masumiyetini ifade eder. Bu üstünlük doğuştan gelir. Dolayısıyla insanların renkleri, dilleri, cinsiyetleri, zenginlikleri, fakirlikleri ve ırkları gözetilmeden herkese bu üstünlük verilmiştir. Herkesin canı, malı, ırzı, dini ve aklı her türlü ihlalden korunmuştur. İkincisi, insanın inancından kaynaklanan üstünlüktür. Aslında Allah (cc) yeryüzündeki her şeyi insanın otoritesine vererek onu efendi kılmıştır. Bu açıdan bu da fıtrîdir. Ancak insan bu nimetler karşısında şükür ederek ve dolayısıyla iman ederek bu üstünlüğünü taçlandırmış olur. Üçüncüsü ise, onun çalışkanlığının ve sîretinin icabı üstünlüktür. Bu doğuştan değil iktisabîdir. Kişi kudretlerini kullanarak, plan ve programlarını gerçekleştirmedeki ciddiyet ve cehdi ölçüsünde, dünyevi güç ve isteklere karşı direterek, Rabbinin emirleri ve hidayeti doğrultusunda, şeytanın aldatma ve vesvesesine karşı, uyanık bulunarak yüksek insanî mertebelere erişecektir. Bu da kişiye, yaptığı işe, inanç ve samimiyetin derecesine göre farklılık göstermektedir.104

Kur’ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hak bize bütün mahlûkatı yarattığını “O, her şeyin

yaratıcısıdır.”105 ayetiyle bildirmektedir. İnsan da bu yarattıklarındandır ama bunların en önemlisidir. Kur’ân insana yaratıkların en şereflisi gözüyle bakmıştır.106 Yaratılanların insanın hizmetine sunulmuş olması da bunun delili sayılabilir.

İnsanın hem maddi hem de manevi yönü itibariyle en güzel biçimde yaratıldığını ve diğer varlıklardan üstün olduğunu Yüce Allah

ٍﻢﯾِﻮْﻘَﺗ ِﻦَﺴْﺣَأ ﻲِﻓ َنﺎَﺴﻧِﺈْﻟا ﺎَﻨْﻘَﻠَﺧ ْﺪَﻘَﻟ

“Kuşkusuz ki biz insanı en güzel biçimde yarattık”107 buyurarak ifade etmiştir.

Bu ayetin tefsirinde Elmalılı şunları söylemiştir: “Takvîm, eğriyi doğrultmak, kıvama nizama koyma, kıymet biçmek, kıymetlendirmek manalarına gelir. Sonundaki

103

Âlûsî, Ebu’l-Fadl Şihâbüddîn es-Seyyid Mahmûd, Rûhu’l-Meânî Fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm ve’s-

Sebi’l-Mesânî, I-XXX, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, ts, XV, 118.

104

Draz, Muhammed Abdullah, İslâm’ın İnsana Verdiği Değer (trc.: Nureddin Demir), Kayıhan Yay., İstanbul, 1983, s.45-50.

105

En’âm 6/102.

106

İzutsu, Kur’ân’da Allah ve İnsan, s.153.

107

tenvin belirsizlik ve büyüklük için olarak ‘ahsen-i takvîm’, herhangi bir biçimlendirmenin veya büyük bir biçimlendirmenin en güzelidir. Bu ise her manasıyla biçimlendirmenin en güzeli demek olur. Yani bu biçimlendirme maddi-manevi her türlü güzelliği kapsar.”108

Yaratılmışların en mükemmeli olan insanda bulunan -ayetteki deyimiyle- güzelliğin kaynağı, Allah’ın onu kendi eliyle yaratıp ruhundan üflemesi109, “kendi sureti üzere” (kendi sıfatlarından ona -insanlık düzeyinde olmak üzere- lutufta bulunarak) yaratması110 onu yeryüzünde halife kılması vb. lutuf ve inayetleridir.111 Müfessirler Allah’ın insandan daha güzel mahlûku olmadığı kanaatindedirler. Zira Allah insanı canlı, bilen, irade sahibi, konuşan, işiten, dinleyen, gören, düşünüp tedbir alan, hikmetle hareket eden ve bütün bu özellikleri sayesinde fizikî bakımdan kendisinden daha güçlü varlıklar üzerinde bile hâkimiyet kurabilen bir varlık olarak yaratmıştır ki bütün bu vb. sıfatlar aynı zamanda ilâhî sıfatların bir kısmının ondaki yansımaları, tecellileridir. 112 İnsan yaratılmışlar içinde Allah’ın sıfatlarını kendi gücü nisbetince kendisinde gösterebilecek tek varlıktır. Bu Allah’ın insana ne kadar değer verdiğini göstermeye kafidir.

3. Allah’ın İlk İnsanı Bizzat Eliyle Yarattığını Bildirmiş

Benzer Belgeler