• Sonuç bulunamadı

İnsanın Yeryüzünde Halife Olarak Yaratılmış Olması

İnsan yeryüzünde halife kılınmıştır. Allah (cc) meleklere hitaben şöyle buyurmuştur:

ﺎَﮭﯿِﻓ ُﺪِﺴْﻔُﯾ ﻦَﻣ ﺎَﮭﯿِﻓ ُﻞَﻌْﺠَﺗَأ ْاﻮُﻟﺎَﻗ ًﺔَﻔﯿِﻠَﺧ ِضْرَﻷا ﻲِﻓ ٌﻞِﻋﺎَﺟ ﻲﱢﻧِإ ِﺔَﻜِﺋَﻼَﻤْﻠِﻟ َﻚﱡﺑَر َلﺎَﻗ ْذِإَو

َأ ﻲﱢﻧِإ َلﺎَﻗ َﻚَﻟ ُسﱢﺪَﻘُﻧَو َكِﺪْﻤَﺤِﺑ ُﺢﱢﺒَﺴُﻧ ُﻦْﺤَﻧَو ءﺎَﻣﱢﺪﻟا ُﻚِﻔْﺴَﯾَو

َنﻮُﻤَﻠْﻌَﺗ َﻻ ﺎَﻣ ُﻢَﻠْﻋ

“Bir zamanlar Rabbin

meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir görevli (halife) atayacağım.’ dediğinde onlar: ‘Biz seni hamd ile/övgüyle yüceltiyor (tesbih ediyor) ve her türlü noksanlıklardan uzak tutuyorken, yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve orada kan dökecek birini mi getireceksin?!’ demişlerdi de, Rabbin: ‘Şüphesiz ki ben, sizin bilmediğiniz (içyüzü sonradan ortaya çıkacak olan) şeyleri biliyorum’ demişti.”138 Ayette Allah ile melekler arasında geçen konuşma bize bildirilmektedir. Bu ayetin devamına baktığımızda Allah (cc) henüz Âdem (as)’ı yaratmadan önce onu yaratacağını meleklere haber veriyor. Burada Âdem hakkında Allah’ın “halife” kelimesini kullanması dikkat çekicidir. Allah (cc) bir insan yaratacağım dememiş bir halife yaratacağım demiştir. Ayrıca Fatır Suresi 39. ayette Allah bütün insanların halife olduğunu bildirmektedir.

136

Açık, Fatih, Kur’ân-ı Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Hayatı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, AÜSBE, Ankara, 2007, s.40.

137

Karagöz, Kur’ân’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, s.43.

138

Burada mesele “halife” kavramı etrafında dönmektedir. Kavram hakkında yapılan yorumlarda ittifak edilen husus: Allah (cc) bu kavramı kullanarak insana şeref vermiş ve onu yüceltmiştir.

Müfessirlerin ayetlerle ilgili yorumlarına geçmeden önce “halife” kelimesinin sözlük anlamı hakkında kısaca bilgi vermenin yerinde olacağını düşünüyoruz.

Kelimenin aslı “h-l-f”den türetilmiştir. Sözlükte halife kavramının nesil, zürriyet, iyi veya kötü bir şekilde birini temsil etme, birinin yerine geçme, birbiri ardınca gelme, bir şey üzerinde tasarrufa yetkili kılma gibi anlamları bulunmaktadır.139

Halife sözcüğünün çoğulu “halâif” ve “hulefâ” gelmektedir. Bunun mastarı ise, “hilafet” sözcüğüdür. Halifenin çoğulunun “halâif”, halifin çoğulunun da “hülefâ” olduğu söylenmiştir. Her iki sözcüğün de halifenin çoğulu olduğu belirtilmektedir.140

Halife, sonra gelip kendisinden öncekinin yerine geçen manasındadır. Daha önce cinler dünyayı imar ediyorlardı daha sonra Allah Âdem ve onun zürriyetini halife kıldı böylelikle orayı onlar imar ettiler.141

Kur’ân’da “halife” kelimesi iki yerde, çoğulu olan kelimelerden “halaif” dört yerde, “hulefa” ise üç yerde geçmektedir.142

Halife sözcüğünün; birisi adına iş yapma, işleri idare etme tasarrufta bulunma anlamlarından hareketle, Allah’ın yeryüzündeki halifesi demek; yeryüzünde Allah’a vekâlet edecek, O’nun adına iş yapacak, kısaca yeryüzünün hakimiyeti eline teslim edilecek bir varlık demektir ki, bu da insandır.143

Elmalılı ayetin yorumuyla ilgili olarak: “İnsanı ne istediğini seçebilecek bir yetenekte yaratan Yüce Rabbimiz ona en büyük değeri vermiş, onu kendisinin yeryüzündeki halifesi olmak rütbesi ile şereflendirmiştir. Bu, öncelikle insanın dünya sahnesinde en önemli göreve sahip bir varlık olduğunu ifade eder. Çünkü o, tüm evrenin Rabbi Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.” demiştir. Ve bu halifelik misyonunun mahiyetini şöyle açıklamıştır. Yeryüzünde bir halife yaratacağım demek: Kendi irade, kudret ve sıfatımdan ona bazı salahiyetler vereceğim. O, bana izafeten, bana vekâleten mahlûkatım üzerinde bir takım tasarrufa sahip olacak. Benim namıma hükümlerimi icra

139

İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, IX, 83.

140

Asım Efendi, Kâmus’il-Muhit, III, 574.

141

Halîl b. Ahmed, Kitâbu’l-Ayn, I, 437.

142

Abdülbâkî, el-Mu’cemu’l-Müfehres, s.240.

143

edecek, fakat bu hususta asil olmayacak, kendi zatı ve şahsı adına asaleten hükmedecek değil, ancak benim bir vekilim, bir kalfam olacak. İradesiyle benim iradelerimi, benim emirlerimi, benim kanunlarımı tatbike memur bulunacak sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak aynı vazifeyi icra edecek olanlar bulunacak.144

İbn Kesîr, halifeden kastın tek başına Âdem (as) olmadığını birbiri ardına gelen insan toplulukları olduğunu belirtmiştir. Mesela bir köyün ardından onların yerine gelen başka bir köy ya da kasaba gibi. Ayrıca meleklerin “yeryüzünde kan dökecek ve fitne

çıkaracak birini mi yaratacaksın?” sorusuyla ilgili olarak: Meleklerin daha önceden

insanın “salsalin ke’l-fahhar” ve “hemeim mesnun”dan yaratılacağını bildikleri için böyle bayağı bir maddeden yaratılan bir varlığın yeryüzünde insanların arasını bozan ve orada fitne çıkaran biri olacağını zannettiler ya da insandan önce buna benzer şeyler yapanlar vardı insanı da halife olunca onlar gibi davranacağını sandılar diye açıklamaktadır.145

İbn Abbas’a dayandırılan bir görüşe göre, Âdemoğlundan önce yeryüzünde cinler vardı. Onlar orada kan döküp fesat çıkardılar. Allah onlara meleklerden bir topluluk gönderdi. Melekler onları öldürdü ve onları dağların başlarına ve adalara gömdüler. Bundan sonra Allah Âdem’i ve zürriyetini halife kıldı.146

İnsanı ne istediğini seçebilecek bir yetenekte olarak yaratan Yüce Rabbimiz ona en büyük değeri vermiş, onu kendisinin yeryüzündeki halifesi olmak rütbesi ile şereflendirmiştir. Bu, öncelikle insanın dünya sahnesinde en önemli göreve sahip bir varlık olduğunu ifade eder. Çünkü o, tüm evrenin Rabbi Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Bu nedenle insanın hayattaki görevi diğer varlıkların hepsinden hem daha büyük hem de daha önemlidir.147

Hilafet esas itibariyle yeryüzünü belli değerlerin gösterdiği istikamette imar ve ıslah görevi olup, insan bu görevin gerektirdiği güçlerle donatılmıştır. İnsana iyiliği ve kötülüğü kavrayıp, bunlardan birini seçme yeteneği verilmiştir. İnsan bu seçimde kendisini sorumlu kılmaya yetecek bir özgürlüğe sahiptir. O, istediği yollardan birisini seçer ve bedelini öder. Hadiseleri gözlemlemesi ve değerlendirmesi için ona göz, kulak ve kalp verilmiş, kendisine doğru yol gösterilmiş, böylece akli sonuçlara ulaşma, değer

144

Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, I, 258-259.

145

İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, I, 336-337.

146

İbn Atıyye, Ebû Muhammed Abdulhak b. Ğalib, el-Muharraru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz (nşr.: Abdüsselâm Abdü’ş-Şâfî Muhammed), I-V, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût, 2001, I, 117.

147

yargılarına varma ve onlardan kendi iyiliğine olanı seçme konusunda donatılmıştır. İnsanın bu görevle yükümlü olması, bundan ötürü sorumlu tutulması, böyle önemli bir emaneti yüklenmiş olması onun yeryüzündeki varlığının en temel anlamlarından birini oluşturur.148

Eserlerde halife konusunda çeşitli tartışmalar da görülmektedir. Allah yeryüzünde bir halife yaratacağım demiştir ama bu halife kimin halifesi olacaktır? Kimin arkasından gelip kimin misyonunu yüklenmektedir? Bu gibi tartışmalar çokça yapılmış bazıları insanı Allah’ın halifesi bazıları ise yeryüzünün halifesi olarak görmüştür. Bu tip bir tartışmaya girmek tezimizin muhtevasının dışına çıkmak olacağından tartışmalara girmiyoruz.149 Bizim açımızdan önemli olan nokta, her iki kesimin de, hakkında halife kavramı kullanılan insanın, şeref ve yüceliğine dikkat çekmiş olmalarıdır.

Benzer Belgeler