• Sonuç bulunamadı

1 GİRİŞ

1.2 Literatür Özeti

Hayvansal liflerin "özel lifler" olarak bilinen bir grubu vardır; lüks oldukları ve bazıları nadir bulundukları için genellikle çok pahalıdırlar (Langley ve Kennedy, 1981).

Genellikle, bu lifler son derece yumuşak ve parlaktır. Dünyada sınırlı bölgelerde bulunurlar ve küçük miktarlarda üretilirler. Bu liflerden elde edilen kumaşlar çoğunlukla eşsiz bir yumuşaklığa ve parlaklığa sahiptir. Örnekler; Ankara Keçilerinden tiftik;

Keşmir keçilerinden kaşmir; çeşitli devegillerden deve tüyü, alpaka, lama, vikunya ve

8

guanako; Angora Tavşanlarından angora; Tibet Öküzünden yak; Misk Öküzünden qiviut (Atav vd. 2003). Burada ele alınan lifler, küresel lif üretiminin %0,1'den daha azını temsil etmektedir. Dolayısıyla, üretim hacimleri açısından önemsizdirler. Bununla birlikte, pazardaki lüks, yüksek katma değerli, özellikle de hazır giyim pazarında önemli bir rol oynamaktadırlar (Hunter ve Mandela, 2012). Lüks lifler üretim hacmi açısından karşılaştırıldığında, kaşmir, tiftik ve alpakanın ilk üç sırayı aldığı görülebilir. Fiyat açısından karşılaştırıldığında, vikunyanın en pahalı olduğu ve qiviut, guanako ve kaşmirin bunları izlediği söylenebilir (Atav vd., 2015).

Keçe, birçok hayvan lifinin benzersiz bir özelliğidir. Yün ve diğer hayvansal liflerin pullarının, bu liflerden yapılan ürünlerin keçeleşme çekmesine katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Elyaf keçeleşme mekanizması çok karmaşıktır ve literatürdeki bulgular her zaman tutarlı değildir (Liu ve Wang, 2007). Yün liflerinde keçeleşmenin temel mekanizmasının, yönsel sürtünme etkisi (DFE-Directional Frictional Effect) nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Keçeleşme, liflerin su mevcudiyetinde çalkalandığında ortaya çıkan artan lif sıkışması ve dolaşıklaşmasından kaynaklanır.

Yünün eşsiz pul yapısının keçeleşmeye katkıda bulunduğu açıktır (Hillbrick, 2012). Bu nedenle, elyaf yüzey özelliklerinin keçeleşmede çok önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Literatürde, yün ve lüks liflerin yüzey özelliklerinin (örn., pul tabakasının yüksekliği ve pul frekansı) araştırıldığı birçok çalışma bulunmaktadır. Wortmann ve Arns, lüks liflerin pul yüksekliklerinin nadiren 0.5 μm'yi aştığı (genellikle 0.2 ila 0.4 μm arasında), yün liflerinin pul yüksekliğinin ise nadiren 0.5 μm'nin altına düştüğü (ve genellikle 0.6 ila 1.1 μm'dir) sonucuna varmıştır (Wortmann ve Arns, 1988). Wang ve diğerleri teknik raporlarında, 16 ile 40 μm arasında değişen boyutlardaki lif çaplarında alpaka lifinin ortalama pul yüksekliğinin yaklaşık olarak 0.4 μm olduğunu belirtmişlerdir (Wang vd., 2003). Öte yandan, Valbonesi ve ark., Atav ve Türkmen, Suri'nin pul yüksekliğinin Huakaya liflerine kıyasla daha düşük olduğunu tespit etmişlerdir (Valbonesi vd. 2011; Atav ve Turkmen, 2015). Tiftik ve kaşmir liflerinin pul yükseklik değerleri üzerine literatürde çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Hunter ve Mandela hazırladıkları kitap bölümünde, kaşmir liflerinin pul tabakalarının ince ve düz olduğunu ve genellikle kalınlığının yaklaşık 0,6 μm'den (tipik olarak 0,4 um) az olduğunu belirtmiştir. Öte yandan, klasik Asya kaşmirinin farklı türlerinin, 0.5 μm pul yüksekliğine sahip Moğol kaşmiri ile benzer lif yüzeyi karakteristiklerini sergilediğini söylediler (Hunter ve Mandela, 2012). Kusch ve Stephani ayrıca tiftik ve kaşmir lifleri için pul yüksekliklerini araştırmış ve Arjantin tiftiği için pul yüksekliğini 0.49 μm ve kaşmir lifleri için ise 0.35-0.39 μm olarak bulmuşlardır (Kusch ve Stephani, 1984). Xian-jun ve Wei-dong, yün liflerinin kütiküla hücresinin merkezden en uzak kenarındaki yüksekliğin 0.6 μm veya daha fazla bir değere ulaştığını ancak kaşmir liflerinde bu değerin yaklaşık olarak 0.5 μm veya daha az bir seviyeye ulaştığını belirtmişlerdir (Xian-Jun ve Wei-dong, 2009). Çeşitli çalışmalarda aynı lif tipi için verilen pul yüksekliği değerleri arasındaki farklılıklar, hayvanlar arasındaki ve aynı postun içindeki geniş değişkenlikten kaynaklanmaktadır (Valbonesi vd. 2011). Literatürde Angora tavşanı liflerinin kütiküla yüksekliği hakkında sınırlı bir veri vardır. Bu durum muhtemelen, angora liflerinin diğer özel liflerden kolaylıkla ayırt edilmesini sağlayan angora lifinin özel karakteristiklerinden kaynaklanmaktadır. Langley ve Kennedy'nin yaptıkları çalışmada rapor ettiği ve aynı zamanda gözlemlediği gibi, Angora tavşanı liflerinin ayırt edici zik-zak pulları vardır. Ayrıca, bu elyafın medullası bulunduğu zaman kafes tipindedir (Langley ve Kennedy, 1981). Süpüren ve ark., yün ve çeşitli lüks elyafın yüzey özelliklerini taramalı elektron mikroskopu ile araştırmış ve angora liflerinin 0.42 μm yüksekliğe sahip en ince kütikül pullarına sahip olduğunu bulmuşlardır (Süpüren

9 vd., 2010).

Literatürde çeşitli lüks liflerin pul sıklığı da bildirilmiştir. Valbonesi ve ark., Atav ve Türkmen, Huakaya için pul sıklığını ortalama dokuz, Suri için ise sırasıyla 7.57 ve 7.75 olarak tespit etmişlerdir (Valbonesi vd. 2011; Atav ve Turkmen, 2015). Öte yandan, Hunter ve Mandela hazırladıkları kitap bölümünde, ince yünlerde 100 μm uzunlukta 9-11 arasında olan pul sıklığının, tiftik liflerinde nispeten düşük bir frekans olan 5 olduğunu belirtmişlerdir. Kaşmir lifleri için 100 μm lif uzunluğunda pul frekansının 6-8 olduğunu belirtmişlerdir. Fakat nispeten yeni kaynaklardan gelen kaşmirlerin, Asya tiplerine göre oldukça farklı pul şekilleri sergilediğinin ve genellikle daha yüksek pul frekansına sahip (>8/100 μm) olduğunun altını çizmişlerdir (Hunter ve Mandela, 2012).

Öte yandan, Angora tavşanı liflerinin pul frekansıyla ilgili veriler yine çok sınırlıdır.

Süpüren ve ark., Angora tavşanı lifinin diğer hayvansal lifler arasında en düşük pul frekansına sahip olduğunu belirtmişlerdir (Süpüren vd., 2010).

Raja ve ark. pul frekansının ve yüksekliğinin, keçeleşme davranışını etkileyen önemli lif özelliklerinden bazıları olduğunu belirtmişlerdir. Daha yüksek pul yüksekliği ve daha yüksek pul frekanslı orta-ince yünün kaba yünden daha iyi keçeleşme davranışına sahip olduğunu bildirmişledir (Raja vd. 2013). Diğer yandan Whiteley, pul yapısı ile keçeleşme arasındaki ilişkinin net olmadığını belirlemiştir (Whiteley, 1963). Yünün pul yapısı keçeleşmeye katkıda bulunsa da, keçeleşme sadece DFE tarafından belirlenmez (Hillbrick, 2012). İncelik, uzunluk, eğilme dayanımı, elastikiyet ve kıvrım gibi çeşitli elyaf özelliklerinin yünün keçeleşme özelliği üzerine etkisi araştırılmıştır (Liu ve Wang, 2007; Speakman ve Stott, 1931; Speakman ve Stott, 1933; Veldsman ve Kritzinger, 1960;Chaudri Whiteley; 1970-a,b). Ancak, yazarların bildiği kadarıyla, çeşitli ailelerden gelen lüks liflerinin keçeleşme eğiliminin yün ile karşılaştırmalı olarak analiz edildiği ve çeşitli lif özellikleri ile ilişkilendirildiği çok sınırlı sayıda çalışma vardır (ör. Liu ve Wang, 2007, McGregor ve Schlink, 2014). Liu ve Wang, araştırmalarında alpaka, kaşmir ve yün liflerinin keçeleşme eğilimini incelemişlerdir. Lif çapı ve lif uzunluğunun bu liflerin keçeleşme eğilimleri üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Sonuçlar, alpaka liflerinin yün liflerinden daha yüksek bir seviyede keçeleştiğini ve kısa ve ince kaşmir liflerinin, benzer çap aralığında yün liflerine göre daha düşük keçeleşme eğilimine sahip olduğunu göstermiştir. Alpaka, kaşmir ve yün liflerinin SEM görüntüleri de alınmış ve sonuçlar, yün, kaşmir ve alpaka liflerinin pulları ile karşılaştırıldığında daha ince ve daha yoğun olduğunu göstermiştir (Liu ve Wang, 2007). Diğer yandan, McGregora ve Schlink, farklı üretim kaynaklı kaşmir (n = 114), kaşgora (n = 7), guanako (n = 1), lama (n = 1), vikunya (n = 1), iki hörgüçlü deve yünü (n=6), yak alt yünü (n=3), taranmış inek alt lifi (n=1), Amerikan bizonu (n=2) ve Misk öküzünden qiviut (n=1) gibi farklı liflerin keçeleşmesini araştırmıştır. Olası faktörleri (elyaf çapı, elyaf eğriliği, sıkıştırmaya karşı direnç) arasından sadece lif tipinin önemli olduğu bulunmuştur.

Yukarıda özetlenen literatürlerden anlaşılabileceği gibi, bu çalışmaların hiçbirinde angora tavşanı yünü araştırılmamış ve yine hiçbirinde farklı orijinlerden lüks protein liflerinin (keçi, devegiller ve tavşan) keçeleşme eğilimi pul yüksekliği ve frekansı gibi lif özellikleri ile ilişkilendirilmemiştir. Bu amaçla, dünya çapında yaygın olarak kullanılan ve tüketilen (kaşmir, tiftik, angora, Huakaya alpaka ve Suri alpaka) kıl kökenli lüks lifler, elyaf çapı, lif uzunluğu, pul frekansı ve yüksekliğini ölçmek için seçilmiştir. Sonuç olarak, kıl kökenli lüks liflerin elyaf özellikleri ile keçeleşme eğilimleri arasındaki ilişkiler ayrıntılı olarak araştırılmıştır.

10 2 MATERYAL VE METOT

2.1 Materyal

Tüm numunelerde çözgüler ortak ve 37/2 Nm %100 yün iplik kullanılmıştır, atkılarda ise yine 37/2 Nm %100 yün, 30/2 Nm %100 Huakaya ve 60/2 Nm İpek kullanılmıştır.

Numunelerde kullanılan iplik numaraları, harmanları ve dokunan kumaş harman kompozisyonları Tablo 1’ de gösterildiği gibidir.

Tablo 1. Numunelerin hammadde özellikleri

NUMUNE NO ÇÖZGÜ İPLİĞİ ATKI İPLİĞİ KUMAŞ KOMPOZİSYONU PSB1WW 37/2 Nm- 100% YÜN 37/2 Nm- 100% YÜN 100% YÜN

PSB2WW 37/2 Nm- 100% YÜN 37/2 Nm- 100% YÜN 100% YÜN

PSB3WH 37/2 Nm- 100% YÜN 30/2 Nm-100% HUAKAYA 55% YÜN- 45%HUAKAYA PSB4WH 37/2 Nm- 100% YÜN 30/2 Nm-100% HUAKAYA 62,5% YÜN- 37,5% HUAKAYA PSB5WS 37/2 Nm- 100% YÜN 60/2 Nm- 100% İPEK 55%YÜN- 45% İPEK

PSB6WS 37/2 Nm- 100% YÜN 60/2 Nm- 100% İPEK 62,5% YÜN- 37,5% İPEK

2.2 Metot

Tamamı yün, yün-huakaya ve yün- ipek karışımlı kumaşların tutum ve konfor özelliklerinin tespiti için yaptığımız deneysel çalışmada, aynı örgüde ve yaklaşık aynı gramajlarda üç grup ve toplamda 6 farklı konstrüksiyonda kumaş birbiriyle karşılaştırılmıştır.

Numuneler Dornier armürlü dokuma tezgâhında toplam zemin 5 çerçeve ile dokunmuştur.

Şekil 3. Dokuma tezgâhında dokunan numuneler

Numunelerde çözgü ipliği olarak aynı harman karışımlı, aynı lottan 37/2 %100 Yün iplik kullanılmıştır. Ortak çözgüde yapılan numunelerde aynı şartlarda %100 yün, huakaya- yün ve ipek- yün karışımlı kumaşların karşılaştırılabilmesi için kumaşların atkı sıklıkları değiştirilerek yaklaşık aynı gramajlar elde edilmiştir. Tüm numunelerde

11 örgüler ortak ve 1/4 saten 2 atlamalıdır.

Dokunan tiplerin genel konstrüksiyonu numuneler için oluşturulan kodlarla beraber Tablo 2’ de verilmiştir. Numune kodlarında ‘‘PSB’’ harfinden sonra ilk numara numunenin sırasını ikinci harf çözgü ipliği harmanını üçüncü harf ise atkı ipliği harmanını ifade etmektedir.

Tablo 2. Dokunan numunelerin genel konstrüksiyonu

Şekil 4. Tüm numunelerde kullanılan desenlerin örgü raporları

Dokunan 6 çeşit kumaşın tutum ve konfor özelliklerinin karşılaştırılması amacıyla, ham haldeyken kumaşlara uygulanan testler ve standartlar Tablo 3’ de belirtilmiştir.

12

Tablo 3. Numunelere uygulanan testler ve standartlar UYGULANAN TESTLER

Sıra TEST ADI STANDART NO STANDART ADI

1 Sıklık Tayini TS 250 EN 1049-2

Tekstil dokunmuş kumaşlar-Yapı analiz metotları-Kısım 2-Birim uzunluktaki iplik sayısının tayini

2 Kumaş Eni Ölçümü TS EN 1773 Tekstil-Kumaşlar-Genişlik ve

uzunluğun tayini

3 Gramaj Tayini TS 251 Dokunmuş kumaşlar - Birim uzunluk ve

birim alan kütlesinin tayini

4 Kopma Mukavemeti Tayini TS EN ISO 13934-1 referans alınmıştır

Tekstil- Kumaşların gerilme özellikleri - Bölüm 1: En büyük kuvvetin ve en büyük kuvvet altında boyca uzamanın tayini- Şerit Metodu

5 Dökümlülük Tayini SharpCornerMethodforFabricDrape

6 Su Buharı Geçirgenliği Tayini BS 7209

Specification for Water Vapour Permeable Apparel Fabrics.

7 Hava Geçirgenliği Tayini TS 391 EN ISO 9237 Tekstil- Kumaşlarda hava geçirgenliğinin tayini

Sıklık tayini

Dokunmuş olan, farklı harman karışımlı ve atkı sıklıklarına sahip numuneler, standart atmosfer şartlarında (20±2°C sıcaklık ve 65±2 bağıl nem) 24 saat süreyle kondisyonlandıktan sonra atkı ve çözgü sıklığı tayini TS 250 EN 1049-2 no’ lu ‘‘Tekstil dokunmuş kumaşlar-Yapı analiz metotları-Kısım 2-Birim uzunluktaki iplik sayısının tayini’’ standardı esas alınarak yapılmıştır. Bu amaçla test edilecek numuneler laboratuar şartlarında açık ende düz bir şekilde konumlanmış kumaştan, aynı atkı ve çözgüyü içermeyecek şekilde 3’er adet atkı ve çözgü sıklığı tespit edilmiş ve bu üç ölçümün ortalamaları alınmıştır.

13

Şekil 5. Kumaş sıklık sayımı için lüp Kumaş eni tayini

Kondisyonlanmış kumaş numunelerinin enleri TS EN 1773 no’lu ‘‘Tekstil-Kumaşlar-Genişlik ve uzunluğun tayini’’ standardı esas alınarak ölçülmüştür. Kumaş eni ölçülürken kumaşın kırışık ve kat yeri olmayan, gerilimsiz ve düz yerinden uzunluğu boyunca her kumaş için 5 farklı yerinden ölçüm yapılmış ve ortalamaları alınmıştır.

Gramaj tayini

Gramaj tayini TS 251 no’lu ‘‘Dokunmuş kumaşlar - Birim uzunluk ve birim alan kütlesinin tayini’’ standardı esas alınarak yapılmıştır. Standart atmosfer şartlarında 24 saat süre ile kondisyonlanan numunelerden aynı atkı ve çözgüyü içermeyecek şekilde kumaşın farklı yerlerinden 100 cm2’lik 5 adet gramaj numunesi, gramaj alma aparatı ile kesilip hassas terazide (Şekil 2.12) tartılmıştır. Çıkan sonuçların g/m2 cinsinden ağırlığının tespit edilesi amacıyla 100 ile çarpılıp ölçümlerin ortalamaları alınmıştır.

Şekil 6. Gramaj ölçümünde kullanılan kesici ve hassas terazi

Kopma mukavemeti tayini

Kumaşların en büyük kuvvet altında kopma kuvveti ve % uzamasını belirlemek amacıyla, numunelere kopma mukavemeti tayini, TS EN ISO 13934-1 no’ lu ‘‘Tekstil- Kumaşların gerilme özellikleri - Bölüm 1: En büyük kuvvetin ve en büyük kuvvet altında boyca uzamanın tayini- Şerit metodu’’ standardı esas alınarak, laboratuar şartlarında kondüsyonlanmış kumaştan 30 cm x 6 cm boyutlarında, çözgü ve atkıdan 2’ şer adet numunenin kopma mukavemeti ölçümü yapılmıştır. Atkı yönünde numune alırken uzun

14

kenarın atkıya paralel, çözgü yönünde numune alırken uzun kenarın çözgüye paralel olmasına dikkat edilmelidir.

Testler kopma mukavemeti cihazında, uzama artış oranı sabit (CRE) prensibine göre yapılmıştır. Bu prensiple çalışan cihazlarda zamanla örnek uzunluğunda meydana gelen artış oranı uniformdur ve yük arttıkça yükün ölçüm mekanizması ihmal edilebilecek bir mesafede hareket etmektedir (Bozdoğan 2010).

Bir tekstil materyaline gittikçe artan bir yük uygulandığında materyal önce uzar, sonra (daha fazla uzayamayacak hale gelince) kopar. Bu sırada uygulanan yük ile uzama miktarı arasındaki ilişkiyi gösterecek tarzda çizilen grafiklere yük-uzama veya gerilme-uzama oranı eğrisi adı verilmektedir.

Yük-uzama eğrileri test örneğinin sıfır yükten kopma noktasına kadar olan davranışlarını açıklar ve bu eğrilerden materyal hakkında başlangıç modülü (Young modülü), kopma işi, akma noktası ve elastik geri dönüş gibi bilgiler elde edilebilir.

Modül genel anlamı ile yük-uzama eğrisinin eğimi demektir ve materyalin sertliğinin yani uzamaya karşı direncinin bir ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Bir materyalin modülü yüksek ise belirli bir yükteki uzama miktarı az olacaktır.

Gerilme-uzama oranı eğrinin sıfır noktasından başlayıp ‘‘Akma Noktası’’na kadar devam eden ilk lineer bölgesinin eğimi ‘‘Başlangıç Modülü’’ veya ‘‘Young Modülü’’

olarak adlandırılmaktadır. Eğrinin başlangıç bölümü hemen hemen düzdür ve ve eğimi (gerilmenin uzamaya oranı) sabittir. Yani gerilme ve uzama arasında linner bir ilişki vardır. Materyal bu bölgede bir yay gibi davranır, etkiyen yük kaldırıldığında orjinal boyutlarına geri döner (Okur, 2002).

Kumaşlarda başlangıç modülü doğrudan kumaş tutumu ile ilgilidir. Yüksek başlangıç modülü sert kumaş tutumu anlamına gelirken, düşük başlangıç modülü yumuşak kumaş tutumu anlamına gelir (Ünal, 2016).

Şekil 7. Kopma- Uzama eğrisi (Saville,1999)

Yük uzama eğrisinde ilk dirsek noktası bize akma noktasını verir. Akma noktası aşıldıktan sonra gerilmedeki küçük artışlar büyük uzamalara neden olmaya başlar ve yük kaldırıldığı zaman ölçümü yapılan numunedeki uzamanın bir kısmının kalıcı

15 olduğu görülür.

Kopma işi, materyal örneğini koparmak için gereken toplam enerji veya iş olarak tanımlanır. Kopma işi, yük-uzama eğrisinin altındaki alana yani materyali kopma noktasına kadar uzatmak için yapılan işe eşittir ve birimi joul’ dür (Okur,2002).

Kopma İşi=

0𝑘𝑜𝑝𝑚𝑎

𝐹𝑑𝑙

ile hesaplanır (Saville, 1999).

Kumaşlara uygulanan kopma testinde kopma- uzama eğrisinden hesaplanan kopma işi bize kumaşın tokluğu hakkında fikir verir. Kopma işi ne kadar fazla ise kumaş o kadar toktur diyebiliriz (Ünal, 2016).

Şekil 8. Kopma mukavemeti cihazı ve numunenin konumu Dökümlülük tayini

Dökümlülük, kumaşların asılmış halde kendi kütlesi ile uğradığı şekil değişikliğinin derecesidir. Materyalin kendi ağırlığı ile bırakıldığında deformasyonu veya kendi üzerine yumuşak bir şekilde katlanarak kıvrımlı hale gelmesi olarak da tanımlanabilir.

Dökümlülük giysi endüstrisinde kullanıcının tercihinde rol oynayan renkten sonra ikinci önemli estetik özelliğidir. Çünkü üretilecek kumaşın modeli ve tipi, kumaşın sahip olduğu döküm miktarı ile belirlenir.

Kumaşların dökümlülüğünü ifade edebilmek için çeşitli cihazlar ve metotlar geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Cusick Drape Tester cikazı ile ölçümdür (Özdil, 2014).

Dökümün ölçülmesinde kullanılan Cusick dökümlülük cihazı oldukça büyüktür ve karmaşık optoelektronik sistemi vardır. Ayrıca uygun ölçüm prosedürü zaman alıcıdır.

Bu nedenle bu cihaz veya benzer dökümlülük ölçerler fabrika laboratuarlarında yaygın olarak bulundurulmazlar (Hes,2009).

Hes tarafından 2004 senesinde geliştirilen bir başka dökümlülük ölçeri ise Sharp Corner olarak da adlandırılan dökümlülük açısı metodudur. Bu metod, yatayla 90°’ lik

16

açı yapan bir dökümlülük açıölçeri yardımı ile kumaşın eğilme açısının ölçümüne dayanmaktadır (Bozdoğan, 2010). 20 cm x 20 cm boyutlarında kesilen kumaş numunesi dört köşesinden köşegenlerin birleşmesi koşulu ile 7’ şer cm lik sabit eğilme uzunluğundan sarkıtılmaktadır. Şekilden de görüldüğü üzere kumaş köşesinin cetvele değdiği noktada x ve y düzleminde cetvel üzerinde rakamlar okunur ve buradan hesaplanan sin α° değeri ile dökümlülüğün seviyesi karakterize edilir. Her numunenin dört köşesinden dört kez ölçüm tekrarlanır. Dökümlülük açısı küçüldükçe kumaş sertleşir (Ünal, 2016).

Şekil 9. Sharp Corner dökümlülük ölçeri (Hes, 2009)

Su buharı geçirgenliği tayini

İnsanlar giysilerini tüm gün boyunca giydikleri için, giysiler insanların adeta ikinci derisi gibidir. Kumaşın buhar şeklindeki terin geçişini sağlama yeteneği su buharı geçirgenliği olarak ölçülmektedir. Kumaşlara nefes alma özelliği kattığı için, kumaşların su buharını geçirebilme özelliği artık sadece spor giysilerde, iş dışında giyilen günlük giysilerde değil, tüm giysi çeşitlerinde aranan önemli bir özelliktir (Gün ve Bodur, 2014).

Su buharı iletkenliği giysilerin ısıl konforu açısından oldukça büyük önem taşımaktadır.

Giysilerimiz vücudumuz ile dış ortam arasında bir ara katman oluşturmaktadır. Çok yüksek su buharı geçrgenliği değeri, oluşan terin buharlaşarak vücudun ısı kaybına ve soğumasına yardımcı olur. Su buharı difüzyonuna karşı direncin yüksek olması ise konforsuzluk ve ıslaklık hissi oluşturmaktadır (Bozdoğan, 2010).

17

Şekil 10. Giysi- vücut sistemi (Gün ve Bodur, 2014)

BS 7209’ a göre, test numunesi, ağzı açık olan bir kabın üzerine, kenarlarından sızdırma yapmayacak şekilde kapatılmakta ve kap standart atmosfer koşullarındaki bir ortama yerleştirilmektedir. Bir süre sonra, kabın ağırlığı ardışık bir şekilde tartılmakta ve numune içerisinden transfer edilen su buharı miktarı hesaplanmaktadır. Su buharı geçirgenliği indeksi, kumaşın su buharı geçirgenliği , test örneğinin yanındaki referans kumaşın su buharı geçirgenliğinin yüzdesel oranı olarak ölçülmektedir.

Her bir kap, kumaşla su yüzeyi arasında 10 mm lik bir hava tabakası kalacak şekilde yeterli miktarda destile su ile doldurulur. 96 mm çapındaki kumaş ön yüzü dışa gelecek şekilde kaba dikkatlice yerleştirilir ve kapatma halkası ile tutturulur.

Referans kumaş da aynı şekilde hazırlanır ve standart atmosfer şartlarında bekletilir.

Daha sonra her kap aynı süre de tartılarak tartım sonuçları ve süreler not edilir (Saville, 1999).

Şekil 11. Kap metod su buharı transferi (Saville, 1999) Hesaplamalar şu şekilde yapılır:

Su Buharı Geçirgenliği (WVP) = 24𝑀

𝐴𝑡 g/m²/gün burada;

M: kütle kaybı (g)

t : Tartımlar arasında geçen süre (sa) A: Kabın iç alanı (m²) ve

A= πd²x 10

−6

4

d:Kabın iç çapı (mm)

18 Su buharı geçirgenlik indeksi=WVPf x 100

𝑊𝑉𝑃r olmaktadır.

WVPf: Kumaşın su buharı geçirgenliği

WVPr: Referans kumaşın su buharı geçirgenliğini göstermektedir (Saville,1999).

BS 7209 referans alınarak yapılan su buharı geçirgenlik testinde referans kumaş karşılaştırılması yapılmamış her numuneden alınan 3’ er kap örneği 5 gün boyunca günün aynı saatlerinde tartılmak suretiyle numunelerin su buharı geçirgenliği (WVT) hesaplanmıştır.

Şekil 12. Yapılan su buharı geçirgenliği deneyi Hava geçirgenliği tayini

Hava geçirgenliği, ‘‘havanın lif, iplik ve kumaş yapısı içerisinden geçebilme yeteneğidir’’ şeklinde tanımlanırken, birim basınçta, birim alanda, belli zamanda geçen havanın miktarını ifade etmektedir. TS 391’ e göre hava geçirgenliği, deney numunesinin alanı, deney numunesinin iki yüzü arasındaki basınç farkı ve zaman parametrelerine bağlı olarak deney numunesinden dik olarak geçen hava akımının hızıdır (Bozdoğan, 2010).

Hava geçirgenliği paraşütlerin, yelkenlerin, hava yastığı kumaşlarının, spor giysilerin ve endüstriyel filtre kumaşlarının performansını değerlendirirken önemli bir parametredir. Kullanım yerine göre kumaşın su buharı geçirgenliği ve rüzgâr direnci performansı gibi özellikleriyle de yakından ilgilidir. Hava geçirgenliği terimi genellikle yağmurluk, çadır, üniforma gibi kullanım alanlarında nefes alabilirliği değerlendirmek için kullanılır. Nefes alabilirlik, kumaşın havalandırılmasını ifade eder. Eğer kumaş hava geçirgense bu su buharı ve sıvı nemin, kumaşın iç yüzeyinden dış yüzeyine geçebileceği ve çevreye buharlaşacağı anlamına gelir. Bu yüzden su buharı veya sıvı nem geçişi materyalin hava geçirgenliği ve giyim sırasındaki termal konfor algılarıyla

Hava geçirgenliği paraşütlerin, yelkenlerin, hava yastığı kumaşlarının, spor giysilerin ve endüstriyel filtre kumaşlarının performansını değerlendirirken önemli bir parametredir. Kullanım yerine göre kumaşın su buharı geçirgenliği ve rüzgâr direnci performansı gibi özellikleriyle de yakından ilgilidir. Hava geçirgenliği terimi genellikle yağmurluk, çadır, üniforma gibi kullanım alanlarında nefes alabilirliği değerlendirmek için kullanılır. Nefes alabilirlik, kumaşın havalandırılmasını ifade eder. Eğer kumaş hava geçirgense bu su buharı ve sıvı nemin, kumaşın iç yüzeyinden dış yüzeyine geçebileceği ve çevreye buharlaşacağı anlamına gelir. Bu yüzden su buharı veya sıvı nem geçişi materyalin hava geçirgenliği ve giyim sırasındaki termal konfor algılarıyla

Benzer Belgeler