• Sonuç bulunamadı

Limnoloji Çalışmaları

3. LİTERATÜR ÇALIŞMAS

3.1. Limnoloji Çalışmaları

Sene ve Plinston (1994), Doğu Afrika’daki Victoria Gölü’nün su dengesi modelini

kurup, gölün etrafını çerçeveleyen arazinin kullanımının su dengesini nasıl etkilediğini 1925 ile 1990 yılları arasındaki verileri kullanarak göstermiştir. Nicholson ve Yin

(1998), bu gölde su dengesi için uydu görüntülerinden yağışı hesaplamış, buharlaşmayı

hesap etmiş, hassas şekilde denge denklemini uygulayarak sonuçtaki farkın; buharlaşma

hesabındaki bulutlu günlerden kaynaklanan hatadan kaynaklandığını, bulutluluk

durumunun hesabına ihtiyaç olduğunu söylemişlerdir. Başka bir çalışmada, gündüz

bulutlu geçen günlerden buharlaşmayı hesaplayarak, gün içerisindeki bulutluluk oranının

buharlaşmaya etkisinin belirgin olduğunu göstermişlerdir (Yin ve diğ., 2000). Victoria

seviyesinden yağış miktarının tahmin edilip edilemeyeceğine bakılmıştır (Yin ve diğ,. 2000).

Hindistan’daki Nainital Gölü, bölgeye içme suyunu sağlayan ana kaynaktır. İlk önce gölün su dengesi hesaplanmış ve yüzeyaltı su girişleri dolaylı yoldan su dengesi formulünden hesaplanmıştır. Bu sonuçlar çevresel izotop kütle dengesi metoduyla ve klorid kütle denge denklemiyle kontrol edilmiştir. (Nachiappan ve Kumar, 2002).

İsrail’deki Kinneret Gölü içmesuyu sağladığı için genelde tam dolu tutulmaya çalışılan

fakat aynı zamanda taşkın tehlikesi taşıyan bir göldür. Bu yüzden göl su seviyesi taşkın

döneminde günlük olarak tahmin edilmeye çalışılmıştır. Su denge denklemi dikkate

alınarak, su girişi, çıkışı ve yağış arasında çoklu regresyon yöntemi ile tahminler

yapılmış ve düzeltme faktörü de modele eklenmiştir (Khavich ve Ben-zvi, 1995).

Habeşistan’da bulunan Abiyata Gölü’nde son zamanlardaki su seviyesi değişiminde

doğal faktörlerin ve insan faktörlerinin etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmada uydu

fotoğrafları, yeraltısuyu modeli, meteorolojik veriler kullanılmıştır. Gölde son 60 yılda 6

m’lik bir değişim olmuş ve bunun nedeninin iklim değişikliği ve havza alanında arazi

kullanım amacındaki değişim olduğu belirtilmiştir (Ayenew, 2002).

Himaliya’lardaki Imja Gölü’nün hidrolojik ve termal rejimi tanımlanmıştır. Temmuz 1997’den itibaren yapılan çalışmalarda en üst tabaka sıcaklığı sıfır iken alt tabakalarda

ve giriş-çıkışlarda su sıcaklıklarının dah a yüksek olduğu gösterilmiş ve gölün su ve ısı bütçesi hesaplanmıştır (Chikita ve diğ., 2000).

Çin’deki Erhai Gölü’nde CBS (Coğrafi Bilgi Sistemi) tabanlı hibrid havza modeli kurulmuştur. Modelin amacı, kirliliği kontrol etmek ve planlamaktır. Model ESRI Arcview programında kurulmuştur (Huang ve diğ., 1999).

Bu ve daha bir çok yayın, göllerin; havza alanıyla etkileşim içinde olduğunu göstermektedir. Bu yüzden gölleri incelerken onları tek başlarına ve tecrit edilmiş halde ele almak yeterli değildir. Havzalarıyla beraber bir bütün olarak ele alınmaları gerekmektedir. Göl yönetimine ekolojik açıdan da bakmak gerekmektedir. Bu durumda; hem suya hem de karaya ek olarak geçiş bölgesi de dikkate alındığında en az üç değişik

zorunlu olduğu anlamına gelir. “Herşey herşeyle bağlantılıdır” (“Everthing is connected to everthing else”, Commoner, 1971) sözü ile bu durum oldukça iyi özetlenmektedir. Konya-Çumra Havzası, Su kaynaklarının geliştirilmesi master planı 1966 yılında IECO- AKNIL tarafından yapılmış, bu çalışmada bölge ile ilgili pek çok bilgi toplanmış ve sistematik olarak sunulmuştur. Bu çalışma güncelliğini yitirmiş olsa da değerini korumaktadır.

Aksoy (1966), boya deneyi yapmış, Beyşehir ve Suğla Gölü’nün Manavgat Nehri’ni

beslediğini ifade etmişlerdir.

Dinçer (1968), su dengesini, izotop tekniği kullanarak hesaplamaya çalışmıştır.

Deuterium ve oksijen 18 özelliklerini SMOW (Standard Mean Ocean Water) değerleri

ile kıyaslayarak incelemiş, Beyşehir ve Seydişehir göl sularının yeraltısuyu ve yağmur

sularından farklı olduğunu göstermiştir.

Özsoyeller (1969), Beyşehir Gölü ile Köprüçay arasında boya deneyi yapmış, boya bir

yıl sonra Köprüçay’da görüldüğü için, çeşitli reaksiyonlar olabileceği düşünülerek

deneyin güvenilir olmadığı belirtilmiştir. Aynı kişinin, alan kazanmak için Beyşehir

Gölü’nü ikiye bölerek suyun göl alanının yarısı kadar bir alanda depolanması gerektiğini, böylece buharlaşmadan dolayı oluşacak su kaybının azalacağı ve kurutulan bölgeden arazi teminininin faydalı olacağı yolunda önerileri mevcuttur. Bu öneri,

zamanında da gereken ilgiyi görmemiştir. Yapılması halinde ise hem büyük bir felaket hem de büyük bir başarısızlık olacağı açıktır.

DSİ’nin hazırladığı Konya-Çumra Master Hidroloji Planlamasına göre (DSİ, 1976) Beyşehir Gölü’ne giren akım, yağışlar da dahil olmak üzere 1.080 milyon m3’dür. DSİ’nin 1999’da hazırladığı hidroloji raporunda ise 1962-1990 yılları arasındaki giren akım ve yağışlar ortalama 1.022 milyon m3’dür. Bu iki değer birbirine oldukça yakındır. Yurtsever (1979), Beyşehir Gölü’nden yüksek miktarda kaçak olsaydı, göl suyunun yaşlı olamayacağını ifade etmiştir. Öte yandan eğer ilişki varsa, Dumanlı kaynağının suyunun Beyşehir Gölü suyundan da yaşlı olması gerekirdi. Buna uygun olarak Dumanlı kaynağının Manavgat havzasının batısındaki kapalı havzalardan ve Suğla Gölü’nden

Küçüködük (1987), doktora tez çalışmasında, Beyşehir Gölü’nün üç boyutlu ordinasyon tekniği kullanarak vejetasyonunu incelemiş ve hidrofitik bitkilerden; Nympheo – Nupharetum Lutea, Potameto – Myriophyllettum Verticillati, Potameto – Ceratophylletum Demersii, Phragmitetum australi, Typhetum Angustifoliae, Schoenoplectetum Lacustrii türlerini belirlemiştir.

Benzeden ve diğerleri (1983), Beyşehir Gölü su seviye değişimlerinin analizi adlı bir proje çalışması yapmış, bu çalışmada eşel seviye kotunun hatalı olduğunu, yılda

ortalama 330 milyon m3 su bırakıldığını, tekerrür analizi sonuçlarına göre 20 yılda bir

döngü olduğunu ifade etmiştir.

Birleşmiş Milletler tarafından 1983 yılında yeraltısuyu hakkında yayınlanan raporda

Beyşehir Gölü’nün suyunun Şarkikaraağaç’ta bulunan düdenlerle Beşkonak Çayı’na

ulaştığı, Gembos polyesindeki akımın da Beyşehir’e ulaştığı anlatılmıştır (United

Nations, 1983).

Beyşehir Gölü ile ilgili yapılmış TÜBİTAK projeleri de mevcuttur. 1984 yılında yapılan

ÇAG-45/G projesinde Beyşehir Gölü’nü kirletecek bir endüstriyel yapılaşmanın

olmadığı ve foseptiklerin BSA kanalına verildiğinden, evsel atıkların Beyşehir Gölü’nü

kirletmediği ifade edilmiştir. Ayrıca göl oligotrofik göl olarak tanımlanarak gölün su kalitesinin içmesuyu olarak kullanılabileceği ve su ürünleri yetiştirilmesi için suyun

yüksek bir potansiyeli olduğu belirtilmiştir.

1982 yılında yapılan TÜBİTAK ÇAG-46/G projesinde göle karışan akarsuların suyun kalitesini düşürmedikleri, bulunan iz elementlerinin gölün jeomorfolojisinden kaynaklandığı ve tabakalaşmanın meydana gelmediği bulunmuştur.

1985 yılında yapılan TÜBİTAK ÇAG-47/G projesinde atıksu deşarjlarının etkisi araştırılmış ve bu etkinin önemsiz olduğu, gölün oligotrofik olduğu gösterilmiştir. Değirmenci ve Günay (1992), Beyşehir Gölü’nden düdenler vasıtasıyla kaçan su miktarının 2-26 m3/s arasında değiştiğini ifade etmiştir.

ODTÜ 1992 yılında KOP sulama projeleri 1. kısım kati proje yapımı işi çevre etki değerlendirilmesi raporunu hazırlamış, raporda bölgenin özellikleri tanımlanmıştır. KOP

m3‘den 600 milyon m3’e çıkacağı ve bu durumda gölün su seviyesinin azalacağı bunun canlı yaşamına olumsuz etkisinin olacağı belirtilmiştir.

Akkansel (1996), yüksek lisans çalışmasında, Beyşehir Gölü ve çevresinin fiziksel özelliklerini tanımlamış ve havzadaki toprak kirliliğinin sebeplerini özetlemiştir.

Akköz (1998), doktora çalışmasında Beyşehir Gölü’ndeki fitoplankton ve bentik alglerin kompozisyonunu ve özgül kütlesini araştırmış, fitoplankton miktarı bakımından fakir, fakat kıyı bölgesi alg çeşitliliği ve miktarı bakımından zengin bulmuştur.

Bacillariophyta, Chlorophyta, Cyanophyta, Dinophyta ve Euglenophyta divizyolarına ait 223 tür bulmuştur. Ayrıca gölü mezotrofik olduğunu belirtmiştir. Ayrıca tür bakımından

değerlendirildiğinde organizmalar açısından zengin olduğundan ötrofik olarak

tanımlamıştır.

Konya Valiliği 1999 yılında Beyşehir Gölü Sulakalanı yüzey su toplama havzası

yönetim planını hazırlatmıştır. Özellikle havza içerisindeki sanayi tesislerinin listesi

çıkarılmış ve bu tesislerin arıtma tesislerinin çalıştırılmadığı tespit edilmiş, bunun

etkileri belirtilmiştir. Bölgenin turizm olanakları sıralanmıştır.

Oğuzkurt (2001), doktora çalışmasında Beyşehir Gölü’nü su kalitesi analiz sonuçlarına

göre, makrofitik vejetasyonun etkisiyle ultra-oligotrofik ve fitoplankton, zooplankton ve bentik omurgasız türlerine göre ise B -mezosaprobik seviyede bulmuştur. Buna göre

gölün mezotrofik seviyede olduğu ifade edilmiştir.

Benzer Belgeler