• Sonuç bulunamadı

Ülkeler açısından en uygun döviz kuru sisteminin seçimine ilişkin ilk çalışmalarda optimum para alanları teorisinden yararlanıldığı görülmektedir. Optimum para alanları teorisinin ortaya koyduğu teorik alt yapı bir ülkenin ekonomik yapısı dikkate alındığında alternatif döviz kuru sistemlerinin uygulanabilirliğini etkileyen temel faktörlerin araştırılmasının yolunu açmıştır. Bu alanda ilk ampirik araştırmalar Heller (1978), Dreyer (1976), Holden (1976), Holden ve diğerleri (1979) tarafından yapılmıştır.

1980’li yılların sonlarından itibaren sermaye hareketlerinde meydana gelen artışlar karşısında klasik optimum para alanı değişkenlerinin kur sistemi tercihini açıklamada yetersiz kalması döviz kuru sistemi ile para ve finans krizleri arasındaki ilişkinin sorgulanmasını ve yeni bazı finansal değişkenlerin de analizlerde dikkate alınmasını beraberinde getirmiştir. Öte yandan bazı yazarlar döviz kuru sisteminin seçiminde hükümetlerin politik yönden zayıflığının yada gücünün de bir kriter olarak

alınabileceğini savunarak; politik yönden güçlü olmayan ve enflasyonu önlemeyi amaçlayan hükümetlerin sabit kur sistemini tercih etmelerini önermişlerdir.

Yapılan ampirik analizlerde genellikle belirli hipotezler üzerine odaklanılmakta, açıklayıcı değişkenler çeşitli teoriler ile bağlantılı olmaktadır. Örneğin Bayoumi ve Eichengreen (1998), Mundell (2000), Honkapohja ve Pikkarainen (1994), Ricci (1997) gibi yazarlar kur sisteminin seçimini para alanına katılımın mümkün olabilirliğini test etmek açısından ele alarak optimum para alanları teorisi çerçevesinde değişkenlerini seçmişlerdir. Juhn ve Mauro (2002), optimum para alanı değişkenlerine ek olarak makro ekonomik değişkenler, sermaye akımlarına ilişkin değişkenler ile tarihsel ve kurumsal bazı değişkenleri analizde kullanmıştır.

Edwards (1996), Meon ve Rizzo (2002) Bénassy-Quéré ve Coeuré (2002) kur sisteminin seçiminde politik faktörleri analize dahil etmişlerdir. Poirson (2001) ise gerek optimum para alanı gerekse politik ve yeni finansal değişkenleri birlikte analiz etmeye çalışmıştır. Von Hagen ve Zhou (2005), optimum para alanı ile çeşitli makro değişkenler ve para krizlerine ilişkin değişkenleri analizlerine dahil etmişlerdir. Calvo ve Reinhart (2000) ile Hausman, Panizza ve Stein (1999) gibi yazarlar ise Dalgalanma Korkusu olgusunu analiz etmeye çalışmışlardır.

Döviz kuru sisteminin esneklik derecesinin ölçülmesine ilişkin ampirik analizler genellikle IMF’nin resmi döviz kuru sistemleri sınıflandırmasına dayanmaktadır. Bazı ülkelerin döviz kurlarını sabit tutma yükümlülüğü altına girerken diğer bazılarının niçin böyle bir yükümlülük altına girmediğinin araştırılmasına dayanan bu analizler De Jure ve De Facto politikalar arasındaki muhtemel uyumsuzlukların dikkate alınamaması ve IMF sınıflandırmasının karma kur sistemlerini dikkate almayıp tüm sabit kur sistemlerini tek bir sınıf olarak ele almasına bağlı olarak analizlerde sabit ve esnek kur sistemleri şeklinde ikili bir ayrıma gidilmesi yönüyle eleştiri konusu olmaktadır.

Döviz kuru sisteminin esneklik derecesinin ampirik olarak ölçülmesinde bir diğer yaklaşım da ülkelerin uyguladıklarını ilan ettikleri döviz kuru sistemi ile pratikte izledikleri döviz kuru sistemi arasındaki farkın karşılaştırılması esasına dayanmaktadır. Bu yaklaşıma öncülük eden Holden ve diğerleri (1979), ülkelerin fiili

olarak uyguladıkları döviz kuru politikalarının analitik olarak belirlenmesinde kullanılmak üzere ve optimum para alanları teorisine dayalı olarak döviz kuru politikalarının seçiminde önemli bir etkiye sahip olduğu kabul edilen bazı değişkenlerin fiili politika tercihleri üzerindeki etkisini araştırmaya yönelik bir indeks oluşturmuştur. Söz konusu indeks, nominal döviz kuru oynaklığı ile döviz piyasasına yönelik müdahalelerin büyüklüğünü esas almaktadır.

Poirson (2001) ise, söz konusu indeksi, rezerv değişmelerinin tek başına otoriteler tarafından yapılan müdahaleleri yansıtamayabileceği ve dışsal şoklardan kaynaklanan rezerv değişmeleri ile müdahaleden kaynaklanan rezerv değişimleri arasında bir ayırım yapmamasından dolayı eleştirerek, otoriteler tarafından yapılan müdahaleleri tesibit edebilmek amacıyla söz konusu indekse para arzı değişimlerini de dahil etmiştir.

Döviz kuru sistemi tercihine ilişkin olarak yapılan analizlerde bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki etkileşimin teorik olarak kabul edilen yönüne dair tam bir görüş birliğinden söz etmek mümkün gözükmemektedir. Örneğin, bazı yazarlar ticari açıklığın sabit kur sisteminin uygulanmasını avantajlı hale getireceğini ve dolayısıyla bağımlı değişken ile arasında negatif yönlü bir ilişkinin varolduğunu savunurken; diğer bazı yazarlar ise dışa açık ekonomilerde dış şokların daha önemli hale geleceğinden hareketle esnek kur sisteminin şoklara karşı daha avantajlı olacağı ve dışa açıklığın döviz piyasalarında derinliği artırarak esnek kur siteminin uygulanmasını kolaylaştıracağını savunmuşlardır1.

Döviz kur sisteminin seçimine ilişkin olarak yapılan analizlerde çoğunlukla yatay kesit, havuzlanmış veri analizi ile Probit ve logit yöntemleri kullanıldığı görülmektedir. Elde edilen sonuçlar yapılan ampirik çalışmalara göre önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Örneğin, Poirson (2001) tarafından yapılan ampirik çalışmada sermaye akımlarının serbestliği ile döviz kuru sisteminin esnekliği arasında pozitif yönlü bir ilişki tesbit edilirken; Juhn ve Mauro (2002) tarafından yapılan analizde ele alınan örneklere ilişkin anlamlı bir ilişkiye rastlanılamamıştır. Benzer şekilde, von Hagen ve Zhou (2005), ekonominin dışa açıklığı ile döviz kuru

1 Grace Juhn ve Paolo Mauro, Long- Run Determinants of Exchnage Rate Regimes: A Simple

sisteminin esnekliği arasında negatif yönlü bir ilişki tesbit ederken, Meon ve Rizzo (2002), aynı değişkenler için pozitif yönlü bir ilişkiye rastlamıştır. Ancak elde edilen sonuçların farklılığında ele alınan ülke ve dönemlerin farklı olması ve yukarıda ifade edildiği gibi farklı ampirik yöntemlerin tercih edilmesi de etkili olmuştur.