• Sonuç bulunamadı

12-13 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksembourg'da toplanan Avrupa Birliği Zirvesi boyunca, Zirvenin ana gündem maddesini ve tartışmaların odak noktasını 2l.yy.'da AB 'nin haritası oluşturmuş ve bu amaca yönelik olarak genişleme süreci fiilen başlatılmıştır.160 Zirvede alınan kararla, Orta ve Doğu Avrupa'dan on ülke, bunlar:

Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Estonya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Slovakya ve Letonya ayrıca Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin üyelik yolları açılmış oldu. Türkiye ise üyelik yolunda bu ı ı ülkeden oluşan gruptan ayrı tutularak daha belirsiz bir konumda bulunanA vrupa Konferansı'na davet edilmiştir.

7.1 Aday Ülkeler İle Üyelik Sürecinin Başlatılması

Lüksembourg'da yapılan AB Zirvesi sonucunda üyelik için başvuran on Orta ve

Doğu Avrupa ülkesini ve Kıbrıs Rum Kesimi'ni içine alan katılım sürecini başlatılması kararlaştırılmıştır. Böylece bu ı ı ülke aday statüsü kazanmıştır. Katılım sürecinin hayata geçirilmesi Maastricht Antiaşması 'nın "O" maddesi çerçevesinde

gerçekleştirilecektir. Ayrıca Zirvenin sonuç bildirgesinde söz konusu devletlerin Maastricht ve Kopenhag kriterlerine göre eşit şartlarda değerlendirmeye tabi tutulacağı bildirilmiştir.

Zirveden çıkan diğer bir sonuç da ilk etapta ekonomik ve siyasi açıdan daha ehil gözüken Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Slovenya ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile müzakerelerin 30 Mart 1998'de iki taraflı hükümetler arası konferans

şeklinde başlatılması yolunda olmuştur.

Özellikle Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile ilgili olarak Türkiye'nin tüm karşı ısrarlarına rağmen Yunanistan'ın genişleme sürecinin tümünü veto etme tehdidi

karşısında AB, siyasal nedenlerden ötürü bu ülkeyi genişleme sürecinde ilk halkaya

160 GüncelAvrupa Dergisi , s.l Sayı.9-l O kasım Aralık 1997

dahil etmiştir. AB'nin bu yönde bir karar almasına gösterdiği gerekçe ise Kıbrıs Rum Kesimi 'nin birliğe katılması tüm toplumların yararına olacak ayrıca, barış ve

uzlaşmanın sağlanması yönünde katkıda bulunacaktır. Böylece Kıbrıs sorununa siyasi çözüm bulunmuş olacaktır.

Fakat olaylar AB'nin düşündüğü ve planladığı yönde gelişmemiş, Zirve'nin hemen akabinde Türkiye ani bir karar alarak Kıbrıs konusunda kararlarını değiştirineeye

kadar AB'ni muhatap olarak kabul etmeyeceğini açıklamıştır. Böylece AB'nin izlemiş olduğu hesapsız ve yanlış bir politika Kıbrıs konusundaki çözümsüzlüğü daha da arttırmıştır. 161

AB'nin genişleme süreci yukarıda da bahsedildiği gibi Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini yani eski komünist ülkeleri iki gruba ayırmıştır. İlk grup ülkeler ile yapılacak

resmi müzakereler Nisan 1998'de başlatılacaktır. Aynı zamanda Bulgaristan, Romanya, Letonya, Litvanya ve Slovakya'dan oluşan başvuru sahibi diğer beş ülkenin üyeliğe ne derece hazır olduğunu değerlendirmek üzere aynı tarihte hazırlık görüşmelerine başlanılacaktır. Bütün bu müzakereler Komisyon ve aday ülkeler arasında ayrı ayrı yapılacak olan görüşmelerle yürütülecek, böylece her ülkeye kendi hızında ilerlemesi için fırsat verilmiş olacaktır.

1989 yılında "Kadife Devrim" olarak nitelendirilen ve bu ülkelerin temelden siyasal ve ekonomik açıdan değişimini ifade eden yeni bir başlangıç, aynı zamanda

genişleme sürecinin başlangıcı olmuş, Haziran 1993 Kopenhag Zirvesi'nde alınan bir karar ile ilişkilerin boyutu değişmiş, belirli şartların yerine getirilmesi koşuluyla bu ülkelerle tam üyelik yolu açılmıştır. Aralık 1994 Essen Zirvesi'nde katılım öncesi strateji adı altında ilişkiler çok boyutlu hale getirildİkten sonra bu ülkelerin Tek pazara uyumunu inceleyen Beyaz Kitap adlı bir rapor hazırlanmıştır. Aralık 1995 Madrid Zirvesi'nde genişlemeye tarih konusunda açıklık kazandırılmış ve tam üyelik için

başvuran ülkeler hakkında bir rapor hazırlanması istenmiştir. Komisyon, hazırladığı

raporu Temmuz 1997'de Konsey ve Avrupa Parlamentosu'na sunmuştur. Gündem 2000

adı verilen raporda yukarıda bahsi geçen beş ülkenin Kopenhag kriterlerini yerine

getirdiği belirtilmiş, diğer beş ülkenin de orta vadede tam üyeliğin tüm gereklerini

161 Milliyet, 17 Aralık 1997

yerıne getirebilecekleri vurgulanmıştır. Böylece 1989' da başlayan süreç, 1997' de Lüksembourg'da son bulmuş ve bu ülkeler için yeni bir başlangıç olmuştur. Sonuç olarak Lüksembourg' da alınan kararlarla 26 ülkenin bütünleşme sürecine start verilmiş

ve 2l.yüzyıl Avrupa'sına siyasal coğrafyası belirlenmiştir.

7.2. Türkiye Acısından Çıkan Sonuc ve Yeni Olusurnun Değerlendirilmesi

Lüksembourg zirvesi sonucunda görülmüştür ki, Türkiye genişleme sürecinde on ikinci aday olarak yer almamıştır. On Avrupa ülkesi ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin yer aldığı üyelik sürecine dahil edilmemiş, buna karşılık Türkiye'nin önüne onu tam

üyeliğe hazırlayacak bir yakınlaşma stratejisi ve Türkiye'nin içinde yer alacağı Avrupa

Konferansı adı altında kurumsal bir yapı oluşturulmuştur. Bununla birlikte Türkiye'nin konferansa katılması ve yakınlaşma stratejisi için dahi bazı şartlar öne sürülmüştür. Bu şartlar/62

- Siyasi ve ekonomik reformlara devam edilmesi, -İnsan Haklarının AB standartlarına yükseltilmesi, -Kıbrıs sorununun çözümüne katkı,

-Azınlık haklarına saygı ve haklarının tanınması,

- Yunanistan'la istikrarlı ilişki kurulması,

- Antlaşmazlıkların Lahey Adalet Divanı yoluyla çözülmesi, gibi spesifik

koşullardan meydana gelmiştir.

Türkiye'nin, yukarıda sayılan şartları yerine getirdiği takdirde, belirli strateji çerçevesinde elde edeceği kazanımlar ise şu şekilde sıralanmıştır.163

- Ankara Antıaşması 'nın getirdiği olanakların geliştirilmesi,

-Gümrük Birliği'nin yoğunlaştırılması,

- Mali işbirliğine işlerlik kazandırılması,

-Yasaların yakınlaştırılması ve Birlik müktesebatının benimsenmesi,

- Her münferİt durum için ayrıca karar verilmek üzere, belirli programlara

(örneğin, öğrenim, eğitim, araştırma) ve belirli kurumlara katılım.

162 Milliyet, 14 Aralık 1997

163 "Genişleme Süreci Başlıyor", Güncel Avrupa Dergisi, sayı 9-1 O, (Kasım-Aralık 1997), s.l-2.

AB Zirvesi sonucunda meydana gelen yeni oluşum; Türkiye'nin öteki aday ülkelerle aynı çerçevede, eşit kriterlerle değerlendirmeye tabi tutulmayıp, farklı bir eksende ve ayrı bir süreçte adaylığının telaffuz edilmesi, Türkiye açısından kabul edilebilir bulunmayarak reddedilmiştir. Türkiye Lüksembourg Zirvesi'nin hemen akabinde özellikle, AB 'nin Türkiye karşısında diğer aday ülkeleri kayırma tutumu,

Kıbrıs konusundaki yanlı tutumu ve öne sürülen diğer siyasi koşulları kabul etmeyerek AB ile ilişkilerinin boyutunu yeniden düzenlemiştir. Bu çerçevede AB'ne yönelik olarak alınan kararlar şunlardır; 164- Siyasi diyalog kesilecek,

- Avrupa Konferansı' na davet kabul edilmeyecek, - KKTC ile bütünleşme yönünde adım atılacak,

- Gümrük Birliği devam edecek,

-Yunan ve Kıbrıs sorunları AB ile müzakerelere konu edilmeyecek.

Nitekim Türkiye çok geçmeden AB ile siyasi diyalogunu165 kesmiş, 12 Mart l998'de yapılmış olan Avrupa Konferansı'na katılmayarak bu konferans sonucunda AB'nin Güney Kıbrıs'la üyelik müzakerelerine başlamasıyla eş zamanlı olarak KKTC ile bütünleşme sürecini başlatmıştır.

Sonuç olarak Türkiye Lüksembourg Zirvesi kararlarını, tam üyelik imkanını askıya alan bir tutum olarak görmüş ve AB ile ilişkiler konusunda, Orta ve Doğu

Avrupa ülkelerinin gerisinde bırakılmasını, önyargılı ve art niyetli bir tutum olarak

değerlendirmiştir. Bununla birlikte Türkiye, AB ile kurduğu başta Gümrük Birliği

olmak üzere, ekonomik ilişkilerini öngörülen çerçeveler içinde devam ettirme

kararlılığını ifade etmiştir.