• Sonuç bulunamadı

Kurumlar “toplumun bireyleri tarafından sergilenen davranışlara bir anlam ve süreklilik kazandıran düzenleyici, algısal yapı ve hareketlerin birlikteliğinden” meydana gelir. Kişiler ve örgütü şekillendiren bu kurumsal yapılar “düzenleyici, normatif ve zihinsel öğelerden” meydana gelmektedir. Bunlardan düzenleyici öğeler, kurumların davranışlara olan zorlayıcı etkisi üzerinde durarak, kurumların kural koyuculuğu ve farklı farklı yaptırımlar uygulaması gibi düzenleyici süreçlerin araştırılmasına değinmektedir (Scott, 1995: 35). Düzenleyici ögeler çoğunlukla, “kurumsalcı iktisatçılar, siyaset bilimciler ve iktisatçı sosyologlar tarafından incelenmektedir”. Bunların ana aktörleri; korku, güç, önlem alma ve kurallardır. Kural koyucu yapılar; devleti, dernekleri, ticari ve mesleki kuruluşları, örgütleri ve örgüt gruplarını kapsar (Scott, 2003). Düzenleyici ögelerin önemi üzerinde çalışan ilk sosyal kuramcılardan biri, Weber’dir. Yasal düzenin normlarını inceleyen Weber, toplumu şekillendiren normlar ile düzenleyen ögelerin birbirinden ayrılması gerektiğini savunmuş, bunlar arasındaki farklılaşmayı ortaya koymuştur. Toplumu şekillendiren yapıların uygulamada etkili olabilmesi için birçok yönüyle zorlama etkisine sahip kişilere ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Weber toplumu şekillendiren yapılar ile normatif yapıları keskin bir şekilde birbirinden ayırmıştır (Ruef ve Scott, 1998).

Normatif ögeler ise; “sosyal yaşama kural koyucu, değerlendirici ve zorlayıcı bir boyut sunan beklentiler yaratılmasını içerir. Bu normatif ögeler daha çok sosyologlar ve sosyal psikologlar tarafından incelenmektedir. Normatif unsurlar açısından davranışlar, ahlâkî olarak yönlendirilen ve içselleştirilen sosyal yükümlülüklerin bir sonucudur” (Scott, 2003).

Normatif ögeler; hem değerleri, hem de normları kapsamaktadır. Değerler; “yapı ve davranışların karşılaştığı standartları belirler, normlar ise bazı şeylerin nasıl yapılması gerektiğini belirlemektedir. Değerler anlam yüklü sonuçlar için temel olan yasaları ifade etmektedir. Bazı değerler ve normlar bir topluluğun bütün üyelerince kabul edilirken, bazıları belli bir pozisyon ya da kişi tipleri için seçilmiştir” (Scott, 1995: 38-39).

Bazı araştırmacılar (örneğin; DiMaggio ve Powell; 1983) açık bir şekilde gözlemlenen kurumların zihinsel boyutlarına odaklanmışlardır. Zihinsel ögeler yakın dönemde incelenmeye başlanmış olup; kültürel-bilişsel dayanak, özellikle örgüt sosyologlarının,

25

kültürel antropologların ve bilişsel-psikologların ilgi alanına girmiştir (Scott, 2003). Zihinsel yöne vurgu yapmanın en önemli nedeni “çevresel uyarılar ile bireysel tepki arasında dış dünyanın simgesel bir temsilinin oluşmasıdır”. Farklı bir şekilde ifade edecek olursak; bir insanın ortaya koymuş olduğu eylemler büyük ölçüde çevresinde var olanları kafasında şekillendirdiği biçimiyle ortaya koyulur (Scott, 1995: 40). Kurumsal yapıların oluşumunda belirleyici olan bu öğelerin, kurumların insan davranışlarına ne şekilde yön verdiklerini ortaya konulan argümanlar, kurumların yönetsel davranışın şekillenmesinde ne ölçüde belirleyici olacağına vurgu yapmaktadır. Bir başka ifadeyle; “kurumsal kuramın argümanlarının ulusal düzeyde bir yönetim anlayışının nasıl şekillendiğinin açıklanmasında önemli bir açıklayıcılığa sahip olduğu söylenebilir” (Taş ve Çavuş, 2010).

Kurumsal kuramın şekillenmesinde temel iki bileşen norm ve değerlerdir. Değerler var olanın şekillenmesinde, normlar ise bazı şeylerin nasıl yapılması gerektiği konusunda fikir sunmaktadır.

Sonuç olarak bu bölümde, ilk olarak kurum kavramının hangi yıllarda ortaya çıktığı, kavramsal olarak hangi düşünürler tarafından ele alındığı, kurumların ne amaçla ortaya çıktığı, kurum ile örgütler arasındaki etkileşim, kurumlar üzerinde çevrenin etkisi, kurumların çevre üzerindeki etkisi ve kurum ile örgütler arasında ne tür ilişkiler olduğu irdelenmiştir. Devamında Kurumsal Kuramın Temel Tezleri; Eski ve Yeni Kurumsal Kuram kavramları, “Kurumsal Kuramın Gelişimi” bölümünde değerlendirilmiştir. Eski kurumsal kuram teorisi Alman sosyolog Weber ve ABD’li sosyolog Robert tarafından ortaya atılan fikirler çerçevesinde açıklanmış ve Selznick’in teori üzerindeki katkıları ve teorinin gelişimine sağladığı faydalar “Eski Kurumsal Kuram” bölümünde irdelenmiştir.

Weber’in “bürokrasisi” ne göre modern örgütlerde bürokratik organizasyon yapısının temel özellikleri sıralanmış, örgüt yapılarının oluşturulmasında kurumsal çevrenin önemine değinilmiş, kurumsal kuramın meşruiyet kazanmasının önemi vurgulanmıştır. Daha sonra Yeni Kurumsal Kuram’ın ilk olarak nasıl ortaya çıktığı, Yeni Kurumsal Kuram’ın kurumsal çevre içindeki yeri ve önemi, modern toplumlardaki kurumsallaşmış kuramların biçim ve analizleri yapılmıştır. Yeni kurumsalcılar ile Eski kurumsalcılar kıyaslanmış; yeni kurumsalcıların daha rasyonel, bireyci ve müdahaleci olmayan bir yapıda oldukları gözlemlenmiştir. Sonuç olarak Yeni Kurumsal Kuram’ı

26

savunanların çalışmaları üzerinde önemle durulmuş, savunduğu tezler ve çıkarımları maddeler halinde Yeni Kurumsal Kuram bölümünde sıralanmıştır. Devamında çevre kavramından bahsedilip kurumsal çevre üzerinde durulmuştur. Akabinde eşbiçimlilik mekanizmaları açıklanmış ve eşbiçimlilik kurumsal ve rekabetçi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kurumsal Eşbiçimliliğin literatüre girişi, savunucularının ve geliştiricilerinin fikirlerine yer verilmiş ve Kurumsal Eşbiçimlilik; Zorlayıcı/düzenleyici Eşbiçimlilik, Taklitçi Eşbiçimlilik ve Normatif Eşbiçimlilik olmak üzere üçe ayrılmıştır. Zorlayıcı, taklitçi ve normatif eşbiçimlilikler örnekler verilerek ayrı ayrı bölümler halinde açıklanmış; maddeler halinde sonuçlar çıkarılmıştır. Son olarak da; topluma, bireylere, örgütlere yön veren düzenleyici, normatif ve zihinsel ögelerden oluşan kurumsal ögeler ele alınmış, bunlar üzerinde ilk çalışmayı yapan Weber’in kurumsal ögeler üzerindeki zorlayıcı araçlarla donatılmış, kişi ya da kişilere ihtiyaç duyulduğu görüşüne yer verilmiştir.

27