• Sonuç bulunamadı

1.6. Kurumsallaşma

1.6.1. Kurum ve Kurumsallaşma Kavramı ve Tanımları

Kurumsallaşmanın birçok olgu içeren bir kavram olmasından dolayı kesin bir tanıma yapabilmek zordur. Akat ve Atılgan’a (1992, s. 19) göre, kurumsallaşmanın belirli bir perspektife sığan bir tanım değil, anlaşılması gereken bir yaklaşım olmasından dolayı, kurum ve kurumsallaşma kavramları bu farklı çerçevelerde incelenmelidir.

1.6.1.1. Kurum Kavramı ve Tanımları

Kurum ve kurumsallaşma genel sosyolojide aynı anlamda kullanılan kavramlardır. Farklı şekilde belirtilmiş birçok kurum tanımı yapılmaktadır.

Selznick (1996) kurumu, sınırları dış çevre tarafından belirlenmiş, katılımcıların kararlarından etkilenerek tepkiler koyan, uyumlaştırıcı bir unsur olarak ortaya koyarken kurumsallaşmanın, uyumlaştırma sürecini ve örgütteki ilerlemeyi ifade ettiğini belirtmektedir (Ergeneli ve Özkaya, 2004, s. 182).

Ozankaya’ya (1991, s. 181) göre ise; düşünceler, inançlar, gelenek ve görenekler, davranışlar ve yapılar, mallar, belgeler, simgeler gibi kendine özgü öğelerden oluşan; koordineli bir şekilde çalışan ve sürekliliğe sahip olan bir bütündür.

Aydın’a (1997, s. 14) göre kurum; bireyin ana ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla oluşmuş, süreklilik kazanmış ve koordineli bir şekilde örgütlenmiş yaygın sosyal örüntü, rol ve ilişki yapısıdır.

Tischler’e göre (1996, s. 161); toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla değer, norm, statü ve rollerin sonucu olarak ortaya çıkan sosyal ilişkilerdir.

Kurum, onaylanmış ve birleştirilmiş tarzlarda kişilerin temel sosyal gereksinimlerini karşılama amacıyla sürekli sosyal örüntü, rol ve yapısı olarak tanımlanabilir (Fichter, 1996, s. 120).

Genel olarak kurum; organize olmuş bir grup, yerleşmiş bir birim veya bir prosedür olarak tanımlanabilir. Buradaki manası ile prosedürler toplumun oluşumu için gerekli olan kurallar bütününü ifade etmektedir (Gürol, 2005, s. 18).

Örgüt açısından bakıldığında ise işletmeler de belirli özelliklere sahip olmaları açısından değerlendirilmektedirler. Sosyolojik açıdan tanımlanan kurum kavramı örgüt teorilerine de taban oluşturmaktadır.

Örgüt çalışmalarında kurum kavramının etkisi önemli bir yer tutmaktadır. Kurumlaşma, örgütün özgün bir kimlik kazanma süreci anlamına gelmektedir. Örgütler hedeflerine ulaşmak için mantıksal olarak düzenlenmiş biçimsel yapılardır. Örgütten çok bir kurumdan söz edilebilmesi için örgütsel değerlerin somutlaştırılarak ve sosyal yapının ticari

anlamın ötesinde bir organizasyon olarak ihtiyaçları belirlenerek, daha uyumlu bir organizasyon biçiminde ele alınması ve anlaşılması gerekmektedir (Akat ve Atılgan, 1992, s. 19).

1.6.1.2. Kurumsallaşma Kavramı ve Tanımı

Kurumsallaşma; kaliteli ve güvenilir mal ve hizmet üretebilen, kamuoyuna mal olabilen, profesyonel yönetim mekanizmasına sahip ve uzun süre ayakta kalmayı başarabilen işletmelerin en önemli ve vazgeçilmez özelliğidir. Bu kavramın çok sayıda olguyu içermesi nedeniyle, farklı yaklaşımlara göre farklı tanımlamaları olabilmektedir (Akat ve Atılgan, 1992, s. 18-19).

Dursun (2004, s. 7) tarafından bildirildiğine göre Selznick’e göre kurumsallaşma: “Bir organizasyonun, kendisini diğer organizasyonlardan ayırt eden bir yeteneğe/özelliğe sahip olması ve ayrı, özel bir kimlik üstlenmesi”dir.

Kurumsallaşma; sosyal süreçlerin, sorumlulukların, sorgulanamayacak türdeki olayların sosyal düşünce ve harekette kural niteliğinde bir statü kazandığı prosesleri içermektedir. Bununla birlikte kurumsallaşma, sosyal bir varlık olarak da kendini gösterir ve çevrenin etkisi ile önem kazanır. Kurum daha önce sosyal bir düzen olarak tanımlanmıştı. Kurumsallaşma ise bu prosesin kural ve düzenle gerçekleşme sürecidir. Bu da, standardize edilmiş uygulamaları ifade etmektedir. Düzenli bir biçimde tekrar eden hareketleri, sosyal olan, kontrol edilen, ödül ve otorite topluluğu ile desteklenen sistemler kurumsallaşmış olarak ifade edilebilir (Gürol, 2005, s. 22). Bir organizasyonun her türlü faaliyetinde, hissedarları, çalışanları, toplum ve diğer organizasyonlarla olan ilişkilerine tutarlılıkla uygulanan bir kalite olarak kendisini göstermektedir. Kurumsallaşma bir anlayıştır, davranışların sonucudur (Gözalan, 1998, s. 1).

Örgütler davranışları ve bu davranışlara anlam veren belirli kuralların belirlediği eylemlerle kurumlaşırlar. Bu kurallar göreceli olarak değerleri, görüşleri, beklentileri ve kaynakları yansıtırlar. Her örgüt bir geçmişe sahiptir ve belirli zamanda hangi işin önemli olduğu, hangi sonuçların iyi olduğu ve bu sonuçlara nasıl ulaşılacağı konusunda kabul ettiği fikirleri geliştirir (Özkara, 1999, s. 161). Bu doğrultuda ise belirli standart davranış kalıpları belirleyerek uygulamalarını bu şekilde gerçekleştirir. Bunlar hem iç müşteri (işgören) hem de dış müşteri (ticari müşteriler) için belirlenen çeşitli standart davranışlardır ve bu sayede kurum içinde farklı uygulamalar oluşması önlenmektedir. Bu standardizasyon ise hem çalışanların hem de müşterilerin güven oluşturmalarını ve daha fazla bağlılık sergilemelerini sağlamaktadır.

İç müşteri olan çalışanlar açısından kurumsallaşma; işletmeye olan güven, işletmenin çalışanlar üzerindeki imajı, çalışanları güdüleme yeteneği, onlara maddi ve manevi güven vermeleri olarak tanımlanır. İş ilişkileri olan kişi ve kuruluşlar bir işletmenin kurumsallaşma göstergelerini, o işletmenin faaliyetlerinin etkinliğine ve sürekliliğine, işletmenin kendilerine karşı olan hak ve yükümlülüklerinden borçlarını ödeme yeteneği, mal ve hizmet kalitesinde güven, zamanında hizmet ve doğru bilgiler verme yeteneği ile ölçmektedir (Akat ve Atılgan 1992, s. 19).

Çalışanlar açısından bakıldığında, kurumsallaşmada bazı problemler yaşanabilmektedir. Kurumsallaşma bazı durumlarda bir amaç olarak görülmekte; kurumsallaşmanın bazı belirgin kısımları (görev tanımları, prosedürler vs.) tek başına kurumsallaşma olarak algılanmakta; kurumsallaşmanın belirli parçalardan oluşan bir bütün olduğu göz ardı edilmekte; tüm kurumsallaşma öğelerine teoride sahip olunsa bile pratikte bunlar uygulanmamakta, eksik veya yanlış uygulanmakta ve son olarak kurumsallaşma bürokrasisi ile karıştırılmaktadır. Kurumsallaşma konusunda birbirinden farklı bu fikirler, insanların kurumsallaşma konusunda farklı algılara sahip olduğunu gösterir. Bu farklı algıların bir kısmı doğru olabildiği gibi, bir kısmı da yanlış olabilmektedir. Bu nedenle ilk olarak, çalışanlara gerçekleştirilecek değişim hareketinin ne olduğu, ne amaçla gerçekleştirildiği ve sonuçlarının neler olacağı açıklanmalıdır. Aksi taktirde çalışanların direnç göstermeleri kaçınılmaz olacaktır (Dursun, 2004, s. 36).

Dış müşteriler açısından kurumsallaşma ise; işletmenin mal ve hizmetine güven duyulması, hataları zamanında fark edip telafi edilmesi, süreklilik ve çevreye verdiği değerlerle özdeşleşmektedir (Dursun, 2004, s. 18).

Örgüt açısından kurumsallaşma faydaları incelendiğinde, kurumsallaşmış örgütlerin daha sağlıklı ve istikrarlı politika, fiyat, maliyet ve yatırım stratejileri takip ettikleri görülmektedir. Ayrıca kurumsal örgütler sadece bugünkü koşullara uyumu düşünmemekte, geleceğe yönelikte hazırlıklar yapmaktadırlar. Kurumsal örgütler iç müşteri açısından bakıldığında, çalışanlarının sorunlarıyla daha fazla ve yakından ilgilenmekte, ayrıca örgüt hakkında tam bilgiye sahip olmaları sağlanmaktadır. Örgütlerinin amaçlarını, mevcut durumunu, politika ve değerlerini bilen çalışanlar ise bu açıdan daha sorumlu davranmaktadırlar (Özkaya, 2001, s. 59).

Kurumsallaşmanın işletmeler için çalışanların adil yönetim ile yönetildiklerini bilmeleri nedeniyle örgütsel bağlılıklarının artmasıyla performanslarının artmasına ve uygulamalarının standartlaşması nedeniyle işletmenin müşteri memnuniyetini sağlamasına ve takip etmesine imkan sağlamaktadır.