• Sonuç bulunamadı

Kurtuluş Savaşı’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde istihbarat yapılanmaları

2. İSTİHBARAT OLGUSU VE GELİŞİMİ

2.5. İstihbaratın Tarihsel Kökeni

2.5.5. Kurtuluş Savaşı’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde istihbarat yapılanmaları

Mütareke döneminin ilk gizli direniş grubu, İstanbul’da kurulan, büyük çoğunluğunu İttihatçıların oluşturduğu Karakol Örgütü’dür (Erdem, 2015b:57). 5 Şubat 1919 tarihinde, Kara Vasıf Bey ile Kara Kemal Bey’lerin adlarından esinlenilerek adı konulan Karakol örgütünün öncelikli amacı gümrüklerde örgütlenmektir. Bu sayede çok sayıda sivil ve askeri Anadolu’ya geçirmiş ve düşman cephaneliklerine baskınlar düzenleyerek ele geçirdiği silahları Anadolu’ya aktarmıştır (Özkan, 1996:53-54). Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, hem örgütün İttihatçılığa yakın olması, hem de Atatürk’ün en yakın adamlarından Yahya Kaptan’ın örgüt tarafından öldürülmesi, Karakol teşkilatının sonunu getirmiştir (Aydın, 2011:200-201). Karakol örgütünden sonra kurulan Hamza Grubu, Ankara’nın olurunu alarak kurulan ve desteklenen ilk istihbarat grubudur (Bahar, 2011:320). Grubun isminin Hz. Hamza’nın kuvveti ve cesaretinden ilham alınarak seçildiği tahmin edilmektedir (John, 2016:87). Daha sonra ortaya çıkacak Felah grubunun ilk çekirdeğini oluşturan Hamza grubu, 23 Nisan 1920’de faaliyete başlamıştır. Telsiz haberleşmesi konusunda uzmanlaşan örgüt, Anadolu Hisarı’nda telsiz dinleme merkezi kurarak Kuvayi Milliye’ye istihbarat toplamıştır. Grubun adı son olarak 31 Ağustos 1921’de Felah grubu olarak değiştirilmiştir (Demirel, 2011:63). Bununla birlikte istihbarat servislerinin koordinasyonsuz ve verimsiz bir şekilde çalıştığını düşünen Atatürk, Fevzi Çakmak’a askeri bir istihbarat servisinin kurulması direktifini vermiştir.

Bu doğrultuda kısa adı ‘P’ olan Askeri Polis Teşkilatı, 18 Şubat 1920’de kurulmuştur (Bahar, 2011:332). Kurulan ilk iç istihbarat servisi olan P teşkilatının bütün üyeleri askerlerden seçilmiştir. Fevzi Çakmak’a göre servis, ordu içindeki casusluk teşkilatı değil, orduya düşmanların sevk edeceği casusluğa karşı bir teşkilattır (Özkan, 1996:81). Çakmak’ın açıklamasına baktığımızda Askeri Polis Teşkilatı’nın bir kontrespiyonaj örgütü olduğunu görmekteyiz.

P teşkilatının en büyük başarısı İstanbul’daki Karaağaç baskınıdır. Türk askerinden toplanan silahların Sütlüce’de bir depoda saklandığı haberi üzerine depoyu basarak silahları Anadolu’ya kaçıran teşkilat üyelerine Gabriel ve Kirkor adındaki iki Ermeni yurttaş da yardım etmiştir (John, 2016:104-105). Özkan’a (1996:85) göre bu iki Ermeni yurttaşımız, P teşkilatı için çalışan ajanlardır.

26

P teşkilatının başarılı faaliyetlerinin yanında halk üzerinde oluşturduğu baskı ortamı ve teşkilat üyelerinin yetki aşımı, kurulmasından 8 ay sonra P teşkilatının kaldırılmasına ortam hazırlamıştır (Aydın, 2011:214). Yeni bir istihbarat servisine ihtiyaç olduğunu düşünen Atatürk, Fevzi Çakmak vasıtasıyla Hüseyin Ertürk’e 3 Mayıs 1921’de Müdafaai Milliye (Mim Mim) örgütünü kurdurtmuştur. Mim Mim grubu, Genelkurmay’ın emirleri doğrultusunda: İstihbarat sağlanması, fesat cemiyet mensuplarının saptanması, silah ve malzemenin Anadolu’ya sevki, propaganda, Müslüman Türklerin azınlık çetelerine karşı korunması ve baskın-sabotaj faaliyetlerini yürütmüştür. İstanbul’un kurtuluşundan sonra 5 Ekim 1923’te örgüt lağvedilmiştir (Özkan, 1996:70-71). Askeri Polis Teşkilatı’nın kapatılmasının istihbarat faaliyetleri açısından doğurduğu boşluk, yine Genelkurmay Başkanlığı tarafından 1 Nisan 1921’de kurulan ‘Tedkik Heyeti Amirlikleri’ vasıtasıyla giderilmiştir.

Servis; ajan faaliyetleri, komünist eylemler, azınlıkların tutum ve düşmanla işbirlikleri, Yunanlıların işgal ve zulümleri gibi konular üzerinde çalışmıştır. Tedkik Heyeti Amirlikleri, personelinin kimliklerinin deşifre olmasıyla 22 Haziran 1922 tarihinde lağvedilmiştir. (https://www.mit.gov.tr/birinci_bolum_B4.html) 1922-26 yılları arasında Türkiye’de istihbarat çalışmalarını Genelkurmay İstihbarat Dairesi yürütmüştür (Özkan, 1996:99). Profesyonel bir istihbarat servisinin kurulması gerektiğini düşünen Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nda Alman İstihbarat Servisi’nin Başkanı Nicolai’yi Türkiye’ye getirerek Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti (Milli Amele Hizmeleri)’ni kurma görevini vermiştir (Aydın, 2011:216). MAH veya MEH olarak bilinen Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sistematik istihbarat örgütünün kuruluşuyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak 6 Ocak 1926 tarihli çok gizli ibareli yazıyla örgütün kurulduğunu bildirmiştir (Demirel, 2011:92).

MAH 4 şubeden oluşmaktadır. Bunlar: A-İstihbarat, B-Karşı İstihbarat, C- Propaganda, D-Teknik İşler, şubeleridir.

Teşkilatın A şubesi milli savunma kadrosundan, B şubesi Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma personelinden, C şubesi Dışişleri Bakanlığı personelinden, D şubesi ise asker ve sivil kişilerden karşılanmıştır. C şubesi sonradan kapatılmıştır (Özkan, 1996:102). MAH yurtdışında ilk olarak Viyana, Tahran ve Kahire olmak üzere üç büroyla çalışmaya başlamış, fakat maddi yetersizlikler sebebiyle bu bürolar kapatılmıştır (Bahar, 2011:339). 1943 yılına kadar bu teşkilatla ilgili başbakanlık

27

belgelerinde herhangi bir kayıt yoktur. Çalışmaların yasallığını sağlayacak bir düzenleme de gözükmemektedir. MAH ile ilgili yasal düzenleme çok sonraları 6 Temmuz 1965’te yapılmıştır. Çıkarılan 644 sayılı yasayla adı da değiştirilirmiş ve MAH’tan MİT’e geçilmiştir (Çınar, 1997:159). 1965 yılından günümüze kadarki dönem de dahil olmak üzere, Türkiye’nin iç ve dış istihbarat ihtiyacını MİT karşılamaktadır.

MAH’ın faaliyetlerinden en önemlisi, Hatay’ın anavatana dahil edilmesindeki çalışmalarıdır.

Suriye’den gelen, ‘Hatay için dökülecek tek damla Fransız kanı yoktur’ temalı Fransız dışişleri raporu MAH’ın eline geçmiştir. Bu rapor doğrultusunda Ankara, elindeki kozlarını başarıyla uygulamış ve Fransızlarla imzalanan 23 Haziran 1939 tarihli Ankara anlaşmasıyla, Hatay Türkiye’ye katılmıştır (Özkan, 1996:103). Atatürk’ün, ‘En geç 4-5 sene içerisinde Hitler ve Mussolini İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına sebep olacaktır’ ifadesi MAH’ın kendisine hem İtalyanların, hem de Almanların askeri planlarını sunmasının bir sonucudur (John, 2016:128). Bu iki örnekten anlaşıldığı üzere, MAH döneminin verimli ve faydalı istihbarat servislerinden biri olmuştur.

Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk profesyonel istihbarat teşkilatı olan MAH 1965’te 644 sayılı yasal düzenlemeyle Milli İstihbarat Teşkilatı adını alarak yeniden organize edilmiştir (Karataş, 2017:379). 19 yıl süreyle bu yasayla idare edilen MİT için değişen dünya koşullarına adapte olabilmek amacıyla 1983 yılında 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu getirilmiştir

28

Şekil 2.3: Milli Emniyet Hizmetleri (MAH) Kuruluş Bildirisi <https://www.mit.gov.tr/ikinci_bolum_A2_1.html>

Bu yasada MİT’in görevleri özetle şu şekilde belirlenmiştir:

a-İçten ve dıştan yönelen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında gerekli istihbaratı yetkili mercilere ulaştırmak,

b-Kamu kurum ve kuruluşlarına istihbarata karşı koyma konusunda yardımcı olmak, c-Silahlı Kuvvetler için lüzum görülen istihbaratı yapmak ve Genelkurmay’a ulaştırmak,

d-Milli Güvenlik Kurulu’nda belirlenecek diğer görevleri yapmaktır. (Özkan, 1996:172)

MİT konusunda son olarak 26 Nisan 2014 yılında yürürlüğe giren 6532 sayılı kanun ile değişiklik yapılmıştır. Bu kanunla ile birlikte 30 yıl önce çıkarılan 2937 sayılı kanunun büyük ölçüde günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi sağlanmıştır. 6532 sayılı kanun ile MİT’in dış istihbarat ve istihbarata karşı koyma alanlarında daha etkin ve verimli hale getirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca bu yasayla birlikte teknik ve siber istihbarat unsurlarının etkin bir şekilde kullanımı sağlanmış ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa MİT’in millet iradesinin doğrudan temsil edildiği TBMM

29

tarafından denetlenmesinin önü açılmıştır. (http://www.mit.gov.tr/2937.html) İstihbarat servislerinde yasa dışı faaliyetlerin yürütüldüğünü düşünen toplumlar için, özellikle istihbarat servislerinin meclis yoluyla denetlenebilecek olması, kalıplaşmış bu düşüncenin ortadan kalkmasına yardımcı olmaktadır.

2.6. İstihbarat Toplama Teknikleri

İhtiyaç duyulan; bilgiye, veriye, rapora veya belgeye ulaşabilmek için bazı yöntemler/teknikler kullanılmaktadır. Bu tekniklerin sınıflandırılması farklılık göstermekle birlikte genel olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlar; insana dayalı istihbarat ve teknik istihbarattır.

Teknik istihbarat kendi içinde alt gruplara ayrılmaktadır. Bunları; Elektronik istihbarat/Sinyal istihbaratı, Dinleme/İletişim istihbaratı, Görüntü/Fotoğraf istihbaratı, Uydu istihbaratı, Radar istihbaratı ve Siber istihbarat olarak sınıflandırabiliriz (Tılısbık ve Akbal, 2006:110-124-133-141-143-147). Siber istihbarat kavramının son yıllarda popüler olarak kullanıldığı gerçeğinden hareketle, oldukça yeni bir istihbarat türü olduğunu söyleyebiliriz.

Benzer Belgeler