• Sonuç bulunamadı

I. MİTOLOJİK ANALAR

I.1. ANALARIN ANASI MİTOLOJİK (YER-ULU) ANA KÜLTÜ

I.1.1. İyi (İyi Ruhlu) Analar

I.1.1.29. Kurt Ana

Kurt Türk mitolojisinde, destanlarında ve söylencelerinde önemli yeri olan bir varlıktır. Birbirinden farklı adlarla bilinmektedir: Kort (Kord, Kurd, Gurt), Börü

(Börö, Böri). Moğolcada Çına (Şono, Şına), Kırım Tatarları Kıpçak Bölgesinde ise Kaşkır adlarıyla karşımıza çıkmaktadır (Karakurt, 2012: 511; Kalafat, 2011: 49).

Ayrıca kurtların çeşitlerini belirtmek için gök kurt, bozkurt, ak kurt veya al kurt tamlamaları da kullanılmaktadır (Çoruhlu, 2015: 176).

Kurdun menşei ile ilgili de çeşitli görüşler vardır. Yaşar Kalafat, Kurt Ana’nın gök menşeli bir varlık olduğunu söylemektedir. Fuzuli Bayat ise Kurt Ana’nın dağ ruhu olduğunu söylemekte ve onu sarı saçlı, gök gözlü olarak tasvir etmektedir (Kalafat, 2007a: 14; Bayat, 2015b: 177).

Türk mitolojisinde ve anlatılarında yol göstericilik, koruyuculuk ve besleyicilik fonksiyonları ile karşımıza çıkan Kurt Ana, günümüzde kutsiyetini hâlâ devam ettirmektedir. Soyun türemesinde önemli bir rolü olan bu varlık, Tanrı vasfına bürünmüştür (Bayat, 2015b: 165).

Fuzuli Bayat, kurdun bazı fonksiyonlarını şu şekilde değerlendirmiştir: İlk olarak kurt ecdattır. Çiğil, Karluk ile Yağma boylarının söylencelerinde ve Göktürkler arasında kurdun ecdat ve kurtarıcı fonksiyonu birleşmiştir. İkinci olarak ise kurt kurtarıcı fonksiyonu ile karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, Kıpçak Türklerine ait söylencelerde de kendini göstermektedir (Bayat, 2015b: 173).

Kurt Ana’yı “Tanrının gönderdiği kutsal bir varlık, kurtarıcı kahraman,

koruyucu ruh, himayeci, hem de ecdat” olarak görebiliriz. Kurttan türeme Türk

kültüründe yeniden oluşmayı ifade eder. Nitekim ilk ecdat, dişi kurtla beraberlik sonucunda dünyaya gelmiştir (Bayat, 2015b: 172).

Kurt yukarıda da söylendiği gibi bazı mitlerde koruyuculuk fonksiyonunu üstlenmiş ve nesli tükenmek üzere olan bir millet, kurt sayesinde âdeta yeniden dirilmiştir. Bu bağlamda Wu-Sunların hayatta kalmasını bir dişi kurda bağlayan mit şu şekildedir:

79

“Wu-sun’ların Kralına Kun-mo derler. İşittiğimize göre, bu kralın babasının, Hanların batı sınırında küçük bir devleti varmış. Hun hükümdarı, bu Wu-sun kralına taarruz etmiş ve Kun-mo’nun babası olan bu kralı öldürmüş. Kun-mo da, o sıralarda çok küçükmüş. Hun hükümdarı ona kıyamamış. Çöle atılmasını ve ölümü ile kalımının, kendi kaderine bırakılmasını emretmiş. Çocuk çölde emeklerken, üzerinde dolaşmış ve gagasında tuttuğu eti, ona yavaşça yaklaşarak vermiş ve uzaklaşmış. Az sonra çocuğun etrafında, bu defa da bir dişi kurt dolaşmağa başlamış. Kurt da çocuğa yanaşarak memesini çocuğun ağzına vermiş ve iyice emzirdikten sonra yine oradan uzaklaşmış. Bütün bu olan biten şeyleri, Hun hükümdarı da uzaktan seyredermiş. Bunları görünce, çocuğun kutsal bir yavru olduğunu anlamış ve hemen alıp adamlarına vermiş. İyi bir bakımla da büyütülmesini emretmiş. Çocuk büyüyerek bir yiğit olmuş. Hun hükümdarı da onu ordularından birine komutan yapmış. Gittikçe gelişen ve başarı kazanan çocuğa gönül bağlayan Hun hükümdarı, babasının eski devletini ona vererek onu Wu-Sun kralı yapmış…” (Ögel, 2014: 1/18).

Bunun dışında Göktürklerin Kurt Ana’dan türeyişini konu alan üç efsane vardır. Burada konuyu dağıtmamak ve birbirinin varyantı durumundaki tüm efsaneleri almak yerine birbirinden farklı olan iki efsaneyi vermeyi uygun buluyoruz:

“Göktürkler (Tu-chüeh), eski Hunların (Hsiung-nu) soylarından gelirler ve onların bir koludurlar. Kendileri ise, A-şi-na (A-shih-na) adlı bir aileden türemişlerdir. (Sonradan çoğalarak), ayrı oymaklar hâlinde yaşamağa başladılar. Daha sonra Lin adını taşıyan bir memleket tarafından mağlup edildiler. (Mağlûbiyetten sonra Göktürkler), bu memleket tarafından, soyca öldürüldüler. (Tamamen öldürülen Göktürkler içinde), yalnızca on yaşında bir çocuk kalmıştı. (Lin memleketinin) askerleri, çocuğun çok küçük olduğunu görünce, (ona acımışlar ve) onu öldürmemişlerdi. Yalnızca çocuğun ayaklarını kesmişler ve bir bataklık içindeki otlar arasına bırakarak (gitmişlerdi). (Bu sırada) çocuğun etrafında dişi bir kurt peyda oldu ve ona et vererek (çocuğu) besledi. Çocuk, bu şekilde büyüdükten sonra da, dişi kurtla karı-koca hayatı yaşamağa başladı. Kurt da çocuktan bu yolla gebe kaldı (Göktürkleri mağlup eden ve hepsini kılıçtan geçiren Lin memleketinin) kralı, bu çocuğun hâlâ yaşadığını duydu ve onun da öldürülmesi için askerlerini gönderdi. Çocuğu öldürmek için gelen askerler, kurtla (çocuğu) yan yana gördüler. Askerler kurdu öldürmek istediler. Fakat kurt (onları görünce) hemen kaçtı ve Kao-ch-ang (Turfan) memleketinin kuzeyindeki dağa gitti. Bu dağda, derin bir mağara vardı. Mağaranın içinde de büyük bir ova bulunuyordu. Ova, baştanbaşa ot ve çayırlarla kaplı idi. Kurt, kaçarak bu mağaranın içine girdi ve orada on tane çocuk doğurdu. Zamanla bu on çocuk büyüdüler ve dışarıdan kızlar getirerek, onlarla evlendiler. Bu suretle evlendikleri kızlar gebe kaldı ve bunların her birinden de bir soy türedi (İşte Göktürk devletinin kurucularının geldikleri), A-şi-na ailesi de (bu On-boydan) biridir…” (Ögel, 2014: 1/24-25).

Kurt Ana, burada başlangıçta koruyucu ve besleyici fonksiyonlarıyla ön plana çıkmaktadır. Çocuk hayatta kaldıktan sonra ise ona düşen görev, çocuğun soyunu devam ettirerek bir milleti yok olmaktan kurtarmaktır. Nitekim o da soyu devam ettirme işlevini yüklenerek bu görevi yerine getirmiştir.

80

Bu anlatıda dikkat çeken diğer bir husus ise kurt ile çocuğun mağarada saklanıp daha sonra çoğalmalarıdır. Mağara, Türk kültüründe ve mitolojisinde önemli bir semboldür. Mağara, Türk kültüründe sığınak, korunacak yer ve dinî inançların uygulandığı mekândır. İnsanın kendini yeniden bulduğu yer olarak da karşımıza çıkan mağara, yeniden doğuşu ifade ettiği için bir doğum mekânıdır (Çetindağ, 2007: 444). Mağarayı yaşamın oluştuğu yer olarak da kabul edebiliriz. Çeşitli mitolojik işlevleri ifade eden mağara, dişiliğin sembolü, insanların ilk evi, dinî olayların yaşandığı mekân ve doğumun simgesi olarak karşımıza çıkmaktadır (Bars, 2017: 76). Mağara, ilk ecdadın doğduğu yer olduğu için de önemlidir (Bayat, 2016a: 34). Dolayısıyla mağara, bu anlatıda ana rahmi vazifesi görmüştür. Ana rahmi, cenini kötülüklerden korur ve ona zarar gelmesini engeller. Mağara da bu anlatıda kutsal bir misyon üstlenen kurt ve çocuğa sığınak olmuş, onların orada çoğalmalarında âdeta bir ana rahmi vazifesi görmüştür.

Kurttan türeyişi konu alan bir başka Göktürk efsanesi ise şu şekildedir:

“Göktürklerin ataları, Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkmışlardır. Onların kabilelerinin reisine A Pang-pu denirdi. Onun on yedi tane büyük ve küçük kardeşi vardı. Büyük kardeşlerinden birinin adı İ-ci-Ni-su-tu idi. Bu çocuk kurttan doğmuştur. Bütün kardeşlerin yaratılış bakımından tabiatları, biraz budalaca idi. Bu sebeple de devletleri, düşmanlar tarafından sür’atle yok edildi.

Tabiatüstü bir kudret ve özelliklere sahip olan İ-ci-Ni-su-tu, yağmurun yağması ve rüzgârın esmesi hususunda emirler verebiliyordu. Onun iki karısı vardı. Bunlara, yaz ve kış tanrılarının kızları denirdi. Bu kadından birisi, dört tane çocuk doğurdu. Bu çocuklardan birisi beyaz bir leylek oldu. İkinci çocuk, A-fu ile Kem nehirleri arasında oturdu. Bunun adı da Çi-gu (Kırgız) idi. Üçüncü çocuk da Çu-cin suyunda yerleşti.

Dördüncü çocuk ise, Chien-su ve Şin dağlarında oturuyordu ve kardeşlerinin de en büyüğü idi. Bu dağlar üzerinde yıkılan eski devlet başkanı A Pang-pu’nun bir oymağı yaşıyordu. (Bu dağların çok soğuk olması sebebi ile), bu oymak da soğuktan çok ıstırap çekiyor (ve ısınmanın bir yolunu bulamıyordu). Dört çocuğun en büyüğü, burada ateşi bulmuş ve onları ısıtarak beslemişti. Bunun üzerine diğer üç kardeş de birleşerek, büyük kardeşlerini başkan seçmişlerdi. Büyük kardeş başkan olunca da Türk unvanı verilmişti.

Bu Türk’ün özel adı da Na Tuı-liu idi. 10 tane karısı vardı. Bu kadınların doğurdukları erkek çocukların hepsi de soyadlarını annelerinin adlarından alıyordu.

‘Göktürk Devletini kuran’ Aşina ailesi ise (Türk’ün) küçük karısının soyundan geliyordu. Türk ölünce, 10 ayrı anneden doğan çocukların hepsi toplandılar ve aralarından birisini başkan yapmak istediler. Hepsi bir arada büyük bir ağacın altına gittiler ve orada şöyle anlaştılar: “- Ağaca doğru, en çok kim

81

yükseğe atlayabilirse, o başkan olacaktır.” Aşina’nın oğlu diğerlerinin arasında en genç olmasına rağmen en yükseğe atladı. (Yüksek atlama rekorunu kırınca da), hepsi onu kendilerine başkan yaptılar.

Aşina’nın oğlu başkan olunca A Hsien Şad unvanını aldı.” (Sakaoğlu ve

Duymaz, 2002: 207).

Efsaneden de anlaşılacağı üzere Aşina boyunun ilk atası olan İ-ci-Ni-su-tu da bir kurttan doğmuştur. İ-ci-Ni-su-tu’nun büyük oğlu Türk’ün, on karısından olan çocuklarının her biri annelerinin adıyla anılıyordu. Bunlardan birisinin annesinin adı Aşina’dır. Bu ad bize bu çocuğun da annesinin bir kurt olduğunu ya da kurt soyundan geldiğini göstermektedir. Dolayısıyla Aşina boyunda ilk atanın yanı sıra kurttan türeyen ikinci bir kuşak daha vardır.

Kurt Ana’dan türeyişi konu alan diğer efsane ise şu şekildedir:

“Nart Örüzmek ve diğer Kafkas destanlarında Kurt Ana Nartların lideri olarak geçmektedir. Örüzmek, gökten düşen bir göktaşının içinden çıkmış ve dişi bir kurdun sütünü emerek beslenmiştir. Örüzmek’in doğuş motifi, özellikle de dişi bir kurdun sütüyle beslenmesi, eski Türk mitolojisinin izlerini taşımaktadır.”

(Gültepe, 2017: 120).

Bazı halklarda Kurt Ana’nın kötü ruhları kovduğuna inanılmaktadır. Bu sebeple Kurt Ana’yı Altaylıların Umay’ı ve Yakutların Ayıısıt’ına benzetebiliriz. Kurt bireyin değil toplumun koruyucusudur. Bu bağlamda Gagavuzlar Kurt Bayramı adıyla yaptıkları törenlerde kurda yalvarırlar ve onları kötülükten korusun diye dua ederler (Bayat, 2015b: 176). Kurt Ana’nın koruyucu özelliği şaman folklorunda da ön plana çıkmaktadır. Nitekim şaman elbiselerinde ve şamanların kullandığı malzemelerde de Kurt Ana’nın çeşitli tasvirlerinin yer alması (Çoruhlu, 2015: 174) bunu ispatlar niteliktedir.

Semerkant’ta yaşayan Özbekler arasında dişi kurdun cinsel organını üzerinde bulunduran kişinin, üreme fonksiyonlarının artacağına ve soyunun çoğalacağına inanılmaktadır. Ayrıca dişi kurdun nazara karşı koruduğuna dair inançlar da bulunmaktadır (Beydili, 2015: 351). Erzincan ve çevresinde ise lohusa kadını al basmaması için yastığının altına kurt derisi konulmaktadır (Gültepe, 2017: 122).

Ele alınan efsane metinlerinden ve inançlardan hareketle Kurt Ana ile ilgili olarak şunları söyleyebiliriz: İlk ecdadın ortaya çıkmasında büyük bir rol oynayan kurt, ana rahmi vazifesi görmüştür. Besleyici, kurtarıcı ve yol gösterici fonksiyonları ile anne ile benzer özellikleri taşımaktadır. Koruyucu fonksiyonu olan Kurt Ana, çocuğu mağaraya götürüp saklayarak ana rahmine dönüşü gerçekleştirmiştir. Çünkü

82

ana rahmi, bütün kötülüklerden koruyan bu doğrultuda en güvenli olan yerdir. Ayrıca doğurganlık fonksiyonuna sahip olan Kurt Ana, yaptığı doğumla bir soyun tükenmesini engellemiştir.