• Sonuç bulunamadı

Sosyal Beceriler

İnsanlar doğdukları zamandan itibaren sosyal bir yaşama başlamaktadır. Çocuk doğduğu andan itibaren anne ve babasıyla bağ kurmakta ve böylece sosyal ilişkilerin temeli atılmaktadır. Buna bağlı olarak çocuğun içinde bulunduğu toplumun, inançlarını, tutumlarını, kendinden beklenilen davranışlarını öğrenmesi anlamına gelen sosyalleşme yavaş yavaş gelişmeye başlamaktadır (Artan ve Bayhan, 2005, s. 237).

Sosyal ilişkilerin gelişimini etkileyen ve belirleyen en önemli faktörlerden biri sosyal becerilerdir (Uz Baş, 2003, s. 1). Sosyal beceriler başkalarının olumlu tepkiler vermesine yol açabilecek ve olumsuz tepkileri önleyecek, başkalarıyla etkileşimi mümkün kılacak, sosyal açıdan kabul edilebilir, bireylerin toplum tarafından verilen görevleri/rolleri yerine getirebilmeleri için sergilemesi gereken belli başlı davranışlardır (Avcıoğlu, 2009, s. 5; Ekinci Vural, 2006, s. 27).

Yüksel (2004)’e göre sosyal beceriler ise “kişiler arası ilişkilerde sosyal bilgi alma, çözümleme ve uygun tepkilerde bulunma, hedefe yönelik ve sosyal bağlama göre değişen, hem gözlenebilen hem de gözlenemeyen bilişsel ve duyuşsal hedefleri içeren ve öğrenilebilen davranışlardır” (Yüksel, 2004, s. 5).

Cartledge ve Milburn (1983), sosyal beceri tanımlarının çoğunda şu ögelerin ortak olduğunu belirtmektedirler.

•   İnsanların olumlu tepkiler vermesini sağlayarak ve olumsuz tepkileri engelleyen başkalarıyla etkileşimi mümkün kılarak sosyal olarak kabul edilebilir öğrenilmiş, •   Çevrede etki bırakarak hedefe yönelik olan,

11

•   Hem belirli gözlenebilir, hem de gözlenemeyen bilişsel ve duyuşsal ögeler içeren davranışlardır (Yüksel, 2004, s. 4).

Caldaralle ve Merrill (1997), sosyal beceri boyutları ve kapsadıkları becerileri, akranlara ilişkin beceriler, kendini kontrol etme becerileri, akademik beceriler ve uyum becerileri olarak sıralamaktadır.

Akranlara ilişkin beceriler, akranlarını övme-takdir etme, gereksinim duyduğunda

akranlarından yardım isteme ve onlara yardım etme, arkadaşlarını oyuna davet etme, arkadaşlarıyla konuşma ve tartışmalara katılma, üzülen arkadaşına destek olma, arkadaşlarının hakkını koruma, etkinliklere katılması için akranları tarafından aranır kişi olma, akranları tarafından takdir edilecek becerilere sahip olma, arkadaşlarının duygularına duyarlı olma (empati), iyi arkadaşlık becerilerine sahip olma, etkinliklerde lider rol üstlenme, kolay arkadaş edinme, akranlarıyla sakalaşma ve gülme becerilerini kapsamaktadır.

Kendini Kontrol Etme Becerileri, bir problemle karsılaştığında öfkesini kontrol etme,

kurallara uyma, sınırları kabul etme, görüş ayrılığı meydana gelen durumlarda başkalarıyla uzlaşma, başkalarının eleştirisini kabul etme, çeşitli durumlarda işbirliği içerisinde çalışma becerilerini kapsamaktadır.

Akademik Beceriler, bağımsız olarak çalışma ve görevini başarma, öğretmenin

yönergelerini dinleme ve bu yönergelere uyma, kendi beceri düzeyinde kabul edilebilir çalışmalar üretme, boş zamanlarını uygun bir şekilde değerlendirme, gereksinim duyduğunda uygun bir şekilde yardım isteme, akranlarının kendisini oyalamasını önemsemeden görevlerini iyi bir şekilde gerçekleştirme becerilerini kapsamaktadır.

Uyum Becerileri kuraları takip etme, kurallara uyma, boş zamanlarını uygun bir şekilde

kullanma, oyuncak, materyal ya da kendine ait olan başka şeyleri paylaşma, yapıcı eleştiriye olumlu karşılık verme, görevlerini yerine getirme, oyuncakları/çalışmaları uygun bir şekilde yerine koyma becerilerini kapsamaktadır.

Atılganlık Becerileri ise başkalarıyla iletişimi başlatma, bilgiyi takdir etme, arkadaşlarını

oyuna davet etme, kendisi için güzel şeyler söyleme, kendine güveni olma, arkadaş edinme, adil olmayan kuralları sorgulama, yeni insanlarla tanışma, yanlış yaptığında üzüldüğünü belli etme, etkinliklere uygun bir şekilde katılma becerilerini kapsamaktadır. (Canaralle ve Meril’dan aktaran Alisinanoğlu ve Özbey, 2011, s. 26-28).

12

Erken Çocukluk Döneminde Sosyal Becerilerin Gelişimi ve Önemi

Çocukluk yılları birçok becerinin kazanılmasında olduğu gibi sosyal becerilerin kazanılmasında da önemli yıllardır. Sosyal becerilere sahip olma, diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmayı kolaylaştırmaktadır. Erken dönemde kazanılması ise daha sonraki dönemde ortaya çıkabilecek olumsuz davranışların önlenmesinde etkili olmaktadır. Yaşam boyu devam eden bu sosyal gelişim içerisinde sosyal becerilerin öğrenilmesinin kısa ve uzun dönemdeki sonuçları özellikle okul öncesi dönemde sosyal becerilerin kazanılmasının önemini ortaya koymaktadır (Akman ve Gülay, 2009, s. 48; Rocha-Decker, 2004, s. 31-35; Uz Baş, 2003, s.1).

Çocuğun topluma ve sosyal yaşantılara karşı davranışlarının biçimi, başkalarıyla nasıl geçineceği, büyük ölçüde yaşamının ilk yıllarındaki öğrenme yaşantılarına bağlıdır. Deneyimlerle birlikte çocuğa verilen olanaklar, fırsatları değerlendirebilmek için sahip olduğu motivasyon ve ebeveyn rehberliği bu açıdan oldukça önemlidir. Bütün bu etkenler, çocuğun sosyalleşmeyi öğrenmesini, grup içindeki yerini ve sosyal gelişimini etkilemektedir. Nitekim çocuk bu etkileşimler sayesinde paylaşma, dinleme, sırasını bekleme, kendi kendine çalışma, sorumluluk alma, başkalarının haklarına saygı duyma gibi sosyal becerileri öğrenmektedir. Bu konuda yapılan araştırmaların sonuçları da, 0-6 yaş döneminde kazanılan davranışların yetişkinlikte de devam ettiği, bireyin kişilik yapısının, alışkanlıklarının, değer ve ahlak yapısının temelini oluşturduğunu göstermektedir (Darıca, 2011, s. 47). Dolayısıyla bir öğrenme olgusu olan sosyalleşme, kişinin çevresindeki norm ve değerlere uygun davranış biçimlerini kabul etmesi demektir. Diğer insanları anlamak ve onlara uyum göstermek sosyalleşmenin temel özelliğidir (Yavuzer, 1996, s. 49-52).

Çocuğun çevresine uyumunu etkileyen birçok etmen vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: •   Sosyal davranış biçimlerinin zayıf olduğu ailelerde çocukların sosyal uyum

göstermesi zorlaşmaktadır.

•   Aile içinde çocukların örnek alacağı modeller zayıfsa, sosyal uyumları engellenmektedir. 


•   Sosyal uyum için gerekli olan motivasyon azlığı, çocuğun ev içinde ve dışındaki deneyim azlığından kaynaklanmaktadır.

•   Çocuklar öğrenmeyi gerçekleştirecek küçük bir yardım ve rehberlik sayesinde sosyal uyum gösterebilmelerini sağlayacak güçlü motivasyonları kazanabilmektedir (Yavuzer, 1996, s. 54).

13

Dolayısıyla bu becerileri yaşamın ilk yıllarında öğrenen ve uygulayabilen çocukların sosyal ilişkiler başta olmak üzere birçok gelişim alanında ilerlemeler sağlanabileceğini söylemek mümkündür. Bu dönemde sağlıklı, başarılı sosyal ilişkiler kuran çocuklar sonraki yıllarda da bu ilişkilerini devam ettirecek, topluma uyum sağlayan, kendini rahatlıkla ifade edebilen, mutlu bireyler olacaklardır (Akman ve Gülay, 2009, s. 48). Bu sebeple günlük yaşamda sosyal becerilerin ortaya konması gerekmektedir. İnsanlar arasında olumlu tepkiler geliştirerek olumsuz tepkilerin oluşmasını önleyen, başkalarıyla etkileşimi mümkün kılan, sosyal içeriğe göre değişen, hem gözlenebilir hem de gözlenemeyen bilişsel ögeleri içeren sosyal beceriler bireyin yaşam kalitesini artırmaktadır (Yüksel, 1999, s. 38).

Sosyal becerilere sahip olarak kendini geliştiren kişiler, diğer insanlarla tam bir etkileşim gerektiren her türlü faaliyette başarılı olmaktadırlar. Çünkü bu beceriler insanların davranışlarının ve kendilerini ifade etmelerinin vazgeçilmez koşuludur. Bu davranışların gelişmişliği; bireylerin beceri düzeyini, yeterliğini, sosyal yaşantılarını pozitif yönde artırmaktadır. Bu durum bireyin dolayısıyla toplumun mevcut ilişkilerindeki verimliliği de olumlu etkilemektedir. Bireyin diğer insanlarla ilişkileri başlatması ve karşılıklı iletişimle uygun şekilde devam ettirmedeki başarısı veya başarısızlığı sahip olduğu sosyal beceri yeterliliği ile yakından ilişkilidir (Argon ve Çelik, 2006, s. 60-61).

Çocuklara paylaşmayı, sorunları çözmeyi, kendini korumayı ve başkalarının haklarına saygı göstermeyi öğreten sosyal beceriler, anne-bebek arasındaki etkileşimle başlamakta zamanla ailenin diğer üyelerini, akranları içine alarak genişleyen bir sosyal ağ içerisinde öğrenilmektedir. Genellikle çevredeki bireylerin gözlenmesi, bu davranışların model alınması ve taklit edilmesiyle kazanılmakta ve çevreden alınan geri bildirimlerle kalıcı hale gelmektedir. Sosyal beceriler sosyal gelişimde olduğu gibi zamanla ve aşama aşama öğrenilmektedir. Çevrenin genişlemesiyle birlikte daha çok sosyal beceri daha kısa sürede öğrenilir hale gelmektedir. Bu bağlamda aile-çocuk ve çocuk-çocuk ilişkileri sosyal becerilerin kazanılmasında olmazsa olmazlardandır. Özellikle akranlar ile kurulacak bu iletişimde aileler ve öğretmenler çok iyi bir gözlemci ve rol model olarak çocuklarının gelişimine katkıda bulunmaktadır (Akman ve Gülay, 2009, s. 58-62; Çiftçi ve Sucuoğlu, 2003; Göktaş, 2015, s. 22).

Çocuğun çevresindeki diğer kişilere yönelik davranışlarını ve çevreye uyumunu kapsayan sosyal beceriler, yaşamın her alanında önemli bir yer tutmaktadır. Sosyal becerilere sahip

14

çocuklar paylaşmayı bilen, özgüven sahibi, problem çözme becerisine sahip ve akranları tarafından kabul edilen çocuklardır. Kişilerle ilişki kurmada, paylaşmada, kurallara uymada, başkalarına duyarlı olmada, gerektiği zaman olumsuz duygularını kontrol etmede başarılıdırlar. Bu çocuklar yetişkin olduklarında ise, başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilirler, işbirliği içerisinde çalışabilirler, yaşamlarında mutlu ve başarılı olabilirler, başkalarının haklarına ve duygularına saygı duyabilirler, kendisi için uygun olmayan istekleri geri çevirebilirler ve gerektiğinde başkalarından yardım isteyebilirler. Özellikle okul öncesi dönemde kazanılan sosyal becerilerin bireyin yaşamında sosyal ilişkileri içinde, uzun ve kısa dönemdeki etkileri, sosyal becerilerin erken dönemde kazanılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çünkü çocuğun bu dönemdeki sosyal yeterliliği gelecekte onun sosyal ve akademik yeterliliğini etkilemektedir. Erken çocukluk döneminde; dinleme, konuşma, teşekkür etme, kendini tanıtma gibi temel sosyal beceriler, duygularını tanıma, başkalarının duygularını anlayabilme, sevgiyi ifade etme gibi duygusal beceriler, yardım isteme ve etme, yönerge verme, özür dileme gibi ileri sosyal becerileri edinmiş çocuklarda başta sosyal iletişim ve etkileşim becerileri olmak üzere, sosyal–duygusal gelişim, bunun yanı sıra bilişsel ve dil gelişimlerinde gelişim gözlenmektedir. Bu dönemde sağlıklı ilişkiler içinde bulunan çocuklar, öğrendiklerini yaşamlarının her anına kolayca aktarabilecekler, toplumla bir bütünleşerek, içinde bulunduğu ortama kolayca uyum sağlayabilen, kendi kendine yetebilen, sosyal bireyler olacaklardır (Bülbül, 2008, s. 15; Ceylan, 2009, s. 1; Hansa Bilek, 2011, s. 40; Özdemir Topaloğlu, 2013, s. 17-18).

McClellan ve Katz (2001)’ e göre sosyal açıdan yetenekli çocukların davranışsal özellikleri şunlardır:

•   Olumlu duygularını yansıtır.

•   İstek ve tercihlerini nedenleri ile ifade eder. •   Haklarını savunur.

•   Kolayca gözü korkutulamaz.

•   Başkalarına zarar vermeden sıkıntı ve öfkelerini ifade eder. •   Oyunlarda ve çalışmalarda devam eden gruplara girebilir.

•   Devam eden tartışmalara girer ve devam eden faaliyetlere katkı sağlar. •   Fikrinden kolay döner.

•   Diğer kişilere ilgi gösterir ve bili alışverişinde bulunur. •   Diğer kişilerle uygun şekilde tartışabilir.

15 •   Uygun olmayan bir şekilde ilgi çekmez.

•   Kendi grubundan başka etknik grupları, akranları ve yetişkinleri sever, kabul eder. •   Diğer çocuklara el sallayarak gülümseyerek sözsüz iletişime girer.

Dolayısıyla çocukların genel gelişim özelliklerinin ve sosyal beceri düzeylerinin erken çocukluk döneminde belirlenmesi, oluşabilecek gerilik ve olumsuz durumlar için geç kalınmadan önlem alınmasını sağlayacaktır. Böylece ileriki yıllarda düzeltilmesi ya da kazandırılması çok zor olan becerilerin kısa zamanda ve etkili bir şekilde öğretilmesi mümkün olacaktır (Karoğlu, 2016, s. 6).

Sosyal Becerilerin Gelişimini Etkileyen Faktörler

Çocuğun sosyal ve duygusal açıdan gelişimi kalıtım, çevre ve kültür, anne-baba davranışları, kardeş ve akran ile kurulan ilişkiler, yürütülen eğitim programı ve öğretmenin davranışları gibi farklı etmenlerden etkilenmektedir (Ceylan, 2009, s. 9).

Tüm insanlar birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Doğumdan itibaren bu farklılıklar daha belirgin bir şekilde gözlenmekte ve mizaç’tan etkilenmektedir. Mizaç özellikleri de sosyal becerileri geliştirmek için bir araç olarak kabul edilmektedir. Farklı mizaç özelliklerine sahip çocuklar aynı grup içinde sahip oldukları farklı sosyal becerilerini sergileyebilmekte ve birbirlerinin sosyal becerilerini geliştirebilmektedir (Ceylan, 2009, s. 9; Erten, 2012, s. 31). Dengeli duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yeterli güven, sevgi ve sevecenlik içinde yetişen çocuklar gelişimleri için gerekli deneyimleri elde edebilmektedir. Kardeşler arasındaki ilişki de, çocukların daha sonraki yaşamlarında ve diğer ilişkilerine temel oluşturmaktadır. Kardeşleriyle güven ve dostluğa dayanan ilişki içinde bulunan çocuklar daha sonra arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde bunu model almaktadır. Aksi bir durumda kardeşleriyle ilişkisi olumsuz olan çocuklar da bunu gelecekteki ilişkilerine yansıtmaktadırlar (San-Bayhan ve Artan, 2004, s. 246).

Aile üyelerinin kendine düşen sorumlulukların bilincinde olması ve çocuğa bağımsızlık yolunda gerekli tüm olanakların hazırlaması onun sağlam bir kişilik yapısına sahip olmasında oldukça etkilidir. Dolayısıyla sağlıklı aile ortamında toplumun ve kültürün değerlerine göre yetiştirilen çocuklar, içinde yaşadığı toplumun maddi ve manevi

kültürünün öğelerini öğrenmekte ve benimsemektedir (Öztürk, 2008, s. 37; Yavuzer, 1995,

16 Sosyal Becerilerin Gelişiminde Ailenin Rolü

Ana-baba, çocuğun en uzun süre ve en yakın etkileşimde bulunduğu kişilerdir. Çocuk, kültürel değerlerini, temel alışkanlıklarını, gelişim görevlerine karşı yaklaşımlarını aile ortamında kazanmaktadır. Ebeveynlerin kişilik özellikleri, değerleri çocuğa karşı tutum ve davranışları, çocuğa hayatının ilk yıllarında oluşturdukları günlük yaşamdan deneyim kazanma olanakları çocuğun sosyal davranışlar kazanmasına ve göstermesine etki etmektedir. Çocuğun olumlu bir benlik tasarımı oluşturmasında, yeterlilik duygusu kazanmasında ana-babası ile etkileşimi sırasında aldığı geri bildirimler çok önemli rol oynamaktadır. Ana-babalar, çocuklar için en yakın rol modelleridirler. Bununla birlikte bireyin sosyalleşme sürecinin tüm yaşamı boyunca sürdüğü düşünüldüğünde, çocuğun ailesi içinde kişiler arası ilişkilerde edindiği ilk izlenimlerin, çocuğun sosyal becerileri kazanmasında ve uygulamasında, kişiler arası iletişiminin güçlenmesinde etkili olabileceğini söylemek mümkündür. Erken çocuklukta model alarak öğrenmenin görüldüğü düşünüldüğünde, çocuğun bu dönemde yakın çevresinde davranışlarını örnek alabileceği en yakın kişiler anne ve babalarıdır. Özellikle erken çocukluk döneminde kişiliğin şekillenmesinde ana-babaların tutumları çocuklarda temel özelliklerin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Böylece çocuk ailesiyle geçirdiği ilk sosyal etkileşimler sayesinde anne ve babasından sosyal becerileri öğrenmeye başlayacaktır. Bu durumda anne ve babanın süreçte yer alması öğrenmenin kalıcılığını sağlamada etkili olacaktır (Çimen, Gülay ve Akman’dan aktaran Kılınç 2016, s. 28; Göktaş, 2015, s. 3; Gürsoy ve Coşkun, 2006, s. 152).

Sosyal davranış biçimlerinin zayıf olduğu ailelerde ise çocuklar, ev dışında güçlü motivasyona sahip olsalar bile, iyi bir sosyal uyum gösterememektedir. Bu durum da çocukların sosyal uyumunu ciddi bir biçimde engellemektedir. Sosyal uyum için motivasyon azlığı, çoğunlukla ev içinde ve dışında edinilen ilk sosyal deneyimlerin azlığından doğmaktadır. Bütün bu olumsuz koşullara rağmen, çocukların sosyal uyum gösterebilmeleri için güçlü motivasyonları olmalıdır. Bu durumda çocukların bu öğrenmeyi gerçekleştirecek küçük bir yardıma ve rehberliğe gereksinimleri vardır (Yavuzer, 1996, s. 54).

Cüceloğlu (2014), sosyalleşme sürecinde ailenin yapması gerekenleri; “çocuğun duygularını olduğu gibi tanımlama, onu yansıtma, ona zaman verme, dış dünya ile arasında köprü görevini görme, özdeşim kurabileceği bir kişi olma” olarak sıralamaktadır.

17

Bireylerin yeterli sosyal becerileri kazanmaması, sosyal beceri yetersizliğine yol açmakta bu durum da bireyin için arası ilişkilerde ve çevreye uyum sağlamada başarısızlığa yol açmaktadır. (Deniz, 2002, s. 68). Sosyal becerilere sahip olamayan bireyler insan ilişkilerinde, akademik başarıda, iş birliği yapmada, problem çözmede, yardımlaşmada, ve hoşgörülü olmada eksiklik yaşayabilmektedir (Hansa Bilek, 2011, s. 41). Yapılan araştırmalarda da, sosyal becerilerdeki eksikliklerin çocukluk döneminde ve gelecekte uyum problemlerine sebebiyet verebileceği, akran ilişkilerindeki eksiklerin çocuğun psikolojik sorunlar yaratabileceği, yine sosyal beceri eksikliğinin akran kabulünü engelleyeceği, akranlarınca reddedilen çocukların ergenlikte suç eğiliminde olabildikleri bulgularına ulaşılmıştır (Çetin, Bilbay ve Kaynak, 2003).

Problem Davranışlar

Çocuklardan gelişimlerini sağlıklı bir şekilde sürdürmeleriyle birlikte, çevresindeki diğer kişilerle olumlu ilişkiler kurması ve sürdürmesi de beklenmektedir. Aksi durumda görülen ve problemli olarak nitelendirilen davranışlar ise bireyin kendisi ya da başkaları için sorun oluşturabilecek davranışlardır (Taner Derman ve Başal, 2013, s. 116). Bu bağlamda çocukların sosyal beceri ve problem davranışlarının hayatlarının devamında onların yaşamlarını ciddi biçimde etkileyecek iki unsur olduğu söylemek mümkündür. Günümüzde sosyal beceri eksikliği, çocuklarda davranış problemlerinin artmasına sebep olabilmektedir (Kılınç, 2016, s. 4).

Olcay (2008), istenmeyen davranışları, “öğretme sürecinin öğretmen boyutunda olduğu kadar çocuğun kişisel öğrenme ve sosyal, duygusal gelişiminden başlayan ve gittikçe büyüyen bir çevrede olumsuzluklara sebep olan davranışlar” olarak açıklamaktadır.

Özdemir (2004), öğretmenlere büyük ölçüde güçlük yaratan, sıklıkla görülen ya da uzun süreyi kapsayan biçimde gözlenen, öğrenmeyi etkileyen davranışları, “problem davranışlar” olarak tanımlamıştır.

Çocuğun hem kendisi ile hem de yakın çevresi ile uyum içinde olması çocuğun yaşadığı normal gelişimsel süreci göstermektedir. Ancak çocuğun gelişim evrelerinin getirdiği zorluklar ve yakın çevresinin olumsuz etkileri zaman zaman çocukta sosyal ve duygusal hasarlara neden olmakta ve çocukta olumsuz tepkilere yol açan bu durum “uyum ve davranış bozuklukları” olarak adlandırılmaktadır (Dursun, 2010, s. 8).

18

Davranış problemi görülen çocuk, duygusal sorunları nedeni ile yaşıtları ve genel olarak çevresi ile uyumlu ilişkiler kuramayan çocuktur. Geçimsizdir ve akranları tarafından dışlanabilir. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Her an sinirli tavırlar sergilemeye hazırdır, kavgacıdır. Kurallara uymaz ve sık sık ceza görür. Anne, baba, öğretmen ve genellikle büyüklerle tartışmaya meyillidir. Öfkesini kontrol etmede zorlanır ve hep kendini haklı görme eğilimindedir. Olumsuz davranışlarını tekrarlamaktan vazgeçmez. Bu tanıma giren çocuklar, ruhsal sorunlarını davranışlarına aktarırlar. Evde, okulda, çevrede durmadan sorun yaratırlar. Yetişkinlerle sürekli çatışırlar. İlişkilerde yaşanan bu tür olumsuzluklar çocukların akranlarından öğrenebilecekleri bazı becerilerden yoksun kalmasına sebep olmakta ve çocukların bazı sosyal becerileri öğrenme olanakları da sınırlamaktadır (Erbaş, 2002, s. 42; Cüceloğlu’ndan aktaran Kanlıkılıçer, 2005, s. 6).

Erken çocukluk dönemde çocuklara yeterli koşullar nitelikli eğitim olanakları ile birlikte sunulmalıdır. Çünkü bu dönemde yaşanan fiziksel ve sosyal çevredeki olumsuzluklar, ileriki yıllarda fiziksel ve zihinsel sağlığı etkileyebilmektedir. Yapılan araştırma sonuçları da göre de yaşamın ilk yıllarındaki davranış sorunlarının ileriki yıllarda ortaya çıkan psikolojik sorunların temel kaynağı olduğunu göstermektedir (Özdemir Topaloğlu, 2013, s. 26).

Kişilik gelişiminin büyük oranda tamamlandığı erken çocukluk döneminde, çeşitli nedenlerden dolayı meydana gelen davranış problemleri, çocuğun ileriki yaşamında arkadaşlarıyla ve sosyal çevresiyle olan etkileşimlerini olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla, davranış problemlerinin erken dönemde belirlenmesi, nedenlerinin öğrenilmesi, çözümü ve davranışın kalıcı hale gelmemesi açısından oldukça büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, çocuklarda görülen davranış problemlerinin ve bu problemlerin ortaya çıkmasına neden olan anne-baba tutumlarının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında sosyal yapı içerinde kabul edilebilmenin ön koşulu olarak davranışlarında problem görülmeyen birey olmanın önemi ortaya çıkmaktadır (Akduman, Günindi ve Türkoğlu, 2015, s. 675; Taner Derman ve Asude Başar, 2013 s. 123). Bu bağlamda problem davranışlarla başa çıkmada çocuğun ailesi ile olan ilişkilerinin düzenlenmesinin, ailenin çocuk gelişimi ve eğitimi ve problem çözme becerileri gibi konularda kendilerini sürekli geliştirerek bilgi ve becerilerinin artırılmasının temel koşul olduğunu söylemek mümkündür (Özbey, 2010, s. 9).

19

davranışlarından etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır (Çimen, Gülay ve Akman’dan aktaran Kılınç 2016, s. 28). Özbey (2013), duygusal zeka ve iletişim, İnci (2014) ve Kırtıl (2009), duygusal zeka yaşam doyumu arasında pozitif yönde ilişki olduğunu saptamıştır. Dolayısıyla çocukların sosyal becerileri kazanmasında ailenin empati, iletişim gibi becelerinin etkili olduğunu söylemek mümkündür. Duygusal zekanın parçası olan bu kavramlar, çocuklar üzerinde ebeveynlerin duygusal zekasının ve dolayısıyla yaşam doyumunun etkisini ortaya koymaktadır.

Problem Davranışların Önlenmesinde Ailenin Rolü

Çocuklarda problem davranıların gelişimini engelleme ya da problem davranılar gösteren

Benzer Belgeler