• Sonuç bulunamadı

Kur'an Tefsirindeki Farklılıkların Sosyolojik ve Tarihi Sebepleri

1. Tefsir Biliminin Tarihsel Gelişimi ve Bugünü

1.4. Kur'an Tefsirindeki Farklılıkların Sosyolojik ve Tarihi Sebepleri

Tefsir aynaya benzer. Nasıl ki bir ayna karşısındakini aynen yansıtırsa, tefsirde sadece müfessirin durum ve tutumunu aksettirmekle kalmaz, müfessirin yaşadığı cemiyetin düşünce ve görüşlerini, örf ve adetlerini, medeniyet derecesini, ilmi görüşlerini, cemiyetin sosyal yapısını ve daha pek çok hususları aksettirir. Onun için İslam cemiyetinin başlangıçtan zamanımıza kadarki gelişmesini ve çeşitli asırlardaki durumunu bizi aksettirecek mühim kaynaklardan biri tefsir bilimidir (Cerrahoğlu, 2018:325; Demirci, 2015a:293)

Hz. Peygamberin vahyi insanlara ulaştırdıktan sonra ayetleri insanlara anlaşılmayan yerleri açıklaması ile başlayan Kur'an'ı açıklama ve yorum bilimi olan tefsir tarih içinde birçok farklı Kur'an yorumunu bünyesine almıştır.

Kuranı Kerim Arap dili ile nazili olmuş, muhatapları onu kendi kültür seviyelerinin nispetinde anlayabilmişlerdir. Anlayamadıkları kısımları da bunun için görevlendirilen Hz. Peygambere sormuşlardır. Hz. Peygamber'de tebliğ görevi gereği problemlere yine vahiyden ve kendisinin açıklamaları ile sorunları çözmüştür (Cerrahoğlu, 2018:259). Bunu sahabelerin Hz. Peygambere sormuş oldukları ve daha sonra hadis olan peygamberin beyanlarında görmek mümkündür.

Hz. Peygamberin vefatından sonra Kur’an’ı tefsir etme görevi bir nevi sahabe topluluğu üzerine görev olarak kalmış ve bu görevde titizliğe son derece önem veren, Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mesut başarılı kişiler olmuştur. (Cerrahoğlu, 2018:264).

Zaman, mekân ve insan hayatına giren yenilikler, değişik düşünceler ile beraber tefsir ilminin hacmi de genişlemiştir. Zaman içerisinde görülen itikadî sahadaki farklılıklardan olan Mutezile’nin ve İslam’ın geniş kültür coğrafyalarına yayılması, felsefî fikirler bunların başlıca faktörlerinden birdir. Hicri 2. ve 3. asırda

tefsirde nakil ağırlığını korumakla birlikte hadis ilminin gelişimdeki kıstaslar tefsire de uygulanmaya çalışılmış ve tefsir israiliyyattan ve uydurma hadislerden arındırılmaya çalışılmıştır. Bu dönemde Mutezile felsefî etkiler ve İslam dünyasındaki düşünsel farklılıkların etkisi Kur’an’ı yorumlama da önem kazanmıştır. Nakil tefsiri olan rivayet tefsirinin yanında, aklı ve re’yi ön plana çıkaran dirayet tefsir türü varlığını hissettirmeye başlamıştır. Bu etkiler arasında İslam dünyasındaki siyasî ve mezhepsel hareketlerinde etkisi yadsınamaz. (Cerrahoğlu, 2018:324,327). Bu sebeple tefsir yeni bir metot ve yöneliş tarzına sahip olmuştur. Bu yeni ekole dirayet (akılcı, re’yci) tefsiri denilmektedir. Dirayet metodunun kullanımının ağırlıklı olduğu dönemde trajı ve etki kapasitesi yüksek önemli tefsirler ortaya çıkmıştır. Bunlara Zemahşeri’nin tefsiri ve Osmanlı Devleti’nin şeyhülislamlık makamının sahibi Ebu Suud Efendi’nin tefsiri örnektir. Ebu Suud, Osmanlı İmparatorluğunda ihtişamlı devrine uygun olarak, devrin bütün ilimlerinden nasibini almış, yıldız bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Ebu Suud Efendi’nin tefsiri ile dirayet tefsirinde zirveye ulaşılmıştır. (Cerrahoğlu, 2018:329).

Hicri 9. asırdan itibaren İslam ilimlerinin başkenti sayılan İstanbul’da tasavvufi oluşumların varlığı ağırlığını iyiden iyiye hissettirmiş olup tefsirde de tasavvufi tefsir türleri ortaya çıkmaya başlamıştır (Cerrahoğlu, 2018:330).

Zamanla içtimaî hayatta taklitçilikten ileriye gidemeyen bir durgunluğun meydana gelişi, tefsirde de bir donukluk meydana getirmiştir. Birkaç asırdan beri Avrupa'da meydana gelen fen, teknik ve ilmi hareketler, III. Selim ve II. Mahmut devrindeki ıslahatlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli bölgelerindeki fikri ve siyasî, toplumsal hareketler, Tanzimat ve Islahat Ferman'ının yayınlanması, Descartes'in fikirleri, Batı'daki Rönesans ve Reform Hareketleri, Avrupa'daki din- bilim çatışması, Fransız İhtilalî ve Sanayi İnkılabı gibi nedenler Müslümanların ferdi ve toplumsal hayatında, düşünsel alanlarında birçok problemleri ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sebepler etkisi ile birçok Müslüman ülkede bilhassa Mısır ve Hindistan'da bilim adamları harekete geçmişler, yeni görüş ve anlayışla biliminde ışığında Kur'an-ı Kerim tefsirinde yeni ufuklar açmışlardır. Bu gayret İslam âleminde de uyanma hareketi meydana getirmiştir. Miladi 19.yy. Müslümanlar arasında dini hareketlerin canlandığı

bir asır olmuş, bilim adamları tefsir ilmindeki durgunluğa son vermeye çalışmışlardır. İslam’ın ilmi ilerleyişe karşı tutumu olmadığı noktasında hareket edilerek yeni yollara tevessül edilmiştir (Cerrahoğlu, 2018:331-332).

19.yy. başlarında görülen Tanzimat hareketiyle birlikte Batlılaşma cereyânı artık devletin ve milletin yapısını tehdit edecek boyutlara ulaşınca buna karşı çareler aranmaya başlanmıştır. Bu arayış dönemi, Hilafet-i İslamiye’nin merkezi olan İstanbul'da uzun bir müddet devam edecek ve taklitten öteye geçemeyen çalışmalar nihayet Doğu- Batı sentezi yerine, Doğu- Batı çatışması şeklinde ortaya çıkacaktır. Buna mukabil tefsir çalışmalarında İstanbul'da ve Osmanlı Devleti sınırları dâhilinde çok zayıf ve eskinin tekrarı niteliğinde olmak üzere devam edip gidecektir. Ancak Osmanlı Devleti sınırları dışında fikri hareketler filizlenmeye başlamıştır. İslam dünyasındaki fikri canlılık hareketinin sistemli olarak ortaya çıkışı ve gelişmesi İngiltere'nin sömürgesi olan Hint kıtasında görülmeye başlanmıştır. Hint kıtasındaki bu fikri hareketliğe bir süre Fransızların daha sonra İngilizlerin sömürgesi konuma düşen Mısır'daki düşünce hareketliliği eklemek gerekmektedir. Bu fikri hareketlilik Muhammed Abduh tarafından oldukça sistemli bir düşünce canlılığını ile daha sonraki döneme örnek olacaktır. Bunu toplumsal alanla ilgili değişik yazılarında ve Menar isimli tefsirinde görmek mümkündür. M. Abduh fikirleri üzerinde derin etki bırakan en etkili kişi de Cemalettin Afganî'dir. Cemaleddin Afganî bir süre İstanbul'da kalmış olduğu ve bu dönemde dile getirmiş olduğu fikirleri ile zihni durgunluğu ve donukluğu dağıtmaya çalışmışsa da büyük tartışmalara, reddiyelere maruz kalması beklenen etkiyi oluşturamamıştır. Cemaleddin Afganî'ye en büyük ilgi de Mısır'dan gelmiştir (Karlığa, 1988:267-268). Cemaleddin Afganî’nin fikirlerinin Mısır coğrafyasında yankısının en belirgin hali Muhammed Abduh üzerinde görülmüştür.

Eğitim, kültür, sosyal hayatta meydana gelen değişimler, Müslüman âlimlerin bu konulara eğilmelerine, o günden bugüne değişik seviyelerde tefsirler kaleme almalarına sebep olmuştur (Karslı, 2014:82).

19.yy sonraları ve 20. yy’da müfessirlerin bilimin verileri ile ayetlerin açıklamaya ilgi duymalarına sebep olan önemli sosyal ve kültürel gelişmeler olmuştur. Bunlardan en başta geleni Batıda başlayan bilim- din çatışmasının, daha sonraları

İslam dünyasına taşınmasıdır (Karslı,2014:85). 1883 yılında Ernest Renan'ın Sorbonne Üniversitesi'nde verdiği İslam ve bilim adlı konferansta İslam'ın bilime ve ilerlemeye karşı olduğunu, Bu karşı oluşun da İslam'ın özünden kaynaklandığını söylemesi, Batı'da ve İslam toplumlarında büyük yankılar uyandırmış ve İslam'ın bilimle çelişmeği ve bilimi desteklediğini dair pek çok reddiyeler kaleme alınmıştır (Celal, 1993: 221;Cündioğlu, 1996: 2,5-6,25). Ernest Renan'ın bu konferansı ve Tefsir biliminde ilhadî tefsir diye bilinen İslam'a saldırı şeklindeki eleştirilerin etkisiyle bilimsel, çağdaş veriler ve yöntemler kullanılarak hem fen bilimlerinin hem de beşeri bilim olan sosyolojinin verileriyle günümüzde de Kur’an ayetlerini anlama ve yorumlama yönelişleri aktüalitesini devam ettirmektedir. (Karslı, 2014: 85;Cerrahoğlu, 2018:336; Bilici, 2007: 568-571).

Kur'an tefsirindeki farklılıkların biri de Batı'nın Doğu'ya meydan okuması, Doğu aleyhine siyasi zaferler elde etmesi ve İslam ülkelerinin önemli bir kısmını işgal ederek sömürge haline getirmesidir. Bu mağlubiyetler, uzun zamandan beri ilmi ve fikri hayatında bir durgunluk ve donukluk yaşayan İslam dünyasında gittikçe canlanan ve derinleşen bir uyanışa ve hareketliliğe sebep olmuş; bu uyanış çerçevesinde âlimler, düşünürler ve hareket adamları arasında yenilikçi, farklı düşünce ve tavır alışlar ortaya çıkmıştır (Karaman, 1997: 156).

Zengin bir konu yelpazesine sahip Kur’an’da dünyadan Ahirete, geçmişten geleceğe, bireyden topluma, küçük canlılardan büyük canlılara, en basit konulardan en karmaşık meselelere kadar hemen her şeye kısa veya geniş biçimde yer verilmektedir (Birışık,2011: 283). Ayrıca Kur’an, kurallar koyucu özelliği yanında, yanlışları düzelten ve alternatif çözümler getiren bir kitaptır ( Akpınar, 2014: 41; Celal, 1993: 44). Kur’an öyle bir üslûba sahiptir ki, onu okuyan herkes ondan faydalanır. En üst seviyedeki âlim ve mütefekkirden, en az okumuşuna; devlet başkanından sade vatandaşına kadar herkes, onda kendisiyle alâkalı olanı bulur. Bunun böyle olduğunu ispat için Kur’an-ı Kerim’in kanun olarak; birkaç mazlumdan ibaret ilk İslâm cemaatini de, Atlantik'ten Pasifik'e kadar veya hemen hemen o büyüklükteki tek ve muazzam imparatorluğa hükmettiği zamandaki cemaati de tatmin ettiğini hatırlamak kâfidir (Hamidullah, 1991:26). İşte bu, sadece Kur'ân'a has bir özelliktir ve onun

yorum esnekliğini ve zenginliğini ispat eden tarihi bir delildir (Koç,2007:25). Yukarıda bahsedilen yenilmişlik fikrine karşı tekrar bir dirilmenin meydana gelebilmesinin ana mihenk taşının yine Kur’an’ı toplumsal hayata taşıma olduğunu görmekteyiz. Geçmişteki örneklere işaret edilerek özlem duyma, Ku’an’ın toplumsal hayattaki etkinliğinin somutlaşmış örnekleridir.

Kur’an’ı tefsir ederken öncelenen hedefler, içinde bulunduğu çağının zihin dünyası ve problemleri çerçevesinde şekil aldığı görülmektedir. Bu sebepler nedeniyle her geçen zaman dilimi içerisinde Kur’an’a yeni yönelişler olması lazımdır ve kaçınılmazdır. Günümüzde psikolojik yönelişler, konulu tefsir çalışmaları şeklinde de yeni, farklı çalışmalar da artmaktadır.

2. Kur’an Sosyolojisi

Benzer Belgeler