• Sonuç bulunamadı

2. Kur’an Sosyolojisi

2.4. Genel ve Özel Din Sosyolojisi

Din sosyolojisi denilince başlangıçta dini sosyolojik açıdan ele almak din hakkında sosyolojik yorumlar ve değerlendirmelerde bulunmak dinin toplumda etki ve görünümü hakkında bilimsel kestirimlerde bulunmak olsa da aslında dinin farklı tanımları ve farklı tezahürleri tek bir Din Sosyolojisi tarifini yapmak zorlaşmaktadır. Bu durumun Din Sosyolojisi açısından olumlu tarafı ise problem gibi görünse de bir literatür ve konu zenginliğini de beraberinde getirdiği görülmektedir.

İnterdisipliner bir anlayışa sahip olan din sosyolojisi hem din ve ilahiyat bilimleri metotlarına hem de genel sosyoloji metotlarına kullanmaktadır. Din Sosyolojisinin kullandığı metotların başlıcaları; Vasıflama (doğrudan ve dolaylı gözlem çeşitleri), katılımcı gözlem, karşılaştırma ve belge tarama ve açıklamadır (Er,2008: 28).

Din sosyolojisi, sosyolojinin en eski ve köklü dallarından birisidir. Önce onun hesabına başka ilimler pek çok malzemeler toplamıştır. Din Sosyolojisi bu malzemeyi

artık kendi usulüne göre ve müstakil bir tarzda kullanmaktadır

(Taplamacıoğlu,1963:38-39). Klasik mahiyetteki Sosyolojinin kurucuları olan sosyologlar eserlerinde din konusuna büyük ilgi göstermeleri ve ilk din sosyologları sayılmaları hasebiyle din sosyolojisi sosyoloji ilmiyle eş zamanlı olarak doğduğu söylenebilir (Solmaz ve Çapçıoğlu, 2009: 12). Din Sosyolojisi isimlendirmesi 19.yy ve 20. yy.’de dini merkeze alan toplum araştırmaları, din analizleri Sosyoloji ve Din Sosyolojisi isimlerinin icadını getirmiş ve Agust Comte tarafından Sosyoloji bilimi (La Science Sociale) terkibi ortaya çıkmıştır. A. Comte’ un savunmuş olduğu toplum

ve din hakkındaki yorumları kendi döneminde ve günümüzde hala tartışılmakta olup A. Comte’a itirazlar devam etmektedir (Er, 2008: 21).

Orta Çağ’dan itibaren Hıristiyan Batı dünyasında kilise dogmatikliği ve baskıcılığı, coğrafi keşifler, sömürgecilik, Rönesans ve reformasyon, Fransız İhtilali, gibi pek çok neden Batı Avrupa toplumlarını yapısal ve fonksiyonel anlamda farklılaştırmış (Solmaz, 2009:7,8) pozitivizmin doğuşuna zemin hazırlamıştır. Pozitivizm doktrinin kurucusu Agust Comte'un üç hal kanunu ile dinin insanlık tarihinden sökülüp atılacağını; yerini pozitivist, rasyonel bilgiye dayalı dine bırakacağı öngörüsüne rağmen sosyoloji yine de kendini dinden soyutlayamamıştır (Bayyiğit,2003:11; Solmaz, 2009: 8 ).

Aydınlanma sonrası Batı’da meydana gelen Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi vb. değişim ve oluşumlar toplumu anlama, toplumlarının problemlerine çözüm üretme anlamında ortaya çıkmış bu genç bilim dalı içinde bulunduğu zamanın düşünce akımlarının ve filozoflarının etkisinde kalmıştır (Solmaz, 2009: 3). 19. Yüzyılda Weber, Marks, Durkheim, Comte ,Saint Simon gibi isimler sosyal tekamülcü (sosyal evrimci) teorilerinden etkilenmişlerdir. Ve bu kişilerin, Batı toplumunun toplumsallığını konu edinen, klasik Din Sosyoloji doğuşunu temsil eden eserlerinde de hâkim tekamülcü görüş göze çarpmaktadır. Başlangıçta dinin topluma ve kurumlarına etkisi ve toplumun dine etkisi üzerine basit bir şekilde tanımlanan Din Sosyolojisi içinde bulunulan düşünce dünyasından etkilenmiştir.

Din sosyolojisi her ne kadar 20. yy başlarında Felsefeden bağımsızlığını kazanmış olan bir bilim dalı olarak zihinlerde yer edinse de dinin (dinler) toplumsal yönleri hakkında daha önce hiçbir şey söylemediği anlamına gelmez. Çünkü mevcut bilgilerimiz ilk insanlardan itibaren dini olaylar, meseleler ve olgular üzerinde düşünüldüğünü de göstermektedir. Hem Batı’da hem Doğu’da Sosyoloji isminin bulunmasından daha önce birçok yazar din ve toplum münasebetleri ile ilgilenmişlerdir. Mukaddes kitapların peygamberler tarihi ile ilgili açıklamaları bu konunun ilk vesikaları sayılabilir (Er, 2008: 29). Daha sonraları Aydınlana Devri ile

Batının zihinsel geleneği içinde başlangıçta felsefi bir mahiyet arz eden Sosyolojinin din ile mündemiç görünümü normatif bir bilim olarak doğmasına sebep olmuştur(Bayyiğit,2003: 11).

İslam düşünce tarihinde de dini-içtimaî alanında önemli sayılan yorumlara rastlamak mümkündür. Bu yorumlar ve değerlendirmeler belirli bir sistem dahilinde olmasa da tefsir, hadis, fıkıh, İslam Tarihi ve İslam Felsefesi gibi disiplinlerin içerisindeki görüşlerdir ki bugün bile orijinalliğini korumaktadır (Er, 2008: 30). Örnek olarak İslam Felsefesinin öncüsü sayılabilecek konumda olan Farabi'nin Medinet’ül Fazıla isimli ütopik eseri bu konuda sayılabilir. (Er, 2008: 31) Medinet’ül Fazıla’da bahsedilen bazı konu ve kavramlarla Farabi; Max Weber'e, Hobbes'e, Durkheim'a üstadlık etmiş sayılabilir (Er, 2008:31; Yörük,1958: 81-107; Günay ,2006: 51,53).

Henüz genç bir bilim dalı olan Din Sosyolojisi muhteva itibariyle de yeni isimler kazanmıştır. Bunlar şu şekilde sınıflandırılabilir. Bütün dinlerin incelemesini yapıyor ve genel sonuçlar veriyorsa Genel Din Sosyolojisi, şayet sadece bir din ve mezhebi araştırma konusu yapıyorsa Özel Din Sosyolojisi adını alır. Genel Din Sosyolojisi konusu/alanı ile genel ve sistematik kabul edilen ilk eser John Wach'a ait olup (Sociology of Religion)’dır. Adı geçen yazar sadece bir din sosyolojisi benimsemekte ve bir dinler sosyolojisinin olabileceğini savunmaktadır(Er, 2008: 47; Taplamacıoğlu,1975: 144,148). Aynı anlayış diğer batılı sosyologlarda da göze çarpmaktadır. Lakin eserinde sadece Hristiyan düşüncesi ve Batı toplumunu ele almaları ağırlık basmaktadır. Bununla birlikte Batı’da Katolik, Protestanlık sosyolojileri meydana gelmek ile kalmamış bu konu ile ilgili uluslararası kongreler düzenlenmiştir (Er, 2008: 23,47,103).

Sosyoloji, toplumu, toplumsal olay ve olguları, topluluk hallerini ve bunun arkasındaki değişimi, eylemlerin toplumsal boyutlarını kısaca toplumu anlama çabası olduğuna göre; bir toplumu doğru anlamanın yolu, o toplumun dünya görüşüne dair temel düşünce referanslarını, toplumsal hayat ve gündelik yaşamlarına yön veren dini,

siyasi ve kültürel kodları anlamak/bilmek ve yorumlamaktan geçmektedir (Bayyiğit, 2003: 24).

"İslam’ın temel kavramlarından birçoğunun yazılı bir şekilde açıklanmadığı ve İslamiyet üzerine özel bir Din Sosyolojisi yapılırken kullanılan bir kısım dini sosyolojik terimlerin her zaman için tam olarak oturmadığını yine bir kısım kavramların ihmal edildiğini üstelik bu kavramların ele alınmasında Kur’an-ı Kerim'de yeterince söz edilmediğini, bunun ise büyük bir eksiklik olduğu" (Günay, 1982: 249- 250) göze çarpmaktadır.

Farklı alanlarda ortaya çıkan bilimlerin çoğu zaman, Batı hegemonyasından neş’et etmesi veya kolonyal geçmişe dayanması, alet ilmi olarak bile kabul edilse o ilim dallarının yaklaşım, yöntem ve teknikleriyle Müslüman toplumun sorunlarına çözüm bulmayı güçleştirmiştir. Ancak içeriden ve anlayan bir bakışla Batı bilim yaklaşımı arasında bir denge arayışı hep olagelmiştir. Özellikle yakın zamanlarda sık sık tartışma konusu olan, üstüne yazı yazılan alt bilim dalı veya paradigmatik farklılık olarak “İslam Sosyolojisi”, “Kur’an Sosyolojisi” veya “Dini Sosyoloji” hep bu arayışın sonucunda hayat bulmaya başlamış konulardır. İlgili adlandırmalar yeni bir alt alan veya verili duruma yeni bir içerden bakmayı teklif ediyor görünmektedir. İsimlendirmelerin temelinde, Kur’an başta olmak üzere Müslüman toplumların temel referans dinamikleri Tefsir, Hadis, Kelam, Fıkıh gibi bilim alanlarından istifadeyle, toplum üzerine düşünce, yorum geleneği oluşturma niyeti anlaşılmaktadır (Güngör ve Şahin, 2017: 27).

Benzer Belgeler