• Sonuç bulunamadı

2. Kur’an Sosyolojisi

2.8. İslam /Kur’an Sosyolojisi Gerekliliği

Batılı bilim ve bilim insanı bilimsel olma amacı gütmesi nedeniyle davranışlarının sadece gözlemlenebilen doğal unsurları konu edinmesi, ahlaki ve ruhi bileşimden uzak analizler yapması onu sosyal gerçeği yöneten kanunları belirlemede yanlışlıklara yöneltmiştir. Bu duruma Agust Comte’un Sosyoloji kelimesini icat etmeden önce ifade ettiği sosyal fizik terkibi örnektir. Oysa kişisel tercihlerden değerlerden soyutlanmış bir sosyal bilimci mümkün değildir. Mensubu olduğu sosyal, kültürel çevre araştırmacıları etkiler (Taplamacıoğlu, 1975:19; Aydın, 1985:42). Araştırmacının davranış biçimi tercihlerine karşı tepkisiz değildir. Sosyoloji alanında yapılan ilk çalışmalar bunu göstermektedir.

Gerek Sosyoloji gerekse Din Sosyolojisi yerleşik bakış açıları itibariyle Batı kaynaklı birer bilim olup Batılı sosyologların kendi toplumlarına incelemek amacıyla ürettikleri teoriler, bakış açıları ve isimler ile doludur. Artık Müslüman toplumların anlaşılması, zihin dünyalarındaki yapı, eylem ve niyetlerin tecrübe edilişini Kur’an merkezli anlamak/açıklamak ve bilgi üretimi için Kur’an’ı esasalan bir Sosyolojinin geliştirilmesi yadsınmaması gereken bir ihtiyaçtır (Bayyiğit, 2003: 24). Son yıllarda merhum İsmail Raci el Faruki benimseyip başlattığı Bilginin İslamileştirilmesi akımı çerçevesinde bir İslam Sosyolojisi arayışı hep gündemde olmuştur. Lakin bu isim altında bir Sosyolojinin mümkün olup olmayacağı genel Sosyoloji ve Din Sosyolojisi sahasına araştırmacılar tarafından şüphe ile karşılanmaktadır. Sebebi ise normatif bir alan olan hususi bir din ile objektiflik iddiasında bulunan bir bilimin yan yana gelmesinin ikincisindeki nesnelliği yok edeceğine dair bir kanaat oldukça hakimdir. (Güngör ve Şahin, 2017: 27).

Zamanla bilgi üzerindeki kontrolünün kaybolması ve bilgi dallarındaki artış Müslümanları farklı istikametleri yöneltti. Asırlar sonra Cemaleddin Afgani, Halefullah ve Abduh gibi, bazı düşünürler her yeni elde edilen neticenin İslam’ı teyit edici olduğu inancından hareketle nassları (ayet ve hadisleri) Batı düşünüş metotlarının ulaştığı neticeleri uydurmaya çalıştılar. Batılı bilim adamları tarafından yapılan Batı toplumunda ve Batı insanına yönelik çözümlemeler zorunlu olarak Batılıdır. Ve Müslümanlara ya da onların toplumlarına ilişkin incelemelerde model olarak alınamazlar. Bunun içinde İslami bir bilim anlayışına ulaşmak için o ortamlardan uzak durarak öncelikle İslami değerlerden meydana gelen fikri oluşumlar sağlanmalıdır. Hatta bunun için geleneğe de başvurulabilir (Faruki, 2014: 11).

İslam kelimesi normatif kurallar bütünü olan bir dinin adı olduğu kadar aynı zamanda bir yaşam biçiminin bir kültürün, bir medeniyetin ve bir toplumun da adıdır. Dolayısıyla İslam kültürü ve o kültürden değerlerden durumlardan etkilenmiş olan İslam toplumunun kendine özgü bir biliminin olması kaçınılmazdır. Bu sebeple dinî kaygıları olan Müslüman bilim adamlarının da bu anlamda, isimlendirme konusunda ihtilafları olsa da bir İslam Sosyolojisi arayışı hep olagelmiştir. Bu alanla ilgili olarak Batıda İslam ülkelerinde İslam Sosyolojisi adına birçok kitap telif edilmiştir Samiye Mustafa Haşşab, Jean Paul Charnay, Joseph Chelhod, Ali Şeriati Abdurrahman Mumin, Yümni Sezen, Kadir Canatan , İlyas Ba Yunus bunlardan sayılabilir (Coşkun, 2010: İslam Sosyolojisi çevirisi Takdim bölümü).

Evrensel konu ve yönteme sahip bir ilim dalı olarak Din Sosyolojisinin varlığı anlamlı olmakla birlikte Müslüman toplumları açıklamakta zorlanıldığını düşündüren/gösteren kimi ontolojik ve epistemolojik öncüllerin varlığı alt bilim dalları üzerinde de düşünmeye, ana ilmî müktesebatın kimi unsurlarıyla bilim üretmeye Müslüman düşünürleri teşvik ediyor (Güngör ve Şahin, 2017: 27).

Değer hükümlerinin etkisinde kalma, objektifliği, realiteyi kaybetmek korkusuyla takınılan tavırlar dinamik Din Sosyolojisi daima perdelemiştir. (Sezen, 1989: 128) İslam Sosyolojisi değer yargısından bağımsız bir Sosyoloji değildir. Ancak

değer algılanması sadece bireylerin bilinçlerine ve onların Allah'la kişisel ve gizli ilişkilerini ait değildir. İslam Allah'ın buyruklarını ve ahlaki zorunlulukların toplumsal olduğunu vurgular. Bunlar tamamen Ümmetinin sosyal düzenine bağlıdır. Bu bağlamda İslam Sosyolojisi, Ümmet halinde yaşamayı mümkün kılan nedir? Ve bu yaşam biçiminin anlamı nereden kaynaklanmaktadır? Sorusuna aranan cevaba ilişkin bir girişimdir. Batılı Sosyolojinin pozitif ruhunu reddeden İslamî Sosyoloji, Batılı Sosyolojinin kendi değer yargılarına bağlı olması gibi, değer bağımlı bir girişim olduğu için bu değerlerin ana kaynağı olarak Kur'an'ı görür. Çünkü Ümmet halinde yaşamayı Kur’an’a olan inanç mümkün kıldığı gibi ümmet olarak kollektif hayatta anlamı da yine Kur'an’dan alır ( Sarıbay, 1994: 128; Bayyiğit, 2003: 20).

Dolayısıyla, İslam (Kur'an) Sosyolojisinin klasik Sosyolojiden farklı metodik bir temeli olacaktır. Yani modern Sosyoloji nasıl teorilerden hareket ediyorsa İslam /Kur’an Sosyolojisi de nassları temel alacaktır. Bu açıdan Kur'an esaslarına dayanan sosyolojiye belki İlmü's- Sünen’il- İlahiyye ( Allah'ın sünnetleri ilmi demek Mümkün olabilir (Cebeci, 1987: 7).

Sünnetullahı kozmolojik/ tabii ve toplumsal olaylarla ilgili olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Her ikisi de değişmez genel ve süreklilik arz eder. Evrende nasıl bir denge, ölçü, kanun varsa insan toplumlarında da bir ölçü kanun vardır. Kur’an-ı Kerim'de Allah'ın gönderdiği peygamberler ve onların toplumları hakkında kendisinin sünnetleri olduğunu bu sünnetlerin önceden takdir edilmiş olduğunu ve hiçbir şeyin onun sünnetini değiştirmeye gücü yetmeyeceğini, geçmiş toplumların kalıntıları üzerine yapılacak gözlemlerinden sünnetleri göstereceğini kendisinin onları bizzat Kur'an'da açıklayacağını ve her toplumun yaşadığı olayların ve sosyal davranışların birbirine benzediğini ve bu benzerliklerin devam edeceğini haber vermiştir ( Cebeci, 1987: 8; Bayyiğit, 2003: 21).

Kur’an-ı Kerim toplumsal olaylarda yürürlükte olan ilahi kanunların olduğunu ve olaylar arasındaki determinizmin Allah tarafından takdir edildiğini bildirmektedir. Demek ki Kur'an'a göre bütün toplumsal olaylar değişmez kanunlara göre meydana

gelmektedir. İşte İslam /Kur’an Sosyolojisi Allah'ın toplumsal olaylarda ki sünnetlerini kanunlarına bulabilirse geçmişi, bugünü ve geleceği kuşatan kanunları da keşfetmiş olacaktır ( Cebeci, 1987: 9).

Bu noktada dikkat edilmesi gereken şudur: Kur'an'ın gücü onun tarihi bir olayı bir fenomeni açıklamasından değil; anlamı her zaman geçerli bir sembol olmasın da yatar. Çünkü o belli bir zamanda olmuş özel bir olayı da değil eşyanın tabiatında var olan ebedi gerçeklerle ilgilenir. Fakat bu olaylar her zaman aktüel olan bir gerçeğin sembolü olarak bizi ilgilendikleri için güçlerini korurlar ( Nasr, 1985: 54). Bundan dolayı ki Kur’an’da bahsedilen medeniyetler, peygamber kıssaları, klasik, linear tarihi veri olarak geçmezler. Olgular ön plana çıkarlar. Onun için Kur'an söz konusu olayları bizlere ayrıntıları ve hikayesi ile değil ancak öğretisi ile nakletmektedir. Bu durum ise Kur'an'dan yalnızca belli olaylara bağlı değil genel bir dünya görüşü ve genel bir tutum çıkarmayı izin verecektir( Sezer, 1981: 169; Bayyiğit, 2003: 22).

Ancak Kur'an'ın kendini bize açması onu anlama ve açıklama çabalarının başarısı Kur'an'ın kendine özgü temel kavramlarından bilinmesi ve yerli yerinde kullanılmasına bağlıdır. Kur'an'ı dinin sosyolojik kavramlarının zamanla uğradığı anlam kaymaları dikkat edilmez ve veya birçoğu tam manasıyla karşılık bulunamayan (Charnay, 1977: 15,52; Günay, 1982: 247; Sezen, 1980: 125, 126) Batılı Sosyolojinin kavramlara, doğal olarak kendi kültürel unsurları çerçevesinde yüklediği anlamlara göre, hareket edilecek olursa araştırmacının başarı şansı olmayacaktır. 20 yüzyıl İslam düşünürlerinden Muhammed İkbal' e babasının, “Kur'an-ı Kerimi şu anda sana iniyormuş gibi okumaya ve anlamaya çalışmalısın.” (İkbal, 2018) uyarısı dikkat edilmesi gereken bir husustur.

İslam /Kur’an Sosyolojisi kutsal metninin asıl anlam alanın dışına kaymasını önleyebilmek için yapmış olduğu çalışmalar da öncelik olarak Kur’anî terminolojinin kendi anlam örgüsü içinde belirlemesini yapmalıdır. Bunun için İslami ilimlerden Kur'an ilimleri başta olmak üzere hadis, tefsir, fıkıh, kelam gibi bilim dallarından faydalanması gerekmektedir. İslam /Kur’an Sosyolojisinin doğuşuna, varlığını özel

olarak ortaya koyma çalışmasına klasik kelam ilmimizin doğuşu ve tarihi seyri yol gösterici olabilir (Faruki, 2014: 11).

Objektiflik, metodoloji, kavramlar ve kavramları anlam yükleme bakımından İslamî Sosyolojinin temel kaynaklarından ilki Kur’an-ı Kerim olmalıdır. Bu bakımdan İslam /Kur’an Sosyolojisi yapılmadan İslam Sosyolojisi çalışmaları birçok eksiklikleri ve yanlış yorumlamaları da beraberinde getirecektir. Kuran'ı anlamaya/ anlamlandırmaya sünnet ve peygamber döneminin uygulamaları da en önemli yardımcı, kaynak olduğu da bir gerçektir ( Bayyiğit, 2003: 23, 24).

Tarih boyunca pek çok Müslüman düşünür İbn Haldun başta olmak üzere Kur’an’ın bu toplumsala dönük çözümlemelerini anlamaya çalışmıştır. Bu düşünürler özellikle Kur’an’ın toplumların oluşumu, sosyal değişim, dağılmaları, grup oluşumu, kolektif bilinç, toplumsal cinsiyet, medeniyetlerin kurulması ve yıkılması, mümin bireye yüklenen anlam ve ümmetten beklenen aksiyonlar, aile mahremiyeti ve mahremiyetin sosyolojik sınırlarına ilişkin anlatı, insanı aktif inanan bir özne olarak tasvir ettiği kıssalar ve kıssalardaki pek çok sosyolojik hakikatler ve nihayet bütün bunları bize “sünnetullah” çerçevesinde sunması insana, topluma ve toplum bilimlerine geniş okuma imkanı vermekte olduğu gerçeği üzerinde durmuşlardır (Sezen, 2000 ; Güngör ve Şahin,2017: 35 ).

İslam Sosyolojisi, Sosyolojinin bir dalı olduğu fikrini destekleyen bütün dinamiklere sahiptir. Onun İslami sosyal düşünce şekillerini öğreten kendine özgü konuları ve hedefleri vardır: O, İslam'da toplumsal düşünceyi inceler. Onun hedefleri vardır: O, sosyolojik açıdan toplumda sosyal düşüncenin etüt edilmesine özen gösterilmesinin yanı sıra İslam'ın sosyo- kültürel yapısını ortaya koyar ve İslam bilim tarihindeki aydınlanmanın odağı olan bilgi otoritelerin öncü bilimsel rollerini canlandırır (Haşşab, 2010: 13).

Bu incelemeler ile beraber İslam sosyolojisi, Çağdaş Sosyoloji biliminin problemlerinin çözümü gibi büyük bir ödevi de üstlenmiş bulunmaktadır. Bu görevi

toplumumuzun problemlerini çözmek ve toplumu geliştirmek maksadıyla İslami çözüm yollarını sunmakla gerçekleştirir. Bu ilmin genel sosyolojik değerlerinin canlanması ile desteklenmesi ve bu değerlerin günümüz toplumunun problemlerinin çözümündeki rolünü ibraz etmesi gerektiği ortadadır. (Haşşab, 2010: 14)

Kur’an’ın hitap ettiği evrensel olgular, toplumsal yönleri itibariyle bir çok sosyolojik konu teşkil etmektedir. Bu bağlamda Kur’an, insanın sosyal yönlerinden (Bakara, 2: 213; Yunus, 10: 19; İsra, 17: 83; Hucurat, 49: 13; Mearic, 70: 19; Fecr, 89: 15), aile sisteminden (Ankebût, 29: 8; Lokman, 31: 14; Ahkaf, 46: 15), evlenmesinden ve boşanmasından (Bakara, 2: 225-233, 236; Nisa, 4: 19, 30; A’raf, 7: 189; Nûr, 24: 32; Rûm, 30: 21; Ahzab, 33: 49; Talak, 65: 1-7), muhtaçlara yardımdan (Bakara, 2: 177, 220; Nisa, 4: 2-3; İsra, 17/34), miras ve özel mülkiyetten (Nisa, 4: 7-12, 176), milletler ve kabileler arası ilişkilerden ve bunlar arasındaki farklılıklardan (Bakara, 2: 213, 251; Nisa, 4: 17, 84; Enfal, 8: 15, 61-68; Hac, 22: 39; Hucurât, 49: 956), savaştan, barıştan ve buna benzer meselelerden bahsetmekte ve bunlara çözüm yolları sunmaktadır (Güngör ve Şahin, 2017: 32). Ayrıca burada Batı’da sosyal bilimler alanında önemli yeri olan metin çözümleme aracı olarak içerik analizi üzerine yapılan çalışmalar teorik olduğu kadar ampirik anlamda da bize yol gösterici olabilir. (Korkmaz, 2016: 2591, 2607) Bunlarla birlikte sosyolojik olarak inanç ve ahlaka ilişkin dini tavsiye, teklif ve emirlerin, topluma yansıyan ve tecrübe edilen boyutları dikkate alındığında Kur’an’ın Sosyolojiye ilişkin oldukça zengin veriler sunduğunu söylemek mümkündür.

İslam /Kur’an Sosyolojisi ya da İslami/İslamcı Sosyoloji vb. eşleştirmelerinde özellikle kullanılan referans çerçevelerinin mutlaka dikkatli kurgulanması gerekmektedir. Aslında kendi içinde ikisi de bağımsız öncülleri olabilecek alt yaklaşımlar olarak görmek meseleyi daha anlaşılır kılabilir. Din Sosyolojisi veya dini sosyoloji yani İslam /Kur’an Sosyolojisi/ İslamî Sosyolojisi birbirini nakzeden bir sistemleştirmeye tabi tutulmayıp fayda merkezli yaklaşımlar olarak zenginlik kabul edilmelidir. (Güngör ve Şahin, 2017: 36)

Benzer Belgeler