• Sonuç bulunamadı

Bu sûre kendine has bir başlangıçla başlar. " ٍتاَيٰا آََهي۪ف اَنْل َزْنَا َو اَهاَنْض َرَف َو اَهاَنْل َزْنَا ٌة َروُس َنو ُرَّكَذَت ْمُكَّلَعَل ٍتاَنِ يَب"(Bu, indirdiğimiz, hükümlerini belli ve kesin kıldığımız bir sûredir.

Düşünesiniz diye onun içinde apaçık Âyetler gönderdik.)48 Nûr Sûresi, Kur'ân'da sûre olduğu belirtilerek başlayan tek sûredir. Sûrenin ikinci âyeti de zinâ haddiyle alakalıdır.

Kur'an'da diğer sûrelerde zikredilen diğer had ve ahkâm âyetleri ise sûre ortalarında bulunmaktadır.

45 Vehbe Zuhaylî, Tefsîrü’l-Münîr, Risâle Yay. ter. Hamdi Arslan vd. ,İstanbul 2005, 9/367.

46 Tefsirü’l-Münir, 9/367.

47 Ebu Hayyan el-Endulusî, El-Bahru’l-Muhît, tah. Adil Ahmed Abdu’l-Mevcud, Ali Muhammed Mu’riz, Dâru’l-kütübi’l-ʿİlmiyye, Lübnan 1993, 6/440.

48 Nur 24/1.

19

2- Kur'an'da başka yerde zikri geçmeyen zina ve kazf cezlarının haddi, lian, evlere giriş âdâbı, mükâtebe, evliliğin teşvîki, gözlerin haramdan korunması, başörtüsünün farziyeti konularındaki hükümlere açıklık getiren tek sûre olması.

3- İfk hadisesini ele alan tek sûre olması

4- Nûr İsminin Allah'ın isimlerinden olarak ele alan tek sûre olması yönleriyle diğer sûrelerden farklıdır.49

D. "NÛR" KELİMESİNİN ETİMOLOJİK TAHLÎLİ

Sözlükte ışık, aydınlık, ortaya çıkma, ışığın şuası, parlaklığı ve intişarı, her zuhûrun kendisiyle zahir olduğu, kendisi apaçık olduğu halde, nesne ve olayları aydınlatan ışık, aydınlık, aydınlanmak, aydınlatmak, vuku bulmak, şüphe ve töhmetten kaçarak temiz kalmaya çalışmak manasında olan "Nûr" kelimesi, "ر-و-ن" nevr kökünden türemiş olup, terim olarak “kendisi zâhir/görünür olduğu gibi başkalarını da izhâr eden/görünür kılan ve tüm zuhûrların kaynağı” manasında olup, zıddı zulmet/karanlık,50 çoğulu "راونا", "رونا", "نارين" ve "ةرين" kelimeleridir.51

Nûr, görme kuvvetinin önce kendisini, onun vasıtasıyla da diğer görülenleri idrâk ettiren bir keyfiyettir.52 Bu kelime "aydınlatma", "sarsılma, deprenme" ve

"istikrarsızlık, devamsızlık" manalarını içerir. " ران" (ateş) kelimesi de aynı kökten gelir.

Aydınlatmasından ve hızlı hareket etmesinden dolayı bu isim verilmiştir.53 Bu üç anlam ile alakalı olarak bu kelimenin kökünden gelen kelimlerin önemlilerini manalarıyla

49 Enver Ahmed, ss. 62-66.

50 Ebu’l-Fadl Cemâluddîn Muhammed İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, Dâru Sâdır, Beyrut trs., 5/240;

Muhammed el-Cezerî İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, Dâru'bnul-Cevzî, Dammâm 2000, s.945; Bkz. Ömer Çelik,

"Kur'ân-ı Kerim'de Nur Kavramı", MÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 16-17; 1998-1999, s. 124.

51 Muhammed Murtaza el-Huseynî ez-Zebîdî, Tâcu'lArûs, Tah. Ali Hilâlî, Matbaatu Hukûmeti Kuveyt, Kuveyt 2004, 14/304-305.

52 Ali b. Muhammed Şerîf El-Cürcânî, Kitâbu't-Ta'rîfât, Mektebetu Lübnân, Beyrut 1985, s.267.

53 Ahmed b. Fâris, Mekâisu'l-Luğa, tah. Abdussalam Muhammed Harun, Dâru'l-Fikr, Kâhire 1972, 5/368.

20

şöyle sıralayabiliriz; Bu kelimenin kökünden gelip "aydınlattı" anlamında olan "ران"

fiili, ve bu fiilin "if'âl", "istif'âl" ve "tefe'ul" kalıpları aynı anlama gelmektedir. " ,ارون اراون" masdarları, fitnenin vuku bulup yayılmasını ifade eder. Aynı kökten gelen "ةرانا"

kelimesi "anlatıp, açıklık getirme", "تارينم" kelimesi açık olan konular, "ةرانم" kelimesi

"minâre, deniz feneri" gibi anlamlara gelirken, "رانم" iki şey arasına konan işaret anlamını ifade etmektedir. Yine "ريونت" sabahın ortaya çıktığı zamana, ağacın çiçeklenmesine, "رانا" fiili bitkiler için kullanılınca bitkilerin ortaya çıkmaları anlamında, "هيلع رانتسا" galip geldi, kazandı, "ةروانم" karşılıklı tartışma, "ةرئان" kelimesi

"kin ve düşmanlık" manasına gelmektedir. Bu kelimede ceylanın güneşin yakıcı sıcaklığından kaçması manası da vardır. Bu mânâdan yola çıkarak ithama uğramaktan kaçınan kadınlara "رون ةوسن" denilmiştir.54

Râgıb el-İsfahânî nûru dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayırır. Dünyevî olanının, zihin ve kalp yoluyla idrak edilen aklın ve Kur’an’ın nurları,55 Güneş ve Ay gibi aydınlık veren, gözle algılanan nûr56 olduğunu belirtmiştir. Uhrevî nûr ise âhırette inananların önlerinde ve sağ taraflarında bulunacak olan nurdur.57

Kur'an'da "Nûr" kelimesi 43 defa zikredilir. Bu kelimeleri dünyevî ve uhrevî olarak taksîm edilebilse de, bu kelimede genel anlamda mânevî boyut ön plandadır.

Çünkü insanlar "ران" (ateş) ile dünyada, "رون" (ışık) ile ise âhırette fayda görür.

Kur'an'ın kullanımında "Nûr" kelimesine verilen anlamları 12 ana başlıkta toplayabiliriz;

1) Allah Teâlâ'dır. Bu sûrenin 35. Âyetinde "Allah, göklerin ve yerin nurudur"

buyrulmuştur.

54 Tâcu'l-Arûs, 14/301-309.

55 Mâide: 5/14; En’am: 6/122; Şûrâ: 42/52; Zumer: 39/22; Nûr: 24/35.

56 Yunûs: 10/5; Furkân: 25/61.

57 Hadîd: 57/12; Tahrîm: 66/8.

21

2) Kur'ân-ı Kerîmdir. "Allah'a, Peygamberi'ne ve indirdiğimiz nura iman edin.

Allah yaptıklarınızdan haberdardır."58

3) Hz. Muhammed (sav.); "Gerçekten size Allah'tan bir nur ile hakkı açıklayan bir kitap gelmiştir."59 Bu âyette Ehl-i Kitaba gönderildiği bildirilen Allah'ın Rasûlüdür.

4) Hidâyet; "Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur."60

5) İslâm; "Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."61

6) Îmân; "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu?"62

7) Tevrât; "De ki: 'Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet rehberi olarak getirdiği, sizin de parça parça kağıtlar haline getirip gösterdiğiniz, çoğunu da gizlediğiniz Kitab'ı kim indirdi?"63

8) İncîl; "Onların ardından, kendisinden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Ona da içerisinde hidayet ve nur bulunan, kendinden önceki Tevrat'ı doğrulayan, takva sahipleri için de yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik."64

58 Tegâbun: 64/8.

59 Mâide: 5/15.

60 Hadîd: 57/9.

61 Saff: 61/8.

62 En'âm: 6/122.

63 En'âm: 6/91.

64 Mâide: 5/46.

22

9) Âhırette mü'minlerin önünden ve sagından koşan nûr; "O gün mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların nurlarının önlerinden ve sağlarından koştuğunu görürsün."65

10) Göz ışıgı; "Bunların örneği ateş yakan bir adamın örneği gibidir ki, her ne zaman bu ateş o kişinin etrafını aydınlatsa Allah bunların gözlerinin nurunu alır da, hiçbir şeyi göremez halde karanlığın içinde kalırlar."66

11) Ay ışığı; "O Allah’dır ki, güneşi bir ışık ve ayı da bir nur yaptı."67

12) Gündüzün aydınlığı; "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur."68