• Sonuç bulunamadı

HUSUSİYETLERİ

Kur’ân-ı Kerîm belli bir devlet şekli belirtmez.10( monarşi, oligarşi gibi ) fakat devletin belli başlı husûsiyetlerini şöyle belirtir:

1. Hâkimiyet Allah’a Âittir

De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”11

Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.12

2. Düzen ve istikrar temin edilmelidir

“Zulüm ve baskı ( fitne ) ise adam öldürmekten daha büyüktür. ”13

9 Mâide Sûresi 5/44–50.

10 Geniş Bilgi için Bkz: Eryarsoy, M.Beşir, İslam Devlet Yapısı, Buruc Yayınları,İst.1995. 11 Âl-i İmrân Sûresi 3/ 26.

12 Âl-i İmrân Sûresi 3/ 189. 13 Bakara Sûresi 2/217.

Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.14

İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.15

Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.16

3. Hakka Teslimiyet ve Kanuna İtaat Gerekir (Resmî Otoriteye İtaat )

De ki: “Allah’a ve Peygamber ’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.17

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l- emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Rasûlü’ne arz edin.18 Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.19

4. Hukuk Devleti Prensibi Esastır ( Kanun Hâkimiyeti ve Adalete Riayet )

(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbi’miz, sizin de Rabbi’nizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak o’nadır.20

14 Enfâl Sûresi 8/39. 15 Bakara Sûresi 2/205-206. 16 Hucûrât Sûresi 49/9. 17 Âl-i İmrân Sûresi 3/32. 18

Allah ve Rasûlü’ ne arz etmekten maksat, meselelerin Kur’an ve Sünnete göre çözüme kavuşturul-

masıdır. Bkz: Yazır, III/17.

19 Nîsâ Sûresi 4/59. 20 Şûrâ Sûresi 42/15

Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.21

Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için Şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.22

5. Toplum Islah Edilecek ve İyilikler Yaygınlaştırılacaktır

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.23

Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.24

Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Rasûle, o ümmî25 peygamber’e uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.26 Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.27 Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötü- lükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.28

21 Nîsâ Sûresi 4/58 22 Nîsâ Sûresi 4/135 23 Âl-i İmrân Sûresi 3/ 104.

24 Âl-i İmrân Sûresi 3/ 110; Ayrıca bkz: Âl-i İmrân Sûresi 3/114. 25

“Ümmî”, okuma yazma bilmeyen insan demektir. Ancak okuma yazma bilmeyen her insan bilgisiz

olmayacağı için, “ümmî”, cahil demek değildir. Nitekim, okuma yazma bilmeyen Hz. Peygamber (s.a.v), vahiy yoluyla aldığı bilgilerin yanında, geniş çapta dünyevî tecrübe ve bilgilere sahip bulunuyordu: Ümmî kelimesinin diğer mâna ve yorumları için bkz: Yazır, IV/146.

26 Âyetteki “ağır yük” ve “zincir” ifadeleri, mecazî olup, “ağır mükellefiyetler”, “ağır teklifler”

anlamlarını ifade eder. Bkz: Yazır, IV/148.

27 Ârâf Sûresi 7/157. 28 Tevbe Sûresi 9/71

Bunlar, tövbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.29

6. Danışma ( Şûrâ prensibi ) Esastır.30

Kur’ân-ı Kerîm’in sûrelerinden birinin adı da şûrâ suresidir. Hz. Peygamber (s.a.v)’e

veO’nu temsil edenlere yönetimi danışma ile yapmaları emredilmiş, bu özellik seçkin bir husus olarak vurgulanmıştır.

(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın, yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rabb’lerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rabb’lerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.31

Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.32

7. Sosyal Adaletin Sağlanması İlkesi

Zekât adıyla toplanan, yetmediğinde de vergilendirme yoluyla elde edilen, başka

kaynaklardan da takviye edilen fondan bütün ihtiyaç sahiplerinin de faydalanmaları, temel ihtiyaçlarını mutlaka temin etmeleri ve millî gelirin âdil paylaşımı ve servetin yeteri kadar tabana yansıması sağlanacaktır.33

29 Tevbe Sûresi 9/112; Ayrıca bkz. el- Hacc Sûresi 22/41;Lokmân Sûresi 31/17.

30 Bu konuda geniş bilgi için bkz; Cemâleddîn, Seyyid Abdullah, İslam’da İdare ve Siyaset, Haz.

Abdulkâdir Kabakçı; Erol Bayraktar, İst,1993, s. 93.

31 Şûrâ Sûresi 42/36–39. 32 Âl-i İmrân Sûresi 3/ 159.

33 Dihlevî, Şah Veliyyullah , Huccetullahi’l Baliğa, Çev. Mehmet Erdoğan, İz Yayıncılık, İst. 1994.

II/ 131–147;Yavuz, Yunus, Vehbi, İslam’da Zekât Müessesesi, Çığır Yayınları, İst. 1977. s. 123– 163; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I/51; Demir, Fahri, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, DİB yayınları, Ankara 1993. s. 260 vd.

Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.34

Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.35

Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.36

Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber ’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize37 inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.38

Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamber’ine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.39

8. Din ve Vicdan Özgürlüğü Temel Prensiptir

Bu konuda din hürriyeti, ibadet hürriyeti, inanç hürriyeti dini kanaat hürriyeti gibi tabirlerde kullanılmaktadır. İslam dini son ve en ulvî din olmasına rağmen insanları İslam’a girmek için zorlamamış kimseye böyle bir hak tanımamıştır. Başka bir ifadeyle dinde zorlama yoktur.40

34 Zâriyât Sûresi 51/19. 35 Tevbe Sûresi 9/60 36 Tevbe Sûresi 9/103

37 Bakınız: Âl-i İmrân Sûresi, 3/123–124. 38 Enfâl Sûresi 8/41.

39 Haşr Sûresi 59/7.

40 Bu konuda geniş bilgi için bakınız; Armağan Servet, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler,

Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.41

De ki: “Hak, Rabb’inizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”42

Eğer Rabb’in dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette top yekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? De ki: “Ey insanlar, size Rabb’inizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu değilim.” 43

9. Irk, Renk ve Dil Ayrımı Yoktur

Kur’an toplum içinde insanların ekonomik, fizik, bilgi ve beceri bakımlarından farklı olmalarını kabul eder, ancak bunun didişme ve savaş sebebi olmasına izin vermez. Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.44

Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.45

C. YÖNETİM (İDARE) HUKUKU ALANINDA KUR’ÂN-I KERİM’DEKİ MEVCUT HÜKÜMLER

Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz

zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.46

41 Bakara Sûresi 2/256. Din, inanç esaslarını ve buna bağlı olarak yaşanan hayat tarzını ifade eder.

Buna göre İslâm, iman ve hayat tarzı olarak hiç kimseye zorla kabul ettirilemez. Tâğût, sözlük anlamıyla sınırı aşan demektir. Kur’an’da kullanıldığı şekliyle kelime, “şeytan”, “nefis”, “putlar”, “sihirbazlar” gibi çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Kısaca “Tâğût” insanları azdıran, saptıran şeylerin hepsini ifade eder: Yazır, II/170–172.

42 Kehf Sûresi 18/29.

43 Yûnûs, Sûresi 10/ 99,108; Ayrıca bkz: Nahl Sûresi 16/125; Âl-i İmrân Sûresi 3/20; Ankebût Sûresi

29/46.

44 Rûm Sûresi 30/22. 45 Hucûrât Sûresi 49/13.

D. KUR’ÂN-I KERÎM’DE USÛL HUKUKU İLE İLGİLİ HÜKÜMLER