• Sonuç bulunamadı

Üslup çalışmalarında pek çok yöntem ve buna bağlı olarak çok sayıda ölçüt geliştirilip uygulanmaktadır. Her araştırmacı, kendi bilimsel sahasının bakış açısından konuya yaklaşmakta ve her birinin güçlü ve zayıf tarafları bulunduğu görülmektedir.

Eldeki çalışma genel dil bilimi, Türk dil bilgisi ve kısmen de edebiyat incelemelerinin üzerine kurgulandığı için ölçüt ve yöntem tespitinde seçici davranılmıştır. Üslup incelemesi alanında üretilen dilbilimsel kuram ve yaklaşımlardan tezin amacına hizmet edecek ölçüde yararlanıp bir üst model oluşturulması hedeflenmiştir. Konukman’ın (2012: 78-79) Oldenburg’u referans göstererek tercih ettiği bu türden bir inceleme ölçütü, üslup gibi sosyal bilimlerin pek çok alanına giren bir kavram için kaçınılmaz görülmektedir.

Bloomfield, üslup bilimi incelemelerini temelde sekiz ayrı öbeğe ayırmıştır.

Eldeki tezde bu sınıflandırmanın “hem matematiksel hem istatiksel hem de matematiksel olmayan (özellikle sözdizimsel olan) yapısal betimleyici üslup bilimi” ve

“içinde kelime hazinesinin incelendiği ve betimlendiği sözlüksel betimleyici üslup bilimi” kuramsal dayanak olarak kabul edilmiştir. Bloomfield, üslup etkinliğinin bu tipinin yaygın bir biçimde kullanılmakta ve diğer üslup araştırması ya da edebiyat

5

eleştirisi tiplerine bir başlangıç niteliğinde olduğunu ileri sürmektedir (Çalışkan, 2014b:

52).

Tezin birinci bölümünde genel hatlarıyla üslup ve üslup bilimi hakkında bilgiler verilmiştir. Üslup türleri kısaca aktarılmış, üslup incelemesi ile dil incelemesi arasındaki ilişkinin üzerinde durulmuştur. Daha sonra sözcük birimleri ve cümle ögelerinin üslup oluşumuna katkısı ana başlıklar hâlinde ele alınmış, en sonunda üslup araçları değerlendirilmiştir.

İncelemeden oluşan ikinci bölümde Zülfü Livaneli’nin Son Ada adlı romanı derlem olarak kullanılmıştır. Toplam 4886 cümleden oluşan metinde dil birimlerinin yüklendikleri görevleri olabildiğince hatasız bir biçimde ortaya koyabilmek için kestirilebilir ve tamamlanabilir eksiltiler hesaba katılmıştır1 . Cümleler tek tek irdelenip önce sözcük birimleri, daha sonra cümle ögeleri metin bağlamı ve geçtikleri yerlerde yazarın onlara yüklediği görevler göz önünde bulundurularak dilbilimsel üslup oluşumu açısından incelenmiştir. Delice, cümle içinde kullanımsal olarak somut adların soyut, soyut adlarınsa somut bir anlamı aktarmak için kullanılabildiklerini, bu durumda ortaya sözlüksel sözcük ve cümle içinde kullanımsal olarak ikili değerlendirmelerin çıkabileceğini ifade eder (2012: 20). Dildeki her birimin birbiriyle ilişkili, kapsayıcı ve tamamlayıcı özelliği göz önünde bulundurulursa cümle içindeki kullanımsal değerlendirmeler, sadece somut / soyut adların incelenmesinde değil bütün dil ve üslup çözümleme uygulamalarında bir zorunluluktur.

Sözcük birimlerinin üstlendikleri görevlerin belirlenmesinde, Üstünova’nın dikkat çektiği “sözcük türü-görev adı” ayrımı göz önünde bulundurulmuştur.

Araştırmacı, dildeki bütün sözcüklerin ad ve eylem olmak üzere iki türü bulunduğu, ad soylu sözcüklerin dilde birbirinden farklı görevler üstlendiği, bunu da bağlandıkları dil birimlerinin görev adlarının belirlediğini ileri sürer. Türkçede ad türündeki sözcüklerin ad, sıfat, zarf, zamir, edat, bağlaç ve ünlem; eylem türündeki sözcüklerinse sadece eylem görevini yüklendiğini belirten Üstünova, ayrıca sözcük öbeklerinin de ad, sıfat, zarf vb. türde görevler alabildiğinin de gözden kaçırılmaması gerektiğini söyler (2010a:

157-162). Bu yaklaşımla değerlendirilen sözcüksel dil birimleri, konusal (tematik) anlam alanlarında sınıflandırılmıştır. Bu konusal anlam alanlarının metinde geçiş sayı

1 Dilde eksiltilerin önemi ve işlevi konusunda ayrıntılı bilgi edinmek için bk. Üstünova, 2011: 124-134.

6

ve sıklıkları tablolarda gösterilmiş, nitelikli sıklık oranına ulaşıp üslup belirleyicilik sergileyenler dilbilimsel üslup oluşumu açısından örnekler verilerek incelenmiştir.

Cümle ögesi tabanlı üslup incelemesi, sözcük birimlerinin incelendiği bölüme göre daha ayrıntılıdır. Metnin üslubunu ortaya koymak adına mümkün olabildiğince sağlıklı ve doğru sonuçlara varabilmek için analitik bir bakış açısı geliştirilmiştir. İki aşamadan oluşan bu bölümün ilk kısmında cümle ögelerinin hangi anlam bağlarını kurdukları ve bunların içinde hangi anlatı unsurlarını dilbilimsel üslup birimi konumuna yükselttikleri sayısal hesaplamalarla belirlenmiş ve örneklendirilmiştir. Anlam bağlarının belirlenmesi noktasında bir sınırlama getirilmiş, sadece metnin omurgasını oluşturan kişi, nesne, zaman ve mekân bağları değerlendirilmiştir. İkinci aşamada ise üslup birimi oluşturan anlatı unsurları, ait oldukları anlam bağları içinde tek tek değerlendirilmiş, metinden örnekler verilerek yorumlanmıştır. Özetle, ilk aşama sayısal verilerin ışığında ortaya çıkan bulgulardan, ikinci aşama üslupbilimsel yorum ve değerlendirmelerden oluşmaktadır.

İncelemenin derlemi için Son Ada romanının seçilmesinde; yazarı Zülfü Liveneli’nin ulusal ve uluslararası tanınırlığı; sanatsal, siyasi ve edebi açılardan çeşitlilik gösteren kişiliği, yakın dönemin çok okunan yazarlarından olması ve Türkçeyi yetkin bir biçimde kullanmasının rolü büyüktür.

İnceleme sırasında uzun uzun alan yazını bilgisi vermekten kaçınılmıştır.

Konunun başında gerekli kısa tanımlamalara başvurulmuş, ayrıntılı bilgiye ulaşmak isteyenler için kaynaklara göndermeler yapılmıştır. Uzun bir alan yazını taraması evresinden sonra başlanan tezde, fikrin ve yöntemin oluşmasına ve incelemenin biçimlenmesine dolaylı yoldan katkı sağlayan pek çok yayın bulunmaktadır. Bununla birlikte çalışmada doğrudan kullanılmayan eserlere tez yazım kılavuzundaki kural gereği kaynaklarda yer verilmemiştir.

Tezin sonuç bölümündeyse derlem metninden ulaşılan sözcüksel ve sözdizimsel tabanlı üslupbilimsel sonuçlara yer verilmiştir.

Aytaç, olabildiğince nesnel ölçütlerle yapılacak bir üslup incelemesinde sayısal ve istatiksel verilerin önemine dikkat çeker. Araştırmacı, bir üslup çözümleme yöntemi olarak ileri sürdüğü “Matematiksel-Niceliksel Üslup İncelemesi” ile metinde geçen herhangi bir üslup ögesinin tekrarlanma oranı tespit edilip metnin genel yorumlanma sürecine katkıda bulunulabileceğini söyler (2009: 87). Sarıbaş da nicel bulguları

7

olmayan ve somut kanıtlarla desteklenmeyen üslup değerlendirmelerinin, eksik ve öznellik sınırında kalacağı görüşündedir (2001: 84). Eldeki çalışmada da bu düşüncelerden hareket edilmiş, sıklıkla sayısal verilere başvurulmuştur. Hem sözcük hem de cümle ögesi tabanlı incelemede üslup birimi olma sınırı, % 0,5 sıklık oranı olarak belirlenmiştir. Kuşkusuz bu oran tartışılabilir. Neden % 0,1, % 0,2 ya da % 1, % 2, % 5 vb. değil de bu oran belirlenmiştir sorusuna verilebilecek bilimsel ve doyurucu bir cevap bulmak zordur. Burada iki temel ve makul gerekçe ileri sürülebilir: 1) Her akademik çalışmanın bir sınırlılığa sahip olmasının gerekliliği; 2) Yapılan ayrıntılı ve bütüncül inceleme sonucunda bu oranın karşılığı olan geçiş sayılarının altındaki değerlerin bütüncül anlatıma ve üsluba katkısının zayıf olarak görülmesidir. Bununla birlikte bu orana ulaşamayan ama sahip olduğu özel niteliklerle metnin anlatım bütününe katkıda bulunduğu düşünülen alt kategorilere yeri geldiğince değinilmiştir.

8

BİRİNCİ BÖLÜM

Benzer Belgeler