• Sonuç bulunamadı

İNCELEME 1. Sözcük Birimi Tabanlı İnceleme

2.2. Sözdizimsel Üslup Birimlerinin Kurdukları Anlam Bağları

2.2.1. Sözdizimsel Üslup Birimlerinin Kurdukları Kişi Bağları

2.2.1.1.4. Adalıların Bir Kısmı

Metinde 950 kez adalıların bir kısmı kişi birlikteliği geçmiştir. 789 geçiş sayısıyla diğer ögelerde olduğu gibi en çok özne görevi üstlenmiştir. Adalıların tümünde olduğu gibi öznenin eden / kılan rolü öne çıkmıştır. Metnin yaklaşık olarak ortalarına kadar adalılar arasındaki ayrımın pek belirgin olmadığı, gelişen olaylarla birlikte adada gruplaşmaların oluştuğu görülmüştür. Anlatıcı yazar, metin ilerledikçe tipik bir bütün-parça ilişkisi oluşturmuş, parça bileşeni olarak adalıların bir kısmı kodlamasına başvurmuştur. Kendisinin de içinde bulunduğu anlatı kişi ya da kişilerini adada yaşayan insanların çoğundan ayırma gereği duymuştur. Bilinçli ya da bilinçsizce yapılan bu ayırma işi, görüş farklılarının doğal sonucu olarak adada ötekileştirildiklerini göstermiş, karşılaşılan olumsuz durumların sorumluluğu onları dışlayan kişilere verilmiştir.

Adalıların bir kısmı kişi birlikteliği, 574 kez derin yapıda 376 kez yüzey yapıda yer almıştır. Derin yapıda sıklık, “biz” birinci çoğul kişisinden kaynaklanmaktadır. Hem bu “biz” kişi zamirleri hem de ister yüzey ister derin yapıda olsun diğer gösterenler, adalıların tümü kişi birlikteliğiyle karışabildiği için sıklıkla bağlam devreye girmiştir.

Yüzeyde geçiş sıklığının nedeni, adalıların bir kısmını metinde geçen üçüncü çoğul kişilerden ayırma gereksinimine ek olarak adalıların ayrıştığını ve gruplaştığını gösteren bütün-parça anlam bağının parça kodlayıcı dil birimleridir. Bu dil birimleri, görece belirsizlik içerseler de metnin aktarmak istediği genel mesajı verme konusunda önemli rol oynamışlar, kapalı ve bulanık bir anlatım oluşmasını önlemişlerdir.

(…) Başkan’ın sabah erkenden ada komitesini acil toplantıya çağırdığı söyleniyordu. Gerçekten de komiteye seçilmiş olan kişiler ortalıkta yoktu. Ada halkı huzursuz bir biçimde bekliyor, arada bir toplantının yapıldığı Başkan’ın evine doğru tedirgin bakışlar fırlatıyordu. Bu acil toplantıdan ne biçim yeni kararlar çıkacaktı kim

180

bilir. Artık kimsenin içi eskisi gibi rahat değildi. Kıyılarda, gecenin karanlığına sığınmış bahçelerde, akşamüstü gezintilerinde fısıl fısıl bu konular tartışılıyordu.

Yemyeşil ağaçları ve gölgeli yolları ellerinden alınan, yakıcı güneşin altında terleyerek yürümek zorunda bırakılan adalıların büyük bölümü, Başkan’a doğrudan doğruya karşı çıkmasa bile gelişmelerden tedirginlik duyduğunu saklamıyordu. Artık iyiden iyiye Başkan’ın adamı olan 1 Numara’nın bazı arkadaşları ise adamıza düzen ve disiplin gelmesinin iyi bir şey olduğunu savunuyordu. Bu iki kesimin dışında kalan bir iki kişi de adaya biraz heyecan gelmiş olmasından hoşnut kaldıklarını saklamıyordu. Ne de olsa herkese eğlence çıkmıştı. (63. s.)

[YÖ’nün birincil nesnesi, TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi]

***

Gerçi bazen selam verip bazen vermeyen, kendi içlerinde problemli, bizim deyimimizle “eserekli” bir iki kişi vardı ama biz biz onlara aldırmamayı, daha doğrusu biz onları oldukları gibi kabul etmeyi öğrenmiştik.

Çünkü yazılı olmayan en büyük kuralımız, kimsenin kimseye karışmamasıydı.

O gece Lara’ya, “Niye o çıkışı yaptın?” diye sordum yumuşak bir sesle.

“Çünkü,” dedi, “oradaki insanlara oradaki insanların nasıl bir vahşetin içine sürüklenmekte olduklarını bir kez daha hatırlatmak istedim. Bildiğim kadarıyla hiçbiri şiddet yanlısı değil. Onları yıllardır tanıyoruz. oradaki insanlar Sevecen, uysal, barışsever kişiler.”

“Ama koşullar insanları değiştiriyor.”

“Yine de bunca yıldır birlikte oturup kalktığımız bu insanların birer vahşiye dönüşebileceklerine ihtimal vermiyorum. bu insanlar bu insanlar Yarın manzarayı görünce pişman olacak ve bu insanlar kararlarından geri döneceklerdir.” (77-78. s.)

[TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün ikincil nesnesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil nesnesi, YÖ’nün ikincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil nesnesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün yüklemi, YÖ’nün ikincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi]

181

***

Bu durum, teknedekilerin her şeye hazırlıklı olduğunu ama ellerindeki ilaçları adalılar için kullanmadıklarını da ortaya çıkarmıştı. Buna rağmen adalıların bazıları hâlâ Başkan’a toz kondurmuyor, adalıların bazıları bizim bu durumu fırsat bilerek yaptığımız muhalefete kulak asmıyordu.

Ne acayip bir ada olmuştuk böyle. Başkan’ın adaya ilk gelişinde yaptığı toplantılar, ağaçlarımızı budamalar, bakkalın zavallı, merhametli oğluna atılan dayaklar, gördüğümüz hakaretler, martılara yapılan saldırılar unutulmuştu. İnsanların çoğu bu olayların alçak martıların hücumuyla başladığını hatırlıyordu. Sanki bir el gelmiş, bir gece ada halkı uykudayken herkesin hafızasını silmişti. Arada bir komşularımızla tartışırken bu konu açıldığında komşularımız komşularımız bize hak vermedikleri gibi ‒ komşularımız Lara’ya ve bana fazla kıyamıyorlardı ama‒

komşularımız olaylardan Yazar’ı sorumlu tutarcasına garip sözler söylüyorlardı.

Onlara göre “o” şom ağızlılık etmiş, başımıza bu felaketlerin gelmesine “o” neden olmuştu. (139. s.)

[TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün karşılıklılık zarf tümleci, TÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün ikincil nesnesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün görelik zarf tümleci]

Metinde 348’i ad, 135’i zamir olmak üzere 483 eşgönderimle, bu alanda en yüksek sayıya erişmiş olan kişi unsuru, adalıların bir kısmıdır. Genellikle adalıların tümü kişi topluluğuyla aynı gösterenle işaret edilse de aralarındaki temel fark, adalıların bir kısmının bütün-parça ilişkisinin parça yapısı olarak kodlanmasıdır. Burada parçaya işaret eden “çoğu”, “bazıları”, “birileri” vb. belirsizlik zamirleri ve bağlamdan hareketle zihinde kavranan “insanlar”, “komşular”, “arkadaşlar” vb. adlandırmaların rolü büyüktür. Adada oluşan görüş ayrılıkları ve gruplaşmalar bu dil birimleriyle takip edilebilir.

Yemyeşil ağaçları ve gölgeli yolları ellerinden alınan, yakıcı güneşin altında terleyerek yürümek zorunda bırakılan adalıların büyük bölümü, Başkan’a doğrudan doğruya karşı çıkmasa bile gelişmelerden tedirginlik duyduğunu saklamıyordu. Artık iyiden iyiye Başkan’ın adamı olan 1 Numara’nın bazı arkadaşları ise adamıza düzen ve disiplin gelmesinin iyi bir şey olduğunu savunuyordu. Bu iki kesimin dışında kalan bir

182

iki kişi de adaya biraz heyecan gelmiş olmasından hoşnut kaldıklarını saklamıyordu. Ne de olsa herkese eğlence çıkmıştı. (63. s.)

[TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi]

***

Lara’nın sesiyle tekrar o geceye döndüm: “Bu katliama engel olmalıyız! Geri dönülmez noktaya gelmeden önce, komşularımızı uyarmalıyız” diyordu. Arkasından da gece yarısı çoktan geçmiş olmasına rağmen enerjik bir hamleyle ayağa fırladı. “Hadi,”

dedi, “kalk gidiyoruz.”

Sonra beni elimden tutup sürüklemeye başladı. İlk önce 29 numaradaki emekli notere gittik. Onları uyandırmaya kararlıydık ama eve yaklaştığımız zaman gördük ki zaten kimse uyumuyor; hatta 30 ve 27 numaradakiler de gelmiş, bahçede fısıldaşıp duruyorlardı.

Bizi görünce, lamba ışığıyla aydınlanmış yüzlerinde bir sevinç ifadesi okuduk ve buna hiç şaşırmadık. Onlar da aynı konuyu konuşuyorlardı elbette ve bu işi durdurmamız gerektiğini düşünüyorlardı.

(…)

Çok dengeli bir kişiliğe sahip olan ve sözü dinlenen noter bey, “Komşularımızın çoğunun bizim gibi düşündüğüne eminim, hiçbir canlıya zarar vermek istemezler ama bugün toplantıda ne yapacaklarını bilemediler. İçlerine sinmemesine rağmen böyle bir karar çıktı” dedi. (83-84. s.)

[YÖ’nün birincil nesnesi, TÖ’nün ikincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, TÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün birincil öznesi, YÖ’nün benzerlik zarf tümleci]

***

(…) Zamanında hiçbir uyarıya kulak vermeyip Başkan’la kol kola girmiş olan komşular da bizim gibi zincirlenmişti.

Oysa adayla ilgili ne rüyalar görmüşlerdi. Zenginlik gelecekti, refah gelecekti, özgürlük gelecekti adamıza. Sonunda herkes kaybetmişti. Başkan da, ona uyanlar da, uymayıp karşı çıkanlar da. Kazanan yoktu. Belki Lara’nın söylediği gibi, bundan sonra rahat bırakılacak olan martılar dışında.

Benzer Belgeler