1. BÖLÜM: TARİHSEL SÜREÇTE TÜRKÇENİN BALKAN
1.2.4. Giyim-Kuşamda Görülen İzler
Farklı iki toplumun bir arada yaşamasıyla birbirlerinin kültür ve yaşam
biçimlerinden etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu karşılıklı etkileşimin bir ekseni de giyim-
kuşam üzerinde görülür. Osmanlının Balkanlarda yönetici konumda olması, farklı
dönemlerde giyim kanunnameleri çıkarılıp imparatorluğun dört bir yanında
uygulanması, devletin baharat ve ipek yolu gibi önemli ticaret yollarına hakim olması
bu bölgede yaşayan halkların giyim kuşamı üzerinde derin izler bırakmasına sebep
olmuştur.
Doğudan gelip Avrupa’ya açılan bu önemli ticaret kollarının bir geçiş
güzergahı da Balkanlardı. Bu güzergâh noktasını kullanan tüccarların taşımış oldukları
ürünlerin bir kısmı giyim-kuşamla ilgili hammadde ve eşyalardı. Bölgede kurulan
pazarlar sayesinde bu eşyalar bölge insanının ister istemez ilgisini çekmişti. Örneğin
doğunun değerli ipekli kumaşları, değerli taşları, Lahuri ve Trablus kuşakları,
yemenileri gibi giyim kuşama ait eşyalar tezgahlarda yerini almıştı. Böylece halkın
karşılaştığı bu yeni ürün adları da olduğu gibi dillerine aktarılmıştır.
Osmanlı toplumunda sosyal gruplar arasındaki ayrım en çok giyim kuşam
kültüründe görülmekteydi. Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak farklı
dönemlerde giyim kuşamla ilgili tüm toplumu kapsayan yeni düzenlemeler
öngörülüyordu. Hıristiyanlar mensup olduğu meslek ve sınıflarına göre giyiniyordu.
Ziraatçı, çiftçi, tüccar, çarşılı, zanaatçı vs. şehir nüfusu Müslüman komşularını taklit
ediyordu. Giyim nizamnamelerine sürekli yeni değişiklikler getiriliyordu.
32Kılık
kıyafetle ilgili düzenleme, yasak ve reformların yer aldığı kanunların sayısı Lale
devrinden sonra da artmaya devam etmiştir.
33“Osmanlı döneminin ilk yıllarında Türk kıyafetini Sırp köylülerinden çok şehir
ve kasabalarda Türklerle aynı sosyal ortamlarda yaşayan Sırplar benimsediler. Bu
dönemde Avrupa ülkelerinde bulundukları sırada da Türk elbiseleri giydiler. Sırp
kıyafetine Türk unsurlarının yerleşmesi Osmanlı yargı, idare, yürütme ve diğer
müesseseler aracılığıyla yapıldı. Osmanlı idaresi kıyafet konusunda bazı kurallar ve
ölçüler saptadı. Türklerin ve reayanın taşıyabilecekleri kıyafeti belirledi. Sırplar Türk
tarzında giyinme modasına kapıldılar. Moda söz konusu yıllarda ressamların
çizdikleri tablolara da yansıdı. Sırp isyanlarının bütünü elebaşları Türk tarzında
giyiniyorlardı. Onların elbiselerinde Türk unsurlarının yerleşmesi onların kumaş,
renk, süslenme şekli, püsküllü fes, hırka, zıbın, şalvar, çakşır ve diğer elbiselerde
görülüyordu. Bir Türk kadın elbisesi olan çintiyanları her yerde hem Türk hem Sırp
kadın ve kızları giyiyordu. Bu elbise şalvardan çok sonra giyilmeye başladı.
Çintiyanları günümüzde de Sırbistan’ın ve Bosna’nın bazı yerlerinde giyen Boşnak
kadın ve kızlarına rastlanmaktadır. Osmanlı döneminde Sırp kadın ve kızları şahmi
denen bez ile sarılan kırmızı fes veya sadece fes, tepelik, tozluk, çorap, camadan, yelek,
zıbın, bohça, kürk, şalvar, çintiyan, terlik, olan erkekler ise fes, mintan, çorap, çakşır,
yelek, geçirme, zıbın, yancık, mahrama, kemer, kuşak, cübbe, dolama ve başka
elbiseler giyiyorlardı.”
3432 Mirjana Marinkoviç, a.g.m., s.49.
33 Fatma Koç, Emine Koca, “Osmanlı Kanunlarında Giyim-Kuşam Yasakları”, Türk-İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 10, 2010, s. 31-50.
Fotoğraf 26-27-28-29: Sırp Portrelerinde Türk Kıyafetleri
“Sırp kadınları Türk kadınları gibi fermen, entari, fistan, altın veya gümüş
paralarla donatılmış fes, yelek, ipek gömleği, türban, zebane, zengin nakışlı ipek ve
hase gömleği, kürk, kolan, pabuç, gerdan, bilezik, mühür gibi eşyalar taşıyorlardı.
Sırp kadınları bu Türk eşyalarını her yerde, ancak en çok Sırbistan’ın doğu ve
güneydoğu şehir ve kasabalarında giyiyorlardı.”
35Fotoğraf 30: Belgrad Etnografya Müzesi. Fotoğraf 31: Saraybosna Brusa Bezistan.
Dönemin tereke kayıtlarından da bu bölgedeki toplumun en çok giydiği
kıyafetlerin neler olduğu anlaşılıyordu. Kadınlara özgü giyim eşyaları arasında kırmızı
baş yemeni, zibun, gömlek, yeşil kaba, alaca çuka, ferace, sarı atlas, kaban, kürk,
ihram, yelek ve al cebe yer almaktadır. Ayağa giyilenler pabuç, başa giyilenler
arasında ise yemeni ve tülbent örtüsü bulunmaktadır. Erkeklerinki ise gömlek,
yağmurluk, yeşil kaba, ihram, gömlek, kürk şalvar, yelek gibi eşyaların yanında ayağa
giyilenler çizme, pabuç, başa giyilenler ise fes, külah ve sarık yer almaktadır. Hem
erkeklerin hem kadınların giydiği kıyafetlerin Anadolu’da giyilenler ile benzerlikler
göstermesi muhtemeldir.
36Fotoğraf 32-33: Belgrad Etnografya Müzesi.
Fotoğraf 34: Bosna’da geleneksel
kıyafetler.
Fransız seyyah Georges Castellan’a göre 14-18. yüzyıllar arasında Balkan
şehirlerinde Türk usulü bir hayat yaşanıyordu. Buna göre “Selanik, Belgrad, Sofya’da
herkes çarşaf giyiyordu ve pek çok kilise kadın ve erkekleri ayıran tahta
parmaklıklarla bölünmüştü. 19. yüzyıla kadar Belgradlı Sırp kadınlar çarşaf giyiyor
kocaları da sarık sarıp nargile içiyorlardı.
37Zeynep Sözen 17. yüzyılda Eflak voyvoda ve boyarlarının Osmanlı kaftanları
ve sarı sahtiyan pabuçlarla dolaştıklarını belirtmiş ve başka bir yazarın da “boyarların
dar yenli kapaniçeler (conteş-kontoş) geniş kollu üstlükler (feragea-ferace), geniş
bedenli, bol ve uzun kollu üstlükler (biniş), biniş altına da cübbeler (gjubea)
giydiklerini, Boğdan’daki kadınların da ferace giydiklerini” aktarmıştır.
3836 Mehmet Günay, Mustafa Akbel, “18. Yüzyıl Ortalarında Manastır Şehrinde Sosyal ve Ekonomik
Hayat” Rumeli-Balkanlar II, Yeni Türkiye Yayınları, Sayı: 67, Ankara 2015, s. 1538-1539.
37 Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev. Ayşegül Yaman-Başbuğu, Milliyet Yayıncılık, İstanbul
1995, s. 148.
38 Zeynep Sözen, “Osmanlı Kültürünün Eflak ve Boğdan’ın Yaşamına Etkisi”, Rumeli-Balkanlar II,
Türk husulü giyim tarzı, Balkanlar’dan Orta Avrupa’ya kadar yayılmıştır. Bu
yaygınlık alanı Balkanlarda Türk modasının da uzun süreli olmasına neden olmuştur.
Türk giyim-kuşam tarzından etkilenen ülkelerden bir diğeri de Polonya’dır. Bu giyim
tarzının burada yalnızca Osmanlıların etkisiyle değil, Polonya’nın Tatar ve Karay
Türkleri ile olan ilişkisi de önemli rol oynar. 17. Yüzyılda Polonya ve Osmanlı
arasında çetin savaşlar yaşanmış olsa da erkek kaftanlarında Türk biçim ve motif
hakimiyetinin yanında bir “turguerier” modası yaşanmıştır. Ayrıca Polonya’da bu
döneme ait erkek kıyafetleri için kostümolojide “wiek kontuszow-kaftan devri”
denmesi de bunu doğrulamaktadır. Kontuş, Doğu’nun bilhassa Osmanlı Türk tarzının
Polonya’ya etkisinin kanıtıdır. 16. Yüzyılda Polonya’da deri ve metal kemerler
yaygınken, 17. Yüzyılda ipek kuşakların girmesiyle şark tarzı kumaş kuşaklar moda
olmuştur. Bu kuşaklar Polonya’da “burskie/Bursa” ve “angurskie/Ankara” diye
adlandırılmıştır.
39
Belgede
Türkçeden Boşnakçaya geçmiş kelimelerde anlam değişmeleri
(sayfa 36-40)