• Sonuç bulunamadı

2.5. SEYAHATNAMEDE ZİKREDİLEN BAZI ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER

2.5.6. Kral William

Kral William, seyahatın yapıldığı dönemde İbn Cübeyr'in gittiği yerlerden biri olan Sicilya Adasının kralıdır. Sicilya Adası, 827 senesinden itibaren Ağlebiler tarafından düzenlenen deniz seferleri neticesinde Müslümanların kontrolüne geçmiş bir adadır. Bu ada. 11. Yüzyılın sonlarında Normanlar tarafından işgal edilinceye kadar Müslümanların idaresinde kalmıştı. Müslümanlar bu adada zengin bir kültürel miras ve kalıcı eserler bırakmışlar; kurum ve kültürleriyle Norman hükümet ve saray teşkilatları üzerinde de etkilerini sürdürmüşlerdir. Bu nedenle Normanlar devri, boyunca Sicilya'da idarenin islamî boyası hayatın birçok alanında kendini göstermiştir. Çünkü İslam medeniyeti adaya hâkimdi. Sicilya'nın krallarından biri olan Kral Roger ve halefleri bu medeniyetin gölgesinde doğup büyüdüler; kendilerini bu medeniyetten yararlanmaya hazır halde buldular. Bu krallar, İslam medeniyeti ile yoğruldular. Öyle ki Sicilya kralı Roger, saray görevlileri bulundurma konusunda Müslüman hükümdarlara benziyordu. Oğlu William I Arapça konuşurdu ve etrafı Müslüman muhafızlarla çevriliydi. William II' de selefinin izinde yürüdü (Acar, 2004:134). ve 1155 – 1189 tarihleri arasında Sicilya Kralı olarak görev yaptı.

Seyahatnamenin yazıldığı dönemde Sicilya kralı olan William, ülkesinde Müslümanlara iyi davranması ile bilinir (İbn Cübeyr, 2008:242). Kral II. William, kraliyet nimetlerinden yararlanma, kanun koyma, yönetmelik yapma, adamlarına bürokrasideki rütbelerine göre davranma, krallığı ihtişamlı hale getirme ve bu ihtişamları sergileme konusunda Müslüman sultanlara benzemeye calışmaktaydı. En önemli karar meclisi olan kraliyet meclisine Müslümanları almıştı. Namaz vakti gelince kralın yanındaki Müslümanlar gruplar halinde namaza giderlerdi. İbn Cübeyr, onun aşçısının ve terzisinin Müslüman olduğunu, bürokrasinin ve sarayın çoğunlukla Müslümanlardan oluştuğunu, kralın en gizli konuları bile Müslüman danışmanlarıyla paylaştığını belirtir. II. William’ın imzası “Elhamdulillahi Hakka hamdihi” idi. Bu

47

durum bir anlamda galibin mağluba tabi olması anlamına geliyordu ki, bu durumun başka yerde örneği pek görülmemiştir” (Kenan, 2010:145).

İbn Cübeyr seyahatnamesinde Kral William ile ilgili şu bilgileri verir: “Bu kralın, özellikle kraliyet merkezinde, muhteşem sarayları ve

zarif bahçeleri var. Ayrıca Messina'da, deniz sahiline bakan güvercin kadar beyaz bir sarayı bulunmaktadır. Birçok genç hizmetçisi ve cariyesi var. Hristiyan krallar içinde bu kral kadar lüks ve bolluk içinde yaşayanı yoktur. Kraliyet nimetlerinden faydalanma, kanun koyma, yönetmelik getirme, adamlarına rütbelerine göre davranma, krallığını ihtişamlı hale getirme ve bu ihtişamı sergileme konusunda Müslüman sultanlara benzemeye çalışmaktadır. Krallığı gerçekten de büyüktür. Tabipleri ve müneccimleri vardır. Onlara o kadar çok önem verir ve özen gösterir ki, bir tabip veya müneccimin ülkesinden geçmekte olduğunu öğrendiğinde, yakalanmasını ve ülkesini unutturacak bolluk ve lüks içinde yaşatılmasını emreder” (İbn Cübeyr, 2008:243).

İbn Cübeyr'in aktardığına göre kral otuz yaşlarındadır. Müellif, kralın arapça okuyup yazabiliyor olmasını ilginç bulmuştur. Kral hizmetçilerinden arapça dersi almıştır. Aynı hizmetçilerin Kral William'ın babasına da hocalık yaptığı söylenmektedir (İbn Cübeyr, 2008:243).

Kral, ülkesinin geleceğine katkı sağlayabileceğine inandığı kişileri ülkesinde kalması için ikna etmeye çalışan biridir. Hizmetçilerinden dil öğrenme konusunda göstermiş olduğu gayret, kralın ne kadar hırslı biri olduğunu göstermektedir. Kralın sarayında bulunan ve yönetimde söz sahibi olan gençlerin Müslüman olduğu ve bu gençlerin hepsinin nafile oruç tuttuğu, sadaka verdiği, esirleri özgürlüğüne kavuşturup küçük olanları ise eğiterek evlendirdikleri kısacası ellerinden geldiğince hayır işleri yaptıkları söylenir. Bu gençlerden Abdulmesih isimli biriyle görüşen İbn Cübeyr, gencin kendisinden Mekke ve Medine 'ye ait kutsal eşyalardan istediğini kaydetmiştir. Abdulmesih isimli bu genç, İbn Cübeyr'e kralın sarayında imanlarını gizlediklerini, öldürülme korkusuyla yaşadıklarını, ibadetleri ve farzları gizlice yerine getirdiklerini ifade etmiştir (İbn Cübeyr, 2008:245). Bu gençlerin yaptığı en hayırlı işlerden biri ise esirleri özgürlüklerine kavuşturmalarıdır. İbn Cübeyr'in ilginç bulduğu bir husus daha vardır ki; o da bu gençlerin sarayda gruplar halinde namaz kılmalarıdır. Seyyah, bu

48

gençleri Allah'ın muhafaza ettiğine inanmaktadır. Bulundukları ülkeyi çok kolay bir şekilde terk edebilecek imkânlara sahip iken burada kalarak hayır işleri yapmayı her türlü özgürlüğe tercih eden bu gençlerin göstermiş oldukları fedakârlık örneği, seyahatnamenin en dikkat çekici konularından biridir.

Öyle görünüyor ki Kral William zamanında Sicilya'nın muhtelif şehirlerindeki Müslümanların güvenli bir hayat sürmeseler dahi barış ve hoşgörü içerisinde yaşadıkları söylenebilir. Müslümanlar, kendi mahallerinde yaşıyorlardı. İşlerini liderleri veya kadıları yürütüyordu. İbadetlerini, mescitlerinde sürdürüyorlardı. Buna rağmen bu dönemde dahi Sicilya Müslümanları bazı olumsuz uygulamalardan dolayı geleceklerinden endişe ediyorlardı (Acar, 2004:137).

Seyahatnamede Sicilya'da Müslümanlara tanınan bazı ayrıcalıklardan bahsedilmiştir. Kuşkusuz daha önce de belirtildiği üzere Sicilyalı Müslümanlara bu kadar ayrıcalığın tanınmasında en çok Kral 1. Roger'ın rolü vardır. Sicilya’daki ilk Norman kralı I. Roger, papalığın teklif ve baskılarına direnerek Sicilyalı Müslümanların zorla Hristiyanlaştırılmalarını engelledi. Kral bunu yaparken öncelikle kendi menfaatini ön planda tutmuştur. Çünkü Müslümanlar, Sicilya'yı ayakta tutan en önemli unsurdu. Kral, adadaki Müslüman kitlenin baskılar karşısında göç etmesinden endişe ediyordu. Orduda ve bürokraside Müslümanları mühendis ve asker olarak istihdam etmekle kalmıyor, onları diğerlerine tercih ediyordu. Çünkü Müslümanlar ona güven veren bir topluluktu. Oğlu II. Roger da babasının yolundan gitti ve aynı siyaseti izledi. O, en gizli devlet sırlarını bile Müslüman danışmanlarıyla paylaşıyordu. Yönetiminde Müslüman liderleri taklit ediyordu. Bu durumu bilmeyen onu Müslüman sanırdı. I. William da benzer siyaset güttüğü için ölümünde Müslüman kadınlar gözyaşı dökmüşlerdi. İbn Cübeyr, Kral II. William’ın denizde boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Müslümanları kurtarmak için çok para isteyen balıkçılara istedikleri parayı verip onları kurtardığını, ayrıca II. William olmasaydı kendisi de dahil Müslümanların köleleştirilmiş olacağını ve kralın lütfuyla kurtulduklarını anlatır (Kenan, 2010:140).

Sicilya'da uygulanan bu yönetim anlayışının altında yatan en önemli faktör ise ada’yı fetheden Müslüman fatihlerdir. Zira Müslüman fatihler, Sicilya'daki halka Bizans yönetiminden daha hoşgörülü bir yönetim sergilediler (Kenan, 2010:140). Müslüman fatihler, Hristiyan yöneticilere insanların nasıl idare edileceğini öğrettiler. Ada, Müslümanların elinden çıktıktan sonra yönetim başına gelenler idare etme

49

biçimiyle Müslüman idarecilere benzemeye çalıştılar. Ancak tanınan bu kadar imkânlara rağmen II. William döneminde yaşayan Müslümanların endişeli bir hayat sürdükleri görülmektedir. Yönetimin Müslüman olmayan bir idarecinin elinde olması ve yakın zamanda Girit halkı üzerinde uygulanan zorla Hristiyanlaştırma politikaları Sicilya adasındaki Müslüman halkı tedirgin etmiş ve onları büyük bir güvensizliğe sürüklemiştir. Ayrıca adanın farklı şehirlerinde Müslüman halka yönelik uygulamalarda tezatlar görülmektedir. Bir şehirde güvenli bir ortam varken başka bir şehirde baskının hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Acar'a göre (2004:136) bu durum, Kral William II döneminde Müslümanlara dönük muamelenin müsamaha ve baskı arasında gidip geldiği şeklinde değerlendirilmiştir.